Bölüm 44

5K 366 33
                                        

Kanın bacağımdan aşağıya doğru süzülüşü iğrençti. Emir yaramın üstüne parmağıyla bastırdı. İnledim. Ona nefretle baktım
"Niye yardım ediyorsun gitsene. İşine gelmediği zaman yaptığın şey değil mi?"dedim. Beni umursamadı. Parmağını çekti. Çantasını kenara fırlattı. Elindeki hırkasını yere koydu. Tişörtünün uçlarını tutup yukarı doğru çekti. Tişörtünü çıkardı. Ne yapıyor bu? Tişörtünü ortadan ikiye yırttı. Ona şaşkın gözlerle bakıyorken bir parçayı ikiye katladı ve bana yaklaştı. Bacağımı uygun bir pozisyona getirdi ve sardı. Bir daha şort giymeyeceğim. Bu durumlara düşmem Kader'in suçu. Emir'i sessizce izledim. Bana iyi bir cevap vermişti. Hala beni sevmesi çok kötüydü. Ona ne kadar bağırıp çağırsamda yine bana yardım ediyordu. Tişörtü bağladı. Ayağa kalktı. Onun yüzüne bakamıyordum. Yerden destek alarak ayağa kalktım. Emir yerdeki hırkasını aldı çabucak giydi. Ardından yerdeki çantasını aldı.Ben merdivenden çıkmaya yeltendiğim zaman benim yanıma geldi. Belime girerek bana destek oldu. Bunu yapma Emir. Benden nefret et. Bana köpek de ama bana yardım etme. Çünkü bu yaptıklarının karşılığını hiçbir zaman ödeyemeyeceğimi biliyorum. Ona fazla yüklenmemeye çalışarak merdivenlerden çıktık. Uzun koridora geldik. Benim odamı gördüm. Emir hiçbir şey konuşmadan beni oraya götürdü. Kolumdan çekip götüren sinirli Emir nerdeydi? Her an birisini dövecekmiş gibi kasılan kaslarından eser yoktu. Bu kadar mı çabuk yumuşamıştı? Odamın önüne geldik. Belimden çıktı. Cebinden anahtarı çıkardı ve kapıyı açtı. Bu sabah da kapımı o açmıştı demek. Hala benim için uğraşması içimi rahatlattı. Kapıyı itti. Ben gireceğim zaman yine belime girdi. Durumum bu kadar kötü değildi. Bacağımda küçük bir sıyrık vardı. Ona itiraz edersem yine beni aşağılayacağından korktum. Sesimi çıkarmadım. Beni yatağımın üstüne oturttu. Mutfağa gitti. Ne yapacaktı acaba? Birkaç dakika sonra elinde birkaç şişe ve sargı beziyle geri döndü. Önüme geçip yere çömeldi. Bacağımla aynı hizaya gelince elini bacağımdaki tişörte götürdü. Yavaşça tişörtü açtı. Kanım onun tişörtüne geçmiş. Oysaki onun tişörtünü beğenmiştim ama şuan ki durumu çok kötüydü. Kanlı tişörtü yere koydu. Bir kelime etseydi bari. Bana kızsaydı. Aşağılamasını istemiyorum ama tek kelime bile etmemesi içimi acıtıyordu. Onu bu duruma ben mi soktum? Bugün onunla ilgili öyle konuşmamalıydım. Beyaz şişeyi eline aldı. Kapağını açtı. Bir parça pamuk aldı. Pamuğu şişenin başına dayadı. Bu can acıtan beyaz sıvı değil miydi? Dişlerimi sıktım. Canım çok yanacak. Pamuğu bacağıma götürdü ama dokunmadı. Ona baktım. Tereddütte gibiydi. Yoksa bana bir de acıyor muydu? Bu kadar iyi kapli olmak zorunda değilsin. Kötü birisi olursan senin canın daha az yanar. Bir süre yarama baktı. Sonunda karar verdi. Pamuğu yarama bastırdı. Kafamı diğer tarafa çevirdim ve olanca kuvvetimle dişimi sıktım. Gerçekten canım çok yanacakmış. Onun bakışlarını üzerimde hissettim. Ama onunla göz göze gelmek istemedim. Yine mavi gözlerine aldanmak istemiyordum. Şişeyi kapattı. Başka bir şişeyi açtığını duydum. Sadece benim odam da mı eczane dolabı vardı? Ne de olsa diğerleri büyüyle kendini iyileştirebiliyordu. Bunu dikkat çekmemek için yaptıklarına eminim. Bir pamuğu daha yarama bastırdı. Pamuğu hissettim ama acıyı hissetmedim. Bu kana benzeyen kırmızı sıvı olmalı. Kafamı tekrar ona çevirdim. Büyük bir ciddiyetle işini yapıyordu. Pamuğu yaranın etrafında gezdirdi. Yaranın olduğu bölge tamamen kana bürünmüş gibiydi. Pamuğu yere koydu. Sargı bezini aldı. Eline sardı ve bir noktaya gelince kopardı. Eline sardığı sargıyı açtı. Bacağımı tutup daha öne çekti. Sargıyı itinayla sardı. Kesinlikle biz tekrar arkadaş olabiliriz. İkimizde birbirimize hala değer veriyoruz. Bunu kimse söylemese de çok açık değil mi? Sargı işi bitince yerdekileri topladı ve ayağa kalktı. Mutfağa gitti. Geri geldiğinde bir şey demeyecek ve odasına gidecekti. Bunu böyle bitiremezdi. Tamam konuyu açan ben olacaktım. Bu bir zorunluluk haline geldi. Odaya tekrar geldi. Bacağıma kısa bir bakış atıp odanın çıkışına yöneldi. Tam beklediğim gibi. Heyecanla konuştum
"Emir!"dedim. Durdu ve dinledi. Bana dönmedi. Bu daha iyiydi daha rahat konuşuyordum. Sesimi kısarak konuştum
"Özür dilerim. Ve yardımın için teşekkür ederim."dedim. Bana döndü. Çok soğuk bir ifadesi vardı. Düz bir sesle konuştu
"Bu yardım değildi. Benim hatamdı. Ve tanımadığın insanlardan yardım isteme. Güney var ondan yardım iste."dedi. Konu sadece tanımadığım insanlar mıydı? Beni hala umursuyor sanmıştım. Yataktan destek alarak ayağa kalktım. Onunla tartışmaya hazırdım
"Bana köpek demeseydin belki ondan yardım isteyebilirdim."dedim. Küçümseyici şekilde güldü. Belki de hiç sohbet açılmadan çekip gitseydi daha iyiydi
"Ben köpek demedim sen öyle algılıyorsan benim yapacağım bir şey yok."dedi. İmalı olarak demişti zaten. Sesimi yükselttim
"Dedin. Ben kimsenin köpeği değilim. Bana hakaret etmeye hakkın yok."dedim. Bana doğru geldi. Karşıma dikildi
"Peki neye hakkım var benim?"dedi. Bu da nerden çıktı? Ben ne bileyim hakkını. Bir insanın üstünde nasıl bir hakkı olabilir ki. Sesimi kıstım
"Bilmiyorum."dedim. Güldü. Mavi gözleri hiçte gülmüyordu. Donuktular
"Hiçbir şey bilmiyorsun. Okulun sırrını bildiğini sandın ama bildiklerin koca bir hiç. Bildiklerin bilmediklerinin yanında bir karınca kalır. Ama ben senin hakkında çok şey biliyorum. Benim için hayatını tehlikeye attığını da biliyorum. Beni hala umursuyorsun. Dilin ne kadar benden nefret ettiğini söylese de bana hala değer veriyorsun. Neden hala tam tersi gibi davranıyorsun? Sen Bora'nın köpeği olmuşsun çoktan. O ne derse yapıyorsun. Ama onun neler yaptığını hiç merak etmiyorsun. Onun seni hala çok sevdiğinden emin misin?"dedi. Onu sessizce dinledim. Ona değer verdiğimi o da biliyor. Daha fazla inkar etmesem iyi olur. Hem Bora beni seviyor. Benim için bu okula geldi. Bana öyle söyledi. Emir haklı olabilirdi. Benim de Bora'yı sorgulamam, sınırlamam gerekirdi. Konuyu değiştirdi
"O yardım istediğin kişi vampirdi. Seni öldürmek için yapıyordu bunu. Yanında Güney ya da bir kurtadam olmadan Batın bile olabilir kimse olmadan bir yere çıkma."dedi. Hayır hala beni umursuyor. Sevinç gösterilerini daha sonra yapmalıyım. Kafamı tamam anlamında salladım. Bana daha da yaklaştı. Kollarını açtı. Ve beni sardı. Ne! Barıştık mı yani? Güldüm. Kulağıma fısıldadı
"Barışsak mı artık?"dedi. Ona sıkıca sarıldım.Bunun sorusunu cevapladığını sanıyorum.Kafamı onun boynunun girintisine soktum. Derin bir nefes aldım. Tekrar arkadaştık. Onu bırakmak istemiyorum. Bırakınca yine bana kızgın olmasından korktum. Tekrar fısıltı şeklinde konuştu
"Sana ettiğim hakaretler yüzünden özür dilerim. Bazı anlarda kendimi fazla kaybettim."dedi. Hiçbir şey umrumda değildi. Emir'i tekrar kazandım.Bundan önemli bir şey yok. Kafasını boynuma eğdi. Yumuşak dudaklarını boynuma dokundurdu.Küçük bir öpücük kondurdu. Onu uyarmak istemedim. Ayrılma sebebimiz onu uyardığım içindi.Bu riski bir daha göze alamam. Kollarını indirdi. Ben de ondan ayrıldım. Elini yüzüme koydu. Hafifçe okşadı
"Seni seviyorum."dedi. Mavi gözlerinde yoğun duygular vardı. Sevgi? Aşk? Bir de bunları hak etmediğimi bilse. Kafasını bana doğru yaklaştı. Fazla mı yakındı? Yine onu durdurmayı düşünmedim. Daha çok yaklaştı.Dudaklarımızın birleşmesine santimler vardı.Durdur onu Mary. Kendimde bunu yapacak cesareti bulamadım.Yumuşak duduklarını dudağımın kenarına dokundu. Kalbim hızla atıyordu. Bir an beni öpecek sandım. Ama dudağımın kenarını öpmesi beni utandırdı. Ben Bora'ya ihanet mi ettim. Dudaklarını benden ayırdı. Onun yüzüne bakamadım. Sevecen bir sesle konuştu
"Utanma. Seni öpmedim. Hala ilk öpücüğünü kimseye kullanmadın. Ama bunu yapmak içimden geldi. Kendimi durduramadım. Özür dilerim."dedi. Hafifçe gülümsedim
"Önemli değil. Özür dilemene gerek yok."dedim. Güldü. Çenemi tutup yüzüne baktırdı
"Dudaktan bir öpücük alsam bile mi?"dedi. Gülümsedim
"Asla alamazsın."dedim. Tek kaşını kaldırdı
"Ben bu kadar kesin konuşmazdım. Cazibeme dayanamayabilirsin."dedi. Omzuna vurdum. Beni kendine çekti. Kollarımı onun göğsünde birleştirdim. Kafamı onun omzuna yasladım. Böbürlenerek konuştum
"Asıl sen bana dayanamazsın. Bunu daha yeni söyledin."dedim. Kısa bir kahkaha attı
"Bu kendimi frenlediğim halim. Durduramadığım zaman yanımda olmasan iyi olur."dedi. Konuşma başka yerlere gidiyordu. Ve ben de ona uymuştum. Bora'ya kızan ben burada Emir'e söylediğim laflarla hiç uyuşmuyordum. Kendimi kaybetmiştim. Onu mutlu etmek için yapmışımdır. Güldüm
"Tamam bu kadar yeter. Konunun gidişatı hiç iyi değil."dedim. Dudaklarını kafama dayadı. Derin bir nefes alıp saçlarımı öptü
"Ama seni çok özledim."dedi. Ben de onu özledim. Ama arkadaş olarak. Bunu ona anlatamıyorum ki. Bugün idare etsem iyi olur. Aramız tamamen düzelince benden uzak tutmanın bir yolunu bulurum. Kırgın bir sesle konuştum
"Hiç belli olmuyordu. Durduk yere bana bağırıp çağırman, ağır hakaretlerde bulunman artık benden nefret ettiğinin göstergesiydi. Senin için çabalasam da yine beni kendinden uzak tutmak için çok kötü şeyler yaptın. Artık hep böyle küs kalacağımızı sanmıştım."dedim. Benden ayrıldı. Omuzlarımdan tuttu. Gözlerimin içine bakarak konuştu. Mavi denizinde boğulacak gibiydim. Eski Emir'de yoktu karşımda. Daha çok aşık daha çok seven biri vardı. Ne kadar çok severse o kadar üzülürdü. Bunu o da biliyordu. Ama yine de vazgeçmiyordu. Yumuşak sesiyle konuştu
"Dediğin gibi seni uzak tutmak için yaptım. Sensizliğe dayanamıyorum. Belki aramıza mesafe koyarsam bir de senin kalbini kırarsam tamamen benden uzaklaşmış olursun diye düşündüm. Ama sen yine eskisi gibi olalım istedin. Bunun için uğraştığını ben de gördüm. Ve başardın. Eskisi gibi acı çekmeye devam edeceğim. Bu sefer farklı olarak sevgilin burnumun dibinde olacak."dedi. Evet haklıydı. Yine üzgün olacaktı. Bora yanımda olduğu için aramızda daha çok mesafe olacaktı. Bora'nın gelmesine bile sevinememiştim. Gülümsedi
"Çok fazla ayakta durdun. Hadi yat yerine."dedi. Daha yemek bile yememiştim. Ne uykusu? Omuzlarıma bastırarak yatağa oturttu. Yatağı başına giderek örtüyü açtı. Bana yatağın içini gösterdi. Acaba aç olduğumu söylesem beni boş boğaz olarak mı görürdü? Bu riski göze alamazdım. Açlıktan ölsem bile. Yatağın içine girdim. Örtüyü örttü. Yine eskisi gibiydik. Bir abimmiş gibi davranıyordu, bana göre. Yatağın kenarına oturdu. Bana dönüktü. Uzanıp saçlarımı okşamaya başladı. Bunları yaparak ileri mi gidiyordu? Empati yap Mary. Bir kız Bora'nın yatağının başında saçlarını okşuyor. O kızı gördüğüm yerde öldürürüm. Bu durumda Emir'i engellemediğim için Bora'ya ihanet etmiş mi oluyorum? Tabi ki oluyorum. Ben böyle birisi değilim. Bunlara izin vermemem gerekiyor.Ama daha yeni barıştık. Onu tekrar kaybetmeye dayanamam. Onunla küs olmak iğrenç bir şey. Bana doğru eğildi ve alnımı öptü. Sessizce fısıldadı
"İyi uykular."dedi. Uyuyabileceğimi sanmıyorum. Ona gülümsedim. Benden uzaklaştı. Geri geri giderek kapıya ulaştı. Bana el salladı ve kapıyı açtı. Dışarı çıkıp kapıyı kapattı. Kapı kapandığı an uyku aniden bastırdı. Ama uykum yoktu ki.Emir ya sende mi? Şu büyüleri bırakın. Birisine zorla bir şey yaptırmak çok mu güzel? Hem Emir ne ara yapmıştı bunu. Öyle saçma sapan sözler de söylememişti. Bu da ayrı bir sır yani. Sonra didiklesem iyi olur.Göz kapaklarım sanki günlerdir kapanmıyormuş gibi yavaşça kapandı. Evet uyku sana geliyorum. Yumuşak kollarını aç bana. Ve derin bir uykuya daldım.

Gözlerimi araladım. Etraf aydınlanmıştı. Gözlerimi ovaladım. Saat kaç olmuştu? Lüften geç kalmış olmayayım. Yataktan doğruldum. Telefonumu aradım. Nereye koymuştum? Tabi ya. Dün üstümü bile değiştirmedim, cebimdedir. Şortumun cebine elimi soktum. Ve doğru bir tahmin daha.Telefonumu çıkardım. Saat yediydi. Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Ben erkenden kendi kendime uyanıyorum. Bir an Mary olduğumdan şüphe duydum. Yataktan kalktım. Zombiye benzediğime eminim. Aynanın karşısına geçtim. Dağılmış saçlar, şişkin gözler ve yastığın yüzümde bıraktığı eserler. Şu an bir banyoya o kadar ihtiyacım var ki. Hemen banyoya girdim ve kısa bir duş almak için hazırlandım. Suyu açtım ve kıyafetlerimi çıkarmaya başladım. O vampir beni burada da izliyor muydu? Sapık bir psikopat değildi galiba. İçime korkunç bir şüphe düştü. Her ihtimale karşı hazırlıklı olmalıydım.İç çamaşırlarımla duşakabine girdim ve duşumu almaya başladım. Yirmi dakika da işim bitmişti. O korkunç şüphe benim daha çabuk duş almamı sağlamıştı. Banyodan çıktım. Dolabıma geçtim. Normal kıyafetler giysem iyi olurdu. Bacağımda bir katliam daha yapmak istemiyorum. Dolabımın kapağını açtım. İçinde siyah bir kutu vardı. Üstünde bir ağdan aşağıya süzülen bir örümcek ve onun arkasında uçarken yakalanan yarasalar vardı. Çok tatlı bir kutuydu. Bunu buraya kim koydu ki? İçini açtım. Birkaç kıyafet ve üstünde siyah kâğıdın üzerine beyaz yazılarla yazılmış bir not vardı. Onu alıp okumaya başladım
"Ben Kader. Nasıl beğendin mi kutunu? Sana özel yaptım. İçindeki kıyafetleri giyiyorsun yoksa kırarım bacaklarını. Bora'yı boşver. Biraz kızar ama nasıl olsa giydin , gitte değiştir diyemez. Hem Emir'le de barışmışsınız. Aferin kız sana. Sonunda doğruyu yaptınız. Hadi çabucak giyin de gel okula."yazıyordu. Hı hı gelirdim. Yerini bilmiyorum ki. Emir'e yine ihtiyacım var. Onlar bugün yanıma gelmediler. Hep gelecek değiller ya bu sefer ben gitmeliyim. Evet bu güzel bir süpriz olur. Kutunun içindekileri çıkardım. Sarı bir şort ve lacivert sade bir tişört. Hadi ama Kader şort mu giyeceğim yine. Bora'nın tripleri çekilmez olacak. Ama Kader'den daha çok korkuyorum. Bu yüzden kıyafetleri giydim. Sadece tişört yoktu tabi ki. Kader'ciğim havanın soğuk olabileceğini düşünmüş ve bana sağ olsun açık pembe bir hırka koymuş. Ben bu kadar renkli giyinen birisi değilim ki.Çaresiz hırkayıda giydim. Kutuda bir de pembe ayakkabılar vardı. Bu tatlı renkler bana hiç uymuyor ki. Bu soğuk insana siyah lacivert türü renkler gider. Ayakkabılar yeniydi. Büyüyle her şey mümkün Mary. Onları da giydim. Tarağımı alıp saçlarımı taradım. Bir güzel kuruttuktan sonra bol bir atkuruğu yaptım. Hafif bir göz makyajından sonra artık hazırdım. Telefonumu ve anahtarımı alıp dışarı çıktım. Emir'in odasını hatırlıyordum. Hemen karıştırmadam onun odasına ilerledim. Lütfen kalkmamış olsunlar ve ben onları kaldırıyım. Gürültü yaparak onları kaldırabilirdim. Ne yapabilirdim? Salak mısın Mary daha da önemlisi sende anahtar yok. Odalarına nasıl gireceksin? Of ya. Çok doğru hayat koçum. Anahtar yok. Onlarda benim odamın anahtarı olduğu için rahat rahat giriyorlardı. Emir bana hizmetliden anahtarı aldığını söylemişti. Ben de hizmetliden o anahtarı alabilirim. Ama başka bir sorun daha var. Hizmetli odası nerde ki? Bir sorun diğerini doğuruyor. Ne kadar da güzel. Uzun koridora geldim. Sağdan üçüncü kapı onlarındı. Kapının önünde dikildim. Uyanıp uyanmadıklarını merak ediyordum. Bu yüzden kulağımı kapıya dayayıp dinlemeye başladım. Ses seda yoktu. Onlara hala süpriz yapma şansım vardı. Ama şansımı yine kullanamıyorum. Bir dakika bende tel toka vardı. Saçlarımı toplamak için kullanmıştım. Birini kafamdan çıkardım. Tokayı biribirinden ayırdım. Düzleştirip 180 derece olana kadar zorladım. Filmelerde yaptıkları tel tokayı anahtar deliğine sokmak. Filmlerin yararı varmış. Hayatımda bu izlediklerimi kullanacağımı hiç düşünmezdim. Tel tokayı anahtar deliğine soktum. Evirdim çevirdim ama bir şey olmadı. Filmlerde daha basit gözüküyordu. Ofladım ve tel tokayı anahtar deliğinden çıkardım. Şimdi ne yapacaktım? Kader'e haber versem büyü ile açabilirdi kapıyı. Evet bu iyi fikirdi
"Cidden mi?"dedi birisi. Bu sesi biliyorum yine o vampir. Sağıma baktım. Bana dönük şekilde duvara yaslanmış aşağılayıcı bakışlarla bakıyordu. Ona baygın bakışlarımı attım. Güldü ve devam etti
"Film sahnelerinde olmadığını ne zaman anlayacaksın? Çok komik gözüküyorsun."dedi. Kendimi izleme şansım olmadığı için nasıl gözüktüğümü bilemiyorum. Şimdi ne nedenle buraya gelmişti ki. Olamaz yoksa öldürmek için mi? Emir'le barışmıştım.Tekrar mutluydum. Eline bundan daha iyi bir fırsat geçemezdi. Bu kadar kısa mı yaşayacaktım? Lüften başka güne erteleme şansımız yok mu? Ondan uzaklaştım. Koridorda tek başımıza olmak zorunda mıydık? Bir öğrenciye çok ihtiyacım var. Bana anlamayarak baktı
"Noldu neden korktun?"dedi. Bunu ciddi söylemişti. Bana şaka mı yapmıştı anlayamadım.Cevap vermedim. Gözlerime birkaç saniye durmaksızın baktı ve güldü
"Seni öldüreceğimden mi korkuyorsun? Korkma başka güne ertelendi. Daha mutlu olduğun zamanlarda var."dedi. Aman ne güzel düşüncelerimi okumuştu.

BLOODY MARYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin