Heyecanla bekledim. Sonunda mesajı attı
"Tamam ben odana geliyorum. Beni bekle."yazıyordu. Bir şey mi konuşacaktık? Bekleyip görecektim. Onu beklerken yarım kalan kitabımı okuyabilirim. Yataktan kalktım ve kitaplığın yanına gittim. Kitabı aldım ve masaya geçtim. Sandalyeye oturdum. Kaldığım yeri açıp okumaya başladım.
Nerdeyse iki saattir kitap okuyordum. Bora neden hala gelmedi? Ona bir mesaj atmayı düşündüm. Hayır atmamalıyım onu hemen sık boğaz etmemeliyim. Sandalyeden kalkıp yatağa geçtim. Uykum gelmişti. O gelene kadar biraz kestirsem çok iyi olur. Örtünün içine girmedim. Birazdan geleceğine eminim. Göz kapaklarımı dinlerdirmeye başladım.Yüzümde soğuk bir su hissettim. Hızla yataktan kalktım. Dondurucu bir soğukluğu vardı. Ben hareket ettikçe su daha da aşağılara kayıyordu. Bunu yapana baktım. Kocaman gülümsemesiyle Güney vardı. Yanında kıs kıs gülen Kader vardı. İkisine sinirle baktım
"Bu neydi şimdi?"dedim. Bardağın içinde biraz kalan suyu da yüzüme attı. Omzuna sertçe vurdum. Güldü
"Sabah saat sekiz. Ne zaman kalkmayı planlıyordun?"dedi. Sabah mı? Sadece kestirecektim. Bu aralar çok uykucu oldum. Olamaz bugün okul var. Ve okulla ilgili hiçbir şey bilmiyorum. Ders ne zaman başlıyor? Kaç ders? Benim sınıfım neresi? Endişeyle Güney'e baktım. Sanırım soru soracağımı anladı o cevap verdi
"Yarım saat sonra ders başlıyor. Dün yaptığın tribi yine yapma diye uyandıralım dedik."dedi. Yarım saat mi? Asla yetişemem. Daha duş alacağım. Giyinme saç filan hayır olmaz. Yataktan kalktım. Kaşlarımı çattım
"Kaldırmışken keşke bir saat öncesinden uyandırsaydınız."dedim. Hemen savunmaya geçti
"Odanın anahtarı Emir'deydi. Anahtarı bulana kadar neler çektik bilemezsin. Şu an odanın halini görmek bile istemezsin. Sen yarım saat öncesinden uyandırdığımıza dua et. Ya hiç bulamasaydık."dedi. Sanırım haklıydı. Hemen yumuşadım
"Özür dilerim. Ama şu an yetişemeyeceğim. Bu yüzden odamdan çabucak giderseniz mutlu olurum. Size teşekkürlerimi daha sonra edeceğim."dedim. Gözlerini devirdi
"Koskaca yarım saatte ne yapacaksın sanki?"dedi. Kader söze karıştı
"Sen anlamazsın. Herkes senin gibi yataktan kalktığı gibi gezmiyor."dedi. Şimdi ikisi tarışmaya başladı. Ama buna ayıracak zamanım yok ki. Çaresizce onları izledim. Güney güldü
"Ne güzel işte doğalım. Bunu sizde yapmalısınız. Diğer şeylere ayıracak bir sürü vaktiniz olur."dedi. Kader ona baygın bir bakış attı
"Kız psikolojisini anlayamazsın. Hep sizin gibi anlayışsız erkeklere güzel görünmek için yapıyoruz bunları."dedi. Güney ona anlamayarak baktı
"Tamam Mary'i anlarım da sen bir cadısın. İki tane büyülü kelimeyle fıstık gibi olursun."dedi. Kader iç çekti
"Of Güney anlamıyorsun işte. Cadı olmak bazen işe yaramıyor."dedi. Kader bana samimiyetle baktı
"Özür dilerim. Zamanını aldık. Dur bir dakika Güney haklı seni hemen hazırlayabilirim."dedi. Güney çok bilmiş bir tavırla konuştu
"Ben hep haklıyım zaten."dedi. Kader gözlerini devirdi
"Tabi canım öyledir. Yoğurtla reçeli karıştırırken de öyle söylüyordun. Hadi sen çıksana."dedi. Güney hiç isteksizce odanın çıkışına yöneldi. Kapıyı açtı
"Burada bekliyorum. Lütfen çabuk olun."dedi. Kader ofladı
"Hı hı oluruz hadi çık sen."dedi. Güney gülerek bana baktı ve çıktı. Kesinlikle ikisi çok yakışıyor. Kader beni süzdü. Aslında ona ihtiyacım yoktu. Ben giyinebilirim. Bana doğru geldi. Elini çenesine götürdü ve düşündü
"Hım sana ne yakışır acaba?"dedi. Bana ne yapacağını ben de çok merak ediyorum. Düşünsenize cadı bir arkadaşınız var. Çok sanslıyım. Elini yukarı kaldırdı şıklattı. Birden üstümde mini bir elbise belirdi. Diz kapağımdan haylice uzaktı. Pudra pembesi göğüs dekoltesi olan bir elbise. Bu soğukta bu elbise saçma olmaz mıydı? Fikrimi onunla paylaştım
"Kış aylarındayız. Bu elbise biraz saçma olmadı mı?"dedim. Bana gülerek baktı
"Dışarısı kış ayında ama biz okulun içindeyiz. Hem senin de artık dişiliğini kullanma zamanın bence."dedi. Kullanamadığımı biliyorum ama böyle bir elbise istemiyorum. Henüz böyle giyinmelere hazır değilim. Kader istemediğimi anladı. Bir iç çekti
"Ay tamam. Başka bir şey giydiriyim. Ama seni böyle giydirmeye başlıcam. Biraz kabuğunu kır ya."dedi. Gülümsedim. Sanırım haklı. Biraz değişsem fena olmaz. Parmaklarını tekrar şıklattı. Altımda kot bir şort ve üstümde açık renk sade mavi bir gömlek belirdi. Bu da kısaydı. Benim ne demek istediğimi anlamıyor mu? Ona mahçupça baktım. Bana kaşlarını çattı
"Hayır bu çok yakıştı asla değiştirmem."dedi. Parmaklarını tekrar şıklattı. Saçlarım hafif maşalı olacak şekilde omuzlarımdan döküldü. Bir şıklatma daha yaptı. Ayaklarımda açık mavi bir spor ayakkabı oldu. Bu kıyafetler içime sinmedi. Ama o bunu hiç umursamadı. Masanın üstünden telefonumu ve anahtarımı aldı. Elimden tutarak çekiştirmeye çalıştı. Zorla beni odadan çıkardı. Kapıda Güney bekliyordu. Beni görünce gülümsedi
"Çok güzel olmuşsun."dedi. Kader öksürdü. Sanki biraz kıskandı. Kader bana telefonumla anahtarımı uzattı. Onları aldım. Kenarda bir çanta vardı. Okul çantasıydı. Güney bana açıklamasını yaptı
"Müdür herkese aynı çantadan veriyor. Bu arada sen bizle aynı sınıftasın. Biz dün sınıfları ayarladık. Herkes istediği sınıfta olabilir. Emir, ben, Seda, Batın, Bora, Kader aynı sınıftayız."dedi. Bu iyi olmuştu. Sınıfımda arkadaşlarım vardı. Ama Bora ve Emir'in aynı sınıfta olması kötüydü. Kenardaki çantayı aldım. Telefonumu ve anahtarımı içine attım ve sırtıma astım. Beraber koridorda ilerlemeye başladık. Böyle giyindiğim için acaba Bora kızar mıydı? Şortumu çekiştire çekiştire ilerledim. Rahatsız edici kısalıktaydı. Güney'e baktım. Altında siyah kot pantalon vardı. Üstünde beyaz bir gömlek. Üç tane düğmesini açmış ve siyah bir kravat geçirmişti. Çok havalı gözüküyor. Kader ise siyah mini bir etek giymişti. Siyah çorap ve siyah botlarla çok iç karartıcı. görünüyordu. Ama üstünde kırmızı sade bir tişörtle bu karatıcılığı kaldırmıştı. Saçlarını düzleştirmiş ve siyah üstünde küçük kırmızı çiçeği olan bir toka takmıştı. Çok tatlı gözüküyordu. Onlarında çantaları vardı. Merdivenlerden inmeye başladık. Merdivenin sonunda Emir'i gördüm. Sanırım birini bekliyordu. Biz olabilir miydik? Benim buradan çabucak ayrılmam gerekiyor. Bora'yla tartışmak istemiyorum. Güney'e döndüm. Gülümsedim
"Gitsem çok iyi olacak."dedim. Bana baygın bakışlarını attı
"Saçmalama. Hem sınıfın nerede olduğunu biliyor musun? Bizimle gelmek zorundasın."dedi. Malesef haklıydı. Emir'e döndüm. Bu tarafla ilgilenmiyordu. O bana bakmıyorken onu inceleme fırsatı buldum. Üstünde lacivert sade bir tişört vardı. Altında siyah bir pantalon. Saçları her zaman ki gibi dağınık. Ama her zaman bu ona çok yakışıyor. Belki aylardır saçını taramamıştır ama çok doğal ve yakışıklı. Bu laflarımı Bora duyarsa beni öldürür. Emir'le göz göze geldik. Beni baştan aşağı süzdü. Birkaç saniye bakışları bacaklarımda takılı kaldı. Utançtan yerin dibine girecektim. Yanaklarım kırmızı rengini aldığına eminim. Bora bir daha şort giymeme izin vermez. Bora demişken o bana geleceğim demişti ama gelmemişti. Benim ona soracak sorularım vardı. Emir'in yanına geldik. Bizi umursamadı ve önden gitmeye başladı. Bora kimseyle arkadaş olmamı istemiyorken ben Emir'le sınıfa gidiyordum. Ondan tekrar azar işiticeğimi biliyorum. Güney Kader'in elinden tuttu. Onları kıskandığımı belirtmeden geçemeyeceğim. On dakika boyunca yürüdük. Bu okul bu kadar büyük müydü? Gerçekten labirent gibiydi. Bir koridorda neden beş tane ayrı bölmesi olur ki? Bir sürü merdivende vardı. Bence bunu bilerek yaptılar. Yoksa kendilerine durduk yere işkence edeceklerini sanmam. Bir sınıfa geldik. İçeri de öğrenciler vardı. Bora yoktu. O da sınıfın yerini bilmiyordu. Acaba bulabilmiş midir? Onu arayıp tarifte edemezdim ki. Sınıfa girdik. Güney ile Kader arkada boş bir masaya oturdular. Eski sınıfımda oturduğum yeri aradım. Pencere tarafında en arkadaki sıra. Ama orası önceden kapılmıştı. Yine arka kısımlara baktım. Arkadan üçüncü sırayı boş görünce hemen oraya geçtim. Pencere tarafına oturdum. Yanımı Bora için boş bıraktım. Ona bir mesaj atsam iyi olurdu. Telefonumu çıkardım. Ona hızlıca mesajı yazdım
"Ben sınıftayım sen nerdesin?"yazıp gönderdim. Sabah sabah böyle bir mesaj hiçte güzel değildi. Tekrar ona bir mesaj attım
"Bu arada günaydın."yazdım ve gönderdim. Telefonu masanın üstüne koydum ve beklemeye başladım. Sınıfı izlemeye başladım. Güney ve Kader duvar tarafında orta sıralarda oturuyordu. Emir ise benim çaprazımda oturuyordu. Sınıfa Batın girdi. Beni gördü ve göz kırptı. Gülümsedim. Boş bir masaya geçip oturdu. Ardından Seda içeri girdi. Ne olursa olsun bu kızı sevmiyorum. Bana antipatik geliyor. Telefonum tireşti. Bora mesaj atmış olmalıydı. Telefona baktım, tahminim doğruydu
"Sana da günaydın. Ben beş dakikaya geliyorum."yazıyordu. Telefonu masaya koyup kapıya baktım. Onun gelmesini bekledim. İçeri bir kız grubu girdi. İçinden bir kaçı bana ters ters baktı. Demek ki vampirler. Bunu artık normal karşılamaya başladım. Eğer sırrı bilmeseydim gün boyu kendime sorular sorarak işkence ederdim. Bir yandanda sırrı öğrendiğim iyi oldu. Hayır ya iki türlü de kötü. Kızlar ortadaki sıralara oturdular. Sesli sesli konuşup gülüşmeye başladılar. Bu tür kızlardan nefret ederim. Kendini diğer insanlara duyurmak nasıl bir zevk veriyor onlara? Kendilerini küçük düşürüyorlar bence. Sonunda Bora da geldi. Beni gördü. Hemen benim yanıma gelip oturdu. Beni süzdü. Olamaz şimdi azar geliyor. Kaşlarını çattı
"Bu nasıl şort. Hiç giymeseydin bari."dedi. Kendimi savunacak bir şey aradım ama bulamadım. Benim böyle şortlar giymediğimi biliyor. Lisenin başından beri aynı sınıftayız. Mahçupça gülümsedim
"Biraz değişiklik iyi gelir diye düşündüm."dedim. Bu dediğime daha çok sinirlendi
"Ben seni her halinle seviyorum. Değişmene ne gerek var? Bu ilk ve son olsun. Bu kadar kısa bir şey giydiğini görürsem çok kötü şeyler olur."dedi. Diyecek bir şey bulamadım, haklıydı. Kafamı salladım. Hırkasını masaya koydu. Gri sade bir tişört giymişti. Altında ise siyah bir pantalon vardı. Kollarını hırkasının üstüne yerleştirdi. Kafasını kollarının arasına yerleştirdi. Bana dönüktü. Gülümsedi
"Hoca gelene kadar biraz kestireyim. Olur mu?"dedi. Bana sormasına hiç gerek yoktu. Gülümsedim
"Tabi ki uyu sen. Ben de seni izlerim."dedim. Surat ifadesi değişti. Düşünceli gözüküyordu
"Ben izlendiğini bilirsem nasıl uyuyacağım o zaman? Bana bakma sen."dedi. Uyurken ne yaptığımı göremezdi. Yalan söyledim
"Tamam bakmam."dedim. Cevabımdan hemen tatmin oldu. Gözlerini kapadı. Fırsatçı ben onu izlemeye başladım. Hemen telefonu elime alıp kamera uygulamasına girdim. Birkaç tane fotoğrafını çektim. Fotoğrafın birini ona multimedya mesajı attım. Telefonu sessizdeydi. Hiç bir melodi sesi ya da titreşim duymadım. Neyse ona süpriz olur. Çaprazımda oturan Emir'e baktım. Tam da o bana bakıyormuş. Elinde kalemi çevirerek bize tuhaf şekilde bakıyordu. Beni görünce bakışlarını önüne çevirdi. Keşke aynı sınıfta olmasaydık. Onun yanında böyle davranmak hiç güzel değildi. Onu üzüyorum. Ve hala bana değer veriyor. Benim yaptığım ise onu inciltmek. Kendimden utandım. İçeri genç sarı saçlı mavi gözlü biri girdi. Yuh artık bu bizim hocamız olamazdı. Bu okulun müdürünün zevkine hayranım bunları nereden buluyor. Öğretmenleri bile yakışıklı okulun. Kızlar buna alışık galiba onu pek umursamadılar. Böyle bir öğretmen bizim ülkede olsaydı bu kadar yakışıklı diye mesleğinden atılırdı. Kesinlikle bizim oralarda yaşayamaz. Yoksa o da bir vampir mi? Ya da kurtadam? Büyücü? Bunlardan biri olmak zorunda. Yoksa bu okulda durmasının hiç anlamı yok. Gidip mankenlik yapsa çok zengin olur. Kendimi toplasam iyi olur. Benim de diğer kızlar gibi davranmam gerekiyor. Bunun mümkün olacağını sanmam. Ben sarı saçlı ve mavi gözlü olarak sadece Atatürk'ü biliyorum. Onun haricinda hayatımda hiç görmedim. Bu iki özellik asla bir araya gelmez sanıyordum ama bu sefer tahminim doğru olmadı. Neyse Bora'yı uyandırsam iyi olur. Onun kolundan dürttüm
"Bora kalk hoca geldi."dedim. Hemen uyandı. Gözlerini ovuşturdu ve etrafa bakındı. Homurdandı
"Hoca bu mu?"dedi. Kıskandı. Güldüm
"Evet nolmuş?"dedim. Morali baya bir bozulmuştu
"Nolacak bu kadar yakışıklı olması fazla değil mi? Gerçi bana pek orjinal hali gelmedi. Kesin estetik yaptırmıştır. Saçları boyadır ve gözleri de lensdir."dedi. Bana gayet gerçekçi gözüküyordu. Malesef öğretmenin tarafını tutmak zorundaydım. Tek kaşımı kaldırdım
"Öyle mi? Bence orjinal. Analar ne doğuruyor be."dedim. Bana şaşkınlıkla baktı. Bu tarz konuşmadığımı herkes biliyordu.
"Sen de mi beğendin yoksa?"dedi. Onun yakışıklı olması bilimsel bir gerçeklik bence. İstekle kafamı salladım. Morali daha çok bozuldu. Öğretmen çantasını masaya koydu ve sınıfı izledi. Bir kaç saniye sonra sınıfta sessizlik oluştu. Öğretmen ellerini birleştirdi ve yumuşak bir sesle konuştu
"Beni hepiniz daha doğrusu birçoğunuz biliyorsunuz. Ben matematik öğretmeninizim. Okulumuza yeni öğrenciler gelmiş onları tanıyalım isterseniz."dedi. Bakışlarını sınıfta gezdirdi. Benimle göz göze geldi gülümsedi ve yumuşak sesiyle konuşmaya devam etti
"Mesela senden başlayalım Mary."dedi. Ayağa kalktım. Acaba sıkıcı bir şekilde hayatımı mı anlatacaktım? Bu şeyleri sevmiyorum. Hayatımı başkalarının bilmesi sinir bozucu. Derin bir nefes alıp anlatmaya başladım
"Ankara'da bir lisedeydim. Annem buradaki eğitimin çok daha iyi olduğunu söyleyip buraya gönderdi."dedim. Birçoğu güldü. Gülmekte haklıydılar. Onlara sizin vampir olduğunuzu biliyorum diye bağırmak istedim ama bu cesareti kendimde bulamadım. Öğretmen sesini yükseltti
"Tamam susun artık. Bunda komik ne var? Gülenler söylesin de bizde gülelim."dedi. Sesler kesildi. Söyleyemezlerdi. Benim kadar onlarında bu kadar cesareti yoktu. Öğretmen bana döndü ve tekrar sevecen bir sesle konuştu
"Peki adın neden Mary?"dedi. Bu özel hayatımla ilgili son soru olmasını istiyorum. Hafifçe gülümsedim
"Almanya'da doğduğum için. Ama kısa süre sonra Türkiye'ye geldik."dedim. Güldü
"Sence hangi ülke daha güzel?"dedi. Ben de güldüm
"Ben üç yaşındayken Türkiye'ye geldiğim için Almanya ile ilgili pek bir şey hatırlamıyorum."dedim. Dudağını büzdü
"Ama nasıl bir ülke olduğunu biliyorsundur. İnternetten filan görmüşsündür."dedi. Evet gördüm. Daha önce iki ülkeyi karşılaştırmamıştım. Bu ülkede daha çok yaşadığım için bu ülkeye daha çok bağlandım. İnsan ister istemez yaşadığı ülkeyi daha güzel bulur. Omuz silktim
"Türkiye daha güzel. Burada daha çok anım oldu."dedim. Her ne kadar artık Türkiye de olmasam da hala buradaymış gibi davranmak zorundaydım. Kurtadamlar hariç sırrı bildiğimi başka kimse bilmiyor. Kafasını tamam anlamında salladı. Bora'ya baktı. Ben yerime oturdum. Bora ayağa kalktı. Düz bir sesle konuştu
"Ben Bora.Biz aynı okulda ve aynı sınıftaydık. Annemde beni aynı sebepten dolayı bu okula gönderdi."dedi. Öğretmen şaşırdı
"Çok güzel bir tesadüf. Şimdi de aynı sınıftasınız. Vay canına."dedi. Evet bu güzel bir tesadüftü. Bora hiçbir tepki vermedi. Öğretmeni sevmedi galiba. Ya da kıskandı. Yerine oturdu. Öğretmen gözlerini sınıfta tekrar gezdirdi. Kader'e odaklandı. Kader ayağa kalktı ve neşeli bir sesle konuştu
"Ben Kader. Eylül ve Seda ile başka bir okuldan bu okula transfer edildik."dedi. Öğretmen kafasını salladı. Eylül kim? Kader'i ilk gördüğümde yanındaki siyah saçlı kız galiba. Onu sınıfta aradım. Öndeki sıralardan birine oturmuş. Yanında ise bir erkek var. İçine kapanık birine benziyor. Öğretmen tahtanın önüne geçti ve gülümseyerek konuştu. Hadi ama neden bizim okulumuzda böyle öğretmenler yok. Bu büyük bir haksızlık. Bizim böyle öğretmenlerden ders almamız en önemli hakkımız. Bizi bu güzellikten mahrum bırakıyorlar.
"Evet çocuklar ne konuşalım. Yeni gelenler bu arada benim adım Çağrı Soyalp. İlk hafta hiç ders işlemem. Öğrencinin derdinden anlayan biriyimdir. Sınavlar kolay olur. Ben diğer matematik hocalarına benzemem."dedi. Orası kesindi. Sarı saçlı mavi gözlü bir matematik hocasını ancak rüyamda görürdüm. Bizimkiler genellikle bir ayağı çukurda ama hala daha fazla para almak için didinen yaşlı hocalardı. Birkaçı soru çözmekten kamburlaşmıştı bile. Bu hoca ortalamayı kesinlikle yükseltiyor. Devam etti
"Canım isterse ders işlerim istemezse işlemem. Yeri gelir dertleşiriz. Sevgili konularında ipucular veririm."dedi. Sınıfta bir kıkırdama oluştu. Böyle hocalar kalmış mıydı? Biz gelecek sene önemli bir sınava gireceğiz ve burada ders işleyemeyebilirim diyor. Daha doğrusu onlar girecek ben o kadar uzun yaşayacağımı sanmıyorum. Kötü düşünceleri kafandan at Mary. Öğretmen Bora ile bana baktı. Düşündü
"Siz sevgili misiniz?"dedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLOODY MARY
VampireHayattan umudunu kesmiş bir genç kız. Kendini olmayacak hayallerle oyalarken annesinin müdahelesiyle kendini olağanüstü canlıların arasında buluyor. Yine korkaklık yapıp saklanacak mı yoksa her şeye inat hayatta kalmayı başarabilecek mi? Henüz hiçbi...