Merhabalar, ben geldim. Herkese iyi okumalar diliyorum. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmazsanız çok mutlu olurum. 😘
Son durağa geldiğimizi hatırlatan gürültülü kapı açılma sesiyle birlikte Bilge hafifçe koluma dokundu. Ne ara Vezneciler'e gelmiştik anlamamıştım bile. Birazdan son sınavımıza girip vize haftasını kapatacak ve o çok hevesle beklenen ara tatile girecektik. Normal şartlar altında ben de herkes gibi bugün gayet keyifli ve rahatlamış hissetmem gerekirken aksine mutsuz, rahatsız ve oldukça huysuzdum.
Bunun nedeni iki gündür evinin etrafında dolandığım ama bir türlü kendisini yakalayamadığım eski emniyet müdürüydü, bir de... Bir de günlerdir okula gelmeyen Akif. Bir sürü saçma sapan bahaneye sığınsam da keyifsiz olmamın asıl sebebi, bir ülkücü reis bozuntusuydu.
Eyüp'te ki evinden çıktıktan sonra Akif'i bir daha görmemiştim. Ne okula uğramıştı, ne de sınavlara girmişti. Tam üç gündür ondan tek bir haber alamamıştım, numarasını sormadığıma ölesiye pişmandım. Ta ki dün akşama kadar.
Yarası mı kötü oldu diye düşünerek bir cesaret gururumu görmezden gelmiş, kapısına gitme gafletinde bulunmuştum. Sokağına girene kadar belki de on kere geri dönmek için kendimle mücadele etsem de aklım ve mantığım kalbimin sesine yenilmişti.
Hatalı bir karar olduğunu ise Duru'nun arabasını kapısında görünce anlamıştım. Yüreğime oturan bir sızı ve düğümlenen boğazımla bir müddet ışığı yanan evi izlemiş, Duru'yu geçirmek için bahçeye kadar çıkan Akif'in gayet iyi olduğunu gördükten sonra ise gerisin geriye evime dönmüştüm.
Kıskançlık mıydı hissettiğim yoksa haklı bir alınganlık mıydı bilmiyorum. Ama dünden beri kalbimin içinde bir ateş yanıyor gibiydi. Beni evinden gönderen Akif'in, Duru'yu öylece kabul etmiş olması ve yolculaması kanıma dokunmuştu, inkâr edemezdim. Ağrıma giden evine aldığı kişinin Duru olması mıydı, yoksa benim dışımda herkesin rahatça o eve giriyor olması mıydı? Hangisi daha kalp kırıcıydı, karar veremiyordum.
Belki de büyütüyordum ama kalbimdeki sızıya engel de olamıyordum. Ne ara işler buraya gelmişti ve ben ne ara Akif'in her davranışını, hayatımı bu kadar etkilemesine müsaade edecek kadar içselleştirmiştim? Baştan yanlış olan, sonradan düzelmiyordu işte, bunu neden es geçmiştim?
"Ruhumu emdin üç gündür Hande! Ay yeter!" Bilge beresinden fırlamış kıvırcıklarını sinirle arkaya atarken ben aynı suratsız ifadeyle söylediklerini umursamadan yürüyordum. Keyifsizsem keyifsizdim, numara yapamazdım ki. Tüm ruh halim iki kilometre öteden belli olurdu, bunun bir zaaf olduğunu bildiğim halde vazgeçemiyordum.
"Ben gidip soracağım Mahmut'a! Neredeymiş bu Allah'ın kurdu? Arkadaşımı geri istiyorum ben ya!"
"Ne alakası var Bilge? Babam Kaan'la olan yemeğe katılmadım diye surat asıyor günlerdir. Ondan böyleyim, canım sıkkın. Anlattım sana, hala Akif diyorsun." Yalan değildi, bu da bahanelerimden biriydi. Gerçek sebebi saklamak için itinayla ürettiğim ve Bilge'nin inanması için de hafiften ajitasyon sosu kattığım bir bahane.
"Ya kızım senin karşında kim var?" Sokağın ortasında durup oflayarak önüme geçti, çattığı kaşlarıyla, kocaman siyah gözlerini gözlerimin içine dikti. "Bak şu gözlere! Sence ben bu numaraları yer miyim? Yok babası da, yok bilmem ne de! Günlerdir ağzının içinde saçma sapan şeyler geveleyip duruyorsun!"
Bir de Akif'in evine gittiğimi bilse herhalde beni çiğ çiğ yerdi, bu yüzden bu sır evrenle benim aramda sonsuza dek kalmalıydı.
"Off Bilge tamam, Akif'ten dolayı moralim bozuk! Oldu mu? Duydun ve rahatladın mı arkadaşım?" Sesim fazla çıkmış olmalı ki bir kaç kişi dönüp bana bakmıştı. Umarım Akif kısmını çok kişi duymamıştır diyerek fakülteye giden parkın içine keyifsizce adımladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kör Nokta
Mystery / Thriller(Polisiye, gizem ve nefretten aşka konulu kurgudur. ) "Bak Akif, seninle konuşacak ortak tek bir noktamız bile yok. Biz seninle iki ayrı uçlarda yaşayan insanlarız. Sen sağa dönmeyi seversin, bense sola. Sen turan dersin, ben devrim." Gözlerindeki...