Güneş ışınları gözlerimi acıtıyordu. Artık kalkmam gerektiğini söylüyorlardı. Gözlerimi ovaladım ve yatakta doğrudum. Herzamanki manzara vardı karşımda. Masanın üstünden telefonumu aldım ve saate baktım. Sekiz olmuştu. Tekrar eski Mary olmak ne kadar da güzel. Yataktan kalktım. Bu sefer kahvaltıya yetişsem iyi olurdu. Banyoya girdim. Sıcak suyu açtım ve üstümdeki kıyafetleri çıkardım. Yirmi dakikalık bir duştan sonra banyoda çıktım. Yatak odasına girdim ve dolabın karşısına geçtim. Dolabı açtım ve içinden siyah dar pantolonumu ve kırmızı, beyaz,siyah kareli gömleğimi çıkardım. Hızlıca onları giydim. Saçlarımı taradım ve sıkı bir şekilde at kuyruğu yaptım. Masanın üstünden telefonumu ve anahtarımı aldım. Siyah botlarımı giyip dışarı çıktım. Tanıdık kimseyle karşılaşmadan yemeğimi alıp gelmek istiyordum. Bora'yı çağırmak istiyordum ama odasının yerini bilseydim çok daha iyi olurdu. Koridorda ilerlemeye başladım. Tuhaf bir şekilde merdivenlerde Batın'la karşılaşmadım. Bu çok iyi bir şeydi. Merdivenleri inmeye başladım. Yine uzun koridorlar...merdivenler derken yemekhaneye ulaştım. Uzun bir sıra vardı. İstemsiz etrafta Emir'i aradım. Dünkü oturdukları yerdeydiler. Ama Emir çok keyifsiz gözüküyordu. Masaya bakışlarını dikmiş sessizce oturuyordu. Bu fırtına öncesi sessizlik olmalı. Yoksa aramızda olanların onu üzeceğini sanmam. Seda ile aralarında bir şeyler olmuş olmalı. Gözlerimi kapatan ellerle gerçek dünyaya döndüm. Güney Emir'in yanında oturduğunu göre o olamazdı. Ya Batın ya da Bora olmalıydı. Meşhur soru soruldu
"Ben kimim?"dedi. Tabi ki Bora'ydı. Gülümseyerek ellerini tuttum ve düşünmeye başladım
"Hımm kim acaba? Aklıma bir şey gelmiyor. Güney? Batın? Merve? Burak? A buldum Kader."dedim. Ellerini çekti. Arkamı döndüm. Bana inanamayan gözlerle bakıyordu
"Yuh ama."dedi. Güldüm.
"Çok zordu ne yapayım?"dedim. Güldü. Başını iki yana salladı. Hemen onu inceledim. Altında siyah bir kot vardı. Üstünde çok açık mavi bir gömlek ve dağınık saçlar. Her zamanki gibi yine çok tatlıydı. Yandaki tabaklardan iki tane aldı. Bana Emirlerin iki masa önündeki masayı gösterdi
"Hadi git sen otur. Ben yemeği alıp geliyorum."dedi. Kafamı salladım ve masaya doğru ilerledim. Emirlere hiç bakmayarak masaya geçtim. Bora'ya baktım. En sonlarda çaresiz sırasını bekliyordu. Telefonum titreşti. Mesaja baktım, Güney'dendi
"Dünkü konu ile ilgili seninle konuşmam gerek. Sen ne dersen de oraya geliyorum."yazıyordu. Gerçekten mi? Hala ne konuşacaktı? Emir benimle barışmayı istese bile ben artık onu istemiyorum. Ona hızlıca cevap yazdım
"Hayır gelme. Emirle bu konuyu kapattık. Arkadaş filan değiliz. Sen de daha fazla uğraşma."yazdım ve gönderdim. Bora'ya baktım. Hala sırayı bekliyordu. Yarısına gelmişti. Telefonum titreşti
"Geliyorum."yazıyordu. Neden anlamamaya çalışıyordu? Yanımdaki sandalyeye oturdu. Ona baktım. Yüzü ifadesizdi.
"Sana dün yaptığım şey için özür dilerim."dedi. Onu affetmek istemiyordum. Onun yüzünden Emir benden daha çok nefret etmişti. Ama onun böyle bir şey istemediğini biliyordum. Bizim tekrar barışmamızı istiyordu. Hafifçe gülümsedim
"Önemli değil."dedim. Arkasına baktı.
"Onun dün dediği şeylere aldırma o zaman sinirliydi."dedi. Kesin yine bana sinirlendi. Peki sinirini niye benden çıkarıyor? Arkadaş şakasına ben de kurban gitmiştim ama o bana ateş püskürmüştü. Alaycı şekilde güldüm
"Ama gerçekleri söyledi."dedim. Bana döndü. Bir kolunu sandalyeye bir kolunu masaya koydu
"Ne dedi sana?"dedi. Bu konunun kapanmasını ne kadar istesem de daha da açılıyordu. Bora'ya baktım. Sıranın bitmesine az kalmıştı. Bir iç çekip sorusunu cevapladım
"Dedim ya Emirle bu konuyu kapattık. Daha fazla kurcalamasan çok iyi olur."dedim. Yüzü hala ifadesizdi. Ben iki gün önceyi tekrar istiyorum. Saçma sapan konuşan Güney'i, kas şov yapan Emir'i istiyorum. Bu iki günü hiç yaşanmamış gibi saysak çok güzel olurdu. Kafasını tamam anlamında sallayıp sandalyeden kalktı. Dönüp arkaya baktım. Emir'in suratı hala bir karıştı. O da bana baktı. Yüzünde hiçbir mimik oynamadı. Tekrar önüme döndüm. Bana çok kötü şeyler söyledi. Hiç haketmediğim yakıştırmalarda bulundu. Bora'yı aradım. Elinde iki tabakla geliyordu. Ve gülüyordu. Onun gülüşü bütün her şeyi unutturabiliyor. Geldi ve sağ elindekini benim önüme koydu. Diğer elindekini kendi önüne koyup karşıma oturdu. Gülümsedim
"Teşekkür ederim."dedim. Gözlerinin önüne düşen saçlarını eliyle arkaya itti
"Herzaman hanımefendi."dedi. Yemeğimizi yemeye başladık. Çok acıkmıştım. Dün akşam yemeğinide yememiştim. Midem kazınıyordu. Tabi kibar davranmaya çalışarak yemeğimi yemeye başladım. Hala boğazımdaki ağrı yerinde duruyordu. Onu dinlememeye çalıştım ama mümkün olmuyordu. Boğazım yırtılıyordu sanki.
"Daha yeni yanındaki kimdi?"dedi Bora. Ona baktım.Yemeğiyle ilgileniyordu. Bende ilgileniyormuş gibi davranarak cevap verdim
"Emir'in arkadaşı. Çok iyi biri. Emir'le bizi barıştırmaya çalışıyordu."dedim. Kısa alaycı bir gülme sesi duydum
"Şu Emir'le bir de ben tanışayım. Sevgilimi üzmek ne demekmiş görür o."dedi. Gözlerimi irileştirip ona baktım.O da bana tek kaşını kaldırmış şekilde bakıyordu. Boğazımdaki lokmayı yuttum. Yutmaya çalıştım. Kekeleyerek karşılık verdim
"Ne-ne yapcaksın?"dedim. Önündeki domatese çatalı batırdı
"O anki ruh halime bağlı. Ama şimdilik şunu söyleyeyim kavga kesin olacak."dedi. Bir de bunu istemiyorum. Emir benim yüzümden dayak yiyecek. Emir'in kasları Bora'nınkinden daha fazlaydı. Yani Bora dayak yiyecek. Hem Emir kurtadam.Dövüşmeyi de biliyor. Buna engel olmalıyım.
"Saçmalama. Arkadaş değiliz zaten neden böyle bir şey yapasın ki?"dedim. Cevap gayet açıktı. Emir'le arkadaş olmam bile onun için kavga sebebiydi. Gözlerini kıstı
"Ben sana ondan uzak dur dedim. Ama sen gidip onunla arkadaş olmuşsun. Onunla istemediğim derece de yakın oldunuz. Hadi tamam bunu es geçelim. Sen onunla arkadaş oldun.İlk defa bir arkadaş edindin bu yüzden mutluydun. Ama o seni üzdü. Şimdi bana onu dövmemem için bir sebep söyle."dedi. Ne diyebilirim ki haklıydı. O en başta bana arkadaş olma demişti. Ama o benim abim bile olmuştu. Beni sevdiğini öğrendiğimde onunla arama kesin çizgiler koymalıydım ama yapamadım. Koymaya çalışsam bile sürekli çizgiler aşıldı. Bora sen bir şey bilmiyorsun ki. Burada katillerimle bir arada yaşıyorum. Beni koruyacak birine ihtiyacım var. Bana sahip çıkacak birine. Ama sana bunları anlatamam ki. Ona bir bahane uydurmalıydım. İki kolumu masaya koydum
"Arkadaştık ayrıldık. Ayrılırken gayet de mutluydum. Anlaşmalı ayrılık diyebilirim. Ortada kavga edeceğin bir sebep kalmadı."dedim. Bana hiç inanmadı. Bana baygın bir bakış attı
"O yüzden dün ağlıyordun değil mi? Hala yalan söyleyemiyorsun."dedi. Yalan söylediğimi nasıl anlıyorlardı?
Hayır çaktıracak bir harekette yapmıyordum ki. Bir de dün mutsuz olma sebebini bulmam gerekiyordu. Aslında ben ona söylemiştim. En iyi arkadaşım bir kızı savundu o yüzden ağlıyorum diye söyledim. Söylediğimin arkasında durmam gerekiyor. Emin bir tavır alındım.
"Dedim ya arkadaşım kızı savundu o yüzden diye."dedim. Hemen karşılık verdi
"Evet kızı gördük. Kızda en iyi arkadaşının Emir olduğunu söyledi. Yani senin de anlattığına göre. Emir kızı savundu. Sen sırf kızı savundu diye bu kadar ağlıyorsan arkadaşlığınız bittiğinde mutluydum diye bir yalan söyleme."dedi. Aferin Mary kendini ateşe attın. Konuştukça batıyorsun. Hayır battığım yerden kendimi çıkaracağım. Emin tavrımı devam ettirmeye çalıştım
"Hastaydım o yüzden çok ağlamış gibi gözükmüşümdür. Aslında çok ağlamadım."
"Peki Mary. Emir neden kızı savundu?"dedi. Güney yerini Bora'ya mı devretmişti. Biri bitiyor diğeri başlıyordu. Hafifçe gülümsedim
"Boşver uzun hikaye."dedim. Bana doğru yaklaştı. Sesini kıstı
"Benim zamanın bol. Hadi öt bakalım."dedi. Her şeyi anlatıp kurtulmalıydım. Derin bir nefes alıp anlatmaya başladım
"Biz Cuma günü pikniğe gidecektik. Emir ve Güney önden gittiler. Ben hazırlanıp sonradan geldim. Dışarı çıkarken Batın'la karşılaştım. Kendisi gereksiz bir insandır onu boşver. Neyse ikimiz otobüse bindik. Ben Emir'le oturacağımı sanıyordum. Ama o gidip dün ki o cadıyla pardon kızla oturmuş. Ben de nefret ettiğim o Batın'la oturmak zorunda kaldım. Sonra bir de bana hesap soruyor. Neden onunla oturdun diye. Sanki başka seçenek varmış gibi. Ben de ona sen o cadıyla oturmasaydın ben de Batın'la oturmazdım dedim. İşte tartışmalardı falan filan sonra bu haldeyiz."dedim. Beni dikkatlice dinledi. Çok ciddi bir şeymiş gibi dinliyordu. Aynı ciddiyetle sordu
"Sen istediğin yere oturursun bundan ona ne ki?"dedi. Emir'in beni sevdiğini söyleyemem yoksa katliam çıkar. Zaten ikimizin arasında bir sır bu. Bütün okulun bunu bilmesine rağmen. Eninde sonunda öğrenirdi ama benden asla öğrenemezdi. Bir bahane daha uydur Mary bir bahane. Evet buldum
"Benim bir sevgilim olduğunu biliyordu. Yani seni. O yüzden bana bir abiymiş gibi davranıyordu. Başka bir durum yok."dedim. Doğruyu söylemiştim. Bana öyle davranacağını söylemişti. Eskiden ama. Ofladı
"Anlamamaya mı çalışıyorsun. Bir erkek durduk yere abinmiş gibi sana davranamaz. Sana daha fazla yakın olmak için yapmış. Çok safsın."dedi. Belki öyleyimdir. Tabiki öyleyim önüme çıkan kişiye güvenen birisiyim. Dudağımı büzdüm
"Ama öyle davrandı. Yakınlaşmadı bana."dedim. Büyük bir yalan daha. Sana dün o... diyen birisini sevgiline koruyorsun. Sen onun umrunda değilsin. O niye senin umrunda? Bırak dövülsün. Hayır Bora dövülür. Geriye doğru gidip sandalyeye yaslandı. Yarım ağız güldü
"Of Mary. Sana tecavüz edince mi anlayacaksın onun niyetini? Karşında bir erkek var. Onun aklından geçen tilkilikleri bilirim. Ama sen hala bildiğini okuyorsun."dedi. Kaşlarımı çattım
"Ne alakası var? Bana yaklaşsaydı bilirdim. Sıkça sevgilim olduğunu hatırlattım zaten. Buna rağmen bana asılacak kadar yüzsüz birisi değil."dedim. Aferin Mary hala onu korumaya devam et. Ama ne yapayım içimden gelenleri söylüyorum. Bıkmış bir havası vardı
"Neyse şu yemeğini ye sonra konuşalım bunları."dedi. Sonraya atılan şeyler hep yapılmayı unutulmuştur. Bu konu da kapanacak demek oluyor yani. Mutlulukla yemeğimi yemeye devam ettim.
Acılara rağmen yemeğimi yirmi dakika da bitirdim.Bir rekor kırdığıma eminim. Bora tabağını alıp ayağa kalktı. Ben de telefonumu ve tabağımı elime alıp ayağa kalktım. Hiç arkaya bakmadan Bora'nın peşinden gittim. Bir çöp tenekesinin önünde durup çöpleri attık. Bora bana döndü
"Hadi gidelim."dedi. Nereye gidecektik? Ona soru dolu bakışlarımı yönelttim. O da açıklama gereği duydu
"Şu meşhur ormana."dedi. Güldüm. Elimi tuttu.Onun elini sıkıca tuttum. Bana çok fazla güven veriyordu. Umarım sen de Emir gibi verdiğin güveni almazsın. Beraber merdivenleri çıktık. Telefonum titreşti. Bir mesajdı. Yine Güney'dir.Mesaja bakmadım. Bakarsam Bora da bakmak isteyebilirdi. Olayları tekrar çorbaya dönüştürmeye hiç gerek yok. Koridora çıktık. Tekrar telefonum titreşti. Bu sefer telefonuma baktım. Tahmin ettiğim gibi Güney'dendi.
"Bugün Bora'yla mı takılacaksın?"
"Dikkat et Emir geliyor."yazıyordu. Emir mi? Neden? Arkama baktım. Dediği gibi geliyordu. Adımlarını sinirle ve büyükçe atıyordu. Çenesi kasılmıştı. Bora da bana anlamayarak baktı
"Noldu?"dedi. O da benim baktığım yere baktı. Emir gelip karşımıza dikildi. Beni görmemezlikten gelip Bora'yla konuştu
"Senle biraz konuşabilir miyim?"dedi Emir. Ne yapmaya çalışıyordu? Bora elimi bıraktı. Anlayışla kafasını salladı
"Bana uyar. Zaten seninle konuşacaktım."dedi Bora. Bora'nın kolunu tuttum
"Ne yapıyorsun sen? Hayır konuşmayacaksınız."dedim. Emir bana öfkeyle baktı
"Bu seni ilgilendirmez."dedi. Bora söze atladı
"Şşş yavaş ol. Onunla böyle konuşamazsın."dedi. Şimdiden başlamışlardı. Bora elimi kolundan çekti
"Kısa bir konuşma olacak. Bir şey olmayacak."dedi. Tabi canım öyledir. Bunun sonunda kavga olacağını biliyorum. Bana gülümsedi ve merdivenlerden çıkmaya başladı. Arkasından Emir gitti. Onların yanına gitse miydim? En iyisi Güney'e söylemekti. Ona bir mesaj yazdım
"Emirle Bora konuşmaya gittiler. Kesin kavga edecekler."yazdım ve gönderdim. Heyecanla atacağı mesajı bekledim. Kısa süre sonra mesaj geldi
"Nerdesiniz?"yazıyordu. Ona hızlıca mesaj yazdım
"Yemekhanenin çıkışındaki koridordan ikinci sağa dön. Oradaki merdivendeyim. Ama onlar başka yere gittiler. Ben de gitsem mi?"yazdım ve gönderdim. Cevabın gelmesini beklemedim. Merdivenleri çıkmaya başladım. Uzun koridora geldim. Onlar en sondaydılar. Normal bir şekilde konuşuyorlardı. Emir sakince bir şey anlatıyordu. Bora da onu dinliyordu. Böyle bir şey beklemiyordum. Olduğum yerde onları izledim. Tehlikeli bir hareket gördüğümde müdahale edecektim. Telefonum titreşti. Hemen telefonuma baktım
"Hayır gitme. Onlar konuşsun."yazıyordu. Konuşcaklar mı kavga mı edecekler bilemiyorum. Onlara tekrar baktım. Emir daha önemli bir şey anlatıyormuş gibiydi. El kol hareketleri yaparak anlatıyordu. Bora yine dinliyordu. Merdivende bir hareketlilik oldu. Biri koşarak yukarı çıkıyordu. Aşağı baktım. Güney'di. Yanıma geldi
"Hadi gidelim buradan."dedi. Hemen itiraz ettim
"Hayır asla olmaz. Kavga edecekler."dedim. Kolumdan tuttu. Sesini kısarak konuştu
"Ederlerse etsinler. Sen karışırsan durum daha kötü olur."dedi. Gözlerini irileştirdim. Bende sesimi kıstım
"Emir bir kurtadam. Bora'nın onun karşısında şansı yok. Durum daha ne kadar kötü olabilir."dedim. Beni çekmeye başladı
"Emir'in dönüşecek hali yok. Sana gel diyorum."dedi. Gelmemek için direndim
"Olmaz. Bora'nın dövülmesini istemiyorum."dedim. Beni daha da güçlü çekti. Merdivenlerden indirmeye başladı
"Senin yanında dövülse daha mı iyi? Onlar kendi aralarında halletsin. Ve şu konu kapansın."dedi. Bora'nın dövüleceği kesin yani. Ne kadar inat etsem de beni kolayca götürüyordu. Zaten şansım olmadığını biliyorum. Koridora indik. Beni duvara yasladı
"Sen şimdi burada bekleyeceksin."dedi. Hala kolumu sıkıca tutuyordu.
"Sen nereye gidiyorsun?"dedim. Kolumu bıraktı. Omuzlarıma ellerini koydu
"Eğer kavga ederlerse müdahale edeceğim. Bora'ya bir şey olmayacak."dedi. Ona inanmıyorum. Ama Güney'in gitmesi gerekiyordu. Onları ayırabilirdi. Kafamı tamam anlamında salladı. Ellerini indirdi. Arkasını dönüp gidecekken işaret parmağını kaldırıp tehdit edercesine salladı
"Gelmeyeceksin."dedi. Sesimi kıstım
"Tamam."dedim sessizce. Arkasını dönüp gitti. Merdivenleri çıkmaya başladı. Laf dinleyip beklemeye başladım. Lüften kavga etmesinler. Emir artık beni umursamıyordu hala neden bizimle uğraşıyordu? Konu kapandı derken Bora'yla konuşmakta neyin nesiydi? Emir'i gerçekten anlamıyorum. Ben onun için artık bir hiçtim ama hala eskileri tekrar gün yüzüne çıkarmaya çalışıyordu.
"Acaba neden?"dedi birisi.Kafamı sesin geldiği yöne çevirdim. O vampirdi. Aramızda yaklaşık iki metre vardı. Benim gibi duvara yaslanmıştı. Onu nasıl fark etmedim? Karşıya bakıyordu.
"Neden burdasın?"dedim. Onun hakkında bir şey düşünmüyordum. Bana baktı. Kendini beğenmiş tavrı üstündeydi. Gerçi hep üstünde. Kollarını göğsünde birleştirdi
"Yine bana hesap sormaya başladın. Sana bir ders vermem gerekiyor sanırım."dedi. Ders mi? Şu an bu tür şeylerle uğraşacak halde değilim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLOODY MARY
VampiroHayattan umudunu kesmiş bir genç kız. Kendini olmayacak hayallerle oyalarken annesinin müdahelesiyle kendini olağanüstü canlıların arasında buluyor. Yine korkaklık yapıp saklanacak mı yoksa her şeye inat hayatta kalmayı başarabilecek mi? Henüz hiçbi...