Olanları da sen kaybettin. Bir çöp kutusunun yanına gidip hocayı beklemeye başladım. Bakışlarımı yere indirdim. Bazı bakışları üstümde hissediyordum. Benim yalnız olmamı onlar da tuhaf karşılamışlardı galiba. Bugün lunaparktaydım. İkinci kez geldiğim yer. Bunu da Emir sağlamıştı. Çok eğlenmem mutlu olmam gerekirken yaptığım şeylere bak. Belki de hayatımı kendim mahvediyorumdur. Hocanın sesini duydum
"Hadi toplanın. Sayım yapıyoruz."dedi. Herkes ortaya toplandı. Çok fazla kişi değildik. Hoca tek tek kendisi saydı. Elli dört kişi çıkmıştık. Tamdık yani. Hep beraber lunaparkın içine girdik. Ben arkadan gitmeyi tercih ettim. Emir o kızla önden gidiyordu. Belki o kızdan hoşlanır ve onunla sevgili olurdu. Ve her şey tekrar çözülürdü. Tekrar mutlu olurduk. Yeşilliklerle dolu olan bir yere girdik. İlerde piknik yapacaklar için kocaman bir yer ayrılmıştı. Bir sürü banklar vardı. Oraya gittik. Beş tane uzun bankları tuttuk. Erkekler birer birer dağılmaya başladı. Elli dört kişiden sadece dört tane kız olduğu için cadılar ve ben masayı hazırlamakla görevlendirildik. Aslında yapacak çokta bir şey yoktu. Büyüyle işleri halledecekleri için beni güya ayak işlerine gönderiyorlardı. Sonunda yemekleri tabaklara paylaştırdılar. Ben de onları masalara dizdim. En fazla yarım saatimizi almıştı. Hoca erkekleri çağırdı. Bütün herkes geldi. Emir yine o cadıyla başta bir yere oturdu. O çoktan seçimini yapmış. Güney'de Kader'le onların karşısına oturdu. Onların yanına gitmedim. En sonda boş bir yer bulup oraya oturdum. Kimseyi tanımıyordum. Bazılarını dün görmüştüm ama çoğu tanıdık değildi. Telefonum titreşti. Cebimden telefonu çıkarıp mesaja baktım, Güney'dendi
"Nerdesin sen?"yazıyordu. Galiba beni yanlarına çağıracaktı. Cevap yazmazsam beni rahat bırakmayacaktı, onu da biliyordum. Cevaplamaktan başka seçeneğim yoktu.
"En sondaki banktayım. Noldu?"yazdım ve gönderdim. Önümdeki yemekler güzeldi: kısır,patates salatası, kızarmış tavuk eti. Ama canım yemek istemiyordu. Bu okulda zayıflıktan ölecektim galiba. Öndeki çocuk bana kaçamak bakışlar atıyordu. Emir'in yanında oturmamı beklediğindendir. Telefonum titreşti. Mesaja baktım
"Gel buraya. Böyle yaparak bir yere varamazsınız."yazıyordu. Ben olması gerekeni yapıyordum. Hemen bir cevap yazdım
"Orada hep çiftler var. Gelip dışlanmak istemiyorum. Ben burada iyiyim. Belki yeni arkadaşlar edinirim."yazıp gönderdim. Arkadaş filan edinemeyeceğimi biliyordum. Yanımdaki çoçuk konuştu
"Niye buradasın?"dedi. Böyle bir şey beklemiyordum. Herkes beni sorgulamak istiyordu. Ona bakmadan cevap verdim
"Burada oturmak suç mu ki?"dedim. Yanımdaki çocuğa baktım. Dün görmüştüm onu. Altta kalanın canı çıksın oyununda altta kalan çocuktu. Telefonum titreşti
"Mary gel dedim."yazıyordu. Hayır gelmeyecektim. Bana emir verimesini sevmiyordum. Küçüklükten beri bana birileri hep emirler vermişler hayatımı onlar yönetmişlerdi. Hemen cevap yazdım
"Güney gelmeyeceğim, uzatma. Emir seçimini yaptı. Bir tartışma yüzünden gidip başkalarını benim yerime seçiyorsa benim orada bulunmam bir hata olur. Bir daha bana mesaj atma. Yalnız kalmak istiyorum."yazıp gönderdim. Yanımdaki çoçuk tekrar konuştu
"Senin Emir'in yanında olman gerekmiyor muydu?"dedi. Önümdeki yemeklerle oynayarak cevap verdim
"Bütün zamanımı onunla geçireceğim diye bir şart yok. Biraz yalnız kalmak istedim. Bu kadar."dedim. Daha fazla soru sormaması için içimden yalvarıyordum
"Tamam anladım."dedi ve sustu. Şimdi tam anlamıyla yalnız kalabilirdim. Çatal kaşık sesleri etrafı dolduruyordu. Uçuşan soğuk şakalar, gülüşmeler ile doluydu. Bir saat yemek yeme faslı sürdü. Herkes ayaklanmaya başlamıştı. Hoca bir duyuru yaptı
"Bir saat boyunca serbestsiniz. Sonra burada toplanıyoruz."dedi. Herkes onu onaylayıp gitti. Bir erkek grubu aşağıdaki yeşilliğe doğru gidiyordu, futbol yapacaklardı. Emir'i aradım. O da cadıyla beraber lunaparka gidiyorlardı. Beraber oyuncaklara bineceklerdi. Bu kadar çabuk mu unutuldum? Emir sadece bir tartışmamızı bekliyor gibiydi. Cadı da zaten hazırdaydı. Boşver Mary. Birgün ona ne kadar çok değer verdiğimi anlar. Tabi o vampir beni o güne kadar sağ bırakırsa. Masayı toplamaya başladım. O kadın hocayla sadece ben kalmıştık. Tabakları bir poşete attık. Boş bardakları da çöplerle buluşturduk. En fazla on dakikamızı almıştı. Ben de hocanın sorularına maruz kalmadan orayı terk ettim. Lunaparka girmedim. Tek başıma oyuncaklara binemezdim. Ben de yeşil düzlüklerde ilerlemeye başladım. Telefonum titreşti. Yine mesaj olmalıydı. Telefona baktım. Güney mesaj atmıştı
"Biz lunaparktayız sen nerdesin? Emir'le seni Ranger'ın orada bekliyoruz. Emir bu pikniği seni mutlu görmek için yaptı. İtiraz istemiyorum geleceksin. Hadi çabuk ol."yazıyordu. Of Güney neden anlamak istemiyorsun. Kafamı dinlemek istiyorum. Tam cevap yazacakken beni aradı. Derin bir iç çekip aramayı cevapladım
"Efendim."
"Mary konuşmayı uzatmayalım. Buraya geleceksin."
"Güney gelmek istemiyorum."
"Senin isteğine bağlı değil canım. Gel dedim sana."
"Zaten bir şey istediğim gibi olsa şaşırırdım. Emir o cadıyla eğlensin. O cadı kolaylıkla yerimi doldurur. Benim yerime o mutlu olsun bir şey olmaz."
"Şu konuyu kapatmalıyız. Gel de konuşalım."
"Güney lütfen zorlaştırma istemiyorum."
"Ben size var ya. Saçma bir konu yüzünden ne hallere geliyorsunuz."
"Saçma bir konu değil. Neyse boşver siz eğlenmenize bakın. Beni de düşünmeyin. Burada ördekler gördüm. Onlarla bende eğleniyorum."
"Ben bizimle beraber eğlenmeni istiyorum o ördeklerle değil."
"Güney sonra konuşalım. Kafam ağrıyor lütfen."
"Mary..."
"Kapatıyorum, görüşürüz."dedim ve kapattım. Başka türlü asla kapatamazdım. Onun istediği olmadığı sürece asla susmazdı. Ellerimi ceketimin cebine soktum ve yürümeye devam ettim. Arkadaşlarım vardı, lunaparktaydım ama mutsuzdum. Bu yine benim yüzümdendi. Telefonum titreşti. Yine Güney arıyordu. Meşgule attım. Birazcık yalnız kalmak istiyordum. İlerde boş bir bank gördüm. Oraya gidip oturdum. Hafif bir rüzgâr esintisi vardı. Ilık bir rüzgâr. Telefonum tekrar titreşti, yine Güney'di. Meşgule atıp telefonu kapattım. Bana ulaşamazlardı ama güvendeydim ne de olsa. Topluma açık bir yerde bana bir şey olmazdı. Vampirler pikniğe gelmemişlerdi zaten. Bunu özlemişim, yalnız olmayı. Öylece bakıp düşünmek dünyanın en güzel şeyiydi. Olmayacak hayaller kurmak en güzel tarafıydı. Kulaklığımı yanımda getirseydim müziği arka fon olarak kullanır yine hayaller kurardım. Sağ tarafta lunaparkın uzun oyuncakları beliriyordu. Kızların çığlıkları ise ne kadar korkunç olduğunu gösteriyordu. Hayatımda bir defa gitmiştim. Halamlarla gitmiştim. Kuzenlerimle çarpışan arabalara binmiştik. O günü en güzel günüm olarak nitelendiriyordum. Çok korkunç gözüken adrenalin oyuncağını gördüm. Asla ona binmezdim. Yükseklik korkumda vardı. Bir de oyuncak dönüyordu, kendi etrafında ters de döndürüyordu, çok korkunç. Yaklaşık bir saat oturduktan sonra piknik alanına gitmeye karar verdim. Yavaş adımlarla oraya gittim. Henüz az öğrenci vardı. Altı kişi vardı, hocayla sohbet ediyorlardı. Onlara doğru giderken bir grup lunaparktan çıkıyordu. Aralarında Emir ve Güney de vardı. Tabi o cadı her zamanki gibi Emir'in yanındaydı. Altı kişinin yanına gidip konuştuklarını dinledim. Okul açılacağı için derslerle ilgili konuşuyorlardı. Grup bu tarafa doğru geliyordu. Onları görmemiş gibi davrandım. Ama Güney benim adımı seslendi
"Mary!"dedi. Ona döndüm. Kaşlarını çatmış bir şekilde bana bakıyordu. Kimseyle konuşmak istemiyordum neden anlamıyor ki. Karşıma geldi
"Bir daha yüzüme kapatma telefonu. Bir de telefonu tümden kapatıp aramamızı engelliyorsun."dedi. Sıkkın bir tavırla konuştum
"Konuşmak istemediğimi söyledim."dedim. Sinirlice nefes aldı
"Hayır konuşacağız ve bu işi bitireceğiz. Bekle bir dakika Emir'i çağırayım."dedi. Güney bizim için fazla uğraşıyordu. Bunlara gerek yok. Kader'le arasını yapmıştı. Onunla ilgilenmesi gerekiyordu. Güney Emir'e seslendi. Emir yanındaki kızı gösterip gelemeyeceğini anlattı. Benimle konuşmak bile istemiyordu. Bu yaptıkları çok ağırdı. Alaycı bir gülümseme takındım
"Ben sana dedim Güney, o seçimini yaptı. Benimle konuşmak bile istemiyor kızı bahane ediyor."dedim.
Bunu Güney'de beklemiyordu. Bir şey diyemedi. Sinirlendi ve Emir'in yanına gitti. Bunların olması istemiyordum. Of Mary ne yaptın sen? Tekrar altılı gruba dönüp onları dinlemeye başladım. Tabi dinleyemiyordum o ayrı bir konu. Aklım Güneylerdeydi. O tarafa baktım. Güney Emir'i kenara çekmiş sinirlice konuşuyordu. Emir onun yüzüne bakmıyordu. Aferin Mary arkadaşları birbirine düşürdün. Tekrar önüme döndüm. Bir an önce şu otobüse binelim de gidelim okula. Hoca beni duymuş gibiydi. Duyuru yaptı
"Hadi toplanın sayım yapıyorum."dedi. Herkes vardı galiba. Hoca saydı, elli dört kişi çıktık. Tam olduğumuz için otobüslere yöneldik. Bu sefer en önlerde gidiyordum. Otobüsün yanına gittik. Kapılar açılınca en önce ben girdim. Yerimi bulup cam kenarına oturdum. Herkes binmeye başladı. Emir'i gördüm. Göz göze geldik ama o hemen bakışlarını çekti. O da cam kenarına oturdu. Yanına o cadı oturdu. O kız bence kişisel özellik bakımından da cadıydı. Emir'e yaklaşmak için fırsat arıyordu. Bir süre sonra da Güney geldi. Gergindi. Bana bakmadan yerine geçip oturdu. Ve meşhur Batın'ımız eksik olur mu o da geldi. Yanıma oturdu. Ve yine konuşmaya başladı
"Eee barıştınız mı Emir'le?"dedi. Kafamı olumsuz anlamda ikiye tarafa salladım. Ve işaret parmağımı dudağıma götürüp "sus" işareti yaptım. Güldü. Ben de kafamı pencereye dayadım. Hayatımdaki en iğrenç günleri yaşıyordum. Telefonu açıp onu kurcalamayı düşündüm. Beş cevapsız arama vardı. Üç tanesi Güney'in iki tanesi de Emir'indi. Emir beni mi aramıştı? Güney açmam için onun telefonundan aramıştır. Bir kulaklığa çok ihtiyacım vardı. Belki Batın'ın vardır. Ona döndüm
"Kulaklığın var mı?"dedim. İşaret parmağını dudaklarına götürüp sus işareti yaptı. Hafifçe gülümsedim. Ceketinin cebinden bir kulaklık çıkardı.
"Ama bir şartla beraber dinleyeceğiz."dedi. Bu zamana kadar Bora'yla aynı kulaklığı paylaşmıştım Batın ikinci oluyordu.
"Tamam."dedim sessizce. Kulaklığı telefonuma taktım. Kulaklığın birini ona verdim diğerini de kendime taktım. Güzel bir müzik açıp dinlemeye başladım. Dışarıya bakıp hayal kurmaya başladım. Birkaç dakika sonra omzumda bir ağırlık hissettim. Batın'ın kafası olmalıydı. Bu sefer umursamadım. Cama bakıp hayal kurmaya devam ettim. Camdaki yansımadan Emir'in yanımızdan geçtiğini gördüm. Görmemiş gibi davranmaya gayret gösterdim. Batın daha da yaklaştı. Kafasını boynumdaki girintiye soktu. Bu kadar yakın olmamalıydık. Yakın olursak ne olurdu sanki? Emir o cadıyı seçmişti bile. Bora desen ne halde olduğunu dahi bilmiyorum. Hayatıma karışacak biri yoktu. Diğer öğrenciler ne anlarlarsa anlasınlar, umrumda değil artık. Emir tekrar yanımızdan geçti. Bize kısa bir bakış attı ve kendi yerine oturdu. Telefonum titreşti. Yine mesaj olmalıydı. Mesaja baktım. Emir'dendi
"Beni kendinden uzaklaştırmanın asıl sebebini anladım."yazıyordu. Gerçekten Batın'ı mı anlamıştı. Bence başka şeyler anlamak için kendilerini zorluyorlardı. Hızlıca cevap yazdım
"İlk önce kendine bir bak. Sırf o cadıyla beraber olabilmek için bir tartışma bekliyormuşsun."yazıp gönderdim. Hala beni eleştirmeye çalışıyordu. Bütün gününü o cadıyla geçirdikten sonra bana yorum yapma çabasındaydı. Emir böyle değildi. Birkaç dakika sonra mesaj geldi
"Ben mi seni mi? Ben seni sevdiğimi söyledim beni kendinden uzak tuttun. Seni gördüğünden beri sana yavşayan çocuğu omzunda uyutuyorsun. Benim aklımdaki Mary böyle değildi. Sana bu şeyleri söylemeye de hakkım yok ne de olsa. Bana artık mutluluklar dilemekten başka bir şey düşmez."yazıyordu. Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Bana bunları nasıl söylerdi. Yine ben suçlu çıkıyordum. Dudaklarımı kemirmeye başladım. Ben bu lafları haketmiyordum. Ona cevap yazdım
"Ben hala aynı Mary'im de sen aynı Emir değilsin. Neyse daha fazla uzatmaya gerek yok. O cadıyla mutluluklar dilerim."yazıp gönderdim. Bu şeyler birgünde nasıl olurdu. Birgün bile değildi. Bu sabah yine o eski Emir vardı. Bana yardım eden sürekli benim için bir şeyler yapan birisi vardı. Keşke bu gezi hiç olmasaydı. Aramız hiç açılmasaydı. Bir daha da mesaj atmadı. Yol boyunca müzik dinleyerek gittim. Bir saat sonra tekrar okuldaydık.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLOODY MARY
VampirosHayattan umudunu kesmiş bir genç kız. Kendini olmayacak hayallerle oyalarken annesinin müdahelesiyle kendini olağanüstü canlıların arasında buluyor. Yine korkaklık yapıp saklanacak mı yoksa her şeye inat hayatta kalmayı başarabilecek mi? Henüz hiçbi...