16-Yoksa Da Oldururum!

1.9K 191 162
                                    


Merhaba ben geldim... İyi okumalar. Yorum ve oylarınızı bekliyorum ❤😘

Duvardaki saatim sabah altıyı gösteriyordu ve ben iki saati aşkındır masa başında idare hukuku ile cebelleşiyordum. Gece kafamın içine gün boyu yaşadığım iyi kötü ne varsa akın ettiğinden ve bu sebepten bir türlü ders çalışmaya odaklanamadığımdan, sabah erkenden kalkıp hallederim diye yaptığım plan anlaşılan o ki işe yaramamıştı, zira kafamın içinin dünden pek de farkı yoktu.

Kaan'ı kütüphanenin önünde öylece bırakıp gittiğimde bile beni sevdiğini söylediği anlar yol boyunca kulağımda çınlamaya devam etmişti. Dostum dediğim insan sözleriyle, göğsümün üzerine kaldıramayacağım kadar ağırlıkta yük bırakmıştı. Konuşulmayan şeylerden kaçmak kolaydı ama sözlere dökülmüş, itiraf edilmiş hislerden kaçacak yeriniz olmazdı. Apaçık önüme serilmiş, bir cevap ister gibi ortaya dökülmüş duyguları daha fazla görmezden gelemezdim. Bir duruşum olmalıydı bu saatten sonra, ya tamamen kesip atacaktım ya da benden ümidini kesmesini sağlayacak ve dostluğumu devam ettirmeye çabalayacaktım.

İki seçim içinde hazır değildim, ne kesip atabilirdim ne de dostluğumu eski saflığında devam ettirebilirdim. Kaan adeta elime pimi çekilmiş bir bomba bırakıp gitmiş, beni çaresiz bırakmıştı. Üstelik Menekşe gerçeği de öylece aramızda duruyordu. Sürekli beraberdik, dernek, okul, gittiğimiz kafeler bile aynıyken nasıl dengeyi koruyacak ve eskisi gibi devam edebilecektim?

Ruhum daralıyor, adeta içimi hafakanlar basıyordu. Gece beni uyutmayan düşünceler şimdi de ders çalışmama mâni oluyordu. Sesli bir nefes verip arkama yaslandım. İnkar edip dursam da, aklıma geldikçe ötelesem de biliyordum ki benim canımı sıkan, başka bir şeye odaklanmamı engelleyen asıl şey Akif'in ta kendisiydi.

Dün yaşadığım Menekşe ve Kaan olayını bile geride bırakan ve içimi kemirip duran Akif'in sözleri, bozuk plak gibi zihnimin içinde tekrar edip duruyordu. Hayal kırıklığına bulanmış bakışları, onu kandırdığımı ve yalan söylediğimi iddia ettiği sözleri, hepsi başka bir şeye odaklanmamı engelleyen lanetli kelimeler gibiydi.

Aldırmamalıydım, daha iki gün önce hayatıma giren birinin sözleri gecemi gündüzümü karıştırıp beynimi ve ruhumu işgal etmemeliydi. Ama mantıklı yanım beni çoktan terk etmiş gibi hissediyordum, öncelik verdiğim şeylerin sıralamasında ben fark etmeden usul usul yer değiştirmeler oluyordu.

Dün, dört yıldır aramıza kimse giremez dediğim dostlarımla onarılmaz ve geri dönülmez şeyler yaşadığım halde kalbim ve aklım bunlara üzülmek yerine daha iki günlük bir adamın sözlerine takılıp kalmıştı. Hayatımda bir sürü bilinmez ve gizem varken, babam hakkında hala bir sonuca varamamışken ben saatin altısında hala Akif'in bana yalancı dediği anları düşünüp canımı sıkıyordum.

Belki de o söylerken bile benim kadar düşünmemiş, öylesine sarf ettiği kelimelerin beni gece uyutmayacağını tahmin bile etmemişti. Bunları düşündükçe kalp kırıklığım hızla öfkeye evrildiğinde bu kadar densiz biri olmasına tahammül edemedim. Sabahında gözlerimin içine bakıp türkü söyleyen herif, bir kaç saat sonra hiç utanmadan bana yalancı diyebiliyordu.

"Kendine gel Hande, bırak artık şu herifi düşünmeyi! Dersini çalış, yeter!" Elimdeki kalemi parmaklarımın arasında bilinçsizce döndürüp durmam ve aklımı kaçırmış gibi kendi kendime fırça atmam hiç ama hiç hayra alamet değildi. Bir an önce toparlanmalı, alttan iki dersim de varken ipin ucunu kaçırmamalıydım. Belli ki evde ders çalışamayacaktım, masada duran kitaplarımı toplayıp çantama adeta tıkar gibi koydum. Kütüphanede çalışan sınıf arkadaşlarımı görürsem belki gaza gelirim umuduyla saatlerdir oturduğum sandalyeden kalkıp banyoya adımladım.

Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin