Merhabalar, yeni bölüme hoş geldiniz.
Bu bölüm şiddet içerdiği için sizi uyarmak isterim. Kötü etkilenecek olanlar ikinci kısmın bir bölümünü okumasın lütfen.
Oy verip beni yorumlarla motive ederseniz çokkkk ama çokk sevinirim.
Yazdığım hikayenin sizin zihninizde nasıl geliştiğini, hayâl dünyamın okurlara yeterince ulaşıp ulaşmadığını ancak yorumlarla anlıyorum. O yüzden benim için çok çok önemli.Medya; Akif'in çalıp söylediği türkü.
Yatağıma uzanmış dakikalardır tavanla bakışıyordum, bu sıralar zihnim hiç olmadığı kadar mesai harcıyordu. O kadar ki çoğu zaman düşüncelerimin arasında kayboluyor ve ne düşündüğümü bile unutacak kadar derinlere gömülüyordum.
Aylar önce rüyama giren çocukluk anım ansızın aklıma gelirken, benim için parça parça olan ve anlamsızmış gibi duran görüntüler, tüm bu olaylardan sonra artık bir mana kazanıyordu. O gün kesinlikle babama benim üzerimden dönen bir şantaj yapılmıştı. Yahut tehdit edilmiş ve gözdağı verilmek istenmişti. Belki de babam ve annem, tam da o tarihlerde cemiyete verdikleri sözden dönmüşlerdi.
Her detay zihnime bir kıymık gibi batarken, kendimi toparlamakta ve dışarıda akan hayata uyum sağlamakta güçlük çekiyordum. Bir saat önce geleceğini söyleyen ve beni dışarıya çıkmaya zorla ikna eden Akif olmasa, sanırım yarın gitmek zorunda olduğum Cemiyet'le buluşma zamanına kadar yatağımda kalır, tavanla bakışmaya devam ederdim.
Türkü evi için söz verdiğimi biliyordum ama bir adım dâhi atacak gücüm yoktu. Korkuyordum, ruhum tarifsiz bir sıkışmışlıkla savaşırken, zihnim ise âdeta bunaltan hafakanlardan ibaretti. İnsanın gücünün kaynağı kesinlikle ruhtu, isterseniz dünyanın en güçlü insanı olun, ruhunuz ölmüşse bir karınca bile sizi alt edebilirdi. Biliyordum, karşımda eli kanlı ve gözü dönmüş bir topluluk vardı ve ben karşılarına ruhumla ve bedenimle güçlü çıkmalıydım.
Tüm bu korkunç gerçekliğin aksine, nihayetinde ben, 24 yaşına yeni girmiş bir öğrenciydim. Hayat daha düne kadar benim için bir oyunken bir anda bambaşka bir kaderin içine itilmiştim. Dedem olmasaydı, şu an bu kadar bile kendime güvenimin olmayacağını da biliyordum. Ben buyken ve bu kadarcıkken, koskoca bir toplulukla baş etmem nasıl mümkün olacaktı? İhtiyacım olan güçlü bir ruhtu ve şu an tam aksini hissediyordum.
Saatim Akif'in gelmek üzere olduğuna işaret ettiğinde, uyuşuk ayaklarla kalkıp dolabıma yürüdüm. Elime ilk gelen kotu ve kazağı üzerime geçirdim. Aynadaki halim pek sevimsiz duruyordu ama aldırmadım, Akif huysuz ve sıkkın Hande'yi de görmeliydi öyle değil mi?
Telefonum çalmaya başladığında, daha bakmadan Akif olduğunu anlamıştım. Çantamı çapraz takıp odadan çıktım. Annem ve babam salonda oturmuş çay içiyorlardı, arkadaşımla çıkacağım diye haber verdiğimden görüşürüz diyerek kapıya doğru yürüdüm. Bir anlığına babamın meraklı bakışlarının hedefi olsam da aldırmadan montumu giyinerek bahçeye adımladım.
Akif sokağın köşesinde arabanın kaputuna kalçasını dayamış, elini göğsünde kavuşturmuş beni bekliyordu. Geldiğimi görür görmez elindeki sigarayı söndürerek hemen köşede duran çöpün içine salladı. Bana doğru yürümesine izin vermeden koşar adımlarla yanına ulaştım. Burnuma çalınan teninin kokusuyla daha şimdiden ruh halimin değiştiğini hissediyordum.
Sadece âşık olduğum adam olduğu için miydi ruhuma ve kalbime iyi gelişi, yoksa yıkılmaz gibi duran bedeni, kimseye boyun eğmeyen tavrı, eyvallahı olmayan duruşu muydu? Onun yanındayken daha güçlü ya da tüm dünyaya kafa tutabilirmişim gibi hissetmemin sebebinin sadece duygularım olduğunu sanmıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kör Nokta
Mystery / Thriller(Polisiye, gizem ve nefretten aşka konulu kurgudur. ) "Bak Akif, seninle konuşacak ortak tek bir noktamız bile yok. Biz seninle iki ayrı uçlarda yaşayan insanlarız. Sen sağa dönmeyi seversin, bense sola. Sen turan dersin, ben devrim." Gözlerindeki...