98. Lidena "Tanrı'nın Hediyesi 'Ölüm'"

654 124 53
                                    


   "Hmhıhım..."

   "Hmhıhım... "

   "Hmm hıhım hı hıhım... "

   "Küçük kelebekler sıcak rüzgarları sever... Sarı çiçekler hep kırlarda yer eder..."

   Ufak, ürkütücü ve oldukça yaşlı bir mırıltı. O karanlık  koridor boyunca yürürken, kendisini selamlayıp, yolundan çekilen birkaç vızıltı. Ellerini sırtına atmış, ağır ağır yürüyordu. Arada ıslık çalıyor, arada garip bir şarkı mırıldanarak Sarayın yüksek tavanını izliyor.

   "Donumuş bir dere üzerinde, birkaç çocuk kayıp gider..."

   Muhafızlar şaşkınlın içerisinde Sed Aruz'u izliyorlardı. Onu ilk defa şarkı söylerken ve böylesine amansızca yürürken görüyorlardı. Çünkü Sed Aruz her zaman asık suratlı, meymenetsiz ve herkesi küçümseyen yaşlı bir adamdı. Şimdi ise şarkılar eşliğinde koridor boyunca yürüyordu.

   "Güneş gülümserken en tepede, Lidena en sevdiği yemeği yer."

   Hepsi "Lidena" ismi üzerine hızla ona döndüğünde Sed Aruz kılığındaki Lidena elini şöyle bir savurdu. Koridordu bütün muhafızlar, muhteşem bir hava dalgası ile, duvarlara yapışmıştı. Lidena gözlerini şöyle bir gezdirdi ve ağır ağır kendisine en yakın olana ilerledi.

   "Zeord ne tarafta?" dediğinde muhafız şaşkınlık içerisinde çırpındı. Çünkü Sed Aruz ruha hükmedendi. O havaya böylesine hüküm veremezdi.

   "Sen kimsin?" dediğinde Lidena uzunca muhafıza baktı ve sonra gözlerini sıktı. İçindeki bütün havayı çekip dışarı aldığında zavallı adam bir kağıt gibi buruşmuş ve boş bedeni yere düşmüştü. "Yanlış cevap."

   Aynı şarkının mırıltısı ile diğer muhafıza yöneldi.

   "Zeord, ne tarafta?" diye sorduğunda, bir önceki muhafıza ne olduğunu gören, muhafız korkuyla konuştu.

   "Koridorun sonundan sağda... " dediğinde Lidena hafifçe kafasını salladı ve tarif ettiği yöne ağır ağır yürümeye devam etti.

   "Hm hıhım... "

   Duvara yapışıp kalmış adamlar ise ölmedileri için Tanrı'ya binlerce kez şükrediyorlardı.

    Lidena koridorları yürürken İmparator Zeord önünde birkaç kağıt ve bir fincan çay ile bir şeyler okuyordu. Kendisine gelen mektuplardan başka bir şey değildi bu kağıtlar. Sıkılarak bir başka mektup için elini kaldırmıştı ki odasının devasa kapısı sessizlik içerisinde açıldı.

   "Kim bu destursuz gelen?!"

   Öfkeli gözleri kapıyı bulduğunda Sed Aruz'u görerek kaşlarını çattı. Sed herkese kaba olabilirdi ama imparatoruna asla. Çok önemli bir şey olduğunu düşündü. Ellerini dizlerine koydu ve yaşlı adam mırıltılar ile önüne gelişini izledi.

   Lidena ise sessizce etfrafı inceliyordu. Demek babasından çalınan, kendisinden alınan Saray böyle bir yerdi. O vasıfsız liderin gösterişli makamı.

   "Ne bu haller Sed Aruz?" dedi İmparator Zeord sinirli bir ses ile. Lidena bakışlarını etraftan çekti ve kendisine bakan ak sakallı adama baktı. Babası da ona benziyor muydu? Ya da babası mıydı? Ölmemişti nasıl olsa? Burada da bir yalan var mıydı?

  "Selamlarımı bizzat getirmek istedim." dediğinde İmparator Zeord anında anladı. O Sed Aruz değildi. "Bir uşağı yanınıza göndermek...saygısızlık gibi olur." diyen Lidena gözlerini uzun uzun adamda gezdirdi.

LidenaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin