49- Adını Sayıklamak

1.1K 151 275
                                    


Herkese merhaba, yine Akif'in ağzıyla yazdığım bir bölümle geldim. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar ❤




AKİF


"Avukat bey buyurun."

Görüş günü için aileler sıra beklerken, gardiyanın sesiyle kalabalığı yararak X-ray cihazına doğru yürüdüm. Silivri'nin her günü ve neredeyse her saati kalabalıktı. Ne de olsa Avrupa'nın en büyük hapishanesiydi! Ülkem adına gurur duyduğum! Binaya şöyle bir göz gezdirdim, her türden mahkûmun bulunduğu bu duvarların arasına Erdal Tekin için gelmiştim.

Stajını bitirmiş, eline kimliğini almış taze bir avukattım artık ve bu binadaki istediğim kişiyle özel izin almadan ve akrabalık ilişkisine gerek duymadan görüşebilirdim. Elbette ki ilk iş bu imtiyazımı Erdal Tekin'le yüzleşmek için kullanacaktım. Avukat olmamı; nefret ettiğim, parmaklıklar arkasında görmek için çocukluğumu ve gençliğimi feda ettiğim herifin yüzüne bakarak kutlayacaktım.

Bugün benim zaferimin tadını çıkaracağım gündü. Her ne kadar umduğum gibi heyecanlı ve mutlu olamasam da, bir yanım tamamen kırık dökük ve sefalet içinde olsa da, yine de hayalini kurduğum o hedefe ulaşmıştım. Ailemin katilini nihayet demir parmaklıklar ardında görecek, yüzüne bakıp kinimi kusacaktım.

"Kiminle görüşecektiniz?"

"Erdal Tekin, C3 koğuşu." dedim zevkle. Onun evi artık burasıydı. 2.blok C3 koğuşu... Mezarı olması için de elimden geleni yapacaktım.

"Siz sağdaki salona geçin. İkinci kabine alacaklar." Danışmadaki görevli gardiyan, görüş kabinlerini eliyle işaret ettiğinde, teşekkür ederek koridorun sağındaki salona baktım. Bugün açık görüş günü olduğundan üst salona doğru yürüyen bir kalabalık vardı. Çoluk çocuk, yaşlı, genç onlarca insan merdivenlere doğru ilerlerken ben koridorun sessiz kısmına doğru yürüdüm. Duvarlarda mahkûmların yaptığı resimler, el işleri ve kurslarda sergiledikleri bazı çalışmalar vardı. Hepsine hızla göz atarak salonun girişinde nöbet tutan gardiyana selam verdim ve sandalyelerden birine oturdum.

Elimdeki çantanın sapını gerginlikle sıkıyordum, kendimi günlerdir bu ana hazırlasam da, içimdeki fırtına dinecek gibi değildi. Onunla yüz yüze geldiğim an yakasına yapışmamak için tüm irademi kullanmam gerekecekti.

On beş dakikalık bekleyişin ardından tam önümdeki görüş kabinin kapısı açıldı. Salondaki gardiyanın içeriyi görebilmesi için, kabinin koridora bakan kısmı tamamen camdandı, dolayısıyla küçük kabinin kapısı açılır açılmaz, görüş alanıma önce gardiyan, sonra da kolundan tutup içeri soktuğu Erdal Tekin'in çökmüş yüzü girdi.

Onu böyle bitik halde gördüğüm için kendimle gurur duydum, eminim ailemde benimle gurur duyuyordu. Aklıma Hande'nin babası olduğu gerçeğini getirmemeye gayret ederek ayağa kalktım, şimdi duygusallığa yer yoktu, bugünü mahvetmeyecektim.

Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin