Ayak seslerini duydum. Herhalde geliyorlardı. Emir'den uzaklaştım. Yüzündeki ifade hemen soluverdi. Bunu görmek istemiyorum. Ölene kadar ona sarılıp kalayım ama onu mutsuz görmeyeyim. Elimi onun elinden çektim. Askerler kapının önünde durdu. Ve sinir bozucu ses
"Mary'ciğim söyledin mi? Neyse bu iş çok uzadı. Daha fazla dramatik bir oyun olsun istemiyorum. Emir, abin yani Çağrı Soyalp öldü. Hem de canından çok sevdiğin sevgili platoniğin için. Yani ben de senin yerinde olsam Mary'den nefret ederdim. Ve büyük ihtimalle seni daha yeni neşelendirmeye çalıştı. Biri ancak bu kadar kötü olabilirdi değil mi? İlk önce umut verip en yakın akrabanı öldürmesi çok acı verici olmalı. Neyseki duygusal bir yanım yok. Hadi Mary'ciğim Emir'i yalnız bırakalım birazdan sinir krizi geçirecek."dedi. Sanırım kalbim birkaç saniyeliğine durup çalıştı. Kilometrelerce yukarıdan betona atılmış gibiyim. Emir'e bakakaldım. Bana büyük bir hayal kırıklığıyla bakıyordu. Abisinin ölümünden ben suçlu değildim ki. Kesin yalan söyledi. Emir ayağa kalktı. Yorgun halinden eser yoktu. Geri geri sürüklendim. Ondan korkmaya başladım. Kendini çok zor tutuyordu. Birden gür sesiyle bağırmaya başladı
"Demek o yüzden öptün beni. Kalbimi daha fazla kırmak için. Sen nasıl bir insansın? Sana edeceğim hakaretler bir iltifat olur ancak. Git başımdan. Her şeyimi kaybettim. Senin yüzünden küsmüştüm onunla ve senin yüzümden barışamadan öldü. Daha ne istedin benden? Hayatım mı kaldı geriye? Tamam o da senin olsun!"dedi ve kapıda bekleyen askerlere doğru koştu. Asker ani bir refleksle silahını doğrulttu ve ateşledi. Koridorda o gürültülü ses yankılandı. Arkama dönmek ve o korkunç manzarayı görmek istemiyordum. Bir kişinin özellikle de Emir'in de ölümüne ben sebep olmak istemiyorum. Ben suçlu olmadığımı söyledikçe birileri benim yüzümden ölüyor. Yaptığım tek şey doğmaktı. Ve en büyük hatamdı. Sadece kendi hayatımı değil başkalarınında hayatını mahvetmiştim. Arkama dönüp Emir'e yardım etmeliydim. Arkama döndüm. Emir dizlerinin üstündeydi ve eli de karnındaydı. Arkası dönüktü. Yanaklarımdan sıcak birkaç damla yaş süzüldüğünü hissettim. Bu hayaldi. Böyle olmalıydı. Emir ölemezdi. Yere düştü. Ayağa kalktım. Onun yanına gittim. Sırtüstüydü ve canı çok yanıyordu. Akan kanına eliyle baskı uyguluyordu. Ona yardım edeceğim sıra biri kollarımdan tuttu. Askerlerden biri olmalı. Beni çekmeye başladı. Hayır Emir ölüyor buna engel olmalıyım. Beni tutan ellerden kurtulmaya çalıştım. Debeleniyordum ama beni tutan da özel bir varlık olduğu için bir işe yaramıyordu.
"Bırak beni!"diye bağırdım. Tabi ki bırakmayacaktı. Emir gözlerimin önünde ölüyordu ama ben sadece onu izleyebiliyordum. Vampirin sesini duydum
"Hadi gidelim."dedi. Asker beni çeke çeke dışarı çıkarttı. Emir'e gerçekleri söylemem gerekiyordu
"Hayır Emir abin benim yüzümden ölmedi. Ben sana karşı hiç ihanet etmedim. Emir beni affet. Lütfen ölme!"dedim. O ise yerde kıvranıyordu. Ben daha çok debelenmeye başladım. Asker sonunda sinirlendi ve beni kendine çekti. Cebinden bir sprey çıkardı ve yüzüme sıktı. Sprey anında boğazımı tahriş etmeye başladı ve uyku bastırdı. Hayır bayılmamalıyım. Emir'i kurtarmam gerekiyor. Abisini de... Sarı saçlı çocuğu da...Kendimi de....Gözlerim bu kadar dinlenmeden sonra isyan edip açıldılar. Tek gördüğüm şey tavadaki borulardı. Ve yerden biraz yüksekte olduğumun farkına vardım. Bir sedyede benzeri bir şeyde yatıyordum. Ama tuhaf olan şu ki sedyenin etrafından tavana sabit olması için zincirler çekilmişti. Hemen doğruldum. Gerçekten şuan havadaydım. Başka tuhaf olan şey ise bileklerimden yatağa zincirliydim. Ayaklarımda bağlıydı. Kafamı kaldırıp etrafa bakındım. Yerden birkaç metre yükseklikteydim. Yerde ise laboratuvar gibi bir şeyler vardı. Masaların üstünde deney tüpçükleri vardı. İşte şimdi işin bitti Mary. Azrailim ne demişti? En zararı görmene yardım edeceğim. Bana ne olacaktı? Eriyip gidecek miydim? Böyle ilginç bir sonum mu olacaktı? En azından ölümüm normal olsaydı. Yine iğrenç bir ses duvarlarda yankılandı. Yüzünü görmüyordum buna da şükür
"Demek uyandın Mary. Belki sen görmüyorsun ama altında asitle dolu bir kap var. Birazdan seni onun içine daldıracağız. Acaba ne olacak ben de çok merak ediyorum. Diyeceğin son bir şey var mı?"dedi. Buradan kurtulacaktım değil mi? Ölmeyecektim. Azrailime güveniyorum. Acaba ona 'Canın cehenneme' filan mı desem. Hayır azrailim bir şey söyleme dedi. Buna uymam gerekiyor. Belki bunu söyleyecek daha iyi bir zaman bulabilirim. Vampirimiz yine konuşmaya başladı
"Hadi ama ya böyle tadı çıkmıyor ki. Bari barıştık filan de. Ölerayak küs mü gideceksin?"dedi. Bazen en iyi işkence etme yolunun o kişiye cevap vermemek olduğunu düşünüyorum. Sükunetimi korudum. Ve bir kez daha sesini duydum. Bu daha canlı bir sesti
"Tamam ben barıştık kabul ediyorum. Hadi başlasın artık. Çevirin makaraları!"dedi. Hadi bakalım ne olacak? Beni bağlı tutan ipleri iyice sıktım. Nefesimi tuttum. Aşağıda nefessiz de kalacaktım. Makara seslerini duymaya başladım. İpler korkunç derecede gıcırdıyordu. Beni taşıyan sedye birden aşağı inmeye başladı. Nefesimi bırakıp daha büyük bir nefes aldım. Olabildiğince zincirleri sıkıyordum. Ve kendimi bir sıvıda buldum. Gözlerim sımsıkı kapalıydı. Sedye ağır ve ben ona bağlı olduğum için hızla aşağı indik. Sandığımdan daha derindi. Asit denmişti ama şuan erimiyordum. Bir dakika derimdeki gözeneklerden sanki içeriye bir sıvı giriyormuş gibi hissetmeye başladım. Hayır bu bir his değildi gerçekten öyleydi. Bir sünger gibi emiyordi sanki. İçime giren asitin damarlarıma geçtiğini ve geçerken resmen damarlarımı parçaladığını acı bir şekilde öğreniyordum. Nefessiz kalmaya başlamıştım. Aşırı heyecanlanınca daha da nefes almak istiyordum. Zincirlerden kurtulmaya çalışıyordum. Kendimi daha fazla yormaktan başka bir şey olmuyordu. Asit damarlarımdan hızla yukarı doğru yol alıyordu. Ve kalbime ulaştılar. Kalbime aniden bir sancı saplandı. Çok daha hızlı atıyor ve nefes almamı istiyordu. Bunu bende çok istiyordum ama yapamıyordum. Nefesimin son damlalarındaydım. Asitin içinde nefes alamayacaktım ama bunu yapmaktan başka çarem yoktu. Artık buraya kadar. Kimsede kurtulamayacak. Asit kalpten ayrılıp beynime doğru yol aldı. Şahdamarım onunla dolup taştı ve beynime de ulaştı. Birden her şey gözümün önünde canlanmaya başladı. Annemi görüyordum. Bu mümkün olamazdı. Onu hatırlayacak yaşta değildim. Annem tıpkı bana benziyormuş. Ve daha güzel. Babam da oradaydı. Annem, ben ve babam vardık. Beraber oturmuş evcilik oyunu oynuyorduk. Birden her şey kayboldu. Sadece babam ve ben el ele yolda bavullarımızla karanlık bir sokakta yürüyorduk. Babam elimi bırakıp karşı taraftaki karanlığa karışıyordu. Sonra arkamdan çekip götüren karanlık birisi, halamlar. Bana ayrılan tavan arasında görüyordum kendimi ve her zaman ki gibi babamın bana aldığı oyuncakla oyun oynuyordum. Birden bire büyüyüp okula gittim. Lisedeydim. Yine arka sıralarda ve dersden kopmuş vaziyetteydim. Bunu hatırlıyordum. Ders Edebiyat'tı. Sözel derslerle aram iyi olmadığı için içimden dinlemek gelmezdi ben de bir şeyler karalardım. Hemen bakışlarımı Bora'ya kaydırdım. Her zamanki gibi yanında bir kız vardı. Yine görüntü kayboldu. Bu sefer bu okuldaydım. Kendimi bavullarımı taşımaya çalışırken gördüm. Görüntü bahçenin içini gösterdi. Meğer ben girmeden önce çok hazırlık yapılmış. Vampirleri anlayabiliyordum. Vampirler mümkün olduğunca kapıdan uzak bir yere gidiyordu. Kurtadamlar ise banklara oturarak normal insanlar gibi gözüküyorlardı. Emir! Emir kapının yakınında dolanmaya başladı. Demek bana yapacağı yardımı planlı imiş. Kapı açıldı ve herkes rolune bürünmeye başladı. Zorlanarak bavulunu taşımaya çalışan beni gördüm. Emir o zaman ki bana baktı ve arkasını döndü. Derin bir nefes aldı, sanki bir şeyler ezberlemeye çalışıyormuş gibiydi. Tekrar arkasını döndü ve bana doğru yürümeye başladı. Birden her şey geri gitmeye başladı. Ben kapıdan çıkmıştım herkes geri geri yürümeye başlamıştı. Zaman geri alınmıştı. Sonunda bir anlığına durdu. Kurtadamlar alanda toplanmıştı ve bir toplantı yapıyorlardı. Okulun pencerelerinden ise vampirler onları izliyorlardı. Endişeli gibiydiler. Kurtadamların konuştuklarını dinlemeye başladım
"Bu seferkinin ölmesine izin veremeyiz."
"Evet bu kadar yeter. Her seferinde öldürüyorlar ve kendilerini bizden üstün sanıyorlar. Ve bu gelen kişinin bu sırrı öğrenmesine izin vermeyeceğiz. Onun da bizim gibi hayatı mahvolmamalı."
"Emir nerde?"
"Odadaydı."
"Neden toplantıya gelmedi? Mary ile o ilgilenecekti. Katılması gerekiyordu."
"İşte sorun orda. Mary'e göz kulak olmak istemiyor. Geçen ki insana da Emir'in bakmasını istemiştik de ölmüştü ya kendisi yüzünden öldüğünü sanıyor."
"Lan manyak mı bu? Vampirlerin suçu."
"Koruyamadığını düşünüyor."
"Aramızda en güçlümüz o. Bizden daha iyi korur."
"Laf anlatamadık işte."
"Ben bunu var ya. Depresyona girecek zamanı buldu. Neyse insanın sorumluluğunu üstelencek biri var mı aramızda?"
"..."
"..."
"Al işte kimse istemiyor. Ben Emir'in yanına gidiyorum. Onu ikna etmem gerekiyor. O olmazsa müdürün yanına gidiyoruz. Eğer bu insanıda öldürürlerse toplu olarak isyan çıkarıyoruz. Diğer okullarla birleşip bu okuludaki vampirlerin işini bitireceğimizi söyleriz. Tamam mı?"dedi. Demek onlar için önemli biriydim. Tabi biraz da kendi irtibarları söz konusuydu. Ama benim için böyle şeyler yapılması insanı mutlu ediyordu. Görüntü yine kaydı. Bu sefer ileri alınmıştı: arkadaşı Emir'le konuşuyordu, okula girmiştim, ormana gitmiştik, sınıftaydık ve savaş... şimdi de şuan ki halimi görüyordum. Kocaman bir kabın içinde halsizce yatıyordum. Hiçbir yaşam belirtisi göstermiyordum. Bu asla mümkün olamazdı. Bulunduğum durumu başka bir bakış açısından göremezdim. Vampiri gördüm çok endişeliydi. Seslerini de duyuyordum. Etraftaki elemanları ona bir şeyler söylüyordu
"Efendim ilaç insan için olumlu yönde etki ediyor. Asit onu parçalamak yerine onun DNA yapısını değiştiriyor. Olağanüstü güçleri olma ihtimali çok yüksek. Hemen müdahale etmemiz gerekiyor."dedi. Vampir onlara bağırdı
"Ne bekliyorsunuz vursanıza!"dedi. Hayır bunu engellemeliyim. Artık kendi bakış açıma dönmüştüm. Gözlerimi açtım. Tek gördüğüm kırmızıydı. Buradan kurtulmam için birkaç saniyem vardı. Ellerimi yukarı doğru zorladım. Zincirler kolaylıkla kırıldı. Bunun şokunu sonra yaşamalıydım. Bacaklarımı kendime çekmemle ayak bileklerimdeki zincirlerde çok kolay kırıldı. Artık serbesttim. Beni içinde tutan bu cam kutudan kurtulmalıydım. Ekrana güçlü bir yumruk attım. Anında kırıldı ve sular dışarı akmaya başladı suların etkisiyle bende sularla beraber yere düştüm. Bütün askerler koşarak buraya geliyordu. Vampir kenarda korkarak beni izliyordu. Askerler namlulularını doğrultmuş emir gelmesini bekliyordu. Vampir onlara
"Vurun salaklar!"diye bağırdı. Bütün parmakların tetiğe gittiğini gördüm hemen etrafı taradım. Kaçmak için bir aralık buldum. Umarım hızlı koşuyorumdur. Hemen oraya doğru koşmaya başladım. Anında orada oldum. Sanki ışınlanmış gibiydim. Olamaz ben de artık özel bir varlıktım. Artık insan değildim. Buradan kurtulup bunu iyice düşünmem gerekiyor. Uzun bir koridor vardı. Hemen koşmaya başladım, üçüncü soldan döndüm. Tabi bu en fazla iki saniye de olmuştur. Derin nefesler aldım. Bir yere saklanmam gerekiyor. Ve nasıl güçlerim olduğunu da bilmiyorum. Eğer bilseydim onları kullanarak buradan kaçma ihtimalimi yükseltmiş olurdum. Azrailimi bulmam gerekiyor. Bunların olacaklarını biliyor olmalıydı. Ne de olsa önceden her şeyi görebiliyordu. Askerlerin koşan ayak sesleri geliyordu. Bir yere saklanmam gerekiyor. Bu koridorunda sonuna geldim. Elimde çok büyük bir fırsat vardı. Bunu değerlendirmek zorundaydım. Koridorda ilerlemeye başladım. Uçma gibi yeteneğim var mıydı? Peki görünmez? Ben hangi varlık oluyordum? Azrailim nerde!!??? Üstümdeki beyaz elbiseyle zaten ulu orta açıktaydım. Bir oda gördüm. Hemen içeri girdim. Neyseki boş bir odaydı. Kapıyı kapattım. Bir yere saklanıp azrailimin gelmesini beklemeliydim. Nerde olursam oluyum onun beni elini koymuş gibi bulacağından eminim. Etrafı incelemeye başladım. Depo gibi bir yerdi. Koliler ve toz tutmuş masalar vardı. Kolilerin yanına gittim. Onları karıştırmaya başladım. Kutuların içinde kimyasal maddeler vardı. İçlerinden zararlı bir şey bulursam bunu kendi aleyhimde kullanabilirdim. Üstünde değişik isimler vardı. Hangisinin ne işe yaradığını bilmiyordum. Dışarıdan ayak sesleri gelmeye başladı. Ve git gide yaklaşıyordu. Acilen saklanmam gerekiyordu. Masanın üstüne çıktım. Yukarıda borular vardı. Oraya doğru zıpladım. Sandığımdan daha yukarı çıktım. Ellerimle boruları kavradım. Kendimi yukarı çektim. Borular ile tavan arasında boşluk vardı. Bir iki harekette oraya yerleştim. Umarım bu borular beni taşırlar. Ayak sesleri daha da yaklaştı. Odanın kapısının önünde durdular ve sert bir şekilde açtılar. Boruların arasından yerde olan biten gözüküyordu. Hiç hareket etmemeye dikkat ettim. Askerler içeri doluşmaya başladılar. Ellerinde silahlarla etrafı incelemeye başladılar. Biri masanın üstündeki açılmış koliyi fark etti. Olamaz burada olduğumu anlayacaklar. Hemen etrafındakilere durumu anlatmaya başladı
"Buraya uğramış. Hatta burada da olabilir."dedi. Hepsi etrafa dağıldılar ve eşyaların içlerini karıştırmaya başladılar. Ellerine geçenleri ortaya atıyorlardı. Bu borular çok tozluymuş ve burnuma birisi kaçtı. Hapşurmam an meselesiydi. Birden beynimin içinde bana ait olmayan bir ses duydum
"Onları bayıltabilirsin."dedi. Beynimin içinde yankılanan bu ses sadece azrailime ait olabilirdi. Yine aynı soğukluk vardı. Peki bunu nasıl yapacaktım? Azrailim saçma sapan birkaç sözler söylüyordu. Ne demem gerekiyordu. Yine onun sesini duydum
"Sadece uyu demen yeter."dedi. Bu Türkçe'ydi. Cadıca bir şey yoktu. Yine de denemek gerekirdi. İçimden onlara yönelik konuştum 'UYU' dedim ve hepsi biran da yere düştüler. Bu kadar çabuk olmasını beklemiyordum. Birine hükmedebiliyordum. Bu gerçekten çok güzeldi. Borulardan aşağı sallandım ve aşağı atladım. Onlardan biri gibi görünmemem gerekirdi. Onlar gibi giyinebilirdim. Tamam da bunların hepsi erkekti. Bence bu beni daha çok kamufle ederdi. Hemen benim bedenlerimde birini aradım. Kapının önündeki askerin kıyafeti bana uyabilirdi. Hemen onun yanına gittim. Bunu pek istemesem de onun üstündekileri çıkarmaya başladım. İç çamaşırlarıyla kalmıştı. Acaba üşür müydü? Onun üstüne bir şey örtmem gerekirdi. Ama ilk önce ben giyinmeliydim. Hemen bir çırpıda giyindim. Pantalon biraz boldu ama kemeriyle sıkmıştım. Siyah buluzu ve asker botlarını da giydim. Maskesini yüzüme geçirdim. Silahı da elime aldım. Tıpkı filmlerdeki gibi şarzörünü çıkarıp kurşun var mı diye baktım. Çok güzel kurşunlar vardı. Tamamen siyah ve mattı. Sırada soyduğum askerin üstüne bir şey koymaktı. Sağ taraftaki duvara dayalı karton parçlarını gördüm. Hemen onları alıp zavallının üstüne koydum. Pek etki etmeyecekti ama yapacak başka bir şey yoktu. Kendi elbiselerimi alıp bir kolinin içine tıktım. Artık diğer askerlerin arasına katılma zamanıydı. Derin bir nefes alıp kapıyı açtım. Koridor boştu. Koridor boyunca bir asker gibi normal hızda koştum. Açık bir alana geldim. Etrafta askerler koşuşuyordu. Ben de bir grubun arkasına takıldım. Bir plana göre hareket edilmiyordu. Şuan herkes beni bulmaya odaklanmıştı. Grupla beraber odalara girip çıkıyorduk. Bu aslında komiğime gidiyordu. Kendimi bulmak için çaba sarfediyordum. Askerler kendi aralarında konuşmaya başlamıştı
"Bu nerde lan?"dedi biri. Tam da önümdeydi. Yanındaki ise ona cevap verdi
"Onu bilmiyorum ama bulamazsak patron ağzımıza eder."dedi. Yine benim yüzümden başka birilerinin canı yanacaktı. Herkes koşmayı kesti. Neden durduğumuza baktım. Vampir önümüzü kesmişti. Bundan bir türlü kurtulamıyorum. Hiçbir şey çaktırma Mary. Askerler hazır ola geçtiler. Ben de onlar gibi davrandım. Ve yine o ses
"Hala bulamadınız mı? Ben size boşuna mı para ödüyorum? Şimdi size bir ceza vermem gerekiyor. Bakalım o şansız kişi kim olacak."dedi ve aralarda gezinmeye başladı. Bir heykel gibi donup kaldım. Bana doğru yaklaşıyordu. Ben ilerdeki sabit noktaya bakmaya devam ettim. Yanıma geldi ve durdu
"Sen gel bakalım K-34."dedi. Bunu sanırım bana dedi. Ama dememişte olabilir. Bunun cevabını öğrenmem gerekiyordu. Bu şeyi de mahvedemezdim. Gözlerimin önünde bir görüntü belirmeye başladı. Üstünü soyduğum çoçuk vardı. Bir odaya girecekti ve kenardaki parmak izi okuyucusuna parmağını bastı. Bir kadın sesi 'Hoş geldiniz K-34."dedi. Sanırım bu bendim. Hemen vampiri takip etmeye başladım. Ben nasıl bir varlık olmuştum. Kendi bilmediğim soruların cevabını kendim veriyordum. Bu adadaki her ırktan bir örnek alındığını ve bunu benim üzerimde deneyeceğini söylemişti. Yani melez gibi bir şeydim. Yani her türlü yeteneğim vardı. Bunun gerçek cevaplarını azrailimden öğrensem iyi olurdu. Vampir bana ne yapacaktı? Acaba benim Mary olduğumu anlamış mıdır? Ne de olsa güçlerim vardı. Belki de onu öldürebilirdim. Buna cesaret edemeyeceğimi sanmıyorum. Ama intikamımı almam gerekiyor. Bu yaptıkları yanına kalmamalı. Koridor boyunca yürüdük. Yalnız o ve ben vardık. Demir ve büyük bir kapısı olan odanın önünde durduk. Kapı otomatik olarak açıldı. İçeride silahlar, bıçaklar çeşitli çeşitli savaş aletleri vardı. Biz içeri girince kapı otomatik olarak kapandı. Çok korkuyordum. Kesin benim kılık değiştirdiğimi biliyordu. Hadi azrailim nerdesin? Onu takip etmeye başladım. Boş bir alana getirdi. Bana dur işareti yaptı. Olduğum yerde durdum ve onu izledim. Kafamın tam üstünde bir lamba vardı. Onun gittiği yer ise karanlıktı. Ne yaptığını anlamaya çalışıyordum ama hiç göremiyordum. Sonra elinde bir kamera ve kameranın ayakları ile karşıma geldi. Ayakları yere sabitledi ve kamerayı üzerine yerleştirdi. Kamerayı bana bakarak ayarladı. Sonra kameranın önüne geçti ve sanki karşısında bir topluluk varmış gibi konuşmaya başladı, ellerini birleştirdi
"Evet sayın askerlerim. Ben size bir görev verdim ve siz onu gerçekleştiremediniz. İlk on dakika içinde gerçekleştirseydiniz bu arkadaşınız ölmeyecekti. Bir sonraki on dakika için elli asker ölecek. Sonraki on dakika için yüz elli. Seçim sizin. Ya o kızı bana bulursunuz ya da sizi toplu olarak ölümle buluştururum. Belki bana inanmazsınız diye bu canlı bağlantıyı yapıyorum. Arkadaşınızın nasıl öldüğüne şahit olun."dedi. Ve bu kaderim yine beni buldu. O kadar binlerce asker arasından niye ben? Keşke hiç kılık değiştirmeyip o odada da bekleseydim. Duvarda asılı olan bıçaklara doğru ilerledi. Son derece keskin gözüküyorlardı. Eline aldıklarını beğenmiyordu. Başkalarını alıp elinde deniyordu. Bir dakika benim silahım vardı. Onu vurabilirdim. İçinde kurşun da vardı. Hem de arkası dönüktü. Elime bir fırsat geçmişti. Hem de çok büyük bir fırsat. Silahı yavaşca doğrulttum. İki elimle tutup nişan almaya çalıştım. Onu net bir şekilde görebiliyordum. Kafasından vurursam sonucu garantilemiş olurdum. Daha önce birini vurmadığım için elim titriyordu. Daha fazla heyecanlanmamak için tetiğe bastım ama ateşlemedi. Bu nasıl olabiliyordu? İçinde kurşun vardı. Tetiğin sesini duydu ve bana döndü. Ona nişan almış şekilde beni görünce elindeki bıçakla hızla bana doğru geldi. Vampirdi bu yüzden göz açıp kapayıncaya kadar boğazıma sarılı buldum onu. Bıçağını boğazıma dayamıştı. Diğer eliyle bluzumun yakalarından tutmuştu Gözleri ateş püskürüyordu. Dişlerinin arasından konuşmaya başladı
"Bana ne cürretle ateş etmeye kalkışırsın?"dedi. Sonra yüz ifadesi değişti. Boğazımdaki bıçak yavaş yavaş boğazımdan ayrılmaya başladı. Gözlerinde artık endişe vardı. Dışından düşünmeye başladı
"Silahın ateş alması gerekirdi. Parmak iziyle çalışıyor. Sen K-34 değilsin. Yoksa Mary?"dedi. Bunu tamamen unutmuşum. Azrailim de bana bunu demişti. Buradaki silahlar parmak iziyle çalışıyordu. Elini maskeme götürdü ve hızla yukarı çekti. Çektiği an onun karnına bir tekme indirdim. Tekmenin etkisiyle karşı taraftaki duvara sertçe tosladı. Duvar çok uzaktaydı. Asla oraya kadar savuracak bir tekme atamazdım. Özel güçlerimin etkisiyle bunu yapmıştım. Duvara çarpan vampir yere düştü. Onunla beraber duvardan birkaç betonda üstüne düşüverdi. Nasıl dövüşeceğimi bilmiyordum. O bir vampirdi. O da çok güçlüydü. Vampir ayağa kalktı. Geri geri gitmeye başladım. Hızlıydım. Kaçmam gerekiyordu. Ben kaçma kararını verene kadar vampir karşıma dikiliverdi. Elinde hala bıçak vardı. Gözleri koyu kırmızıydı. Omuzları öfkeyle inip kalkıyordu. Elini havaya kaldırdığını gördüm. Bundan sonrası benim iradem dışında oldu. Havaya kalkan elini tuttum ve arkasına doladım. Bacağına eklem yerine bir tekme attım ve yere çuvallandı. Bu sanırım en fazla iki saniyede oldu. Bunu yapmayı istememiştim. Bedenim benden izin almadan kendini savunmuştu. Vampir yerde yüzüstüydü ve psikopatça gülüyordu.
"Mary Mary Mary...Bakıyorum da artık insan değilsin. Daha öncede insan değildin. Çünkü ben insanları vicdanlı biliyorum. Sen baya bir nankör çıktın. Emir senin yüzünden daha ne kadar acı çekecek Mary? Onun daha fazla canını nasıl yakacaksın? Onun elinden daha fazla ne alıcaksın Mary?"dedi ve gülmeye devam etti. Ben bir şey yapmadım. Bunu ona da söylemem gerekirdi. Artık sinirlenmiştim. Onun kolunu bıraktım ve sol omzundan tutarak ters çevirdim. Artık yüzünü görebiliyordum. Ve hala gülüyordu. Buna daha fazla dayanamadım yüzüne sağlam bir yumruk indirdim. Anında yanağından kan sızmaya başladı. Sanki sağıra laf anlatmaya çalışıyormuş gibi bağırdım
"Ben...bir..şey...yapmadım... sen... öldürdün...onu!!"dedim. Kahkaha atarak gülmeye başladı. Yanağına bir yumruk daha indirdim. Daha çok gülmeye başladı. Ayağa kalktım. Bana bakarak işaret parmağını kaldırıyor ve sanki karşısındakiyle dalga geçermişcesine gülüyordu. Sinirlenip karnına bir tekme indirdim. Bir tane daha ve bir tane daha. Hayır bu intikamımı almıyordu. Bunlar yeterli değildi. Ama bir katil de olmak istemiyordum. Bana bakarak gülmeye devam etmesi katil olmama beni adım adım yaklaştırıyordu. Karşıdaki kamerayı gördüm. Hışımla onun yanına gittim. Ayaklardan tuttum ve sertçe yere vurmaya başladım. Sinirimi atmam gerekiyordu. Vampirin yavaş yavaş sesi kesilmeye başladı ve sonra bayıldı. Bunun olmasını beklemiyordum. Ben onu öldürünceye ve öldürene kadar güler sanıyordum. Birden karanlıktan üstüme bir şey atladı. Kendimi yerde buldum. Kafamı kaldırıp baktığımda o siyah gözleri gördüm. Sonunda gelmişti. Bir eliyle ağzımı kapamıştı diğer eliyle de sus işareti yapıyordu. Sustum ve onu dinlemeye başladım. Konuşmayacağıma emin olunca elimi ağzımdan çekti. Soğuk sesiyle konuşmaya başladı
"Mary sakin olman gerekiyor. Vampir bunları sana bilerek yapıyor. Eğer ne kadar sen sinirlenirsen vücut ısın ona bağlı olarak değişecek ve senin değişmene sebep olan asit yan etki gösterip senin organlarını eritmeye başlayacaktı. Sakin olmalısın. Özellikle de Emir için."dedi. Bu duyduklarıma inanamadım. Asitin yan etkisi de vardı. Bir yandan beni çok güçlü yapan şey her an beni öldürebilirdi de. Bir ipin üzerinde yürüyormuşum meğer. Azrailimin dediğini yapmam gerekiyor. Sakin olmam gerekiyor. Mutlaka ben olmasam bile azrailim intikamımı alacaktır. Benim yaşamam gerekiyor. Çünkü daha Emir'in abisini dünyaya geri getireceğim. Bunu yapmam gerekiyor. Emir'e kendimi affettirmem gerekiyor.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLOODY MARY
VampirosHayattan umudunu kesmiş bir genç kız. Kendini olmayacak hayallerle oyalarken annesinin müdahelesiyle kendini olağanüstü canlıların arasında buluyor. Yine korkaklık yapıp saklanacak mı yoksa her şeye inat hayatta kalmayı başarabilecek mi? Henüz hiçbi...