"Tamam."dedim. Arkasını dönüp gitti ben de kapıyı kapattım. Güzel, sıcak bir duş hiç fena olmazdı. Banyoya girip güzelce duş aldım. Bu sefer uzun süre kalmıştım. Yine uyuşukluğum tutmuştu. Bornozumla yatak odama girdim. Dolabımdan temiz iç çamaşırlarımı çıkarıp giydim. Bana mini bir elbise gibi olan uzun, hardal sarısı tişortümü üstüme geçirdim. Altımda siyah bir tayt giydim. Saçlarımı kurutma makinesiyle kurutup bir güzel taradım. Aynaya baktım. Yüzüm soluk gözüküyordu. Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirince bu soluk yüze canlılık geliyordu. Saçlarımı düzleştirip, gözlerime hafif bir makyaj yaptım. Pencereden dışarıya baktım hava soğuk gibi gözüküyordu. Bu tişörtle dışarı çıkamazdım. Üstüme siyah kapşonlu bir hırkamı geçirdim. Evet artık hazırdım. Emir'i beklerken telefonumla oynayabilirdim. Yatağımın üstüne attığım telefonu elime alınca aklıma Bora gelmişti. Beni hiç aramamıştı. Onu merak ettim bu yüzden onu aradım. Bir kaç defa aradım ama açmadı. Bir şey olmamıştır değil mi? Bugün tatildi şuan uyuyor olmalıydı. Kapı tıklatıldı. Emir olmalıydı. Gidip kapıyı açtım. Yine tahminim doğruydu. Üstüne vücuduna yapışan ve kaslarını ben burdayım dedirten beyaz bir tişört üstüne siyah deri bir ceket giymişti. Altında ise siyah bir pantalon vardı. Gerçekten çok yakışmıştı.
"Ben artık senin kız olmadığını düşünmeye başlayacağım. Neden geç hazırlanmıyorsun?"dedi. Aslında bu davranışımdan memnun olması gerekirdi. Benim bildiğim bütün erkekler beklemekten nefret ederdi.
"Tamam bundan sonra seni bekletmeye çalışacağım."dedim. Güldü
"Hayır ondan değilde. Ne bileyim..."dedi. Gerisini getiremiyordu. Bana ne demeye çalışıyordu. Hızlı hazırlanıyorum diye erkek yerine konmak kötüydü.
"Önceden söyleyim ben erkek filan değilim. Senin tanıdığın kızlar yavaş hazırlanıyor olabilir ama dünyada benim gibi hızlı hazırlanan kızlar da var."dedim kaşlarımı çatarak
"Tamam canım ya anladım. Sinirlenme hemen. Zaten erkek filan demedim ben. Erkeğe benzemeyecek kadar çok güzelsin."dedi. İltifat etmişti galiba. Bora duymasa iyi olurdu. Gülümsedim. O da bana karşılık verdi.
"Sanırım artık yerin altına kök salmaya başlayacağım gitsek mi artık?"dedi. Kafamı sallayıp spor ayakkabılarımı giydim. Masanın üstündeki anahtarı alıp kapıdan çıktım. Kapıyı kilitleyip Emir'e döndüm. Gülümseyerek
"Gidebiliriz."dedim. Kolunu omzuma attı.
"Tamam gidelim ama yanımdan ayrılma yoksa öcüler seni yer."dedi. Cidden mi öcüler mi beni yiyecek? Bana küçük çoçuk muamelesi yapması komiğime gitti. Kolunu omzumdan indirdim
"Tamam ama öcüler seni de yerse ben ne yapacağım?"dedim. Yüzünde aşağılayıcı bir gülümseme oluştu.
"Beni yiyemezler."dedi. Kendinden çok emindi.
"Hım,iddalısın."dedim. Göğsünü gerdi ve konuşmaya devam etti.
"Öyleyimdir ama ben sadece gerçekleri konuşurum. Bana dokunamazlar."dedi. Ukalanın tekiydi.
"Neden yoksa senden mi korkuyorlar?"bunu aşağılayıcı bir ses tonuyla söylemiştim. Mavi gözlerini irileştirdi.
"İnanmıyor musun?"dedi. O tek kişiydi tabi çetesi var mı onu bilmiyordum. Okulun çoğu bana düşmanken beni korumayı seçmişti. Otomatik olarak ona da düşman olmuşlardı. Öncelikle sayı çoğunluğu onlardaydı acaba Emir neye güvenerek bunları söylüyordu. Bileğimden tuttu.
"Bugün sana bunu ispatlayacağım ve sende benden özür dilemek zorunda kalacaksın."dedi. Tamam özür dilerdim bu benim için sorun değildi. Ama dilemeceğime emindim. Okulda ondan daha iri yarı, daha kaslı olanları görmüştüm. Beni yürütmeye başladı. Bileğimden tutmasına gerek yoktu zaten onun yanından ayrılamazdım. Ama kolumu çekmedim. Sadece arkadaştık Bora ne derse desin. Bunlardan Bora'ya bahsetmeyecektim zaten. Uzun bir koridoru geçtikten sonra büyük bahçeye açılan kapıya geldik. Bileğimi bıraktı. Ardından elimi tuttu. Ne kadar arkadaş olursak olalım elimi tutmasına izin veremezdim. Hızla elimi çektim. Neden böyle bir şey yaptığımı anlamıştı ki baygın bakışlarla bana döndü.
"Hadi ama sadece elini tutuyorum bunda nasıl bir art niyet ararsın ki?"dedi. Cevap bekliyordu.
"Art niyet filan aradığımdan değil. Sadece ben sevgilimin dışındaki erkeklerle el ele tutuşamam. Bu sana belki normal gelebilir ama ben kendi dünyam da bunu başka bir sıfatla adlandırıyorum."dedim. Yüzünde küçük bir gülümseme oldu.
"Peki öyle olsun en azından koluma gir. Seni benimle yakın sanmalılar ki senden uzak dursunlar."dedi. Yine mi kendini övmeye başlayacaktı? Koluna girmeyi istemesem de buna itiraz edemedim. İsteksiz bir şekilde girdim koluna. Kapıdan çıktık. Etrafta çok az öğrenci vardı ama bina da boştu. Peki diğer öğrenciler neredeydi? Bunu merak edip Emir'e sordum
"Diğer öğrenciler nerede?"dedim. Karşıya bakarak cevap verdi.
"Arkada büyük ve yemyeşil bir bahçe var ordadırlar. Aslında orman da diyebiliriz. Sık ağaçlar var. Sana tavsiyem geceleri oraya gitme yoksa kaybolursun."dedi ve bana baktı gülerek konuşmaya devam etti.
"Sonra da öcüler seni yer."dedi. Hadi ama ya bir kaç dakika da olsa ciddi olamaz mıydı? Ona sinirli bakışlarımı atıp önüme baktım.
"Senin inadına gece oraya gideceğim ve öcüler de beni yemiyecek."dedim. Konuştuğumuz konu çok çoçukçaydı. Ardından alaycı bir gülüş sesi geldi.
"Pek öyle düşünmüyorum. Sabaha kadar sağ kalamazsın sen ordan."dedi. Şu an beni kışkırtıyordu.
"Neden kalamıyormuşum ne var ormanda kurt mu? Köpek mi? Ayı mı? Olamazlar çünkü burda bir okul var kimse böyle bir tehlikeyi göze alamaz."dedim. Cevap vemesini bekledim ama vermedi. Sessiz bir şekilde yürümeye devam ettik. Dün girdiğim o kapının yanına gelmiştik. Emir kapıyı iterek bana eliyle geçmemi işaret etti. Ben de geçtim. Ardından yanıma geldi bu sefer koluma girmedi. Ellerini ceplerine soktu. Kapının yanında olan patika yoldan gitmeye başladık. Onu takip ediyordum. Ne kadar kendini beğenmiş olursa olsun ona ihtiyacım vardı. Bir kaç dakika hiçbir şey konuşmadan ilerledik. Kafamı kaldırıp ileriye baktım, bolca ağaçlar vardı. Bahsettiği ormana yaklaşıyor olmalıydık. Hala konuşmuyorduk canım sıkılmıştı. Bir soru sormak için düşündüm aklıma gelen ilk soruyu sordum.
"Nasıl oluyorda buradan kaçmıyorlar yani etraf setle filan çevrilmemiş."dedim. Yere bakarak yürüyordu. Bana bakmadan konuşmaya devam etti.
"Kaçamazlar."dedi. Sebebini merak ediyordum
"Neden? Bence kaçmak için çok uygun."dedim. Bana baktı. Kaşlarını kaldırarak
"Hani bana soru sormayacaktın?"dedi. Ama bu başka bir konuydu. Eğer aklımdaki soruların hiçbirini cevaplamaycaksa ben burada delirirdim herhalde.
"Bunun dünkü konuyla alakası yok ki."dedim. Bakışlarını tekrar yere indirdi.
"Ben cevaplanması gereken soruları cevaplarım. Ama onun dışında ne kadar çok bilirsen o kadar tehlikedesindir. Bu yüzden az bilmen senin için daha yararlı."dedi. Nereydi burası hapishane mi? Emir öyle olduğunu söylemişti ama şaka olarak. Gizli bilgilerle dolu olan ve ultra tehlikeli olan bir okuldaydım. Bu çoğu kişinin hayali olabilirdi ama ben böyle bir okulda okumak istemiyordum.
Biraz daha ilerledik. Büyük bir düzlük vardı. Düzlüğün ardında ağaçlar sık bir şekilde yerini almıştı. Kış aylarındaydık. Hava burada soğukluğunu belli ediyordu. Burada çok fazla öğrenci vardı. Çeşitli oyunlar oynuyordu. Bazıları ağaçlara tırmanmıştı. Sanki bir üniversite bahçesindeydik. Artık bu okulun kötü taraflarını bir kenara atarak iyi olan taraflarıyla idare etmem gerekiyordu.
"İşte meşhur arka bahçemiz. Aslında bahçe olamayacak kadar büyük ama ağız alışkanlığı işte. Evet nasıl buldun?"dedi. Gerçekten güzeldi. İlkbaharda ve sonbaharda burasını düşünemiyordum. Yere dökülen sarı, turuncu, kırmızı yapraklar. Ağaçların çıplak kalmış cılız dalları. Yüze esen hafif bir rüzgar ve beraberinde getirdiği huzur duygusu. Muhteşemdi. Ya da ilkbahar mevsimindeki o güzel görüntü. Daha yeni açmış rengarenk çiçekler. Topraktan yeni doğan çimlerin ıslaklığı, yukarıdaki güneşin ağaçlara yaptığı gölge. Etrafaki çiçeklerin kokusu. Yazı ve kışı pek sevemezdim. Bu yüzden hayalini kurmadım. Emir'e döndüm.
"Güzelmiş."dedim. Şaşırdı. Daha fazla şey söyleyeceğimi sanmıştı.
"Bu kadar mı? Hiçbir lise de böyle bir bahçe yoktur."dedi. Evet bu doğruydu. Onu sinirlendirmek istedim.
"Peki haklısın birçok okulda böyle bir bahçe yok. Ama herhangi bir parka gidince de bu manzarayla karşılaşabiliyorum. Yani ne biliyim beklediğim kadar güzel değilmiş."dedi. Mavi gözlerini irileştirdi. Saçmalıyordum. Hiçbir parkta böyle bir manzara yoktu.
"Öyle mi? Mesela hangi park?"dedi. Evet yalanım ortaya çıkacaktı. Ben olsam bende inanmazdım.
"Hani ben sana soru sormayacaktım ya sen de bana soru sorma o zaman."dedim. Bahanem bu kadar kötü olamazdı. Bunu o da anladı. Yüzünde çarpık bir gülümseme oluştu.
"Sen de kabul et buradaki gibi bir bahçeyi hiç görmedin değil mi?"dedi. Artık acı gerçekleri kabul etmeliydim. Hafifçe başımı salladım. Kolunu omzuma attı.
"Yalan söylemeyi öğrenmen gerek. Burada çok ihtiyacın olacak."dedi. Yine konuyu okula bağladı. Neden? demek istiyordum ama soru sormama izin yoktu. Emir beyfendi aklımı karıştırsın sonra da Mary bana soru sorma de. Oh ne iyi ya. Bu sefer sinirle kolunu indirdim.
"Öğrenirim."dedim. Ne olduğunu anlamamış gibiydi. Kafamı başka yöne çevirdim. Bir ağacın altı boştu. Orayı gözüme kestirip yürümeye başladım. Adımlarım hızlıydı, Emir'in bana bir açıklama yapmaması sinirime dokunuyordu. Daha nereye kadar devam edecekti bu. Okulca beraber benden sakladıkları sırrı bulacaktım ve buradan ölmeden kurtulacaktım. Ha birde gecenin bir vakti ormana gelecektim. Beni buraya gitmemem için uyardığına göre sakladıkları sırrın bir parçası olabilirdi. Her ne kadar karanlıktan korksamda içimde beni yiyip bitiren kurtlardan kurtulmanın bir yolu buydu. Birden biri beni bileğimden tutup çekti. Bu Emir'di.
"Sana benden uzaklaşma dedim Mary."dedi. Sinirle bileğimi çektim.
"Neden Emir neden?"dedim sesim yüksek çıkmıştı. Kaşlarını çattı.
"Çünkü sana değer veriyorum. Seni her ne kadar yeni tanıyor olsam da senin ölmeni istemiyorum. Bu okulda ilk defa bir kızla bu kadar yakınım seni kaybetmek istemiyorum anladın mı?"diye bağırdı. Yine aklıma takılan binlerce soru vardı. Ama onu daha fazla kızdırmak istemiyordum. Bakışlarım otomatik olarak yere düştü. Biri bağırınca o kişinin yüzüne bakamıyordum. Bana bağıran kişi ne kadar suçlu olursa olsun sanki suçlu benmişim gibi yere bakardım. O kişinin yüzüne bakmaya utanırdım. Şimdi de böyle olmuştu. Emir eliyle çenemi tutup yüzüne bakmaya zorladı. Gözlerine bakamıyordum. Bir kaç saniye göz teması kuruyor geri kaçırıyordum.
"Gözlerime bak Mary."dedi. Gözlerine baktım. Mavi gözlerindeki sinir yok olup gitmişti. Gülümsedi.
"Eğer yere bakarsan savaşı sen kaybedersin Mary. Tartıştığın kişinin gözünün içine bakmaya her zaman devam edeceksin. Anlaştık mı?dedi. Gülümsedim ve kafamı hafifçe salladım. Devam etti
"Peki o zaman neymiş bir daha benim yanımdan ayrılmıyormuşsun."dedi. Güldüm.
"Tamam ayrılmam."dedim. Elini çenemden indirdi. Kolunu omzuma attı. Hiç vazgeçmeyecek miydi? Ben yine kolunu omzumdan indirdim. Ama sorun etmemişti. O önde ben arkasında gözüme kestirdiğim ağaca doğru ilerledik. Ve yine etraftaki öğrenciler bana bakıyordu. Birçok okuduğum romandan karakterler başkalarının bakışlarını umursamayabiliyordu. Bunu nasıl başarıyorlardı? Ağacın yanına geldik. Emir oturup ağaca yaslandı. Ben de oturup ağaca yaslandım. Bizim gibi bir çok kişi ağaçlara yaslanmış konuşuyorlardı. Bazıları çimlere uzanmış uyuyorlardı. Karşı tarafta bir grup vardı. Çoğunluğu kızlardan oluşuyordu ve kızların hepsi bana bakıyordu. Göz teması kurmamam gerekiyordu. Korktuğum için Emir'e yakınlaştım. Ama o kafasını ağaca yaslamış gözlerini kapamıştı.
"Emir!"diye bağırdım. Gözlerini korkarak açtı. Bana baktı benim gülen yüzümü görünce o da güldü.
"Ne var?"dedi. Sesi boğuk çıkmıştı. Otuz iki dişimi gösterek güldüm.
"Hiç canım Emir demek istedi de."dedim. Kızgın bir şekilde bana baktı ama bu beni daha çok eğlendirdi. Artık ciddi olmalıydım. Yüzümü ifadesizleştirdim. Aslında pek başarılı olamamıştım.
"Bu saatte uyunur muymuş? Yoksa yaramazlık yapıp geç mi yattın?"dedim. Bu sefer çocuk muamelesi görme sırası ondaydı.
"Hayır alakası yok sadece gözlerimi dinlendiriyordum."dedi. Hadi ama ya bu yalan eskimişti.
"Bana yeni bahanelerle gel."dedim.
![](https://img.wattpad.com/cover/49482958-288-k383189.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLOODY MARY
VampireHayattan umudunu kesmiş bir genç kız. Kendini olmayacak hayallerle oyalarken annesinin müdahelesiyle kendini olağanüstü canlıların arasında buluyor. Yine korkaklık yapıp saklanacak mı yoksa her şeye inat hayatta kalmayı başarabilecek mi? Henüz hiçbi...