39- Hande Başoğlu

1.4K 171 284
                                    

Ben geldim...

İyi okumalar. Oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen ihmal etmeyin. Sizi seviyorum❤

"Gerçekten de velim gibi yanımda mı duracaksın Akif? Adam seni değil beni çağırdı. Bu onların gözünde beni zayıf gösterir!"

"Geçen sefer de aynısını yaptım, hiç sorun etmiş gibi değillerdi."

Çantamı arka koltuğa fırlatıp söylenerek kemerimi taktım. Bir saate yakındır tartışıyorduk, daha doğrusu yanımda sırıtan ve bana nazaran gayet keyifli görünen herifi ikna etmeye çalışıyordum.

"Ben Cemiyet'in lideriyim öyle değil mi?"

"Evet, hiç şüphesiz öylesin." Yüzünde ne alay, ne de küçümseyen bir ifade vardı. Kontağı çalıştırmasını ve sokaktan çıkmasını izleyerek devam ettim.

"Ve sen buna rağmen, korunmaya ve arkası kollanmaya muhtaç biri gibi beni kontrol etmeye çalışıyorsun öyle mi?" dedim hayal kırıklığına bulanmış sesimle. Çünkü Akif'in ya da başka birinin yardımına muhtaç biri değildim, olmak da istemiyordum. Bu hayatta kimseye minnet borcu altına girmeye, ya da sırtımı dayamaya niyetim yoktu.

"Benim seni böyle gördüğümü mü sanıyorsun?" Bakışlarını anlık yoldan çekerek bana çevirdi. Mavilerinden geçen duyguyu biliyordum. "Benim gözümde nasıl bir kadın olduğunu bir bilsen Hande, keşke bilsen." dedi iç çekerek.

"Bilmek istemiyorum. İnsanların sözlerinden çok yaptıklarına bakmaya başlayalı kelimeler artık bana bir şey ifade etmiyor!" Yalanlara, havalı sözlere karnım toktu. En başta babam bunu bana ömrümün sonuna kadar unutmayacağım bir ders olarak kanıtlamıştı.

"Sen bana muhtaç olduğun için yanında değilim, seninle gelmeye ben muhtacım anlamıyor musun? Evde durup dönmeni bekleyemem, Vlad'ın sana aç gözlerle baktığını düşünüp, geride duramam. Duramam Hande, mümkün değil!" Arabayı dolduran kalın ve kararlı sesi, sözlerini kanıtlar gibi çaresiz çıktığında pes ederek arkama yaslandım.

Akif'in her seferinde beni bir şekilde ikna ediyor olması, üstelik bunu yaparken oyuna ya da başka herhangi bir hileye başvurmadan içten olması adil değildi. Ona karşı koyamıyor oluşumdan nefret ediyordum! Beni olduğumdan daha zayıf gösteriyordu.

"Hep aynı şey oluyor. Sana karşı koymamı her seferinde engelliyorsun." Bakışlarımı muhteşem görünen yan profilinden çekip yola çevirdim.

"Bana karşı koyamıyor oluşunun suçunu bana yükleme. Çünkü ben sana yüklemiyorum. Benim gibi kabullen sen de Hande. Biz birbirimize karşı koyamıyoruz." Gülümsediğini ona bakmadan da anlayabiliyordum, neredeyse zevkten dört köşe olmuş halini fark etmemek imkansızdı. Keyifle arkasına yaslanırken, dakikalardır direksiyonu sıkmaktan beyazlamış parmak boğumları rahatlamış görünüyordu.

"Beni sinir ediyorsun, hem de çok!"

"Hiçbir şey hissettirmemekten iyidir." Tüm kelimelerimi tüketmişti. Ne dersem diyeyim mutlaka üste çıkacak bir yol buluyordu. Dişlerimi sıkarak radyoya uzandım. Kayıtlı radyoların hepsi ülkücü radyo istasyonları ya da ona benzer tuhaf frekanslardı.

"Doğru düzgün tek bir radyo frekansı yok mu cidden?" dedim isyan ederek. Yarım saat boyunca saçma sapan ülkücü müzikleri dinleyecek değildim.

"Hepsi gayet düzün radyolar. Hatta aç birini dinleyelim de kulağımızın pası silinsin." Yüzüne yayılan neşenin sebebi beni tamamen alt ettiğini sanmasıydı.

Aklıma gelen frekansla gülümseyerek istediğim ses kulağıma doluncaya kadar tuşa bastım ve nihayet arabanın içine alışkın olduğum melodiler dolmaya başladığında keyfim yerine gelmişti. Marş ancak bu kadar denk gelebilirdi diye içimden geçerken ufaktan çalan şarkıyı mırıldanamaya başladım.

Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin