Sona Doğru

98 4 3
                                    

(Lilyum)

Kahretsin. Çok korkuyorum. Saatlerdir bağırıyor. Her şeyi doğrusuyla kaç kere anlattım sayamadım bile. Resmen duymuyor beni. Sadece kendine odaklı. Bağırıyor, çağırıyor ama beni duymuyor. Çok korkuyorum. Onu aldattığıma emin resmen. Ve onu bunu yapmadığıma nasıl ikna edicem bilmiyorum. Orda bunu bana nasıl yakıştırırsın demek kolaydı. Ama şu an korkmaktan başka bişey yapamıyorum.

Samsun a geldik. Ama durmadı. Bana yeni ev aldığını, o evde durmaktan rahatsız olurum diye düşündüğünü söyledi. Tabi "ben seni bu kadar düşünürken sen beni aldattın" demeyi de eksik etmedi. Yapmadım diyorum ama kabul etmiyor. Ben yapmadım, yemin ederim yapmadım. Neden inanmıyor bana, bu kadar güvenilmeyecek birimiyim ben!? Korkuyorum, nolur sakinleşsin artık.

Hayır. Dağ evinin yoluna girdik, hayır. Hayır, ceza vericek bana. İstemiyorum, hayır.
"Yağız nolur duy beni. Bişey yapmadım. Aldatmadım seni. Yemin ederim, yapma. Dur, gitme oraya"
Yalvarıyorum ama asla dinlemiyor. Çok korkuyorum. İstemiyorum, nolur.

Geldik, yol boyu yalvardım. Ama dinlemedi, geldik. Arabadan inmeyince kendi kucağına aldı beni. İçeri girdik. Sarıldım ona. Yapma demeye devam ettim. Yumuşaması gerek. Ama nasıl yumuşatacağım bilmiyorum. Kahretsin ki bilmiyorum.

Bodruma indik bu sefer. İçeri tek bir sandalye olan bi yere girdik. Oturttu beni.
"ANLAT" diye bağırınca hemen tekrar anlattım. Soydu beni. Vücuduma baktı.
"Üstünü değişti öyle mi" diyerek gülmeye başladı. Hayır resmen daha çok sinirlendiriyor kendini.

Bi anda kolumun altından başlayıp aşağı doğru bıçakla çizmeye başladı. Çok canım yanıyor. Çığlık atıyorum. Ama vücudumu o kadar sıkı tutuyor ki kaçamıyorum da.

"YAĞIZ NOLUR DUR. BEN BİŞEY YAPMADIM. YEMİN EDERİM YAPMADIM. UYANIK OLSAM İZİN VERİRMİYDİM. DUR ARTIK NOLUR"
Durdu kalçama gelince durdu. Eliyle kestiği yeri oymaya başladı. Yarayı açıyor resmen.

"Nasıl aldatırsın lan beni. Sevdim ben seni. Çok sevdim. Ne güzel kandırdın ama beni. Çocuğum öldü, uzaklaşmam gerek dedin. Tamam gitsin dedim. Alan tanıdım sana. Kimseye güvenmediğim kadar güvendim sana. Takip etmedim. Beni aramaya başladığın an peşinde ki adamı da çektim. Keşke çekmeseydim. En başta yakalardım o orospu çocuğunu" halada onu aldattığımı düşünüyor.

"Evet keşke çekmeseydin. Şimdi sana doğruyu anlatırdı. Bana inanmıyorsun ama ona inanırdın belki" dedim. Ama resmen daha çok kızdı. Yarama iyice bastırdı parmağını. İnleyerek yapma diyebildim sadece. Canım çok acıyor. Ama bu onun umrunda bile değil. Kırk kez dedim ama çok korkuyorum.

"Bi daha anlat" dedi. Başta sustum. Ama sonra yarama uyarır gibi bastırınca anlattım tekrar. Güldü, sadece güldü.

Dudaklarımı öptü. Sakinleşir belki diye karşılık verdim. Durdu, boynuma kafasını gömdü. İçine çekti resmen beni. "Bunu bana niye yaptırdın ki. Niye beni yarı yolda bıraktın. İlk kez birine gerçekten bağlanmıştım" dedi. Başımı iki yana sallayarak "yapmadım" dedim. Ama dinlemedi, kaldırdı kafasını son kez dudaklarıma buse kondurdu. Sonrasında boynumda derin bi acı hissettim. Ve devamı yok.

(Yağız)

Boynundan bıçakladım onu. Evet öldü. Öldürdüm onu. Yine bi kız beni yarı yolda bıraktı. Değişti sandığım her şey başa sardı.

Sırada Eda ve Melih var. Eğer Eda yı öldürmezsem Lilyum u öldürdüğümü anladığında rahat durmaz. Melih de Eda yı öldürdüğümde rahat durmaz. Bu yüzden iki sevdiğim, değer verdiğim insanı daha öldürmem gerek.

Melih lere geldim. Kapıyı çaldım. Melih kapıyı açtı. "Nerdesin olum sen" diyip içeri aldı hemen beni. Kısa ve acısız bi ölüm. Hak ettikleri ölüm bu. Eğer ilk Eda yı öldürürsem Melih niyetimi anlar. O yüzden ilk onu öldürdüm. Kalbine tek kurşun. Sonra Eda yı aradım. Yatakta uyuyor. Daha iyi hiç acı hissetmemiş olucak. Alnına silahı dayadım ve sıktım. O da öldü.

Kapıda duyduğum çığlıkla kapıya koştum hemen. Ablam gelmiş. "Bağırma benim" dedim hemen. Ablam şok olmuş bi şekilde "neden" dedi sadece. Bende anlattım ama ona yetmedi. Hesap sordu. Eda yı öldürdüğüm için bağırıp durdu. Lilyum olayında da kız seni aldatmamış niye öldürdün diye başımın etini yedi. Amcamı aradı. Onu buraya çağırdı. O geldikten sonra da polisi arıcağını söyledi.

(Ahmet)

İçeri girdiğimde Melih in cesetini gördüm. Sonra biraz ilerleyince salonda Ela nın başında "nolur ölme" diye ağlayan Yağız ı gördüm. Hemen yanında da susturucu takılı silahı vardı. Ne yani Yağız mı yaptı bunu. Tüm soğuk kanlılığımla yanına gittim. Omzuna dokununca "amca yemin ederim öldürmek istemedim" dedi.

Yeğenim öldü. Ela yı çok severdim. Ama ölenle ölemezsin. Ben bunu geçen senelerde gayet iyi öğrendim. Madem tek yeğenim kaldı. Onun dik durmasını sağlamam gerek.

Yağız ı kaldırdım hemen. Her şeyi anlattırdım. Halada Ela nın ölmediğine inanıyor. Ama baya sıkmış kafasına, nasıl ölmeyecek acaba.

Bu kadar ceseti toplayamazdım. Ayrıca ölenlerin hepsi düzgün bir mezarının olmasını istediğim insanlar. Onları böyle bırakamam. Yağız ın silahını temizledim. Ardından eve birini çağırdım. Gelince silahı ona verdim.

Yağız a "sen bişey yapmadın. Geldin onları bu halde gördün. Bu adamı da burda buldun, hemen beni aradın. Bende gelince hemen polisi aradım" dedim. Yağız zaten böyle durumlara alışık olduğu için tepki vermedi. Ama sözümü dinliceğine eminim.

Polisi aradım. Hemen geldiler. Tam durumu anlatırken Yağız araya girdi.
"Ben yaptım" polisler direkt kelepçelediler onu. Ne yapmaya çalışıyor bu gerizekalı.

...















Ahmet in bu soğuk kanlılık fazla değil mi!?

Yağız cinnet geçirdi resmen. Geriye sadece Nur amcası ve Bartu kaldı. Kendini de ihbar etti. Ne olucak şimdi!?

Ayrıca sizce Bartu rahat durucak mı, sonuçta Ela yı seviyordu.

Sonra ki bölüm son bölüm olur büyük ihtimal.

Av-Avcı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin