Bölüm 27

5.9K 407 33
                                    

Arkamı döndüm. Ağacın gövdesiyle karşılaştım. Kurumuş kabukları vardı. Yapacak başka işim olmadığı için kabuklardan birini elime geçirdim ve onu sökmeye başladım. Emir'in dövülüşünü izleyeceğime böyle saçma şeylerle uğraşırdım daha iyiydi. Kabuğa uyguladığım bütün kuvvete rağmen direniyor sökülmüyordu. Elime bir şey düştü. Kocaman bacakları olan, kocaman vücudu olan bir ÖRÜMCEK! Tiz bir çığlık attım. Elimi silkeledim. Yere düştü. Geri geri gittim. Örümcek bir tarantula kadar büyüktü. Belki de tarantuladır. Etrafta sesizlik oluştu. Kesin beni duymuşlardı. Arkaya baktım. Hepsi de bana bakıyordu. Emir bana doğru koşuyordu. Çok büyük bir utanç içindeydim. Bir örümcek yüzünden herkes bana bir şey oldu sandı. Emir yanıma geldi
"Noldu?"dedi. Eğer örümceği söylersem dalga geçecekti. Beni böyle bağırtacak bir neden bulmalıydım. Yalan makinem çalışmıyordu. Ona bakmayıp yere baktım. Vampirlerle kurtadamlarla aynı okuldaydım ve ben bir örümcekten korkuyordum. Kendime kızıyordum.
"Hiç bir şey olmadı."dedim. Evet Mary hayatındaki en saçma şeyi söyledin. Durduk yere bağırmadığını herkes biliyordu.
"Bir şey olmadı mı? Niye bağırdın o zaman?"dedi. Hadi bakalım Mary bunu cevapla neden bağırdın? Gerçekleri söylemek zorundaydım. Sesimi kıstım belki duyamaz beni diye.
"Bir örümcek elime düştü o yüzden."dedim. Gülme sesi duydum. Bunu bekliyordum. Hiçbir şeyden korkmadığını söyleyen erkeklerin kızlarla dalga geçecekleri konulardan biriydi. Ona sinirle baktım
"Ama tarantula gibiydi, kocamandı. O kadar büyük olmazsa korkmazdım normalde. Bir de aniden elime atladı hazırlıksızdım yani."dedim. Dudaklarını birbirine bastırdı. Gülmemek için kendini zorluyordu. Bu beni daha da sinirlendirdi
"Eğer gülersen çok kötü olur."dedim. Kafasını başka tarafa çevirdi. Biliyordum gülüyordu. Karnı inip kalkıyordu çünkü. Omzuna bir yumruk attım
"Gülme dedim sana."dedim. Bana baktı. Hala kendini zorluyordu
"Tamam gülmeyeceğim. Ben senin yerinde olsam ben de korkardım sonuçta bir örümcek yani. Seni yiyebilirdi de."dedi. Of dalga geçiyordu. Gözlerimi kıstım
"Ha ha çok komik."dedim. Sonunda dayanamadı. Kıs kıs güldü. Gülmesi güzel bir şeydi ama bana gülmesi çok kötüydü. Kollarımı göğsümün altında birleştirdim. Dişlerimi birbirine bastırdım.
"Emir gülme!"dedim. Arkasını döndü. Güldüğünü hala duyuyordum. Sırt kasları gevşeyip kasılıyordu. Kendini toparlayınca bana döndü
"Özür dilerim kendimi tutamadım."dedi. Özür dileyince bütün sinirim yok oldu. Çok tatlı bir sesle özür dilemişti. Bence bunu bilerek yapmıştı. Hemen yumuşadım
"Özrünü kabul ediyorum ama bir daha bu konuyla ilgili benimle dalga geçme."dedim. Hayır Mary daha sert olmalıydın. Hemen yelkenleri indiriverdin olmaz. İçimde bana düşman olan Mary'i dinlemedim. Emir'e gülümsedim
"Hadi arkadaşının yanına git de biraz daha dövül."dedim. Aslında yalancı bir gülümseme takınmıştım. Tek kaşını kaldırdı
"Benim dövüldüğümü mü düşünüyorsun? Bazen arkadaşa bana vurabilmesi için fırsat sağlıyorum, acıyorum yoksa. Hep ben mi vücut geliştireceğim biraz o da geliştirsin diyorum."dedi. Ah erkekler, kendilerini diğer erkeklerden hep üstün sanıyorlar. Hepsinin içinde bir kendini beğenmişlik havası var. Bence bu kurtadam olmalarıyla alakalı. Gözlerimi devirdim
"Yüzüne yumruk yerken hiçte öyle gözükmüyordun."dedim. Çapraz bir gülümseme oluştu yüzünde
"Dedim ya biraz arkadaş da çalışsın diye yaptım. Neyse ben kaçar dikkat et buralarda başka örümceklerde olabilir. Bir de yuvası varsa seni akşam yemeği olarak yerler."dedi. Dalga geçmemesi gerektiğini söylemiştim. Ama ben de onunla dalga geçmiştim. Durum eşitlenmiş sayılırdı. Gülerek yanımdan uzaklaştı. Çıplak vücuduna bakmamaya çalıştım. Tabi pek mümkün olmadı. Diğerleri kaldıkları yerden devam etmeye çoktan başlamışlardı zaten. Ben de ağaçtan uzaklaştım. Emir haklıydı yuvaları filan olabilirdi. Ama akşam yemeği konusunda tabi ki haksızdı. Emir eşinin yanına gitti. Eşi direkt ona çelme taktı ve yere yuvarlandı. Karnına da sert bir tekme attı. Neymiş vurması için izin veriyormuşmuş. Buradan öyle gözükmüyordu. Eşinin attığı o tekme bana da atılmış gibi geldi. Emir'e karşı böyle hissetmemeliydim. Ben Bora'yı seviyordum ve Emir'e arkadaş gözüyle bakıyordum. Ama birisi arkadaşı dövüldüğünde de aynı şeyi hissederdi bence, daha önce arkadaş sayım çok az olduğu için bu konularda pek iyi değildim. Emir ayağa kalktı. Arkadaşının yüzünü sağlam bir yumruk attı. Arkadaşı dengesini sağlayamayıp yere düştü. Bunu fırsat bilen Emir onun karnına bir tekme savurdu. Bu yaptıkları antrenman hiçte sağlıklı değildi. Yere oturdum, sürekli ayakta durmak beni yordu. Bacaklarımı bağdaş yaptım. Saçlarımı açtım. Bir tutamı elime alıp saçımı örmeye başladım. Bu da sıkıldığımı belli eden davranışlarımdandı. Keşke bir kız olsaydı. Hemen arkadaş edinirdim. Zamanımı sürekli erkeklerle geçiriyordum. Bir tane kız arkadaşım vardı ve o da cadıydı. Emirlerle zaman geçirmekten o kıza vakit kalmıyordu. Bir de o kızı Güney'e ayarlamak vardı. Çöpçatanlık beni hiç ilgilendirmezdi. Of Güney. Sanırım antrenman bitti. Etrafta gülüşme sesleri duydum. Kafamı kaldırıp baktım. Evet bitmişti. Emir ve Güney bana doğru geliyordu. Emir'in dudağının kenarı kanıyordu. Yediği sağlam yumruklardan biriydi. Daha çok şey beklerdim birkaç yerde morluk filan. Ama sadece dudağının kenarı kanıyordu. Yanıma geldiler. Onlarda benim gibi oturdular. Hala saçımı örme çabasındaydım. Birkaç örgü yapmıştım. Yanımda küçük lastik tokalar olmadığı için örgülerin uç kısımları çözülüyordu.
"Bakıyorum da örümcek istilasına uğramamışsın."dedi. En azından Güney'in yanında dalga geçmeseydi. Ona bakmadan cevap verdim
"Evet uğramadım. Ama sana bakılırsa baya bir dayak yemişsin."dedim. Ona baktım. Yaptığım örgüye bakıyordu.
"Sana açıklamasını yaptım."dedi. Bir iç çektim. Karşımdaki Batın'da olabilirdi şükretmek lazım. Saçımın ucuna gelince bıraktım ve başka bir tutam elime aldım.
"Bunu nasıl örüyorsunuz? Çok karışık."dedi Güney. Kolaydı ama anlatması zordu. Onu alıp oraya koyuyorsun diğerini alıp üstüne koyuyorsun filan kesin anlamazdı.
"Basit ama anlatamam. Eğer anlatırsam kafan daha çok karışır."dedim.
"Bence çok basit."dedi Emir ve bana yaklaştı. Saçımdan bir tutam aldı. Emir bunu bana yapma. Ona baktım hala üstünde tişört yoktu. Kesinlikle bilerek yapıyordu. Aldığı tutamı üçe ayırdı. Nazik hareketlerle örmeye başladı. Dokunmak yok Emir! Bu ilkenin sadece adı vardı hiçbir zaman uygulayamıyordum. Güney'e baktım. Tek kaşını kaldırmış bizi süzüyordu. Ona öfkeli bakışlarımı attım. Bu imalı davranışları beni çileden çıkarıyordu. Bakışlarını gülerek yere indirdi. Emir bana çok yakındı. Saçımı ördüğü için yüzünü pek göremiyordum. Kaslarında hareketlilik vardı. Şu kas takıntımı bırakmalıydım. Saçımın ucuna geldi. Saçımı bıraktı. Çok güzel örmüştü. Düzgün, sıkı bir örgüydü.
"Basitmiş."dedi. Bana gülümsedi. Yanaklarım kızardı. Bir sevgili gibi davranıyorduk. Bunu istemiyordum. Ama Emir'i istiyordum, bir arkadaş olarak. Benden birazcık uzaklaştı. Saçlarımla uğraşmayı bıraktım. Etraftaki diğer öğrencilerin bazıları bize kaçamak bakışlar atıyordu. Grup bize doğru geldi. Birinin elinde Emir'in tişörtü vardı. Emir'e baktım. Arkadaşlarına bakıyordu. Dudağının kenarındaki o yara içimi cız ettirdi. Onun canının yanmasını istemiyordum. Hadi ama Mary ona böyle davranırsan ikinizin sevgili olamayacağını nasıl söyleyeceksin? İçimdeki Mary yine baş gösterdi. Bu sefer mantıklı konuşmuştu. Grup geldi. Elinde tişört olan çoçuk Emir'e seslendi
"Emir. Tişörtünü unutmuşsun."dedi. Unutmuş muydu gerçekten? Bence bilerek orada bırakmıştı. O çoçuk elindeki tişörtü Emir'in üstüne attı. Emir tişörtü aldı ama giymedi. Amacı neydi bunun terlemişti ve hava soğumaya başlamıştı. Kesin üşütecekti. Gruptan en öndeki çoçuk bana hitaben konuştu
"Hayvan gibi davrandıysak mazur gör. Bizim doğamız bu."dedi. Aslında hayvandılar. Yarı hayvan yarı insandılar.
"Önemli değil."dedim. Grup bizim karşımıza oturdu.
"Bir kıza alışık değiliz. Nasıl davranacağımızı da bilmiyoruz."dedi karşımdaki çoçuk. Emir daha yeni ki olanlar dışında gayet de bir kıza nasıl davranacağını biliyordu. Buraya gelmeden önce birçok sevgilisi olduğunu söylemişti, tecrübeden kaynaklanıyordu. Başka bir çoçuk devam etti
"Genelde buradaki kızlar soğuk oluyor. Onlarda egolarını tatmin etmek için bize bakmıyorlar."dedi. Bu sohbetleri dinlemiştim, gizlice. Hiç duymamış gibi davranmaya özen gösterdim.
"Senden önce gelenler erkekti. Bütün ümidimizi kaybetmişken sen geldin ama seni de bizden birine kaptırdık."dedi. Emir'in beni sevdiğini biliyorlardı. Onlara güzel bir açıklama yaparak bu konuyu kapatmayı düşündüm. Ama Emir benden hızlı davrandı
"Bizim aramızda bir şey yok. Onun bir sevgilisi var. Kendinize göre saçma sapan yorumlar yapmayın. Kızı da bu konularda küçük düşürmeyin. Tamam seviyorum bunu artık herkes biliyor. Ama biz ancak arkadaş olabiliriz."dedi. Uzaktan ben de görsem bunlar sevgili derdim. Böyle düşünüyorsa bana biraz daha mesefeli davranmalıydı.
"Tamam patron kızma hemen. Sen onu boşverde buldun mu o vampiri?"dedi. Hangi vampirden bahsettiklerini biliyordum.
"Hayır, cadılardan birkaç numara öğrenmiş onları kullanarak saklanıyor. Ama onu bulucam."dedi. Bulunca ne yapardı ki? Onun birinin kafasını kopardığını duymuştum. Emir kafa koparıyordu. Daha yeni duygularını inciltmek istemediğim Emir bir katildi. Acaba onu öldürürken ne hissetti? Mutlaka haklı olduğu bir konu vardır. Bunu bugün ona sormalıydım. Emir ayaklandı
"Yağmur yağacak hadi gidelim."dedi. Güney de ayaklanınca ben de ayağa kalktım. Emir onlara başıyla bir işaret yaptı ve arkasını dönüp yürüdü. Güney ve ben de onun arkasından geldik.
"Benim bir işim vardı. Siz gidin."dedi Güney. Emir ona soru dolu gözlerle baktı.
"Ne işi?"dedi. Güney baygınca baktı
"Hiç özel hayatım olmayacak mı?"dedi. Emir kafasını iki yana salladı ve yoluna devam etti. Güney bana el salladı ve geldiğimiz yoldan geri döndü. Gerçekten bir işi olabilirdi ya da Emir'le bizi yalnız bırakma çabalarındaydı. Hep art niyet düşündüğümün farkına vardım. Soğuk bir rüzgâr esti. Yağmurun geleceğini haber verenlerdendi. Hırkama iyice büründüm. Emir'e baktım. Hala vücudu çıplaktı. Hasta olmayı çok mu istiyordu?
"Tişörtünü giy yoksa hasta olacaksın."dedim. Onu belki de fazla önemsiyordum. İlk arkadaşım olduğu içindir. Bana bakmadan cevap verdi
"Belki de hasta olmak istiyorumdur."dedi. Onun yanına geçtim. Belki de üşümüyordur, Alacakaranlık filminde kurtadamlar üşümüyordu.
"Üşümüyor musun yoksa üşümüyormuş gibi mi davranıyorsun?"dedim. Eğer öyle davransaydı söylemezdi ki. Yüzünde gülümseme belirdi
"Aklın filmlere gitmesin kurtadamlar da üşür. Hayvana dönüşmek dışında insanlara çok benziyoruz. Ve üşümüyorum."dedi. Hayır üşüyordu. Normal insana benzediğini söyledi, normal bir insan bu havada üşür. Üstümdeki hırkayı çıkarttım. Filmlerde tam tersi olurdu ama biz bir filmde değildik. Üşeyecektim ama onun üşümemesini daha çok istiyordum. Hırkayı çıkarıp ona uzattım
"Giy şunu sonra hasta olacaksın kalkamayacaksın yataktan."dedim. Bana baktı. Yüzünde samimi bir gülümseme belirdi
"Ciddi misin?"dedi. Şu an yaptığım biraz saçma olabilirdi ama onu yatakta hasta görmek istemiyordum
"Evet ciddiyim. Hem biyolojik olarak kadınlar erkeklerden daha sıcaktır. Şu an benim vücut ısım seninkinden daha sıcak yani senden daha az üşüyorum. Giy hırkayı."dedim. Mavi gözlerine renk geldi. Daha da derin bir gülümseme oldu suratında
"Ben bir insan değilim unutma. Ve hırkanı giy benden önce sen hasta olacaksın. Zaten senin hırkanın bana geleceğini hiç sanmam. Küçücük bir vücudun var."dedi. Bunu hiç düşünmemiştim. Hırkam ona gelmezdi. Eğer sıkı giyinseydi bunlara hiç gerek kalmazdı
"Tişörtünü giy o zaman. Burada kas şov yapacağım derken yataklara düşeceksin."dedim. Sesli düşünmüştüm. Aslında ilk cümleyi söylemeyi planlıyordum. Hiçbir şey olmamış gibi davrandım. Dudağının kenarını ıstırdı
"Sen beni mi kesiyordun? Kaslarıma dayanamadın demek. Tamam seni kızdırmayacağım giyeceğim tişörtü."dedi ve elindeki tişörtü kolayca giydi. Neymiş onu kesiyormuşum. Kaslarını ulu orta açıp gel bak diyor sonra da bakınca adı onu kesmek oluyor. Hemen toparlamaya çalıştım
"Seni kestiğim filan yok. Dikkatimi çekti sadece. Hem etraftaki onca kaslıların arasında seninkiler sönük kalıyordu."dedim. Yalan makinem tekrar çalışmaya başlamıştı. Dudağını büzdü
"Hiçte öyle gözükmüyordu."dedi. Sanki beni izlemişti. Ona çaktırmadan bakıyordum. Emir tekrar yola devam etti. Havalı bir çıkış yapmıştı. Elimdeki hırkayı tekrar giydim. Bir de onun için fedakarlıklar yapıyordum onun kendini övmekten başka işi yoktu. Onu takip ettim. Arkadan onu izledim. Şimdi farkettimde kolunda ince bir çizik vardı. Kan orada pıhtılaşmış akmıyordu. İçimdeki vicdan duygusu ön plana çıktı. Hayır Mary bunu yapma biraz ders alsın. Hem sen ona yaklaştıkça yanlış yorumlayacak. İşin sonunda onun üzülmesini ikimizde istemiyoruz. Hiç farketmemiş gibi davran. Kendimle iki kişiymiş gibi konuşmam tuhaf olabilirdi ama yalnız olduğum zamanlarda tek dostum kendimdim. Bugünlere hep kendi kendimi teselli ederek kendi kendime kızarak geldim. O benim hayat koçumdu, içimdeki ben. Hiç konuşmadan okula gittik. Yol boyunca bir şey söyler sanıyordum ama dalga bile geçmedi. Dış kapıya gelince kapıyı itti ve benim geçmemi bekledi. İçeri geçtim o da arkamdan geldi. Bu sefer ben önde yine hiç konuşmadan bahçede yürüdük. Yağmur azar azar yağmaya başlamıştı. Adımlarımı hızlandırdım. Emir'de hemen benim arkamdaydı. Binaya girdik.
"Neden bir şey söylemiyorsun?"dedi Emir. Bunu benim ona söylemem gerekiyordu. Bir de benim ne söylememi bekliyordu ki. Ona anlamayarak baktım. Dudağının kenarındaki yara dikkatimi çekti. Yoksa yine mi acıyordum ona. Kesin orada bir yara olduğundan bile haberi yoktur
"Ne söylemem gerekiyor."dedim. Arkasındaki duvara yaslandı. Ellerini ceplerine soktu
"Arkadaşlarımın söylediği o şeylerle ilgili bir şey söylemedin. Bugün sana yakın davrandım ama aramıza mesafe koymadın."dedi. Nasıl davrandığının o da farkındaydı. Peki neden bana bu işkenceyi yapıyordu ki? Ben de arkamdaki duvara yasladım. Kollarımı göğsümün altında birleştirdim. Dışarıdaki yağmura baktım. Eğer ona bakarsam mavi gözlerine aldanıyordum ve sürekli yalan söylemek zorunda kalıyordum
"Aramıza mesafe koyarsam seni üzeceğimden korktum. Seni kaybetmekten korktum ve korkuyorum da."dedim. Bunları ona bakarak asla söyleyemezdim.
"Beni kaybetmekten korkma. Eğer sana haddinden fazla yaklaşır sana yanlış sözler söylersem beni durdur. Seni anlayışla karşılarım."dedi. Bu sözlerini bir dahakinde göz önünde bulundurmalıydım. Sürekli belirsizlikler arasında kalıyordum. Acaba onu kırar mıydım? Bu kadar yakın olmak doğru mu? Dokunmak yok ilkesini uygulasa mıydım? Bunun gibi birçok sorular.
"Tamam buna dikkat ederim."dedim.Bana baktığını hissediyordum. Soluksuz bakıyordu. Aldırmamaya çalıştım
"Bir arkadaşım bu konuyla ilgili bir şey söylerse utanma ve içinden geleni söyle. Ona da kırılır muamelesi yapma."dedi.Ona döndüm. Bana boynunu bükerek bakıyordu. Çok tatlı gözüküyordu. Mary yine mi onu kesiyorsun? Bora'yı hatırla hani sevgilin olan çoçuk. Hayır içimdeki Mary biz sevgili filan değildik. Beni de terketmişti.Artık sus.Tamam yine kabul ediyorum kendi kendime konuşarak deli gibi gözüküyordum. Ama yılların alışkanlığı olduğu için bunu bırakamıyordum.
"Mary yine dalıp gittin."dedi Emir. Gözlerimi onun mavi gözleriyle buluşturdum. Hafif bir gülümseme yerleştirdim yüzüme
"Evet daldım. Saçma sapan şeyler düşünüp dalıyorum işte."dedim. Dudağındaki o yarayı mozaikleyebiliyor muyuz? Hem dikkatimi dağıtıyor hem de vicdanım ortaya çıkıyordu
"Ne düşünüyordun?"dedi. Yalan makinemi kullanma zamanıydı. Onunla ilgili şeyler düşünüyordum bunu asla ona söyleyemezdim.
"Dudağındaki yara."dedim. Ben daha düşünürken dikkatimi dağıtan şeyi dudaklarım istemsiz olarak söyledi.Vücuduma kimin müdür olduğunu göstersem iyi olurdu. Dudaklarım benden habersiz şeyler söylüyordu, gözlerim sürekli yaşlarını akıtma peşindeydi. Bu konuyu onlarla sonra konuşmalıydım
"Yara mı?"dedi ve elini dudağının kenarına götürdü.Tam da tahmin ettiğim gibi daha yarasının olduğunu bile bilmiyordu.Yarayı hissedince eliyle sildi.Yaranın üstünde pıhtılaşan kan cildine yayıldı. Eline baktı kanı görünce elini tekrar dudağına götürüp silmeye çalıştı. Her seferinde daha fazla yaymaktan başka bir şey yapmıyordu. Olaya müdahale etsem iyi olurdu. Yaslandığım yerden doğruldum ve birkaç adımda onun yanına gittim.
"Dur daha kötü yaptın."dedim. Elimle dudağının kenarına dokundum, yumuşak ve sıcaktı. Yaydığı kanı nazikçe silmeye çalıştım.

BLOODY MARYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin