7- "Kurtlar Ulumadıkça Köpekler Susmaz"

2.1K 197 126
                                    


İyi okumalar. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın ❤

Adını koyamadığım bir iç sıkıntısı ansızın kalbime çöreklenmiş gibiydi. Hani bazen durduk yere, her şey iyiyken bir anda tüm ruh halinizi alt üst eden anlamsız, sebebsiz bir iç sıkıntısı olurdu ya, işte yaşadığım tam anlamıyla buydu.

Ya da her şeyin iyi olmadığını içten içe fark ediyor olduğunuz halde; kaçarak, inkar ederek, yok sayarak kafanızı gömdüğünüz o yerden yükselen sıkıntılar baş gösterdiğinde, aslında hiç biri anlamsız ve sebepsiz değilken öyle olduğunu ısrarla kendinize söylediğiniz zamanlar vardır ya... Ben galiba şu an bu pencerenin önünde böyle hissediyordum.

Bir el beni boğuyordu, bir şeytani ses kulağıma rahatsız olacağım şeyler fısıldıyordu ama ben duyacağım şeyi biliyor olmama rağmen yine de bu iç sıkıntıma isim koymuyordum, belki de koymayı reddediyordum.

Bir şeyler vardı bir müddettir sezdiğim fakat yakıştıramadığım, daha çok da korktuğum. Ben ne kadar yok saysam da oradaydılar işte. Hatta o kadar vardı ki, kaçtığım sıkıntı sokağımda bir arabanın içinde bedene bürünmüş olarak duruyordu.

Açık perdenin ucunda öylece kalan elimle, bir müddet kıpırdamadan sokağın başında park etmiş tanıdık arabayı izledim. Kaç saattir oradaydı? Kaç saattir daha orada beklemeyi sürdürecekti?

Ciğerime soluduğum hava yetersiz gelmiş gibi derince bir nefes çektim içime. Perdeyi kapayıp elimdeki bardağı tezgahın üzerine bıraktım. Geldiğim gibi odama çıkan merdivenlere yine usulca adımladım.

Bakmayı ısrarla reddettiğim telefonuma uzandığımda aynı anda ekranda Kaan ismi göründü. Demek ki benim onu gördüğüm gibi o da beni görmüştü. Hiç uyumamış mıydı? Bu.. Bu fazlaydı.. Ve ben aptal biri değildim... Kafamı gömdüğüm kumdan, etrafımı rahatsız etmeden çıkarma zamanım gelmişti ama bunu nasıl yapacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu.

"Efendim Kaan? " dedim, sebebi belli olan sebepsiz sıkıntımla.

"Hande konuşmamız lazım, bir şeyleri anlamadan uyku uyuyamam. " Sesi bir eşiği geçtiğini bağırıyordu adeta ve bu hiç iyi değildi.

"Bu saatte mi? Dışarı mı çıkayım, sen mi eve geleceksin? Hangisi sence daha uygun? " Sesimde bariz bir gülümseme vardı ama bu gülümseme keyifli değil aksine histerik ve içinde sinir barındıran bir gülümsemeydi.

"Offf! İkisi de uygun değil, biliyorum. Hangi kafayla buradayım onu bile bilmiyorum. Sadece... Sadece.. "

"Sadece git Kaan! Git ve en yakın zamanda eski mantıklı Kaan'a ulaş. Zira şu an sokağımda bekleyen kişi benim bildiğim Kaan değilmiş gibi geliyor. " dedim sert ve kararlı çıkarmaya çalıştığım sesimle.

Kaan'ın kulağıma ulaşan titrek nefes alışverişi ile içimdeki o isimsiz, garip sıkıntı arttı. Anlatamayacağım, kendime itiraf edemeyeceğim kadar garip bir sıkıntıydı.

"Tamam" Sesi kulaklarıma ulaştığında tonundaki pes etmişlik ve kırıklık içimi ezerken, haklısızlık mı yapıyorum şüphesi düştü kalbime. Kaan benim fakültede ilk tanıdığım insanlardan biriydi,  dürüstlüğüne en güvendiğim, adam gibi adam dediğim biriydi. Ben mi kuruntu yapıyorum, yanlış anlıyorum diye sordum kendi kendime lâkin o şeytani fısıltı beni dürtmeye devam ediyordu.

"Yarın buluşalım olur mu? Saati yazarım sana." Dayanamamıştım işte. Kafasında sorularla baş başa bırakmak istememiştim onu ve içimdeki şüpheye inat görüşelim deyivermiştim.

Az önce pes etmiş gibi çıkan yorgun sesinin aksine, "buluşalım Hande, sen hangi saat dersen. " dedi bu defa gür ve içinde biraz da neşe kırıntıları sezdiğim konuşmasıyla.

Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin