Bölüm 51

4.7K 376 12
                                        

"Bunları sonra düşünmelisin, yarın senin için çok yorucu olacak ve iyi bir uykuya ihtiyacın var."dedi. Sanırım haklıydı birazcık uyku çok iyi olabilirdi. Sana güveniyorum umarım bizi kurtarırsın. Ona biraz sokuldum. Çıplak göğsü yüzüme temas ediyordu artık dokunmak yok diye bir kural da olmadığına göre bundan kimse beni yargılayamazdı. Büyük bir iç rahatlığıyla gözlerimi kapadım. Belki yine kandırılıyordum ama bundan başka bir çarem olduğuna da inanmıyorum. Uyku sanki gözlerimi kapamamı bekliyormuş gibi üstüme çöktü. Onun bu ağırlığını kaldıracağımı sanmıyorum ve ona teslim oluyorum. Soğuk birine sarılmama rağmen uykunun sıcak kolları bana hiçbir soğukluk hissettirmedi. Sonunda rahat bir uykunun zamanı geldi. Azrailimle beraber...

"Uyanmanın zamanı geldi insancık."dedi biri. Bu azrailimin sesi değildi. Yoksa dün bir tür halisünasyon mu gördüm? Hayır lütfen böyle bir şey olmasın. Gözlerimi açtım. Gri gözlü vampir vardı karşımda. Sanırım yine kılık değiştirmişti. Pantalonunu giyiyordu. Yataktan doğruldum bana baktı. Yine soğuk edası üzerindeydi.
"Sonunda uyanabildin. On dakika kadar kısa bir süre kaldı. Sana bugün yapman gerekenleri anlatacağım. Dediklerime harfiyen uyman gerekiyor aksi takdirde kendinle beraber arkadaşlarında tahtalı köyü boylarsınız."dedi. Gözlerimi ovuşturdum yatakta daha rahat pozisyona gelip oturdum ve pür dikkat onu dinlemeye başladım. Masanın üstündeki bluzunu da aldı ve çabucak giydi. Başka kılıkta olunca azrailim olduğundan şüphe ediyorum. Yatağın üstüne oturdu ve sesini kısıp konuşmaya başladı
"Ben buradan gidince sana ilk önce kahvaltı yedirecekler. Sen yine yemeyeceksin. Aç olmaman için ben sana yardım edeceğim zaten. Daha sonra seni Emir'le konuşturacaklar. Ona abisinin öldüğünü söyleyeceksin. Sonra sana deney yapılacak. Burada senden istediğim onların dediklerini harfiyen yap. Zorluk çıkarma. Dün gece gerçekten yatmışız gibi moralin bozuk olsun. Kimseyle konuşma. O vampir her şeyin yolunda olduğunu sanacak. Emir konusuyla ilgili yapacak bir şeyim yok. Ama asit ile ilgili en az zararı görmene yardım edeceğim. Sen bana bırak tamam mı? Ben yine gelir buradan toplu olarak kaçma planlarını sana anlatırım. Şimdi askerler gelmeden gitmem gerekiyor."dedi ve yataktan kalktı. Hemen küçük toz taneciklerine dönüşüverdi. Neden benim böyle güçlerim yokki? Burada sıkışıp kaldım. Onun elinde çok iyi bir fırsat vardı. Buradan kaçıp kurtulabilirdi. Ama o bizi de kurtarmayı seçmişti. Bunda hiçbir kârı yoktu neden yapıyordu ki? Bulunduğum dünya başlı başına bir denklem. Ve hepsi bilinmeyenden oluşuyor. Birini bulmak istiyorsan diğerini bulman gerekiyor. Hepsi birbiriyle bağlantılı ama nasıl buluncağına dair hiçbir ipucu yok. Bunu kafandan at Mary. Yakında kurtulacağız. Azrailimin dediği şeyden hiç memnun değilim. En az zararı görecekmişim ben oysaki üzerime asit dökülme faslı diye bir olay olmayacak sanıyordum. Olamaz tekrar korkmaya başladım.
Kapı açıldı. İçeriye iki siyah formalı adam girdi. Ellerinde tepsiler vardı. Yemek yememe gerek yoktu. Bana azrailim büyü yapacaktı heralde. Yani atarlı davranabilirim. Moralimi bozdum ve tekrar örtünün içine girdim. Kafama kadar örtüyü çektim. Tekrar düşünmeye başlasam iyi olurdu. Ben Emir'e abisinin ölümünü nasıl söyleyeceğim? Ona kavuşmanın sevincini yaşayacakken senin abin öldü nasıl diyebilirdim. Bunu yapamam. Onu kırmak, üzmek istemiyorum. Onun abisi de benim yüzümden öldü kesin. O sarışın çoçukta benim yüzümden öldü. Herkese o kadar çok şey borçluyum ki. Nasıl ödeyeceğimi de bilmiyorum. Birisinin borcunu ödesem diğerini ödeyemiyorum. Azrailimin dediği gibi önce buradan kurtulalım sonra bunu düşünürüm.
"Kahvaltını yemelisin yoksa bugün bitkin düşebilirsin."dedi birisi. Hayır azrailim beni aç bırakmayacağını söyledi. Umarım onlarda düşünce okumuyorlardır. Onları duymamış gibi davrandım. Birisi masanın üstüne tabağı bırakıp uzaklaştı ama odadan çıkmadılar. Cidden bu çok rahatsız edici. İki kişi tarafından sürekli izlenmek. Bunu umursamamaya çalıştım ve gözlerimi kapadım. Sonunda hayaller yeşermeye başlamışlardı. Buradan kaçışımızın bir hayalini kurabilirdim. Ama bir ses daha bunu yarıda kesti,bir telsiz sesiydi
"Efendim yemeğini yemiyor. Direkt sizin yanınıza getirelim mi?"diye sordu birisi. Birkaç saniye sonra cevap geldi
"Getir."dedi. Hadi ama ya birazcık hayal kurmak istiyordum. Adamların yanıma yaklaştıklarını duydum. Onlar beni kaldırmadan ben yataktan kalktım. Gururlu birisiymiş gibi davranmam gerekiyordu. Filmlerde böyle oluyordu. Onların yüzüne bile bakmadım. Birisi önüme birisi arkama geçti. Öndeki kapıya geçti arkamdaki ise silahıyla dürtüyordu. Sinirli bir nefes aldım ve öndeki askeri takip etmeye başladım. Ayaklarım hala çıplaktı. Kocaman bir tesisin bir terliği yoksa gözümde hiçbir değeri de yok. Bir fabrika gibiydi. Çalışanlar, makineler vardı. Saçma sapan deneyler yaptıklarını anladım ama bir de buluş filan da mı yapıyorlar? Sonra da üretime geçiriyorlardır belki de. Şimdi de bu mu umrumda olmaya başladı? Bazen içinde bulunduğum durumu unutup çevreyi eleştirme huyumdan ben de nefret ediyorum. Sonunda bir kapının önüne gelince öndeki asker kapıyı tıklatıp içeri girdi. Arkadaki asker de beni itekledi. Onun silahını var ya! Yol boyunca alışkanlık haline getirip sürekli beni silahının ucuyla itekledi. Acaba bir şey mi anlatmaya çalışıyor diye düşünmedi değilim. Sakin bir nefes almaya çalışıp içeri girdim. Ofis benzeri bir odadaydı. Kocaman siyah bir masa vardı. Üstünde dosyalar gibi ıvır zıvırlar vardı. Beyaz duvarları vardı. Gayet sade bir tasarımdı. Sayın gıcık vampirimiz ise masayı ortalayan bir sandalyeye oturmuş bizimle ilgilenmiyormuş gibi davranıyordu. Önündeki bir dosyayla ilgileniyordu. Şimdi de beyfendinin keyfini bekleyecektik. Yanımdaki asker konuştu
"Efendim getirdik."dedi. Sanırım onun da pisliği bekleyecek hali yoktu. Ama o hiç umursamadı. Duymamış gibi davrandı. Ben de odayı inceleyim bari. Gerçi dört duvar ve masadan başka bir şey yoktu. Ben de ona iğneleyici bakışlar atmaya başladım. Önünde bir iş olmadığına eminim. Bize bakmadan konuştu
"2.3 gram perklorat ekleyin deneyin. Bu sefer olacaktır."dedi. Perklorat? En son kimya dersinde duymuştum. Ve bir şey daha öğrendin Mary derste öğrendiğin şeyler bazen gerçekten önüne çıkabilir. Beyfendi önündeki dosyayı kapattı ve bana baktı. Beni iyice inceledi. Suratımdaki soğuk tavrı bozmadan ben de ona baktım. Bu kadar dayanacağımı sanmazdım ama kendimde yeni şeyler de keşfettim.
"Dün gece nasıldı?"dedi. Bir robot misali ona yine durmadan bakmaya devam ettim. Duygusuz birisi gibi gözüktüğüme eminim. Sandalyeden kalktı. Masanı etrafını yavaş adımlarla dolaşarak bana doğru geldi. Yüzündeki her zamanki aşağılayıcı gülümseme vardı. Onunla konuşma Mary. Laf sokma şansını bulsan bile bunu yapma. Karşıma geçti ve yumuşak bir sesle konuştu
"Bana teşekkür etmen gerekirken burada bana tavır yapıyorsun. Ben bunları hak etmiyorum ki. Oysaki aramızda arkadaşlık köprüsü kuruldu sanmıştım."dedi. Dişlerimi birbirine bastırdım. Onun üzerine atlamamak için kendimi zor tutuyordum. Tırnaklarımı bir pençe gibi yüzüne saplamak istiyordum. Kafasını koparmak, ona işkence yapmak istiyordum. Emir'le takıldığımdan dolayı galiba bir kurtadam gibi konuşmaya başladım. Sakin ol Mary. 1,2,3,4...
"Dün hakaret de olsa bir şey diyordun ama şimdi neden böyle oldu?"dedi. Şaka gibi ya. Birde yüzsüzlük yapıp soruyor. Ama hala onun gözlerinin içine bakmakta kararlıydım. Öylece donup kalmış gibiydim ve bunu sürdürecektim de
"Tamam ısrar etmeyeceğim eninde sonunda bana yalvaracağını biliyorum. Hadi zamanı geldi. Biran önce Emir'le konuşta şu deneyi yapıp kurtulalım. Benim tek işim sen değilsin sonuçta."dedi. Sakin ol Mary sakin. Geçecek bunlar. Yakında bunu bir daha görmeyeceksin. Yanımdan geçip gitti. Asker kapıyı açtı. Yanımdaki asker hemen karşıma geçip silahını doğrulttu. Gözlerimi devirdim. Arkamı dönüp pisliği takip etmeye başladım. En önde asker onun arkasında vampir onun arkasında ben ve en arkada ise bir asker daha vardı. Etrafı izlemekten geri kalmadım. Burada kimyanın da işin içinde olduğu deneyler yapıyorlardı. Bunu üzerinde uyguladıkları deneklerin sonunu merak ediyorum. Sonucunda ne olduğunu. Bir canavara mı dönüşüyorlar yoksa kendilerine has özelliklerimi oluyor? Benim kaçmaya çalışırken geçtiğim koridorlardan geçiyorduk. En azından o zaman uğraşmıştım. Yine aşağıya inen demir merdivendeydik. Demek Emirler oradaydı. Tutsakları görmüştüm ama bizim okuldakileri görmemiştim. Henüz Emir'i görmeye hazır olduğumu da sanmıyorum. Merdivenlerden aşağı indik. Uzun bir koridor vardı. Tek bir aydınlatma ile aydınlatılıyordu bu yüzden koridorun uç kısımları karanlıklar içinde kalıyordu. Demir parmaklıkların olduğu küçük odaların önünden geçiyorduk. İçeriye baktım. Çok korkunç gözüküyordu. Yerde yatanlar vardı sanki bütün güçleri tükenmiş gibiydiler. Ya da bir ölü gibiydiler. Hareket etmiyorlardı. Ama uyuyorda olabilirler. Lütfen uyuyor olsunlar. Her önünden geçtiğim zindan da aynı görüntüler vardı. Bunlara ne yapmışlar? Hepsi ölümü bekliyor gibiydiler. Uyanık olanlar ise boş bir noktaya bakıyorlardı. Artık içerilere bakmasam iyi olurdu. Çok ürperticiydi. Sola döndük. Asker ilk odanın önünde durdu. Sanırım gelmiştik. Zindanın içine bakmak istemiyordum. Vampir bana döndü
"Hadi gir artık bütün gün seni bekleyemem."dedi. Bu sefer ona meydan okurcasına bakamıyordum. Küçük ve korkak adımlarla zindanın önüne geçtim. İçerisi gayet iyi gözüküyordu. Ve içeride tek biri vardı. Emir. Köşeye çökmüştü. Kafasını duvara dayamış ve gözleri kapalıydı. Onu ilk defa bu halde görüyordum. Yüzü hep karalar içinde kalmıştı. Gözlerimden yaşlar boşanmaya başladı. O bu kadar kötü haldeyken ona nasıl abisinin ölümünü söyleyebilirdim. Asker kapıyı açtı. Demir parmaklığı eliyle itti. Arkamdaki asker yine beni itti. İlk önce tökezledim ama sonra dengemi toplayıp yavaş adımlarla zindana girdim. Sanırım uyuyordu. Onun karşısına geçtim. Yere oturdum. Çok kötü haldeydi. Zayıflamış gibiydi. Aç bıraksalar birkaç günde bu hale gelemezlerdi. Sana noldu böyle? Elimi onun yanağına koydum. Korkunç bir rüyadan uyanmış gibi bir tepki verdi. Ürkek bakışlarla bana baktı. İlk önce beni tanıyamadı. Ona gülümsedim
"Emir korkma ben Mary. Platonik aşık olduğun kız."dedim. Bana anlamayarak bakıyordu. Elimi saçlarına götürdüm. Saçlarını okşayıp bir yandan da anlatmaya başladım
"Hani okulunuzdaki tek insan. Beni korumayı seçmiştin. Birçok tehlikeyi göze almıştın benim için. Sonra da bana aşık olmuştun. Defalarca küsüp barışmıştık. Beni uçuruma götürmüştün."dedim. Mavi gözlerinde hiçbir yaşam enerjisi kalmamıştı. Susuz kalmış gibiydi. Dudakları kupkuru olmuş çatlamışlardı. Elini kaldırıp yanağıma koydu. Baş parmağıyla okşamaya başladı. Beni hatırlamıştı
"Hiçbir zaman sevgime karşılık vermeyecek insan. Bencil birisiydin."dedi. Bencil miydim? Emir her konuyda haklıydı. Şuan kendimi savunmak gibi bir saçmalık yapmayacağım. Ben de gülümseyerek ve sesimi alçaltarak ona karşılık verdim
"Evet sen yardımseverdin ben de bencil. Senin değerini hep kaybettikten sonra anlasam da yine sana kötü davrandım. Ve özür dilerim."dedim. Dudaklarında hafif bir gülümseme belirdi. Ona sarılıp ağlamak istiyordum ama yapamıyordum. Buradan kurtulacaktık ve ona kötü moral vermemem gerekiyordu. Ancak içimdeki sevgi kendisini gösteriyordu. Kendimi onun kollarına atmamak için zor tutuyordum. Askerler ve o vampir kapının önünden ayrıldı. Neden ayrılmış olabilirlerdi ki? O psikopat vampir Emir'in işkence çekmesini izlemek istiyordu. Şuan bunu düşünmek istemiyordum. O vampirin de yokluğundan yararlanarak elimi saçlarından çektim ve kollarımı boynuna doladım. Çok güçsüz kalmıştı. Bana karşılık vermeye çalıştı. Elini sırtıma koymakla yetindi. Kafamı boyun girintisine sokarak kokusunu içime çektim. Onu çok özlemiştim. Bunun bir arkadaş özlemi olduğundan artık şüphe duymaya başladım. Farkında olmadan ona aşık olmuşumdur belki de. Bunu sanmıyorum. Onun yorgun sesini duydum
"Mary çok sıkma."dedi. Sanırım kendimi fazla kaptırmıştırdım. Kollarımı gevşettim. Tekrar onun sesini duydum
"Şaka yaptım. Burada çürüyeceğime senin kollarında ölmeyi isterim."dedi. Güldüm. Hala sevgisinden bir şey eksilmemiş. Titrek bir sesle karşılık verdim
"Kimse ölmeyecek, kurtulacağız."dedim. Elini saçlarıma götürdü ve okşamaya başladı
"Ben de senin gibi hayaller kurmayı isterdim."dedi. Hayır bu gerçekti. Bu sefer hayal mayal kurmuyordum. Ondan ayrıldım. Ümit dolu ve heyecanlı bir sesle konuşmaya başladım
"Hayır kurtulacağız. Hani beni sürekli tehdit eden ya da geceleri kesmeye çalışan vampir bizi kurtarmaya gelecek. Dün bana her şeyi anlattı. Birazcık daha dayan buradan kurtulup tekrar mutlu olacağız."dedim. Bana ümitsizce bakıyordu. Bıkkın bir şekilde konuştu
"Belki dediğin şey olabilir ama o zamana kadar yaşayacağımı sanmıyorum."dedi. Gözlerimi irileştirdim
"Hayır dayanmak zorundasın. Yaşaman gerekiyor. Yoksa ben ne yaparım? Bu kocaman dünyada tek başıma kalmak istemiyorum. Lütfen dayan ve ölme. Söz veriyorum sizi kurtaracağım."dedim. Bakışlarını benden kaçırdı.
"Mary anlamıyorsun. Benim hatta hepimizin özel güçlerini aldılar. Şuan bir insan gibiyiz ve yiyecek-içecek ihtiyacımızı karşılamamız gerekiyor. En fazla üç gün yaşarım. Vücudum bir insan olmayı kaldıramıyor."dedi. Artık insan mı oldular? 3 gün mü dedi? Onu yaşatmam gerekiyor. Bir şeyler yapmam gerekiyor. Emir devam etti
"Belki bir şeyden güç bulabilirsem birkaç gün daha yaşayabilirim. Duygusal bir bağ da olabilir. Mary bana beni sevdiğini söyler misin?"dedi. Bunun olacağını sanmıyorum. Eğer olacaksa da birkaç sevgi sözünden daha iyi şeylerim var. Ona yaklaştım ve sesimi kıstım
"Hayır seni sevdiğimi söylemeyeceğim."dedim. Gözlerinde bir hayak kırıklığı oldu. Bu görüntüyü daha fazla görmemek için çabuk davrandım. Gözümü kapattım ve onun kuru dudaklarına yapıştım. Bu yaptığım şeyden dolayı donakaldı. Daha doğrusu bende donup kaldım. Hemen kendimi toparlayınca dudaklarımı onun dudaklarına bastırdım. Bir iki saniye sonra ayrıldım. Ona hala çok yakındım. Alınlarımızı birleştirdim ve endişeli bir sesle konuştum
"Bu seni ne kadar yaşatır?"dedim. Soruyu anlamamış gibi düşündü. Hala şoktaydı. Kekeleyerek cevap verdi
"Bi-bir kaç yıl sa-sanırım."dedi. Güldüm. Yanağına bir öpücük konudurdum. Eğer kurtulmamız uzun sürerse Emir'in yaşayacağı kesindi. Ona çok iyi moral verdiğimi biliyorum. İlk öpücüğüm Emir'indi ve bundan mutluydum. Çünkü Emir'de mutluydu. Mavi gözleri benimle göz göze gelemiyordu. Bundan utanmıştı. Ama burada suçlu olan bendim. Artık bunun mantıklı bir açıklamasını yapsam iyi olurdu. Ellerini tuttum bir büyükmüş ve ona nasihat veriyormuş gibi konuşmaya başladım
"Suç benim burada utanmana gerek yok. Ve seni çok seviyorum."dedim. Bu sevginin bir abi mi yoksa aşk mı sonra düşünürüm. Bana aşk gibi geliyor. Çünkü birisiyle öpüşüyorum ve mutlu oluyorum. Bu bir abi sevgisi olamaz. Yoksa ben de senden mi hoşlanıyorum? Kendimi bile bilmiyorum. Hayır bu kadar çabuk kabullenemem. Buradan kurtulunca her şey daha da netleşecektir. Emir gözlerini bana dikti. Ellerimden tutup beni kendine çekti. Birbirimize çok yaklaştık. İçtenlikle gülümseyerek konuştu
"Demek beni seviyorsun. Bu nedense bana inandırıcı gelmedi. Yani tamam beni öpmüş olabilirsin ama o ara hazırlıksızdım ve göz açıp kapayıncaya kadar sürdü. Senden bana bir duygu transferi olmadı. Seven insan şevhetle öper."dedi. İşte eski Emir. Gerçekten onun yanında hayat buluyorum. Ben de kendimi beğenmiş bir tavırla konuşmaya başladım
"Hah bir de beğenmiyor. İlk adımı senden bekleseydim sanırım aradan birkaç yüzyıl geçerdi. Tamam kabul çabuk olmuş olabilir. Sana söz veriyorum eğer buradan kurtulursak sana bir öpücük borcum olsun."dedi. Onun yaşamasını garantiye almam gerekiyordu. Tatmin olmuş bir gülümseme belirdi yüzünde
"O öpücük için sadece bizim okulu değil dünyayı kurtarırım, yaşama sebebim olan kadınım."dedi. Emir baya coştu ya. Bu beni eğlendiriyordu. İkimizde birbirimizin yaşama sebebiydik. Siyah ve beyaz gibiydik. Zıt gibi görünsekte birbirimizi tamamlıyorduk.

BLOODY MARYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin