Merhabalar...Bölümün %98'i Akif ve Hande sahnelerinden oluşuyor. Oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayın. Dikkat ederseniz ne oy ne de yorum sınırı koyuyorum, hatta yazar yazmaz bölümü sizinle buluşturuyorum. O sebeple sizden tek ricam oy ve yorum. Hepinizi öpüyorum. 😘
Bölüm şarkısı: Neşet Ertaş (Neredesin Sen?)
"Devrimci kız?"
Yağmur hızını gittikçe arttırıyordu öyle ki bir anda çakan şimşekle irkilip patikadan düşer gibi oldum. Kendimi toparlayıp bana ısrarla bakan mavilere döndüğümde bir cevap bekler gibi yüzümü izliyordu.
"Akif? " dedim ben de onun gibi soran gözlerle. Yağmur sağanağa dönmüştü ve saniyeler içinde görüş alanımı azaltmıştı fakat hemen iki merdiven yukarıda duran Kenan Akçalı, Akın Akçalı ve Elif Akçalı isimlerini okuyabiliyordum. Bakışlarım saniyelik mezar taşlarına kaysa da telaşla çektim. Onun da aynı yere baktığını görmemle kaşlarım çatıldı. "Sen, mezarlık ziyaretine mi gelmiştin?" Aptalca bir soruydu, başka ne için burada olacaktı? Asıl soru aynı mezarı mı ziyaret ediyoruz olacaktı? Hatta sen bu insanları tanıyor musun gibi bir soru da sorabilecekken en saçma soruyu seçip sormuştum.
"Evet, iki ada yukarıda bir şeyh yatıyor, onu ziyarete geldim. Sen? " Garipti, aynı gün aynı dakikada burada böylece karşılaşmak tesadüf olamayacak kadar mantıksız gelmişti. Elbette kendi sebebimi ona söylemeyecektim. "Beni takip ediyorsun gibi geldi bana. Umarım yanılıyorumdur. " dedim, imayla bakışlarım ıslanan yüzünde dolaştı. Şakaklarından düşen bir kaç damla çenesine indi ve oradan toprağa karıştı.
"Dikkat edersen devrimci kız, arkada olan sensin! Yani biri birini takip ediyorsa fizik kurallarına göre o sensin! " Gülümsemesi büyürken mavileri önce gökyüzüne sonra bana indi. Yağmur saniyeler içinde saçlarımı sırılsıklam etmişti.
Baştan ayağa beni süzdükten sonra bakışları ıslanan saçlarımda ve montumda telaşla gezindi.
Kolumdan tutup beni kendine doğru hafifçe çektiğinde dengemi kaybettim ve şokla açılan gözlerimi kırpıştırarak suratına diktim. "Ne yapıyorsun sen ya? Düşecektim. " dedim sinirle.Söylediklerimi umursamadan fermuarını açtığı paltosunu çıkardı, beni biraz daha kendine yaslayıp paltosunu kafamızın üzerine doğru çekti. "Islanıyorsun, gel. Kapalı bir yer bulalım. İstersen orada sorarsın ahiret suallerini. "
Kafamın üzerine çekip durduğu paltosunu itip bir adım geri çekildim. "Seninle bir yere geleceğimi sana düşündüren nedir? " Dedim gülümsemem histerik bir hal alınca. Daha yalancılıkla itham edilmemin üzerinden şunun şurasında kaç gün geçmişti ki? Üstelik bu yakınlık çabası da neyin nesiydi?
"Hala mı? Affetmedin mi beni? İzah ettim sana, özür de diledim. "
"Özür mü diledin? Ne zaman? Açıklama yaptın o kadar, ben özür kelimesini duymadım Akif. Gerçi fark etmez, gerek de yok. " Dedim arkama dönüp gitmeye hazırlanırken. Belli ki mezarlık ziyareti yalan olmuştu, bu şartlar altında imkansızdı.
"Özür dilerim. Hata yaptım tamam mı? Sana öyle söylemeye hakkım yoktu. Sadece seni o şerefsizle görünce kan beynime sıçradı. Tutamadım çenemi." Küçük ve dar patikanın ortasında durmuş, yağmura aldırmadan aptal gibi açıklama yapmasını bekliyordum. "Üstelik kim olsa ilk anda öyle anlar Hande. Sen de olsan benim gibi düşünürdün, haksız mıyım?"
"Haksızsın! Gözünün içine bakarak sana Kaan'la buluşmayacağım açıklamasını yapan biri olarak -ki açıklama yapmak zorunda bile olmadığım halde- nasıl dümdüz yüzüm kızarmadan seni kandırdığımı düşünürsün? " Bu kadar ağrıma gitmiş olması bile saçmaydı. Uzatmam saçmaydı, Akif'in beni umursayarak özür dilemesi saçmaydı... Nabzım anormal bir hızla atıyordu. Arkam hala ona dönük, adımlarım ise gitmeye meyilliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kör Nokta
Misterio / Suspenso(Polisiye, gizem ve nefretten aşka konulu kurgudur. ) "Bak Akif, seninle konuşacak ortak tek bir noktamız bile yok. Biz seninle iki ayrı uçlarda yaşayan insanlarız. Sen sağa dönmeyi seversin, bense sola. Sen turan dersin, ben devrim." Gözlerindeki...