Sevgilim,
Benden uzaktayken sana mektup yazmanın beni rahatlatacağına ikna etti beni Sinem. Çünkü günaşırı telefondan sesini duysam, hatta görüntülü konuşsam da düşüncelerimi kağıda aktarmak bana ikimiz de bir masalın içindeymişiz gibi hissettiriyor.
Ama bir masalda değiliz. Seni çok seviyorum Barış, tapıyorum, beni de sevdiğini biliyorum ama masalda olmamak ikimizi de yoruyor.
Bana olan kırgınlığında ve kızgınlığında seni haklı görmediğimi bilmeni istiyorum öncelikle. Hiç görmüyorum hem de. Beni düşündüğünü benim için endişelendiğini söylerken bencillik ediyor, en başında konuştuğumuzun aksine kendi yaşantını bana dikte ediyorsun.
Uzaktayız ve birbirimizi her geçen gün daha fazla özlüyoruz. Seni göremediğim sabahlara uyanmak ruhumu gün geçtikçe karartıyor. Geleceğin günü sabırsızlıkla bekliyorum ama bunun bir zamanı olmaması beni bu karanlıktan kurtarmıyor.
Sana senin yanına geleceğimi, staj bittikten sonra bir süre kendi hayatımı askıya alacağımı söylememe rağmen 6 ay bile dayanamadın. 6 ay bile izin vermedin kendimle ilgilenmeme. Önceleri konuşmamız aşk, sevgi ve tutku doluyken şimdi sadece bana kimle olduğumu, nerede olduğumu, uslu durup durmadığımı soruyorsun. Konumumu kapatmama dahi izim vermiyorsun Barış. Ve ben istemsizce ayrı kaldığımız ilk 6 ayı düşünüyorum. Sana bunların hiçbirini yaşatmadım, alttan aldım, kıskançlıktan aklımı yitirdiğim günlerde dahi gelip sana böyle şüpheli sorular sormadım. Senin bana güvendiğinden daha çok güveniyordum sana. Üstelik senin bana güvenmen için daha fazla sebebin vardı. Bense sadece senin ağzından çıkan tek bir seni seviyorum'a yasladım sırtımı.
Eyleme katıldığım o gün, senin ne tepki vereceğini düşünmedim. Çünkü ben kendimi de düşünmedim. Normali bu değil mi? Bir haksızlığı, adaletsizliği protesto ederken ibrenin ucunun sana dönüp dönmeyeceğini düşünmek erdemsizliğini gösterir mi bir insan? Ben göstermedim. Göstermem de. Yine olsa bir daha yaparım. Çünkü ben böyle öğrendim, bunu içselleştirdim. Senin beni uyarman değil bana destek olman gerekiyor.
Ben yanlış hiçbir şey yapmadım. Hukuksuzca yargılanan ve rehin tutulan bir meslektaşımın duruşmasına katıldım ve düşüncelerimi senin ısrarınla açık kullandığım instagram'da paylaştım. Gerçi sen bunu isterken benden yüksek ihtimalle vlog çekmemi, kitle edinmemi ve belki de hala senden para almayı reddettiğim için bana başka gelir kapısı bulmayı istedin. Aslında yapabilirdim de. Çünkü seninle olan nişan fotoğrafımız yayılır yayılmaz hayatım boyunca kullanmadığım markalar işbirliği teklif etti, tanımadığım takım arkadaşlarının eşleri kendi programlarına davet etti. Ama yapamam ve yapabilsem dahi yapmayacağım. Çünkü sana söyledim, ben böyle yaşamak istiyorum. Bu şatafatın ve görgüsüzlüğe bir nebze sadece senin için tahammül edebilirim. Ama bir parçası olamam.
Attığım storyden çok değil, sadece 6 saat sonra gözaltına alındım. Sen daha önce böyle bir deneyim yaşadın mı bilmiyorum ama kapıyı çalıp girmediler içeri Barış. Ben babamdan alışkınım. Koçbaşla evin kapısını indirdiklerinde afalladım ama sanırım buna kendimi zaten hazırlamıştım. Sorgu bitene kadar telefonla görüşmeme izin vermediler.
Yaptığın meslekle onur kavramı arasında bir korelasyon kurmayı doğru bulmuyorum. Ama bir şeyi çok açıkça söyleyebilirim ki bu sistemin kendine ettiklerini görmeyen ve bu sistemi neyi savunduğunu bilmeden savunan insanlar çok komik. Korkunç bir iki saatti. Sana hiçbir şey anlatmak istemiyorum. Delirirsin, biliyorum çünkü.
2 saatin sonunda bir başkomiser geldi. Tatlı bir kadındı, insan gibi muamele etti. Sonra avukatımı arayabileceğimi söyledi. Bir avukatım yoktu ve Tuncay Abi'yi arayıp bu işe seni de bulaştırmak istemedim. Kaşlarını çattığını anlıyorum ama çatma. Hırsızlık yapsam, birini darp etsem veya başka bir adi suç işlesem Tuncay Abi'yi arayıp yardım isterdim. Ama benim suçum siyasiydi.
Babamı aradım. Tam emin değilim ama sanırım siyasi bir suçtan mütevellit gözaltına alınmam hoşuna gitti. Hülya Hanım'ı aradı. Bitiremediği fakülteden arkadaşı, eski milletvekili. Onun oğlu Ahmet iyi bir avukat. Geldiler hemen sağ olsunlar. 48 saat kaldım gözaltında. Bir suç unsuru bulamadılar çünkü ikametgahımı senin evine aldırmıştık. Benim evi arasalar tutuklu gazetecilerin 20 sene önce yayınladıkları kitapları bile suç unsuru sayabilirlerdi. Ama senjn evden sadece dambıl ve pilates matı çıktı. İddianeme bile yazılamadı.
Telefonumu alır almaz senin aramalarını gördüm. Zaten Tuncay Abi de kapıdaydı. Ben, Hülya Hanım, Ahmet ve Tuncay Abi senin burada bıraktığın şu büyük Range Rover'a bindik. Plakasında BAY yazan. Tuncay abi seni arayıp sesi hoparlöre verdiğinde bana söylediklerine hala çok kızgınım.
"Bilge sen napıyorsun? Napıyorsun? Aklını mı yitirdin amınakoyim ya? Ben neler yaşıyorum 2 gündür biliyor musun? Ne hakkın var bana bunları yaşatmaya? Salak mısın sen? İnsanın biraz kafası çalışır? Sen ne akla hizmet 100bin takipçili instagramına böyle bir story atarsın? Kim kimi alıyorsa alsın, sanane, babanın oğlu mu..." Bu minvalde bir sürü şey söyledin ve ben senin adına çok utandım Barış. Özellikle Hülya Hanım'ın yüzünde okuduğum o kınayıcı ve aşağılayıcı bakış, seni olduğundan daha farklı birisi olarak tanıması kadar kırdı beni.
Aklını başına alana kadar beni arama, diyip bana rest çektiğini düşündüğün o dakikada bile ben senin beni eve gider gitmez yüz kere arayacağını biliyordum. O şovunun altının bomboş olduğunu yani. Bu yüzden beni o günden beri aradığında açmıyorum. Hala sinirliyim, öfkeliyim sana. Seni seviyorum ama verdiğin tepkinin ahmaklığını kavrayıp benden özür dileyene kadar da seninle konuşması düşünmüyorum. Bu mektubu da bunları bil diye yazıyorum. Aklını başına alana kadar beni arama.
Seni çok seven sevgilin
Bilge.
![](https://img.wattpad.com/cover/378912572-288-k803004.jpg)