Bu bölüm son geçiş bölümümüz artık. Geçiş derken ciddi bir geçişten bahsediyorum tabii...
Yavaş yavaş okuyup sindirmenizi isterim :)
İyi okumalar!
~~~
"İstemiyorum," diyerek güçsüzlüğüne şaşıracağım kadar zayıf düşen elimle Özgür'ün elini tutmaya çalıştım. "İyiyim ben gerçekten, yapmasınlar iğne."
"Güzelim," dedi sakin sakin. Beni uzandırdıkları sedyeden doğrulmuş, inmek ister gibi ayaklarımı yere sarkıtmıştım. "Kan alacaklar sadece, gözlerini kapat bir dakika bile sürmeyecek zaten."
Başımı iki yana salladım. Henüz tam anlamıyla kendime gelemediğim için bu hareketle birlikte biraz sarsılmıştım.
Özgür'ün kollarındayken kapattığımı hatırladığım gözlerim yeniden aralandığında konumum aynıydı. Kendimi yine onun kollarında fakat bu kez evin koridoru yerine babamın arabasının arka koltuğunda bulmuştum.
Uzun sürmeyen, hastaneye varmadan ortadan kaybolan baygınlığım bir türlü onları iyi olduğuma ikna etmeye yetmemişti. Eve dönmek istediğimi söylesem de kimse beni dinlemiyordu.
Özgür beni sararak, babam aynadan bakışlarını üstüme dikerek bastırmıştı ısrarlarımı. Ön yolcu koltuğundaki bedene ise ne ben bakmıştım ne de o arkasına dönebilmişti.
"Almasınlar, ben istemiyorum. Eve gidelim, n'olur." Yalvarır gibi konuşmam, uzattıkça uzatmam yanımızda bekleyen hemşire için bir işkenceydi biliyordum ama bu susup kabullenmeme yetmiyordu.
İğneler, hastaneler, ilaçlar... Hepsinden iğreniyor, hepsinden korkuyordum. Her biri annem için umut olacakmış gibi hayatımıza girmiş, hiçbiri onun canını acıtmaktan başka bir şeye yaramamıştı. Acısını dindirmemişti.
"Abim," dedi Özgür yanaklarımı avuçlarıyla kavrayıp. "İyiliğin için yapıyoruz, başın ikinci kez döndü ve bu kez resmen bayıldın gözlerimin önünde. Hiçbir şey yapmadan eve nasıl gidelim kurban olayım?"
"Baba," diyerek son bir umutla sağıma doğru baktım. O biraz daha uzakta, bakışları bende oyalanmadan bekliyordu. Yüzüm nasıl bir hal aldıysa, bana direnemeyeceğini biliyor gibi bu görevi Özgür'e bırakıp susmuştu geldiğimizden beri.
Göğsünü titreten bir nefes aldığını fark ettim. Özgür'e başıyla yana kaymasını işaret etti. O çekildiğinde babam sedyede yanıma oturmuştu saniyeler içinde.
Onun tarafında olan kolum aramızda sıkışacak şekilde beni sırtımdan göğsüne doğru çekti. Bedenimi kendisine, yüzümü omuzuna yasladığında hemşirenin tarafında olan kolum dışında hiçbir yerimi kıpırdatamıyordum.
O kolumu sarsmamam için de elimden kavranmıştım. Elimi tutanın Özgür olduğunu biliyordum, bakmasam da dokunuşunu ayırt edebilmiştim.
İçli içli ağlamaya başladığımda koluma soğuk bir şey sürüldüğünü, üst koluma sıkıca kemere benzer bir şey bağlandığını hissettim. Çırpınsam da babamın beni bırakmayacağını bildiğimden çaresizce kalakalmıştım.
Saçlarımın üstüne tonla öpücük bıraktı, kulağıma bir şeyler mırıldandı ama o küçük tüpler kanımla dolana ve iğne kolumdan ayrılana dek algılarım örtülmüştü.
"Geçmiş olsun," diyen yabancı ses hemşireye aitti. Koluma bir pamuk parçası bastırılıyordu. Özgür yapıyordu belli ki bunu da.
"Bitti babam, bitti bebeğim."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşten Farksız
Ficção Adolescente*Aile/aşk kurgusu *Yetişkin içerik barındırır --- "Bir ay boyunca burada olduğumu bile fark etmeyeceksin. Tek derdim o mektupta yazanı gerçekleştirip, altında kalabileceğim tüm vicdan yükünden kurtulmak." Boş bakışlar atabilen tek kişinin o olmadığı...