10- Acı

1.8K 192 160
                                    


İyi okumalar, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın olur mu? ❤🍁

Hayatını şimdiye dek hep açık ve şeffaf yaşamış biri olarak günlerdir içine bulaştığım gizem ve biraz da tehlikeli işler yüzünden babamın ve annemin yüzüne bakmakta zorlanıyordum. Halbuki ben ergenliğimin en karanlık evresinde bile anneme, çoğu zaman da babama kimilerine göre ayıp denilebilecek sırlarımı bile anlatmış biriydim.

Belki de içimde ne varsa yüzüme yansıtmam, düşündüğümü çekinmeden söylemem, sırları ve gizli ajandası olmayan biri olmamın en büyük sebebi; babamın ve annemin yanında en yalın halimi göstermeye çekinmiyor oluşumdu. Ben böyle yetişmiş biriydim ve haklı olarak şu an içinde bulunduğum durum vicdanımı kemirip duruyordu.

Elbette insanın kendine ait sırları, karanlık yanları ve en yakınına bile açmaktan sakındığı duyguları olabilirdi ama günlerdir hayatımı belki de kökten etkileyecek kadar önemli şeyleri ailemden saklıyor olmam, göğsümde koca bir kaya gibi ağırlık yapıyordu.

Gözümü yine tam da bu ağırlıkla güne açtım, huzurlu bir uykuya hasrettim. Kimilerine göre uyku dert ve sıkıntılardan kaçma sığınağı olabilirdi ama benim gibi biri için aksine kabuslarla dolu bir kuyu gibiydi. Gündüz yaşadığım tüm sıkıntılar birleşip adeta gecelerime saldırıyordu. Olcay, günlerdir her yolu denememe rağmen bir türlü ulaşamadığım Süryani usta ve... tam olarak uykularımın, düşüncelerimin neresine koyacağımı bilemediğim Akif ve bana bakan gözleri.

Hepsi birden karanlık çökünce rüyalarımı ele geçiriyordu ve ben huzursuz bir uykunun kollarında gecelerimi gündüz ediyordum.

Üzerimdeki yorganı hafifçe çektim ve uykusuzluktan çöken göz altlarımı sıkıntıyla ovuşturarak kalktım. Duvardaki saatim sabahın altısını gösteriyordu, sanırım iki saat kadar, o da kabusların izin verdiği kadar uyuyabilmiştim. Annem ve babam muhtemelen kalkmış kahvaltı hazırlıyordu, bu sabah bir farklılık yapıp yardım etmeyi düşündüm. Biraz oyalanmak bana da iyi gelebilirdi.

Hemen yatağın yanındaki dolabımdan bir hırka çıkarıp üzerime geçirdim, uykusuzluk bünyemi iyice sarsmıştı ve bir de hasta olmak istemiyordum. Odamdaki banyoda elimi yüzümü yıkayıp, üstün körü topladığım saçlarımla merdivenlerden indim.

Babam kanepede sabah haberlerine bakıyordu annemse çayı koymak için henüz mutfağa girmişti. "Günaydınlar" dedim zoraki neşeli halimle, her ne kadar yüzüm ve mor göz altlarım aksini çığlık çığlığa bağırıyor olsa da. Anlamamalarını ummaktan başka elimden gelen bir şey yoktu.

"Günaydın kızım, hayırdır yardıma mı geldin? " dedi Zümrüt hanım tuhaf bulduğunu ima eden tavrıyla. Uykulu gözlerle arkaya dönüşü ve şaşkınlıkla bana bakışı keyfimi az da olsa yerine getirmişti.

Sabahlığının gevşek duran ipini avuçlayıp sıktım, saçlarını ellerimle düzeltip, " Evet hatta izin ver bu sabah kahvaltıyı tek başıma hazırlayayım. " dedim. Şaşkınlığı görülmeye değerdi, çünkü anneme göre  sabahın altısında bu denli kahvaltı için istekli olmam imkansıza yakındı.

"Duydun mu Erdal, Hande kahvaltı hazırlayacakmış. Haberleri iyi izle, kıyamet falan mı yaklaşıyor? Ona göre önlem alalım. " Babamın gülümseyen yüzüyle annem yaptığı dahiyane esprisini uzatacaktı ki araya girdim.

"Kıyamet yaklaşıyor evet, son kahvaltımızı ellerimle hazırlamak istedim, ne var? Leonardo Da Vinci'nin son akşam yemeği oluyorsa bizim de son kahvaltımız olmasın mı? "Tamam kabul bu konuda anneme benziyordum, berbat bir espri yeteneğim vardı.

"Hande sen espri yapma kızım. Olmuyor sende, iyi durmuyor. " Annem babamın sözü üzerine gürültülü bir kahkaha patlatırken uykusu birden açılmış gibiydi. Konu bana laf sokmak olunca ikisinin ortaklığını kimse sarsamazdı.

Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin