43-Uçlarda Yaşamak

1.4K 157 211
                                    

İyi okumalar

Karnımı saran büyük eller, boynuma değen sıcak nefes, tenime sinmiş okyanus kokusu... Gözlerimi açmadan önce bu sabahı, Akif'i ve yeni Hande'yi hazmetmek, hayatımda ilk defa uyandığım bu huzurlu sıcaklığı, iliklerime nakşetmek için kıpırdamadan öylece bir kaç dakika durdum.

İçime çekebildiğim kadar Akif'in kokusunu çektim, hemen sonra göğsünden yayılan huzuru hissetmek için iyice koynuna sokuldum. Kollarıyla beni sıkı sıkı saran adama hiç olmadığım kadar yakın, tarifini yapamayacağım tuhaf ama dingin bir mutlulukla hafif hissediyordum.

Dün geceyi düşündükçe kalbimde hissettiğim garip karıncalanma ve utanma hissi beni baştan ayağa sardığında, hâlihazırda yüksek olan oda sıcaklığı sanki iki katına çıkmış gibiydi. Akif'in bambaşka tutkulu yanına şaşırmak ile baskın ve sert tarafına hayran olmak arasında gidip gelen hislerim, âdeta yüreğimden taşıyordu. Ona âşıktım ama bu sabah aşkın yanında bir dolu başka hisse de uyanmıştım. Saniye saniye her anını zihnime kazıdığım dün gecenin bana böyle hissettireceğini nereden bilebilirdim? Aşkım ve hayranlığım birbirine geçmiş gibiydi ve benim bu yoğun hislerle nefesim kesiliyordu.

"Hande'm..." Boynuma çarpan çatallı sesle düşüncelerim ve kalbimi işgal eden hislerin arasından sıyrıldım. "Güzelim benim." Boğuk ve uykulu sesi kalbimi tekletti. Beni resmen dün gece kendine yeniden ve yeniden âşık etmişti.

Kolları sanki geceden beri defalarca beni sarmamış gibi yeniden belime ve karnıma dolandı. Çıplak tenimde hissettiğim karıncalanma, Akif'in boynuma çarpan gülüşüyle şiddetlendi. "Bu nasıl muhteşem bir sabah böyle? Şimdi her sabah güne böyle mi uyanacağım ben? Yataktan nasıl kalkıp gideceğim peki?!" Beni kendine yaslarken öpücükleri de tenimi süslüyordu.

"Hande'm baksana bana bi?" Sessizliğim onu endişelendirmiş olacak ki elleri hızla çenemi bulur bulmaz ona bakmamı sağladı. "Ağrın mı var? İyisin değil mi?" Telaşlı mavileri yüzümde gezindiği an, utançtan kıpkırmızı kesilmiş halde kafamı yatağın içine gömdüm. Gerçekten mi? Şu an açık sözlülüğün hiç sırası değildi!

"Ne? Ne oldu? Ağrın var mı, yok mu?" Pikeyi üzerimden bir çırpıda kaldırırken, kaşlarımı çatarak tepemde dikilmiş ve keyifle sırıtan adama baktım.

"Dün geceden beri bin kez sordun ve bende sana yok dedim. İnadına yapıyorsun? Yapma şöyle!" Çıplak omuzuna sert sayılacak bir yumruk attım ve ince örtüyü tekrar üzerime çektim.

"Manzaramı kapatma karıcığım. Sarılıp durma şu örtüye!" Bu defa yorganı daha sert çektiğinde, diğer ucunu var gücümle yakaladım. "Uyuzsun!" dedim homurdanmaya benzer bir sesle.
Yatağın içinden beni yakalayarak göğsüne çekti, bense direnmek yerine karşı koymadan ellerimi beline sardım.

"Hala cevap vermedin. Ağrın var mı güzelim?" Eğilip saçlarımın üzerini öptü ve elleri sırtımda yavaşça gezindi.

"Haaayııırrrr! İyiyim, sormaktan vazgeç artık." Göğsüne kapanmış suratım yüzünden boğuk çıkan sesimle utancımı gizledim. Elimde değildi, ben onun kadar rahat olamazdım. Üstelik edepsiz sözlerini geceden beri esirgemeyen Akif'i alt etmek mümkün değildi.

"Özledim seni, kafanı kaldır Hande'm." Avuçlarını yanaklarıma bastırıp yüzümü kaldırdığında, gözlerindeki özlem gerçekti. Ya da ben özlediğimden öyle görmek istiyordum. İnsan nasıl olur da yanında yattığı insanı, üstelik bir bütün olmuş gibi sarılı dururken özlerdi. Kesinlikle aşk, akıl mantık işi değildi. Delilikti, başka türlü bu yoğun ve akıl dışı hisler açıklanamazdı.

"Ben de özledim seni, uykuda geçen sürede hem de! Kafayı yedik sanırım." Gülerek dudaklarına uzandım. Sonra sakallı çenesine ve hemen sonra da boynuna indim. Kokusunu solurken kolay kolay bu yataktan çıkamayacağımız gerçeğini kabullendim. Rüya gibiydi, ne kadar uzarsa o kadar mutluydum.

Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin