Sıraya geçtim, ilk defa bu kadar yakındık onunla ve heyecanlanmıştım. Elimdeki defteri hatırladım Meva'ya vermem gerekiyordu. Sıradan kalkıp Meva'ya doğru yürüdüm, yanına gelip defteri uzattım.
"Sağol."dedim. Yüzüme bile bakmadı. Bende defteri sıranın üstüne sertçe bıraktım. Kafasını sertçe bana çevirdi, kaşlarını çatmıştı.
"Sen ne yapmaya çalışıyorsun be. İnsanlık yapıyoruz defterimizi veriyoruz senin yaptığın şeye bak."dedi. Gayet sakin ve yumuşak bir sesle.
"Sana seslendim ama duymadın bende defterini sıraya koydum bunda ne varki?"dedim. Böyle davranmam onu daha çok sinirlendirmişti.
"Sırama koydun mu resmen fırlattın. O senden değerli salak."dedi. Bütün gözler şaşkınlıkla bizi izliyordu. Bu tür olaylarla sınıf pek ilgilenmezdi ama tartışan ben olunca bütün herkes bize dikkat kesilmişti.
"Vermeseydin o zaman defterini suç benim mi yani?"dedim. Yüzünde alaycı bir gülümseme yer aldı.
"Sen yürek mi yedin ya bir günde bir yerlerin kalkmış."dedi.
"İndir o zaman."dedim. Bunu nasıl söyleyebiliyordum bilmiyorum ama birden bana deli cesareti gelmişti. Eğer bunun sonu kavga olacaksa dövüleceğimi biliyordum ama bir daha onları görmeyeceksen içimdekileri kusmalıydım. Benim en son dediğim şeye o da şaşırmıştı. Kaşlarını kaldırdı ve kahverengi gözlerini irileştirdi.
"Bak bak sınıfımızın prensesi bize neler dermiş. Canım arkadaşımın dili sonunda çözülmüş." Kaşlarını çattı ve ayağa kalktı. Benimle aynı hizaya geldikten sonra konuşmaya başladı.
"Bana bak kızım sabrımı taşırma yoksa sonunda zararlı sen çıkarsın."dedi. Birden sınıfa Burak girdi.
"Hoca geliyor!"dedi. Herkes yerine geçiyordu. Ben de Meva'ya alaycı bir bakış atıp arkamı döndüm. Bora'nın yanına gidip sıraya oturdum. Bana şaşkınlıkla bakıyordu ama sonra bakışlarını sıraya çevirdi. Biraz sonra hoca gelmişti zaten. Yoklamayı alıp tekrar çıkmıştı. Ben de telefonumu elime aldım kulaklığım yoktu canım şimdiden sıkılmaya başlamıştı. Bra bana döndü ve
"Kulaklığın nerde? Biz kulaklığıyla müzik dinleyen Mary'e çok alışmıştık ,artık dinlemeyecek misin?"dedi. Dudağımda hafif bir gülümsemeye yer vermiştim.
"Yok ya kulaklığımı evde unutmuşum yoksa dinlerdim." Sonra gülümsememi daha da büyüterek"Her zaman ki Mary gibi"diyerek ekledim.
"Ama bugün hiç de öyle değildin,içinden başka bir Mary çıktı."dedi. Vücudumu ona çevirerek
"Evet içimde bir yerde saklıydı. Bu günler için bekletiyordum."
"Neden bugün?"diye direk sordu. Cevap olarak ne diyecektim ki ben buradan gidiyorum bir daha sizi göremeyeceğim o yüzden böyle davrandım mı diyecektim. Hayır diyemezdim ona duygu sömürüsünden başka bir şey yapmazdım. Cevap bekliyordu.
"Sanırım artık çok olmuşlardı ben de dayanmadım böyle davrandım."söylediğim şeye inanmamıştı. Tek kaşını kaldırarak
"Sana bundan daha beterlerini yapmışlardı. Mesela Edebiyat dersinde en yüksek sen alınca senin defterini yırtmışlardı, çantanı da tuvalete atmışlardı ama onlara seslerini dahi çıkarmadın. Şimdi seni duymazdan geldi diyerek onlarla tartışıyorsun. Bana lütfen gerçekleri söyle."dedi. Ne diyecektim ki gerçeği söylemekten başka çarem kalmadı.
"Ben yarın karnemi aldıktan sonra burdan ayrılıyorum. Annem beni yatılı bir okula yazdırmış."dedim. Şok olmuştu bunu kesinlille beklemiyordu. Konuşmasına izin vermeyerek devam ettim.
"Bugün yaptıklarıma gelince de bir daha onları görmeyeceğim bu yüzden bugün içimden geldiği gibi davranmaya karar verdim."dedim. Ne diyeceğini merak ediyordum. Suratını ifadesizleştirdi ve kafasını sıraya döndü. Cevap vermeyeceğini anladığımda ben de önüme döndüm ve telefonumu kurcalamaya başladım.
"Kulaklık ister misin?"dedi Bora. Birden konuşması beni korkutmuştu ona döndüm elinde kulaklığını tutmuş bana uzatıyordu. Suratı hala ifadesizti.
"Gerçekten çok iyi olur."dedim.
"Al o zaman."dedi. Uzanarak elininden onun kulaklığını aldım. Ben Bora'nın kulaklığıyla müzik dinliyordum. Bu gerçekten çok güzeldi. İcimde kelebekler uçuşuyordu. Ama çaktırmamaya çalıştım. Kulaklığı telefonuma takarken Bora tekrar konuştu
"Bir daha bu sınıftakileri gerçekten görmeyecek misin?"dedi. Yüzünde mutsuz bir ifade vardı.
Bir şey diyemedim zaten o devam etmişti.
"Mutlusundur şimdi böyle bir sınıftan kurtalacağın için."dedi. Benim ona cevap vermemi bekliyordu.
"Evet aslında mutluyum. Bu sınıftan nefret ediyorum."dedim.
"Bütün herkesden mi?"diye sordu. Evet desem acaba verdiğim cevaba üzülür müydü? Onu üzmek istemiyordum. Hayır desem bile kimden nefret etmediğimi soracaktı.
"Aslında evet hepsinden nefret ediyorum. Ama bazı durumlarda değişebiliyor."dedim, en iyisi evet veya hayır diye kesin bir cevap vereceğime ihtimal belirten bir cevap vermem daha doğruydu.
"Mesela hangi durumlarda?"diye sordu. Soruları beni geriyordu. Cevap bulamıyordum, verdiğim her cevaptan yeni bir soru türetiyordu.
"Neden böylesin?"diye devam etti. Böyle bir soru beklemiyordum. Bunu kendime çok fazla sormuştum ama kendime verdiğim bu cevapları onunla paylaşamazdım.
"Yani soğuk."dedi. İlk dertleşeceğim kişinin Bora olması aklımın ucundan bile geçmezdi.
"Bana tavırları sinir bozucu olan arkadaş çevreme nasıl sıcak davranmamı bekliyorsun ki?"dedim.
"Ama sende ilk günlerde bir kaç arkadaş edinebilirdin ama yapmadın, bütün herkese aynı davrandın,soğuk. Seni ilk gördüğümle 2.5 sene sonraki gördüğüm Mary arasında hiçbir fark yok."dedi. Gerçekleri başkasının ağzından duymak insana acı veriyordu. Bakışlarımı elimdeki telefona yönelttim.
"Bakışlarını benden kaçırma. Bunu çok fazla yapıyorsun biri sana bağırdığında ya da dalga geçerken yere bakıyorsun. Emin ol bu seni cok güçsüz gösteriyor."dedi. Bunu biliyordum ama güçsüzlüğümü Bora'dan duymak boğazıma bir yumru oturmasına neden olmuştu. Gözlerimden yaşlar akmak için bana yalvarıyordu. Ama bu olmayacaktı. Devam etti.
"Ama bunun tam tersini yapman gerekiyor karşındakinin tam gözlerinin içine bakacaksın bu seni güçlü gösterecektir."dedi ve devam etti.
"Sana diyorum yüzüme bak."o bunu söylerken nasıl bakacaktım ki. Birden eli çenemi tuttu ve kendine doğru çevirdi. Çenem alev almıştı. Dokunduğu yerler yanıyordu. Daha fazla dayanamayarak kolunu tuttum ve aşağı çektim, ardından kolunu bıraktım. Kalbim duracak gibiydi. Ona gülümseyerek elimdeki telefonu gösterdim.
"Sanırım müzik dinlesem iyi olacak."bu dediğim onu da güldürmüştü.
"Sen bilirsin."dedi ama ardından konuşmaya devam etti.
"Bir şey sorabilir miyim?"soracağı sorunun zor olmaması için içimden dua ederken hafifçe başımı salladım.
"Ben de seninle beraber müzik dinleyebilir miyim?"dedi. Zor bir soru olmamasına sevinmiştim.
"Tabi ki."deyip kulaklığın birini ona verdim. Kulaklığı kulağına takarken müzik menüsünden güzel bir şarkı seçmeye başladım. En sonunda One Republic-Counting Stars' ı açtım. Kafamı ona dönerek masaya yasladım. O da yaptığımı yaptı. Birbirimize bakıp ortada bir neden yokken gülümsüyorduk. Şarkı bittiğinde kendi yorumunu yaptı.
"Şarkı güzelmiş ama senden böyle bir şey beklemezdim. Seni yavaş müzikler ya da klasik müzik dinlersin diye sanıyordum ama..."gerisini getiremedi. Dediği şeye o da gülmüştü ama devam edemedi. Zil çalmıştı. Kafamı kaldırıp sınıfa baktım. Bize bakan bir daha bakıyordu. Bugün farklıydım. Hem de bunu sevmiştim yani farklı olmayı.
"Sonra amcamı uzaylılar kaçırdı. Ama sağolsun FBI amcamı kurtadı ama sonra Polat Alemdar fidye karşılığında amcamı tekrar kaçırdı."bunları söyleyen Bora'ydı ne saçmalıyordu. Yüzüne baktım. Bana bakarak gülümsüyordu.
"Dalmıştın, dikkatini çekeyim dedim."dedi. Gülümseyerek bir iç çektim.
"Aşağı inelim mi?"diye sordu. Hiç düşünmeden
"Olur."dedim. İlk önce ben sıradan kalkarak geçmesine izin verdim. Beraber bahçeye çıktık. Bu bir rüyaysa lütfen kimse beni uyandırmasın. Bugün Merve'yi hiç görmediğim aklıma geldi. Biz karşı tarafta duran banka doğru ilerliyorduk ki biri bana seslendi. Bu Merve' ydi. Onu duymamazlıktan geldim. Bora ile banka oturduk. Sessizce birisinin konu açmasını bekliyorduk. Bu güzel sessizliği Merve'nin iğrenç sesi bozdu. Ben ve Bora ona bakarken o bize doğru resmen koşarak ilerliyordu.
"Mary biraz konuşabilir miyiz?"dedi.
"Peki konuşalım."dedim. Gözlerini devirerek
"Yalnız konuşalım."dedi.
"Nedenki yabancı yok aramızda."bu dediğime sinirlenmişti.
"Özel bir konu Mary'ciğim."dedi. "Bizim aramızda hiç özel bir şey olmadı ki."dedim. Son olayları unutmuş gibi davranarak. Şimdi de Bora konuşmamıza katıldı.
"Merve ne diyorsan de ve git artık."dedi. Merve'nin kaşları yukarı kalktı. Böyle bir şey beklemiyordu.
"Mary seninle sonra görüşücez."dedi.
"Hı hı çok görüşürsünüz siz."dedi. Merve'ye burdan gideceğimi söyleyecekti. Kafamı hızlıca ona çevirdim. Kaşlarımı kaldırarak söylememesi gerektiğini anlatmaya çalıştım ve anlayınca sustu. Merve anlamayan gözlerle ona baktı ama sonra bana sinirli bakışlarını atıp yanımdan ayrıldı.
Okuldan bir anons sesi geldi.
"Bugün 4 ders olacak öğretmenlerinizin çoğu bugün okulda yok bu yüzden sizi erken göndereceğiz."
"Oh be bugün erken bitecek bu işkence."dedi. Ben üzülüyordum, Bora'yı daha fazla görmek istiyordum.
"Hadi kantine gidelim."dedi Bora. Kafamı hafifçe sallayıp banktan kalktım. Yavaş adımlarla arkasından gidiyordum. Kantine gidip boş bir masaya oturduk.
Saçma sapan konulardan konuştuk. Konuşmaktan çok sessizce oturduk. Geriye kalan 3 derse girmedik.
Artık son zil sesi de çalındı.
"Kalksak iyi olur."dedim. Kafasını tamam anlamında salladı.
Tam kalkacağım zaman masanın üstündeki kolumu tuttu.
"Sana bir şey söylemem lazım."dedi. Ne diyeceğini biliyordum. Beni sevdiğini söyleyecekti bilmiyormuş gibi davranmam gerekiyordu. Meraklı gözlerle ne diyeceğine bekledim.
"Ben seni seviyorum Mary."dedi. Bir şeyden haberim yokmuş gibi davranmak zorundaydım. Kolumu hızlı bir şekilde çekerek elinden kurtardım. O da ellerini kendine çekti. Bakışlarımı masaya çevirdim. Ne denirdiki. Yarın gidiyordum eğer sevdiğimi söylesem... Bilmiyordum ne yapacağımı.
"Bir şey demeyecek misin?"haklıydı. Bir şey söylemem gerekiyordu.
"Ne diyeceğimi bilmiyorum ki."dedim. Bakışlarını benden kaçırdı. Onu sevdiğimi asla söylemiyecektim. Yine o hiç bir şeye cevap veremeyen eski Mary'e geri dönmüştüm ama bugün farklı olacaktım, olmalıydım.
"Ben de seni seviyorum."dedim. Aslında ağzımdan fırlamıştı. Bunu söylemek için hazır değildim. Ama sözcükler benden izinsiz bir şekilde ağzımdan dökülüvermişlerdi.
"Şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Bir kaç saniye yüzüme öylece baktı. Yanaklarım kızardığını hissediyordum. Kızarmaktan da öte olmuşlardı renkleri bordo bile olmuş olabilirlerdi. Şanssızlığımdandır ki beyaz tenliydim her şey belli oluyordu. Vücudum alev almıştı. Avuçlarımın içi terlemişti.
Bora hızla masadan kalktı yanıma gelip eğildi. Dizleri yere değiyordu. Sandalyemi kendine doğru çevirdi ve ellerimi alıp dizlerime koydu. Ellerimin üstüne de kendi ellerini yerleştirdi ve sıkıca tuttu.
"Lütfen bana şaka yapmadığını söyle."dedi. Kafamı ona çevirdim. Gözleri ona şaka yapmadığımı söylemem için yalvarıyordu. Gerçekten beni bu kadar çok seviyor muydu. Dudaklarımda hafif bir gülümseme belirdi.
"Hayır, yapmıyorum."bunu kısık sesle söylemiştim. Bunu duyunca yüzünde kocaman bir gülümseme yer aldı. Gülünce gözlerinin etrafında küçük kırışıklar beliriyordu. Bu onu daha da samimi kılıyordu. Hızla ayağa kalktı. Ne yapcağını bilemez halde etrafa bakıyordu. Sonra tekrar elimden tuttu ve beni kendine çekti. Bu hızlı çekişi sonucunda biraz tökezlemiştim ve vücudum onun vücuduna çarpmıştı. Kollarıyla sımsıkı bir şekilde sarıldı. Bunlar çok çabuk olmuştu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Kollarımı boşta bıraktım. Ama hala sıkı bir şekilde bana sarılıyordu. Kafasını boynuma gömdü ve kokumu içine çekti. Kulağıma fısıltı sayılacak bir sesle
"Çok güzel kokuyorsun."dedi. Parfüm filan sıkmıyordum. Galiba o kadar mutlu olmuştu ki güzel koktuğumu filan düşünüyordu.
Sevgimden şüphe etmesini istemiyordum. Bu yüzden kollarımı ona sardım ama kollarımı gevşek bıraktım. Biraz sonra da benden ayrılmıştı ama kolları belimdeydi. Gülümsemesi hala yüzünde mevcuttu. Hiçbir şey demeden birbirimize bakıyorduk. Sessizliği birinin bozması gerekiyordu ve bozan da ben oldum.
"Sanırım artık gitsek iyi olur."dedim.
"Sen nasıl istersen." dedi. Elini belimden çekti ve masaya uzanarak telefonunu aldı ,ben de aynısını yaptım. Birden elimden tuttu. Bu çok tuhaf bir histi.
"Hadi gidelim."dedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLOODY MARY
VampireHayattan umudunu kesmiş bir genç kız. Kendini olmayacak hayallerle oyalarken annesinin müdahelesiyle kendini olağanüstü canlıların arasında buluyor. Yine korkaklık yapıp saklanacak mı yoksa her şeye inat hayatta kalmayı başarabilecek mi? Henüz hiçbi...