Merhabalar, nasılsınız?
Bomba bir bölümle geldim karşınıza. Lütfen beni yorumlarınızla motive edin sevgili okurlar❤ Bu bölümden sonra yeni bölüm aralığı haftada bir olacak çünkü kurgu biraz daha karmaşık bir hal alacak. Ama yine de bol yorum ve oy işleri değiştirebilir:))
Medya benden Hande 'ye gelsin... Acıma failine tetiği bir daha çeker...
Ölümü solumak! Kan kokusunun iliklerine kadar işlemesi! Ensende ölümün yokluk nefesini hissetmek! Cansızlığın ve bitişin ruhundaki karanlık tarafı harekete geçirmesi!
Hepsi son yarım saat içinde eski, soğuk ve ürkütücü devasa kolonlar ve duvarlar arasında yaşadığım, yaşamakla kalmayıp ruhuma bir ömür derin izler bırakacak ölüm gerçeğiyle yüzleşmenin soğuk tarafıydı. Üzerime sinen ölüm karanlığı, ruhumdaki karanlığı tetikliyordu. Bilmediğim bir Hande vardı benden içeri! Ve o Hande ağır ağır değil, aksine hızla parmak uçlarımda karıncalanmaya, kalbimde nefrete sebep oluyordu.
Hissediyordum, her insanın içinde olan o kötücül yan bende de vardı ve şimdiye dek çıkmak için bir sebep bulamamış olmalıydı ki, sesini soluğunu daha önce hiç duymamıştım. Ama şimdi! Şimdi dedemin bedeninden akan kanlar dizlerimde izler bırakmışken, kesif kan kokusu hala genzimi yakıyorken, o karanlık tarafım uyanıyordu. Eğer mantığım beni terk etmiş olsaydı, çoktan çıplak ellerimle bu insanları boğardım. Belki de haklıydılar, belki de var oluşumda kötücül bir yan vardı ve çıkmak için tam da bu anı beklemişti.
Hayatım boyunca belki de hiç olamayacağım kadar güçlü olmak için Tanrı'ya yalvardığım dakikalardan sonra nihayet eve giden aracın içindeydim. Pencereden içeri dolan soğuk havayı ciğerime çektim, kendimi onların yanında toparlamam sandığımdan daha kısa sürmüştü. Gözümden bir tek damla yaş akmasına müsaade etmeyerek, dizlerimin üzerine çöküşümü saniyeler içinde yeniden ayağa kalkarak, Hande'nin, yani lider dedikleri kadının kolay kolay tehditlere boyun eğmeyeceğini kanıtlamıştım.
Bedenimi o kanlı ve karanlık yerde ayağa kaldıran tek şey nefretti ve şimdi çok daha iyi idrak ediyordum ki, nefret ve kin ruhu ayakta tutan en güçlü duyguydu. Madem dedem beni korumak için ölmüştü, ben de onu bu ölümle var edecektim. Çünkü varlık ve yokluk geride kalanlar için bir anlam ifade ederdi, ölenleri yaşatan, onu yokluğa göndermeyen sevdikleriydi. Ben torunu olarak, dedem Baysal Erginel'in varlığını devam ettirecektim, olması gereken tam olarak buydu.
Evin sokağına yaklaştıkça, dahası o kanlı ve karanlık yerden uzaklaştıkça saatlerdir taktığım maskenin çatırdadığını hissediyordum. Biraz daha dayanmalı ve bu lanet arabadan inene dek içimdeki fırtınayı, midemdeki bulantıyı bastırmalıydım.
Tanıdık sokak görüş alanıma girdiği an ise sesli bir nefes verdim ve şoförün kapımı açmasına müsaade etmeden çantamı alarak koşar adımlarla arabadan indim. Ayaklarım sanki son güçlü adımlarını atıyordu, biliyordum birazdan, hala beni izleyen arkamdaki araç gider gitmez ruhumu ayağa kaldıran nefret ve kin yerini kocaman bir boşluğa ve acıya bırakacaktı. Yeniden o kine tutunana kadar içim çıkana kadar ağlamayı ve kendimi acının kollarına bırakmayı düşünüyordum.
Evin kapısına zorlukla kendimi taşıdığımda daha anahtarı kilide takmadan annemle burun buruna geldim. Gözleri ağlamaktan şişmiş, saçları dağılmış bir halde karşımda duruyordu. Bakışları çok şey anlatıyordu bana, onu o halde görmem içimde bir yeri kırıp döktüğünde, öfkeyle içeri dalıp kapıyı arkamdan gürültüyle kapadım.
"Hande!" dedi annem, ismim ağzından bir çığlık gibi koptu. Sonra babam koridorun başında göründü, elinde daha önce çok sık görmediğim içki bardağıyla aynı bakışları takınmıştı. Onlar böyle pişman ve perişan bana bakarken daha fazla dayanamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kör Nokta
Mystery / Thriller(Polisiye, gizem ve nefretten aşka konulu kurgudur. ) "Bak Akif, seninle konuşacak ortak tek bir noktamız bile yok. Biz seninle iki ayrı uçlarda yaşayan insanlarız. Sen sağa dönmeyi seversin, bense sola. Sen turan dersin, ben devrim." Gözlerindeki...