97. Lidena "Tanrı'nın Hediyesi 'Ölüm'"

761 128 48
                                        

Tabii, Tanrı'nın işine akıl sır erdirilemezdi. Çünkü biz ondan kopmuş ama asla bir bütün olduğumuzda o olamayacaklarız. Bu yüzden insan kendini ne kadar azim ile çalıştırsa da akılının sınırları vardı. Tanrı'nın çizdiğince.

Peki, insandan da üstün bir ırkın geldiğini varsayarsak Lidena bu ırkın içerisinde olabilir miydi?

Belki de.

Kılıç ateşi ikiye böldü. Geniş bir kapı açtı genç kıza. Siyah duman, is kokusu ve karanlık bir kapı. Asır'ın masmavi bedenine baktı ve sonrasında sessizce ayağa kalktı. Kendisi Sed Aruz'u öldürmek istiyordu, istiyordu elbet ama ondan önce öğrenmesi gereken bazı şeyler vardı. Şu mistik yaratıkların anlatmak istediği şeyler.

Siyah dumandan kapıyı geçip de garip bir yere geldiğinde geriye döndü. Son bir defa kapıya baktı ve gözlerini tekrardan etrafta gezdirdi. Sabırım imparatorluğun sarayındaydı. Hiçbir tavan bu kadar yüksek yapılamazdı. Ellerini saçlarına attı ve geriye doğru taradı. İşte tam o esnada Sed Aruz'u duymuştu.

"Demek sen de rüyalara girebiliyorsun." dediğinde Lidena arkasını döndü ve kendisini izleyen yaşlı adama baktı.

"Söyle bana. Benim yapamayacağım büyü var mı bu topraklarda?" diyerek olduğu yerde durdu ve adamı izledi.

"Burada duran şey ruhumuz. Biliyorsun değil mi?" dedi yaşlı adam. "Eğer burada ölürsen bedenine dönecek bir ruhun kalmaz."

Lidena hafifçe kafasını salladı.

"Bilgi için teşekkürler." diyerek yaşlı adama doğru yürüdü ve gözlerinin içine baktı. "Şimdi bana anlat bakalım. Ölüm kimdir ve neden yer yüzüne gelmiştir?" dediğinde Sed Aruz ellerini arkasına aldı ve genç kıza alayla baktı.

"Bundan sana ne ola?" demişti, tabii sonrasını duyana kadar sürmüştü bu alay.

"Çünkü o beş taşı toplabilecek tek kişi ölümmüş." dediğinde Sed Aruz kafasını iki yana salladı.

"Yapmadın." dedi yalanlarcasına. "Yapmış olamazsın."

"Evet, o sevimli orman artık bir göl." diyen Lidena ile Sed Aruz dişlerini sıktı.

"Nasıl Ölüm gibi bir Yüce senin gibi pis bir insan olabilir?"

Yaşlı adam lafının hemen ardından bir anda havaya yükseldi. Lidena bir bakışı ile onu kavramış ve gözlerine bakmıştı.

"Laflarına dikkat et. Ölüm olup olmamam umurumda değil. Karşında bu toprakların sahibi duruyor!" diyerek adamı kafasının bir hareketi ile savurup fırlatmıştı.

Metrelerce sürünen yaşlı adam sırtını yatağa çarpıp durunca acıyla nefes çekti. Lidena ise hiçbir şey olmamış gibi etrafta yürümeye başladı.

"Annemi ben mi öldürdüm?" dediğinde yaşlı adam gülmeden edemedi.

"Senin adın 'ölüm'. " dedi alaylarcasına. "Senden başka kim öldürmüş olabilir?"

Lidena yaşlı adamın önünde diz çöktü ve gözlerinin içine baktı.

"Eğer oraya sürgün edilmeseydi-"

Yaşlı adam kahkahalarla böldü Lidena'yı. "Kışın var olduğu bir yere mi sürüldünüz sanki? "

Lidena bir bakışıyla susturdu zavallı adamı.

"Görüşlerine ihtiyacım yok. Sadece sorduğum soruyu cevapla. Annemi nasıl öldürdüm?"

Yaşlı adam bir anda konuşmaya başladığında kaşları havaya kalktı.

LidenaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin