Bölüm 20

6.4K 424 30
                                        

Beni de bu tür işlere bulaştırmazdı. Kapıya geldik. Güney kolumdan çıktı ve kapıyı itti. Ben de artık Emir'in kolundan çıktım. Benim geçmemi bekledi kibar arkadaşım. Ben de geçtim. Arkamdan Emir ve Güney geldi. Bu sefer onların kollarına girmeden konuşmaya devam ettim
"Göster o zaman numaralarını."dedim. Bunu beklemiyordu. Biraz afalladı. Sonra bana anlamayan gözlerle baktı
"Şimdi mi?"dedi. İçtenlikle kafamı evet anlamında salladım. Yere bakıp düşündü ve bana tekrar baktı
"Kader'e göstermeyeceğim numaralarımı. O işi sen halledeceksin çünkü. Onun dışında da okulda başka kız yok."dedi. Kaşlarımı çattım
"Nasıl kız yok! Bir sürü kız var. Tamam onlar cool erkeklerden hoşlanıyor olabilirler ama sende iki dakikalığına öyleymis gibi davranabilirsin."dedim. Kafasını iki yana salladı
"Ne yaparsam yapayım asla bana bakmazlar. Sen anlamazsın bunu."dedi. Bana küçük çoçuk muamelesi mi yapıyordu ya da okulun sırrından mı bahsediyordu. Emir söze girişti
"Hayır bir tane daha kız var. Mary"dedi. Ne yani numaralarını bana mı gösterecekti? Bu konularda berbat olduğumdan haberi yoktu galiba. En baştan ona söylesem iyi olurdu ama Güney söylememe izin vermeden kendisi atıldı
"Süper bir fikir."dedi. Bana doğru yaklaştı. Güldüm
"Vazgeçtim kesin çok güzel numaraların vardır buna eminim artık. Bence bunları bende deneyipte orjinalliğini bozma. Hem bu konularda da iyi değilim. Yani sen ne yaparsan yap beklediğin tepkiyi benden alamazsın. Moralini bozmak istemiyorsan numaralarını ben de deneme."dedim. Üzgün bir şekilde kafasını tamam anlamında salladı. Bu sefer ben kolumu Güney'in omzuna attım Emir'e döndüm
"Beni götürdüğün o uçurum vardı ya oraya gidelim mi. Orası çok güzeldi."dedim. Uçurum lafını duyunca Güney irkildi
"Uçurum mu? Emir kızı oraya götürürken aklından ne geçiyordu senin?"dedi. Beni atacağını filan sandı galiba. Kendimi tutamayarak güldüm. Emir'de güldü ve Güney'e cevap verdi
"Mary'nin de dediği gibi manzarası güzel olduğu için götürdüm. Kızı oradan atmak gibi bir amacım yoktu yani."dedi. Yine yalan! Artık normal bir faaliyetmiş gibi herkes ben de dahil olmak üzere kolaylıkla yalan söylüyordu. Güney cevaptan tatmin olmuş gibiydi. Emir önden gitmeye başladı. Kolumu Güney'in omzundan indirip arkasından gitmeye başladım. Hep bu yürüme bölümlerinde susuyorduk ama bu sessizliği bozan biri oldu. Tabi ki Güney.
"Sana bir şey anlatıyım mı?"dedi. Böyle bir soruyu beklemiyordum. Merakla ona baktım
"Olur."dedim. Gülerek karşı tarafa baktı
"Bir varmış bir yokmuş."diye başladı. Ben de gerçekten önemli bir şey anlatacak sandım. Gözlerimi devirdim.
"Niye masal anlatıyorsun?"dedim. Gülen yeşil gözleriyle bana baktı
"Ama bu seni çok ilgilendiriyor. Senin hayatını anlatacağım. Masalın adı Uyuyan Güzel."dedi. Uykumla ilgili bu kadar dalga geçmesi haksızlıktı. O saatlere kadar uyuymayı ben mi istiyordum sanki. Ama yine de dinlemek istedim.
"Eee."dedim. Güldü ve kaldığı yerden devam etti.
"Evvel zaman içinde kalbur saman içinde. Büyük bir ülke varmış. Bu ülke krallıkla yönetiliyormuş. Tabi normal olarak bir adet kral varmış. Onun karısı olan bir tane de kraliçe. Bu kralla kraliçe her yolu denemişler ama çoçukları olmuyormuş. Tüp bebek denemişler ama olmamış. Taşıyıcı anne denemişler o da olmamış. Kral, yok artık bu böyle olmayacak demiş. Karısını öldürmüş. Adama göre suç kadında bir türlü çoçuk doğuramıyormuş. Yeni karısını seçmek için bir balo düzenlemiş. Bütün genç kızları baloya davet etmiş. Adamın gözü hala genç kızlarda zaten kızlarda tabi parayı görünce bu nasıl olsa iki güne ölür diye baloya gelmişler. Baloya katılan Kül kedisi kralı görünce aşık olmuş. Kral bulmuş fıstık gibi kızı hemen onu dansa kaldırmış. Saat olmuş on iki. Kız artık demişki ona, annem beni bekler ben gidiyim artık demiş. Tabi evinin adresini de krala vermiş. Balo filan bitmiş herkes artık uyuyacakmış. Kralın oğlu uyur mu? Kül kedisine kralın oğlu da aşık olmuş. Babasını gecenin bir vakti öldürmüş. Sabah olunca herkes kralın öldüğünü duymuş. Oğlu kürsüye çıkıp açıklama yapmış 'Evet babam öldü zaten zamanı da gelmişti. Neyse ben başka bir şey söyleyeceğim. Kül Kedisi'yle töreler gereği ben evleneceğim.'demiş. Herkes onu haklı bulmuş. Prens atlamış atına Kül Kedisi'nin verdiği adrese doğru yol almış. Yolda yedi tane küçük yaratık görmüş hemen onları öldürmüş. Sonra uzun bir kuleye gelmiş. Adrese varmış sonunda. Kuleye girmiş. Merdivenlerden yukarı çıkmış. Sonunda bir odaya girmiş. Bir de ne görsün yatağın üstünde bir kız uyuyormuş. Etrafta Kül Kedisi'ni aramış ama yokmuş. Sonra uyuyan kızın yanına gitmiş. Aslında o kızın da güzel olduğunu düşünmüş. Sonra da kurallar gereği onu öpmüş ve kız uyanmış."dedi. Gülerek onu dinliyordum. Bu masal böyle değildi.
"Masalın böyle olduğuna emin misin?"dedim. Düşündü ve cevap verdi
"Böyle değildi biliyorum. Öğretmenimiz bize bu masalları okumamız için ödev vermişti. Tabi ben her zaman ki gibi son güne bıraktım ödevi. Bütün masalları bir gün içinde okuduğum için karışmış olabilirler. Hepsinden hatırladığım kadarını anlattım."dedi. Gerçekten insanı nasıl güldereceğini iyi biliyor. Emir hiç konuşmuyordu. Bizden de önden gidiyordu. Bugün tuhaf davranıyordu sanki. Bugünün Çarşamba günü olmasıyla bir ilgisi var mıydı acaba? Bugün o sırrı öğrenecektim. Beyaz tenli insan gibi gözüken ama insan olmayan şeyin dediği sözleri hatırladım. Eski hayatım bir daha olmayacaktı. İnsanlar bana düşman olacak ve asla mutlu bir yuvam olmayacaktı. Bu okuldaki herkes bu sırrı biliyordu. Onların hayatları da mahvolmuştu. Bana düşmanca davranmalarını sebebi belki de budur. Yavaş yavaş bulmacayı çözüyordum. Sonunda uçuruma geldik. Emir bizi hiç beklemeden gidiyordu. Ne acelesi vardı sanki. Uçurum hem ürkütücü hem de nefes kesici bir güzelliği vardı. Düzlüğe geldik. Emir boş bir alana oturdu. Ben de onun yanına gidip oturdum. Güney'de benim yanıma oturdu. Birisinin bir konu açmasını bekledim. Aslında Güney ile ben yol boyunca hiç konuşmayan Emir'in bir şey söylemesini bekliyorduk. Güney Emir'in konuşmayacağını anlayınca kendisi konuştu
"O kadar yorgun musun? Bir kelime edemeyecek kadar."dedi. Yorgun derken? Emir'e soru dolu bakışlarımı yönelttim. Bakışlarını benden kaçırdı
"Birazcık."dedi. Güney kulağıma eğilip sadece benim duyabileceğim bir sessizlikle bana bir şeyler söyledi
"Yalan söylüyor. Sen baygın olduğun süre boyunca hiç yanından ayrılmadı. İki gündür uyumuyor."dedi. Kalbime bir kor oturdu. Benim için fedakarlık yapmıştı. Beni bu kadar sevmesini istemiyordum. Yoksa sonunda o üzelecekti. Emir'e tekrar bakamadım. Onun sevgisine karşılık veremediğim için kendimi dünyadaki en suçlu insan hissediyordum. Güney yüksek bir sesle konuştu
"Çok sıkıcısınız. Ben bari şurada biraz uyuyayım."dedi. Uyumak kelimesini bastırarak söyledi. Arkaya uzandı. Kollarını başının altında birleştirdi ve gözlerini kapadı. Etrafta tekrar bir sessizlik oluştu. Emir bana döndü
"Uyuyabilir miyim?"dedi. Bunu bana sormasına gerek yoktu
"Tabi ki."dedim. Ama gözüyle omzumu işaret etti
"Omzun da uyuyabilir miyim?"dedi. Şimdi dokunmak yok yasasını dinleyemezdim. Emir'e borcum vardı. Borcumu biraz da olsa ödemek istiyordum. Kafamı evet anlamında salladım. Bana yaklaştı. Kafasını boynumun girintisine yasladı. Bu hayatımda ilk defa oluyordu. Bir erkek omzum da uyuyordu. Yanaklarımın kızardığını biliyordum. Ama Emir bunu göremezdi. Saçları beni biraz gıdıklandırıyordu. Bunu umursamamaya çalıştım. Nefesi sıcaktı. Samimi içten bir sıcaklığı vardı, dünkünün aksine. Düzenli olarak aldığı nefesler tuhaf bir şekilde bana güven veriyordu. Kafamı onun başına yasladım. Onu mutlu etmek, bana yaptıklarının karşılığını vermek istiyordum. Aynı pozisyonda yaklaşık on dakika durduk. Emir artık tamamen uyuyordu. Onu rahatsız etmemek için kıpırdamamaya çalışıyordum. Biraz da onun uyanmasından korkuyordum. Burada saatlerdir aynı pozisyonda mı duracaktım? Hiç bilmiyorum. En azından zamanımı geçirmek için etrafı izleyip hayal kurmaya başladım. Büyüyünce aşağıdaki ağaçlıkların yakınına bir ev yaptıracaktım. Orası ıssız ve huzurlu gözüküyordu. Aşağı inip keşke gezebilsem oraları ama inmek için burası uygun değildi. Etrafından dolanmak gerekirdi bu da çok uzun sürerdi. Arkadan birisinin ayak seslerini duydum. Omzumda Emir olduğu için dönüp bakamadım. Güney uyuyordu, o olamazdı. Ayak sesleri git gide yaklaştı. Birisi önüme geçti. Kafamı kaldırıp baktım. Bu oydu. İnsan gibi gözüken ama olmayan şey. Ona bir isim vermem gerekiyordu artık. Yanımda Emir ve Güney varken hangi cesaretle buraya gelmişti ki. Beni takip ettiğini malesef biliyordum bunu kendisi de söylemişti. Ama bu kadar yanıma gelmesini beklemiyordum. Bir çığlığımla onun işi biterdi. Ama onun buraya neden geldiğini merak ediyordum. Eğildi. Güneş'e alerjisi olduğunu söylemişti. Ve şansızlığım yine kendi ön plana çıkardı, güneş yoktu bu saatte. Konuşmasını bekledim. Siyah gözleri vardı. Baştan aşağı siyaha büründüğü için gözleri uyumu sağlamıştı. Ve malesef ona çok yakışmıştı. Bana dikkatlice bakıyordu. Yüzümü ilk defa görmüş gibi ayrıntılı bir şekilde inceledi. Gözleri Emir'e kaydı. Gözlerini hiç kırpmadan sinirle bakıyordu. Kimse arkadaşıma öyle bakamazdı. Kimse ona zarar veremezdi. Kaşlarımı çattım. Mümkün olduğu kadar sesimi kıstım
"Burada ne işin var?"dedim. Hala bakışlarını Emir'den çekmedi. Bu sefer vücudum kaskatı kesilmemişti. Hareket edebiliyordum ama Emir hareket etmemi engelliyordu. Onu uyandırmak şu an isteyeceğim en son şey olurdu.Bana bakmadan konuştu
"Buna nasıl güveniyorsun?"dedi. Güvenle ilgili denecek bir şey varsa en başta o susmalıydı. Arkadaşıma böyle şeyler söylemeye hakkı yoktu. Sesimi aynı seviyede tutmaya çalıştım
"Çünkü o bir insan. Sen anlamazsın yani. Kime güvenip güvenmeyeceğimi de sana soracak değilim."dedim. Çenesi kasıldı. Bana sinirlenmemişti. Emir'e ölümcül bakışlar atıyordu. Onunla iyi bir geçmişleri yoktu galiba. Bana sinirle baktı. Gözlerinde saf öfke vardı
"Onun insan olduğunu nereden biliyorsun?"dedi. Kulaklarım zonkladı. Ne diyordu bu? Emir bir insandı. Hayır karşıma çıkan kişilere güvenmemem gerekiyordu. Beni kandırmaya çalışıyorlardı. Tek kaşımı kaldırdım
"Çünkü gecenin bir vakti gelip beni kesip sonrada kanımı içmedi."dedim. Çenesi daha da kasıldı. Dişlerini böyle birbirine bastırırsa kırılabilirlerdi. Dişlerinin arasından konuştu
"O daha başlangıç Mary."dedi. İsmimi bastırarak söyledi. Nasıl olsa bana bir şey yapamazdı. Yanımda Emir ve Güney vardı. Bana gelen özgüvenle ona karşılık verdim
"Emin olma. İlk ve son olmuştur belki de."dedim. Yüzünde alaycı bir gülümseme yer aldı
"Sen tuvalete girdiğinde de Emir yanında olacak mı? Benden sana tavsiye onlara çok fazla güvenme yoksa sonunda üzülecek olan sensin."dedi. Yine sinirlendim sesimi iyice alçaltarak cevap verdim
"Beni üzen kişi Emir ise bundan mutluluk duyarım. Ben onu seviyorum. Senin de onun hakkında böyle şeyler söylemeye hakkın yok."dedim. Tekrar sinirlendi. Kaşlarını çattı
"Sen böyle konuştukça senin canını daha da acıtacağım. Vücudundan kanlar fışkırırken sana yardım edecek kimse olmayacak. Çok güvendiğin Emir bile."dedi. Bana bir şey yapamazdı. Kimi kandırıyorum bana istediği zaman zarar verebilirdi. Artık çığlık atmanın vakti gelmişti. O şeyden korkmaya başladım. Tiz bir çığlık attım. O şey hemen ortadan kayboldu. Bu nasıl bir yaratıktı? Bu kadar hızlı nasıl hareket edebiliyordu? Emir korkuyla irkildi. Güney hemen doğruldu. Onları uyandırdığım için büyük suçluluk duyuyordum. Emir kafasını kaldırdı. Endişeli gözlerle bana baktı
"Noldu!!"dedi. O şeyi artık anlatmalıydım. Belki Emir önlemler alırdı, daha fazla yanımda olurdu. Hemen ona dün geceki olanlar hariç olanları anlatmaya başladım
"Siz uyurken buraya biri geldi. Beyaz tenli siyah gözlü biriydi. Bana senin hakkında kötü şeyler söyledi. Benim vücudumdan kanlar fışkırırken kimsen yanımda olmayacakmış, sen bile. Sana güvenmemem gerektiğini söyledi. Bir senin insan olmadığını imâ etmeye çalıştı. Ben çığlık atınca birden ortadan kayboldu. Çok hızlıydı."dedim. Beni dikkatlice dinledi. Hemen ayağa kalktı.Sinirli bir şekilde söylenmeye başladı
"Bunu yapmaması gerekiyordu. Yasak olanı yaptı.Bunu ödeyecek."dedi ve bana döndü
"Sana başka bir şey yaptı mı?"dedi. Onun daha fazla sinirlenmesi kötü olurdu.En son neler olduğuna tanık olmuştum
"Hayır."dedim sessizce. Cevabımdan tatmin oldu. Güney hemen ayağa kalktı. Emir'i kontrol etti. Emir arkasını dönüp gitmişti. Güney sesini kısarak konuştu
"Bu ciddi bir konu. Lüften yalan söyleme."dedi. Anlatmamakta kararlıydım. Ben de Emir'in arkasından gittim. Güney koluma girdi. Bana destek olması çok güzel bir duyguydu. Ben de sessizce ona cevap verdim
"Yalan söylemiyorum. Bir şey yapmadı."dedim. Güney bana inanmamış gibiydi. Ona soru sorarak konuyu başka yere çekmeye çalıştım
"Yasak olan derken?"dedim. Elini saçlarına götürdü. Sıkkın bir tavrı vardı
"Kafanı yorma bu tür şeylere."dedi. Emir'in arkadaşından ne beklenirdi ki. O da bana bir şey söylememeyi planlıyordu. Nasıl olsa bugün bu sır çözülecek yoksa bunun peşini asla bırakmam. Emir çok hızlı gidiyordu. Okula gidince ne yapmayı planlıyordu? O şeyi biliyor muydu? Kavga mı edecekti yoksa? O şeyle kötü bir geçmişleri olduğunu öğrenmiştim. Bunu normal mi karşılıyordu acaba? Yani o şeyin hızlı olmasını. Beynime susması için emir verdim. Sürekli bana yeni sorular soruyordu. Kafamı karıştırıyordu. Vücudum sürekli benle savaş halindeydi. Ona yapma dedikçe o daha fenasını yapıyordu. İçimden artık sürekli bir cümleyi tekrarladım"Bir şey düşünme!"diyordum. Bugün acaba ormanda ne olacaktı? Bir şey düşünme...Eğer yakalanırsam bana ne yaparlardı? Bir şey düşünme...O hayvanı yine görecek miydim? Bir şey düşünme...Yoksa yine birisi mi öldürülecekti? Bir şey düşünme...Of olmuyordu işte. Beynim bana savaş ilan etmişti. Ona karşılık vermeliydim. Mesela okula gelene kadar sayıları sayarak onu oyalayabilirdim. Bir,iki,üç,dört,beş,altı...

Bin yüz altmış iki, bin yüz altmış üç... Sonunda okulu gördüm. Savaşı ben kazanmıştım. Sayıları saymayı bıraktım. Kapıya geldik. Emir sinirle kapıyı itti. Ne yapacağını merak ediyordum hemen içeri girdim. Güney'de girdi. Emir hızla ortadaki bahçede ilerledi. Biz de arkasından geldik. Binadan içeri girince Emir bize döndü
"Güney Mary'i odasına götür onun yanından ayrılma."dedi. Arkasını dönüp hızla merdivenleri çıkmaya başladı. Güney'e baktım
"Noldu birden bire ona?"dedim. Kolumdan çıktı. Ellerini cebine atıp yavaş yavaş merdivenleri çıkmaya başladı
"Sinirlendi diyelim konuyu kapatalım."dedi. Bu söylediğini fazla umursamadım. Bu işkenceyle dolu olan son gündü nasıl olsa. Ben de onun arkasından gittim. Odama gelene kadar başka konuşmadık. Odaya gelince anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. Güney'e döndüm ve gitmesini bekledim. Bana anlamayan gözlerle baktı
"Emir'i duymadın mı? Senin yanından ayrılmayacakmışım."dedi ve kapıdan içeri geçti. Odama baska bir erkek daha giriyordu. Bu duyguyu sevmedim. Ama itiraz edemedim. O şeyi kızdırmıştım ve bana bir şey yapacağından emindim. İçeri geçtim. Güney girer girmez kendisini yatağa attı. Yüzüstü yattığı için boğuk bir sesle bana bir şeyler söyledi
"O bahsettiğin şey yine buraya gelirse bağırmaktan çekinme onu iki hamle de yere sererim."dedi. Burada bütün herkes kendini beğenmiş mi oluyordu? Gözlerimi devirdim ve mutfağa geçtim. Aslında aç değildim o yüzden bir bardak su içip mutfaktan çıktım. Cebimden telefonu çıkardım saat iki olmuştu. Akşama daha çok vardı. Güney'de buradaydı. Peki nasıl kaçacaktım? Mutlaka o uçuruma gitmem lazımdı. Hemen düşünmeye başladım. Güney'in uykusu derin mi olurdu acaba? O uyurken gidebilirdim ama beni kontrol etmek için uyanma ihtimali de vardı. Dün o şeyi beni nasıl uyuttuğunu hatırladım. Saçma sapan bir kaç söz söylemişti. Ah o sözleri bir hatırlasam ne güzel olurdu. Belki Güney'i o yöntemle uyutabilirdim. Ne demişti ya.
Yabi siyani filan mı demişti. Son harfleri kafiyeli olarak bitiyordu. Sanırım o da i harfleriydi. Kali reni? Hayır hiç alakası yoktu. Ümitsizce yatağa oturdum. Bir sürü olasılık vardı. Başka nasıl uyutabilirdim onu? Uyku ilacı içirsem olur muydu? Ama nasıl içirecektim. Hiçbir yolu yoktu. Şu an o şeyin burada olup bana o sözleri söylemesini çok isterdim. Ne diyordum ben, onun burada olması ölümüm olurdu. O korkunç psikopat insan olmayan şey bana zarar vermek için hazırda bekliyordu. Yataktan kalkıp pencereye yöneldim. Perdeyi çektim. Cam buğlanmıştı. Çocukken camlar buğlandığına üstlerine hep yazılar yazardım.

BLOODY MARYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin