48- Özlemek ve Kaybetmek

1.2K 148 281
                                    


Merhabalar... Her şey yolunda mı?

Size Hande'nin iki yıllık süreciyle geldim. Zaman atlaması olacağını tanıtımdan biliyordunuz zaten, bu iki yılı doğrudan atlamak yerine Hande'nin bakış açısıyla bölerek yazdım. Yani iki yıl içindeki kaçış sürecini parça halinde okuyacaksınız sevgili okur. Umarım zihninizde boşluk oluşmadan akışı sağlamış olurum. Öpüyorum sizi, iyi okumalar.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı, beni buradan ve diğer sosyal medya hesaplarından takip etmeyi ihmal etmeyin.

Bir de, kitap için bir okurum tiktok hesabı açtı. Editleri ve kitap videoları gerçekten çok iyi. Destek olursanız mutlu olurum. Hesap: @kornokta

 Hesap: @kornokta

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hande'den

Eskiden, yani geçen seneye kadar, hayatın anlamının bir dava uğruna mücadele etmek, bir tarafta olup, sonuna dek ideolojini savunmak olduğunu düşünürdüm. İnsanın var olma amacının kutsal bir şeylere, din ya da insandan üstün bir fikre bağlı olduğuna neredeyse emindim. Şimdi dönüp kayıplarıma ve acılarıma baktığımda ise hayatın tüm ideolojilerin üstünde olduğunu görüyorum. Hemen hemen hiçbir felsefik düşünce ve ideoloji gerçek hayatla örtüşmediği gibi, hayatın kendisinden de daha anlamlı değildi.

Belki acılarım ve kayıplarım, belki de büyüyor oluşum bana hayatın okuduğum kitaplardan, savunduğum görüşlerden daha anlamlı ve gerçek olduğunu hissettiriyordu. Şimdi, burada yabancısı olduğum bir evde sırt üstü acıyla yatarken, tavana bakıp hayatın ne olduğunu düşünerek geçmişimi sorguluyordum. Ellerim artık var olmayan bebeğimi sevmek için karnımın üzerinde usulca gezindiğinde, hayatın aslında kayıplardan ve anlık mutluluklardan ibaret olduğunu fark ediyordum.

Üç ay önce, Akif'i terk ettiğim günden bir hafta sonra ve mutluluğun bana bundan böyle uzak olacağına emin olduğum karamsar bir anımda, hamile olduğumu öğrenmekle, hayatın bana yeniden tutunacak ve ümit edecek bir dal uzattığını sanmıştım. Bana yeniden, yaşama ve geleceğe umutla bakmak için bir neden verilmiş gibiydi. Her sabah onun varlığıyla direniyordum, yalnızlığıma ve talihime bir ışık, ruhumu aydınlatan bir kıvılcımdı sanki. O, en çok da bana Akif'ten bir hediyeydi. Bir daha hiç beraber olamayacağıma, dokunamayacağıma emin olduğum ve sevmekten anlaşılan asla vazgeçemeyeceğim adamdan minik bir parçaydı.

Ona tutunmak, Akif'e tutunmak gibiydi, sıcaklığını hissetmek, nefesini solumak gibi... Ama dedim ya mutluluklar da anlardan ibaret diye, üç gün önce aniden kanamam başlayınca ve yeniden bir kayıpla sınandığımda bunun hepsinin üzerinde bir acı olduğunu içim yanarak fark ettim. Artık güne uyanmak, yemek yemek veya umut etmek, hatta en basit şeyleri yapmak için bile tek bir sebebim kalmamıştı.

Doktor kanama nedenini bilemediğini söylemişti ama ben hissediyordum, üzüntü, stres ve üzerime yüklenen sorumluluklar bana ağır gelmişti. Bir anda değişen hayatımı ne ben, ne de karnımdaki küçük canlı demek ki kaldıramamıştı. Düzenli bir doktorum ya da kontrollerim olsaydı, bu acıyı yaşamayacağımdan emindim ama artık bunu düşünmenin bana acı vermekten başka bir işe yaradığı yoktu.

Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin