11-Kuyu Gibi Derin Siyahlar

1.9K 190 133
                                    


İyi okumalar ❤🍁 Oy vermeyi, yorum yapmayı ve beni buradan takip etmeyi unutmayın olur mu?

YAZARDAN

Hınca hınç dolu avluda acıyla bakışlarını gezdirdi. Tekbir sesleri Şehzadebaşı'nın minarelerinde yankılanıyordu, kalabalık avludan dışarı taşmış, insanlar öfkeyle ve hüzünle genç bir adamın ölümüne, hayatın adaletsizliğine boğazlarını yırtarak bağırıyordu. "Samet Bilgiç ölümsüzdür!"

Bir dava uğruna, ideal uğruna hayattan kopan bir genç daha omuzlar üzerine alınıp, soğuk toprağa verilmek üzere musalla taşında bekliyordu. Yitip giden kaçıncı hayattı ve de en acısı son olmayacağını biliyor olmaktı.

Milyonlarca cenaze görmüş bu avlu, tamamen yas tutuyordu şimdi. Hava gri, soğuk ve kasvetliydi. Sanki bir fidanın toprağından zamansız sökülüşüne, gökyüzünün kendince vedasıydı bu. Genç hayatlar kaç kere daha bu ülkenin semasını hüzne boğacaktı? Kaç kere daha birilerinin kirli siyasetleri için kurban olacaktı? Belki bir Samet gider yerine onlarca gelirdi ama her Samet bir ananın oğlu, bir kadının eşi, ve bu ülkenin aydınlık geleceğiydi.

"Benim kardeşim bugün ölümsüz oldu!" diye sayıkladı Akif, acıdan çatallaşmış sesiyle  kalabalığın aksine fısıltı gibiydi nefesi. Kimseye değil kendini teselli ediyordu bu sözlerle. Öldüğünü kabul etmek ağır geliyordu, hazmetmek öyle zordu ki. Daha dün Gaziosmanpaşa sokaklarını turlamışlar, halı sahada baklavasına maç yapmışlardı oysa. Ne yani şimdi Samet yok muydu? Toprak olup ayrılmış mıydı bu dünyadan? Halbuki daha şehrin en iyi avukatı olacaktı, solculara dünyayı dar edecekti, hakkı söyleyen en gür ses olacaktı. Tüm bu hayalleri yarım bırakıp nereye giderdi kardeşi?

"Ciğerim yanıyor" Dedi yanındaki Mahmut'un dolu dolu olmuş gözlerine bakarken. "Hesabını sormazsam şerefsizim, intikamını almazsam ciğerime çektiğim nefes haram olsun." Sesi fısıltı gibiydi ama içinden boğazını yırtarcasına bağırıyordu genç adam. Mahmut görüyordu, söylemese bile Akif'in bunun peşini bırakmayacağını biliyordu. Bırakırsa dava yere düşerdi, Samet bir hiç için ölecek kadar kıymetsiz değildi, elbette dava arkadaşlarının kanı yerde kalmayacaktı. Bu uğurda bir değil onlarca Mahmut fedaydı, bundan zerrece korkan adam değildi.

"Alacağız kardeşim, bu yolda seninleyim reis. Ölümüne seninleyim." Mahmut ağlamamak için sıktığı çenesini elleriyle sertçe ovuşturdu, bakışlarını kalabalıktan çekip söz verir gibi dava arkadaşının yanan mavilerine dikti. İkisi de biliyordu ki, sessiz bakışmaları ölümüne imzalanmış bir anlaşmaydı.

Akif kan çanağına dönen gözlerini elinin tersiyle silerken, bir taraftan da acıdan bir mum gibi eriyen, evladını kaybetmenin yüküyle ayakta duramayan anneyi izledi uzun uzun. Bu avluda acısı feryat olup göğü inleten tek kişiydi belki de.  Sessizdi, gözünden hiç dinmeyen yaşları akıyordu bir sağnak gibi. Başını oğlunun tabutana teselli ister gibi yaslamış, gözünü semaya dikmiş dualar ediyordu kadın.

Titrek ayakları belli ki taşımıyordu onu artık ve koluna giren acılı baba her ne olursa olsun dik durmaya çalışıyordu. Boyun bükmek yakışmazdı, oğlu haksızca katledilmişti ve şehit olduğuna emindi. Kim ne derse desin, haksızca ölen her insan cenneti hak ederdi. Oğlu ölümüyle gökte bir yıldız olurken, ailesini böyle kolsuz kanatsız bırakmıştı. Hangi baba evlat acısına dayanabilirdi ki, tabutun başında sessiz çığlıklar atan baba dayansındı.

Dolan gözlerine engel olmak için bakışlarını acılı anne ve babadan telaşla çekip yeniden kalabalığa çeviren Akif,  sanki avluda tekbir getiren herkesi tanımak ister gibi merdiven basamaklarında durmuş  tek tek her yüzü dikkatle inceliyordu.

Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin