Fazla Salaklık Başa Bela

83 7 1
                                    

(Lilyum)

Caner e anlamaz gözlerle bakarken o "NE OLDU LAN KIZA" diye bağırınca Ela yı bayıltan adam "sanane lan getir dedin getirdik. Ver paramızı gidelim" dedi. Bi dk nasıl yani bunları Caner mi yaptırdı. Caner tekrar "kıza ne oldu, öldü mü lan yoksa!?" diyince adam da gülerek "bayıldı sadece uyanır az sonra. Sen bu kafayla mı Ahmet le baş ediceksin. Neyse hadi son bi iyilik yapalım sana" diyip koluma girdi. İçeri sokunca bizi "burda uslu uslu durun. Zaten bu salak çok elinde tutamaz sizi" diyerek gülüp gitti. Giderken kapıyı da kilitledi.

Ne oluyo anlamıyorum. Ela uyandı, bana baygınken ne olduğunu sordu, bende anlattım. O "amcamla dertleri yüzünden daha kaç kez kaçırılma olayı yaşicaz" diyo. Ama bence konunun Ahmet amca ile alakası yok. Adam Ahmet dediğinde Caner in yüzü Ahmet kim diye bağırıyordu resmen.

Caner "Naber kızlar" diyip sandalye çekti. Önümüze oturunca Ela "öldürürüm lan seni!" diye bağırdı. O da hemen "bende onu dicektim. Oturun da biraz dinleyin beni. Anlaşmamız gerek" dedi. Ela da bende anlamaz gözlerle ona bakarken burdan dönüş yok diye düşünüp çöktüm yere. Sonra da "dinliyorum ne anlaşması" dedim.

"Lilyum ben seni boş yere sevmemişim bak biliyosun işini" diyince Ela "olum delirtme adamı derdin ne!" diye yükseldi. O da oturmasını işaret etti. Bi kaç dakikanın ardından Ela da oturdu. Caner de başladı konuşmaya.

"Bakın şimdi. Ben Lilyum u cafe de tanıdığımdan beri köpek gibi seviyorum. Ama bana hiç yüz vermedi. Sonra bi anda ortadan kayboldu. O gün sizi cafe de gördüğümde o çocukla sevgili sandım. Ama öyle değilmiş. O çocuk Lilyum u kaçırmış. Tabi bu işin sadece başı. Ben Lilyum u kurtarıcam diye bir sürü saçma sapan adama bulaştım. Sonra öğrendim ki Lilyum hanım aşık olmuş" susup bana döndü. Gülerek "biliyo musun bunun psikoloji de ki adı Stockholm sendromu. Baya da yaygın bi durummuş. Celladına aşık olmak olarak da biliniyor"

Evet ben bunları psikolojiyi araştırdığım dönem okumuştum. Ama açıkçası bu durumda olmama rağmen işin bu kısmını hiç düşünmemiştim.

"Neyse işin bu kısmı artık gram umrumda değil. Tamam aslında sizi kaçırtma sebebim buydu. Lilyum benim olucaktı. Madem bu sendromu yaşıyor. Celladını değiştirelim yeni celladı ben olayım dicektim. Ama ben masum bir adamım. Ne biliyim sizi kaçırmak bu kadar zor" Ela ya dönüp "hatta seni kaçırmicaktım. Senden banane, ben sadece Lilyum u istiyodum. Hay kafama" dedi ve sustu. Ayağa kalkıp iki üç volta attıktan sonra tekrar oturdu.

"Ya olum ben bu işlerin bu kadar zor olduğunu bilmiyordum. Bi adam buldum, parayla adam falan kaçırıyor. E benim de param var. Dedim bu halleder bu işi. Tabi adam benim gibi salak değil. Daha doğrusu ben de salak değilim. Sadece elim kolum onun ki kadar uzun değil. Bi de öğrenmem gereken her şeyi öğrendim sanıyordum ben. Halbuki yarısını bırak çeyreği bile yokmuş bende. Ama bu adam öğrenmesi gereken her şeyi öğrenmiş. Az önce bana Ahmet diyince ben Ahmet kim oldum. Lan benim öğrendiğim bilgilerde. Ela Nur ve Yağız var. Ahmet nerden çıktı. Neyse adam bana bunu diyince dedim sen kimden bahsetiyorsun. Sonra bu bana her şeyi anlattı. Olum ben işin bu taraflarını valla bilmiyordum lan"

En sonunda Ela dayanamadı. "Sen baya salakmışsın da bizim burdan çıkarmamız gereken şey ne" diyince o da "ya çıkarman gereken şey ben ölmek istemiyorum. Ben size bişey yapmadım. Biraz heyecan yaşamış oldunuz sadece. Ben sizi bırakıyım. Sizde beni koruyun"

O bunları dedikten sonra derin bi sessizlik oldu. Sabahtan beri susmayan Ela bile sustu. Sanırım konuşma sırası bende.

"Benim yüzümden biri ölsün istemiyorum ama Yağız çoktan kaçırıldığımızı anlamıştır. Yani anlamamış olsa planın işler. Bırakırsın bizi kaçırdığın yere. Biz de bişey olmamış gibi takılırız. Ama anladığına eminim" ben bunları diyince Ela lafa girdi.

Av-Avcı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin