Ben geldim...Oy ve yorum hatırlatması yaparak çekiliyorum... İyi okumalar
Boğazıma oturan yumruyu geçirebilmek için hafifçe öksürdüm. Hemen arkamda kalan ve kalbimi ezen sesin sahibini gözlerimle görmeye gücüm yoktu ama buna rağmen üzerimdeki bakışların gölgesi altında sandalyemi ittim ve ağır ağır son gücümle tanıdık yüze döndüm. Yanılmamıştım, Akif parlayan mavilerini bana dikmiş, alaylı bir gülüşle gözlerimin içine bakıyordu.
Bakışlarına aynı alayla karşılık vermeyi çok isterdim. Daha dün koynunda uyuyup uyandığım adamın, bana gitme benimle kal diyen dudaklarının acı veren tebessümüne aynı umursamazlık ve duygusuzlukla gülümsemeyi öyle çok istedim ki ama yapamadım. Yutkundum ve sanki bir alev topu yutmuşum gibi boğazımdan tüm vücuduma bir ateş yayıldı. Sahiden de karşımdaki, koşa koşa kollarına sığındığım adam mıydı?
İnsanların acımasızlığını bilirdim, tanırdım ama son iki üç gündür insanoğlunun sadece acımasız değil, çok daha ötesinde canavarlaştığına tanık oluyordum. Gözlerimin önünde dedemi ve iki insanı elleri titremeden öldürenlerden daha mı az suçluydu karşımda bana mavi gözleriyle bakan adam? Daha mı az caniydi, ya da daha mı az canavardı?
Aylardır yalanlarla beni yanında tutan, direndiğim halde kendine çekip duran, karşıma geçmiş bana en soğuk haliyle bakan acımasız adam, bu canavarlardan daha mı az vahşiydi? Vücudumun titremesine mâni olmak çok zordu, direniyordum, yıkıldığımı belli etmemek, kalbimin kanadığını göstermemek için son irademi kullanıyordum.
"Hoş geldin Akif. Nihayet bu masadasın. Hak ettin." Konuşan Ayhan Kulaksız'dı, elleri daha dün büyük bir aşkla sardığım Akif'in omuzlarını sıvazlarken, mavi gözler hala bana bakmaya devam ediyordu. Bakışlarını ilk çeken ben oldum, zira bu manzarayı izlemek midemin kasılmasına, başımın dönmesine sebep oluyordu.
"Sizinle olmak bir onur." dedi kararlı duruşuyla. Kulaklarımı adeta yırtıp geçen sesi hemen yanı başımdaydı. O sandalyesini çekip otururken ben ise karşımda beni sarıya çalmış kehribarlarıyla izleyen Maximiano'ya döndüm.
Hayal kırıklığım hızla öfkeye ve krize dönüşmek üzereydi. Bu duruma çok sık gelmezdim, gözüm dönecek, her şeyi silip atacak kadar büyük sinir harplerim olmazdı ama şimdi! Şimdi içimde öyle bir hiddet hissediyordum ki bu masayı dağıtıp, bu binayı kafalarına yıkıp, çekip gitmek istiyordum.Akif'i bilerek etrafıma sokmuşlardı, peki aramızdaki ilişkiye ne kadar hâkimlerdi? Aptal yerine mi koyulmuştum aylarca? Ruhum yangın yeriydi, daha fazla kendimi ezdiremezdim. Bu ben değildim, öleceğimi bilsem bu soytarılığa katlanmayacaktım. Hepsinin bakışları Akif'in üzerindeyken elimi yumruk yaptım ve kalan tüm gücümle masaya indirdim.
Şiddetle sarsılan masa ve kopan gürültüyle tüm bakışlar şokla bana döndü. Benim bakışlarım ise Akif ve Maximiano arasında gidip geliyordu. O kadar öfkeliydim ki, kalbim bu öfkenin şiddetinden âdeta patlayacak gibiydi.
"Kesin şu tiyatroyu!" dedim bağırarak. Öyle ki sesim odanın yüksek duvarlarına çarpıp tam ortamıza düştü. "Aylarca bana aptal bir oyun mu oynadınız?" Maximiano'nun şaşkınlıkla açılan gözlerine bakışlarımı diktim ve devam ettim. "Ne sanıyorsun sen beni? Parmağının ucunda oynatacağın biri mi? Beni bu yüzden lider seçtiysen, sana kötü bir haberim var! Ben kimsenin aşağılık oyunlarının öznesi olmam!" Son sözlerimi Akif'in gözlerinin içine bakarak söyledim ve arkama yaslandım. Keskin mavileri adını koyamadığım bir hisle üzerimde gezinirken, yüzümü buruşturup bakışlarımı çektim.
Titreyen vücudum söylediklerime zıt olsa da umursamadım. İçimdeki üzüntü ve yangının öfke ve hırsla dışarı çıkmasına izin verdim. Ya burada küçük, aciz bir kız çocuğu gibi ağlayacaktım ya da hırsımı onlardan daha acımasız davranarak çıkaracaktım. Ben ikinci yolu seçtim, içim paramparça olsa da, Akif'in burada yanımda bana baktığını, nefes aldığını biliyor olsam da kalbim titreyerek başımı dik tuttum. Dilim zehir zemberek Hande'yken, âşık tarafım aptal gibi kokusu burnuma çalınan adama hala bir ümitle tutunmak istiyordu. Aşk ne büyük bir düşmandı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kör Nokta
Mystery / Thriller(Polisiye, gizem ve nefretten aşka konulu kurgudur. ) "Bak Akif, seninle konuşacak ortak tek bir noktamız bile yok. Biz seninle iki ayrı uçlarda yaşayan insanlarız. Sen sağa dönmeyi seversin, bense sola. Sen turan dersin, ben devrim." Gözlerindeki...