"Eğer Çarşamba akşamı sana bir şey olursa yine sana yardım edecek olan benim bunu unutma. Sana ne kadar kızgın da olsam senin zarar görmene izin vermeyeceğim."dedi. Derin bir nefes aldım, karşılık vermeliydim artık
"Ben sana bir şey yapmadım. Sen beni sevmişsin bu benim suçum değil. Ama sürekli suçlu konumuna düşmekten sıkıldım."dedim. Yüzünde hiçbir duygu yoktu.Elini çenemden çekti
"Hayır senin suçun, bu okula gelmemeliydin."
"Annem gönderdi."
"Geldiğinin ilk günü benimle konuşmamalıydın."
"Konuşmayı başlatan sendin."
"Bana gülümsememeliydin."dedi. Bu kadarı aşırıya kaçıyordu ama cevap vermekten geri kalmadım
"Komik şeyler söylüyordun."
"Daha da kötüsü teşekkür ettin."
"Bunda ne var? Çünkü sen yardım ettin."
"Yemekhane de bana güvenerek baktın."
"Bana güveni veren sendin."
"Benim için bahçeye indin."
"Senin bana yaptığın yardımlar içindi.Hem uğurlamasam kültürümüze hakaret olurdu."
"Benim odama geldin."
"Sen benim odama gelmeyince seni merak ettim ve biraz da seni özledim o yüzden gelmiştim."
"Tamam son bir şey söyleyeceğim bugün koridorda kolumu omzuna koyduğumda neden çekmedin?"
"Bana abim olduğunu söyledin ben de samimiyetine güvendim."dedim.Tekrar sinirlendi
"Eğer sonucunda ben sana aşık olacaksam bana güvenme, benim için bir şeyler yapma. Daha da zorlaştırıyorsun."dedi. Ne diyeceğimi bilemedim. Böyle bir durum daha önce hiç başıma gelmemişti. Sanırım haklıydı ya da haksız. Kafam yine allak bullak oldu. İçimden onu teselli etmek geldi. Böyle bir şey olmayacağını ona anlatmalıydım. Yere oturdum. Bana tuhaf bir şekilde bakıyordu
"Ne yapıyorsun?"dedi. Artık moralleri düzeltmenin vaktiydi. Gülümsedim
"Manzara güzelmiş izlemek istedim."dedim. Güldü. Onu tekrar böyle görmek içimi rahatlattı.
"Çok tuhafsın."dedi. Böyle bir durumda böyle davranmam tabi ki tuhaftı. Ama o da yanıma oturdu. Sessizlik oldu. Konuya nasıl girsem bilemedim. Beynimi konuya giriş cümlesi bulmak için zorluyorken Emir konuştu
"Bana Bora'yı anlatsana. Nasıl sevgili olduğunuzu filan."dedi. Bunu söylemesi beni üzdü. Ona tabi ki anlatmayacaktım. Onu kırmak istemiyordum
"Senin derslerin nasıl? Kaçıncı sınıftasın? 12. sınıfa benziyorsun."dedim. Bu çok saçmaydı. Konu değiştirmekte berbat olduğumu anladım.
"Mary sana anlat dedim."dedi. Sesindeki emir beni ürküttü. Bakışlarımı yere eğerek konuştum
"Okulun en yakışıklı erkeklerinden işte. Ben okulda pek konuşmazdım arkadaşım filan hiç olmadı. Bu okula gelmeden bir gün önce sevgili olduk zaten. Tabi ona sevgili de denirse bana çıkma teklifi bile etmemişti."dedim. Güldü
"Ayrıntıya gir."dedi. Bunu hiç istemiyordum. Ona benim sıkıcı hayatımı da anlatmış olacaktım. Yalan söylesem hemen anlıyordu o yönden de şansım yoktu. Çaresiz bir şekilde anlatmaya başladım
"Annem beni yatılı bir okula göndereceğini söylemişti. Ertesi gün benim okuldaki son günümdü ben de nasıl olsa onları bir daha görmeyeceğim düşüncesiyle hareket ettim. İlk defa o gün farklı bir yere Bora'nın yanına oturmuştum.Sonra sohbet muhabbet derken beni sevdiğini söyledi ben de ona onu sevdiğimi söyledim sonra da sevgili tarzı bir şey olduk. Daha sonraki gün bu okuldaydım zaten."dedim. Bir iç çektiğini duydum. Bakışlarımı yerden kaldırıp ona baktım. Karşı tarafa bakıyordu. Yüz hatları çok güzeldi. Mükemmel bir kavisli burnu vardı. Mavi gözleri ise nefes kesiciydi. Henüz bu okulda yakışıklı olmayan bir erkek görmedim. Her çesit insan vardı. Sarışın, esmer, kumral... Ortak yanları hepsi de ayrı yakışıklıydı. Geldiğim devlet okullarında sınıfına yakışıklı erkek düşerse günlerce müdüre dua ediyordum. Ben de bu nadir sınıflardan birindeydim işte. Bence şehirdeki bütün yakışıklı öğrenciler bu okul kapmıştı. Arta kalanlar ise devlet okullarına gönderiliyordu.Emir bana döndü
"Bora'nın seni terkettiğini söylerken ciddi miydin?"dedi. Artık bu konunun kapanmasını istiyordum
"Bir haftadır arıyorum ama açmıyor."dedim. Dudağını büzdü.
"Telefonunu kaybetmiştir."dedi. Ben bu ihtimalleri günlerdir düşünüyordum
"Kendi telefonu olmak zorunda değil ki. Başkasından da arayabilir."dedim. Düşündü tekrar karşı tarafa bakarak cevap verdi
"Belki numaranı ezbere bilmiyordur."dedi. Bu ihtimal hiç aklıma gelmemişti. Olabilir miydi gerçekten? Umut tekrar içimde yeşermeye başladı. Sevindim. Bu ihtimalin olması o kadar çok istiyordum ki. Emir'e gülümsedim
"Umarım dediğin gibidir."dedim. Gülümsedi bana yaklaştı. Birbirimize değince yaklaşmayı kesti. Kolunu omzuma koydu
"Bir abin olarak onun seni terk etmediğinden adım gibi eminim."dedi. Kolunu çeksemiydim. Daha da kötüsü abi lafını kullanmıştı. Bu kelimenin onu acıttığını söylemişti.
"Abim olmasan sadece arkadaşım olsan olmaz mı?"dedim. Ne cevap vereceğini çok merak ediyordum. Yüzündeki gülümseme büyüyünce rahatladım
"Sen nasıl istersen."dedi. Ben de ona gülümsedim. Kafamı karşı tarafa çevirdim. Konuştuğumuz konular yüzünden manzarayı izleyememiştim. Çok güzel bir düzlük ve üstünde orman olmayacak kadar ağaçlar vardı. Düzlüğü yarıp geçen bir nehir vardı. İlerideki dağlar ise güneşi esir almış gibiydiler. Ama dağlardan kurtulan bir kaç ışık süzmesi ağaçların çıplak dallarını aydınlatıyordu. Kış aylarında olduğumuz için hiçbir hayvan yoktu. Sağ tarafa bakınca okulun o meşhur ormanı kendisini gösteriyordu. Yine o orman ve iğrenç anılarım aklıma geldi. Emir'e anlatmalı mıydım? Onun inadına gitmiştim zaten o ormana. Sağ da çıkmıştım. Ona anlatmam gerekiyordu ama içimden bir ses bunun ben de bir sır olarak kalması gerektiğini söylüyordu. Emir'e baktım. Gözlerini kapamıştı. Yüzünde yorgunluk vardı. Onu yormuştum onu üzmüştüm onu kırmıştım. Kafamı onun omzuna yasladım
"Özür dilerim."diye fısıldadım. İlk önce yaptığım şeyden dolayı irkildi ama daha sonra beni kendine çekti. Bora'ya ihanet etmiyorum. Sadece Emir'in daha iyi hissetmesini istiyordum. O benim için bir şeyler yapıyordu ben de ona yapmak istiyordum. Kafamı boynundaki girintiye yasladım. Kalp atışlarını duyuyordum,hızlıydı. Vücudu ise sımsıcaktı. Sıcak, tenimi kavuran sıcaklık, hızlı hareket eden bir şey, boynuma kondurduğu öpücük, bilmece...Okulda yaşadığım o şey bir film şeridi gözümün önünden geçip gitti. Bunları düşündükçe paranoyaklaşıyordum. O şey de sıcaktı Emir'de sıcaktı. Emir benimle oyun mu oynamıştı? Emir'in piknikten geldiğini görmüştüm. Bu olamazdı. O şey ya beni takip ediyorsa, yalnız kaldığım zaman bana saldırırsa. Kendime gelmeliydim. Bu olamazdı. Bir nefes alarak bu düşünceleri beynimden uzaklaştırdım. Emir'den ayrıldım. Dik bir şekilde oturup ona döndüm.
"Gidelim mi artık?"dedim ve gülümseyerek devam ettim
"Güney'i de yalnız bıraktık."dedim. Güldü. Ona gülmek gerçekten çok yakışıyordu.
"O kız kesmekle meşguldür. Onun için bir problem olmaz. Ama yine de gidelim."dedi. Kafamı sallayıp yerden destek alarak kalktım. O da aynısını yaptı. Beraber geldiğimiz yoldan geri döndük. Giderken geçtiğimiz yerleri iyice hafızama kazıdım. Canım sıkıldığında,üzüldüğümde buraya gelecektim. Beraber hiç konuşmadan ormana kadar geldik. İkimizde etrafta Güney'i aradık. Eskiden oturduğumuz yerde yoktu. O gösterdiği kızı aradım belki onunla beraberdir. Kızı buldum, yanında yoktu ama onun yakınındaki bir ağaca oturmuştu. Ve durmaksızın kızı kesiyordu. Gülerek Emir'e döndüm
"Onu buldum. Söylediğin gibi kız kesmekle meşgul."dedim. Güldü. Ben Güney'e doğru yürüdüm. Emir'de beni takip etti. Ağaca gelince Güney'in önünde dikilerek görüş alanını kestim. Kafasını yukarı kaldırdı. Beni görünce yüzünde mahçup bir gülümseme oldu. Tek kaşımı kaldırdım
"Noldu manzaranını mı bozdum?"dedim ve yanına oturdum. Emir de benim yanıma oturdu. Kaşlarını çattı
"Beni burda tek başıma bıraktınız. Bu kadar dışlanmayı haketmiyorum."dedi. Düşünüyor gibi yaptım
"Kendimi nasıl affettirebilirim?"dedim. Çarpık bir gülümsemeyle cevap verdi
"O kızı bana ayarlayarak."dedi. Gözlerimi devirdim. Bunu yapamacağımı biliyordum ama bir söz vermiştim
"Kızın bir sevgilisi varsa."dedim. Karşı tarafa baktı ve konuştu
"Yok çünkü nerdeyse bir saattir kızı izliyorum ama yanına hiçbir erkek gelmedi. Olsaydı yanına gelmesi lazım. Benim gibilerden sevgilisini koruması gerekiyor."dedi. Gerçekten kıza kafayı takmış durumdaydı. Emir'e döndüm. Bana güldü ve elini yukarı kaldırıp deli işareti yaptı. Sessiz bir şekilde onun yaptığına güldüm. Öksürüp Güney'e döndüm
"Hadi okula gidelim ben sıkıldım."dedim. Hızlıca bana kafayı çevirdi.
"Saçlama burada durucaz."dedi. Ofladım. Emir konuşmaya girdi
"Biz gidelim Mary yine şunu yalnız bırakalım."dedi. Gözlerimi kısarak Güney'e baktım
"Evet gidelim sen de burada yalnız kal."dedim. Umuramaz bir bakış atıp tekrar kızı kesmeye başladı. Ayağa kalktım. Emir de kalktı. Beraber ormanın çıkışına yöneldik. Emir konuştu
"Artık hergün bu ormana gelir Güney. İlk defa bir kız buldu onu kaçırmak istemez."dedi. Yanımdan geçtiğimiz ağaclardan bir tutam yaprak kopardım. Elimde bir tanesini küçük parçalara ayırmaya basladım.
"Hiçbir şey belli değil ama o bir ihtimale bütün umudunu yüklüyor. Eğer kızın sevgilisi varsa çok üzülecek."dedim. Bir şey demedi. Beraber sessizce yürümeye devam ettik. Elimdeki yapraklar parca pinçik olunca bunları Emir'in kafasına atmak geldi aklıma. Botumun bağcığı çözülmüş gibi yapıp onun biraz önden gitmesini bekledim. Yeterince mesafe olunca doğruldum ve sessiz adımlarla onun peşinden gittim. Tam arkasına gelince parmaklarımın ucunda yükselip elimdekileri kafasına attım. Bir şey hissetmedi. Ben de bir şey olmamış gibi davranarak onun yanında gitmeye devam ettim. Ona bakınca güleceğim için bakışlarım hep yerdeydi. Birden birisi elleriyle gözlerimi kapatınca neye uğradığımı şaşırdım. Küçük bir çığlık attım
"Ben kimim?"dedi. Sesi tabi ki tanıyordum,Güney'di. Sesini ne kadar değiştirmeye çalışsa da anlamıştım
"Güney bırak beni."dedim. Gözlerimdeki eller çekildi. Arkama döndüm ona noldu bakışları attım.
"Siz kalktıktan sonra kız da sizin arkanızdan gelmeye başladı. Ben de beni çok özlemiştirsiniz diye sizin yanınıza geldim."dedi. Bakışlarım arkaya kaydı. Evet kız iki tane arkadaşıyla arkamızdaydılar. Tekrar Güney'e döndüm
"Sen okula gelmek istemiyordun."dedim. Güldü.
"Birden kalbim okul aşkıyla yandı tutuştu."dedi. Ben de tabi tabi öyledir bakışları attım. Güney Emir'e döndü ve gülmeye basladı
"Emir sen ne zamandan beri yaprak çıkarmaya başladın?"dedi. Emir ona anlamayarak baktı
"Ne saçmalıyorsun yine?"dedi. Güney ona kafasını işaret etti. Emir eliyle kafasını yokladı. Saçlarını karıştırdı. Yapraklar döküldü bana baktı
"Ne ara koydun bunları?"dedi. Güldüm
"Bir ara koydum işte."dedim. Güney telaşlandı
"Kız bu tarafa yaklaşmaya başladı. Hadi gidelim artık."dedi. Kolunu omzuma attı. Artık bu davranışları bana normal gelmeye başladı. Kolunu indirmedim.
"Zaten sen bunu istemiyor muydun? Kıza yakın olmak."dedim. Beni zorla yürütmeye başladı
"Sadece belli bir mesafeye kadar. O dibimde olunca heyecanlanıyorum."dedi. Güney gerçekten aşık olmuş. Kafamı salladım yürümeye devam ettik. Birkaç dakika sonra okulun dış kapısına geldik. Emir kapıyı itti. İkimizde geçtik sonra Emir geçti. Güney kolunu omzumdan indirdi. O sırada biri benim adımı söyledi
"Mary!"dedi arkamdaki ses. Arkamı döndüm. Güney sevdiği kızdı. Güney'e baktım. O kıza bakmıyordu bile. Kıza yaklaştım
"Efendim."dedim. O da bana yaklaşıp mesafeyi kapattı. Çok güzel bir kızdı.
"Biraz özel konuşabilir miyiz?"dedi. Anlayışla kafamı salladım. Bir binaya doğru ilerledik. Arkamı dönüp Güney'e baktım. Bize meraklı gözlerle bakıyordu. Kızın arkadaşları da bizle ilgilenmiyor gibiydiler. Binadan içeri girdik. Kız etrafına baktı. Yalnız olduğumu anladıktan sonra konuşmaya başladı
"Merhaba ben Kader. Bu okula yeni geldim."dedi. En azından kızın ismini öğrenmiştim hem de tanışmanın başında bu pek yaptığım bir şey değil. Ama daha çok beni neden buraya çağırdığını merak ediyordum. Onu dinlemeye devam ettim
"Sen de bu okulda yenisin duyduğum kadarıyla. Ben senden farklı olarak bu okula transfer edildim. Aslında yakın zamanda birkaç öğrenci daha transfer edilecek. Neyse ben konuya giriyim. Seninle arkadas olmayı istiyorum. Bu okuldakiler seni pek sevmiyolarmış. Onların egolarıyla alakalı diyelim. Biraz da tehlikeli tipler onlara bulaşmasan iyi olur. Zaten bir iki arkadaş edinmişsin. Onlar sana zarar verecek türden değiller. Ama bir de kız arkadaş istersin diye düşündüm. Sana numaramı vereyim. Başın belaya girdiğinde filan beni ararsın."dedi. Bu kadar hızlı arkadaş teklifi etmesi, bana karşılıksız yardım etmesi beni rahatsız etti. Cebimden telefonumu çıkarıp söylediği numarayı girdim. Onu aradım o da benim numaramı aldı. Teşekkür edip gitti. Ben hala ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Birisinin gelip böyle davranması normal miydi? Hiç arkadaş edinmemis olabilirim ama bu davranışların normal olmadığını biliyordum. Binadan çıktım. Kızlar gitmişti. Güney bana meraklı bakışlarını yöneltti. Onların yanına gittim
"Noldu? Ne dedi?"dedi Güney. Çok merak ediyordu. Bu davranışı aklımdaki şeyleri silip gitti. Gülümseyerek
"Adını öğrendim. Adı Kader'miş"dedim. Gözleri şaşkınlıkla açtı. Yeşil gözleri onu çok samimi gösteriyordu
"İsmi çok güzelmiş."dedi. Sonra bir nefes alıp devam ettim
"Benim arkadaşım oldu ve numarasını verdi."dedim. Sürekli şoka giriyordu. Yeşil gözleri tekrar irileşti
"Numarası mı?"dedi. Ben de kafamı evet anlamında salladım. Yavru köpek bakışları attı
"Lütfen numarasını bana ver, lütfeeeennn."dedi. Kızı sürekli arayıp taciz eder diye korktum. Kaşlarımı çattım
"Hayır."dedim. Bana daha da yalvarırcasına baktı
"Lüftennn. Zaten onu bana ayarlamayacak mısın? Telefonu numarasını eninde sonunda alıcam. Şimdi versen bir şey kaybetmezsin."dedi. Bu sefer karasız kaldım ona tehdit edercesine baktım
"Eğer kızı sürekli arayıp taciz edersen sana onu ayarlamam, senin hakkında çok kötü şeyler söylerim ona."dedim. Düşündü ve söyledi
"Söz veriyorum onu taciz etmicem."dedi. Ben de zaten ona numarayı vermezsem susmayacağını anladığımdan çaresiz bir şekilde verecektim numarayı. Cebimden telefonu çıkardım. Tuş kilidini açıp rehbere girdim. İsmi bulunca üstüne bastım ve karşıma çıkan numarayı söyledim. Numarayı verdikten sonra Güney bana sımsıkı bir şekilde sarıldı
"Çok teşekkür ederim."dedi. Ben de onun sarılmasına karşılık verdim.
"Arkadaşız sonuçta."dedim. Benden ayrıldı. Çok mutluydu. Eli ayağı birbirine karışıyordu. En azından birine yararım dokunmuştu.
"Hadi gidelim kantine ben acıktım."dedi Emir. Ona döndüm. Sıkılmış gibiydi. Kafamı sallayarak onayladım. Ara öğün olduğu için paraylaydı. Emir'e dönüp
"Ben bir odama gidiyim. Orada bir şey unuttum."dedim. Anlamayarak baktı. Hiç emin olmayan bir sesle
"Tamam biz kantindeyiz o zaman."dedi. Eğer unuttuğum şeyin cüzdanım olduğunu söyleseydim yine erkek triplerine girecekti. Hesap ödeme falan filan. Kararını değiştirmeden bir an önce gitmeliydim. Odamın yerini biliyordum. Nerdeyse koşarcasına hızlı hızlı yürüyordum. Etrafta çok az öğrenci vardı. Odama gelene kadar ancak üç tane görmüştüm. Odama gelince anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım. İçeri geçip botlarımı çıkardım. Cüzdanımın tam olarak yerini bilmiyordum ama birkaç yerde kesin olmalıydı. O yerlerin dışında başka yere koymazdım. İlk olarak kıyafet dolabıma geçtim. Rafları karıştırmaya başladım. Çok nadir olan bir şey oldu ve cüzdanımı buldum. Hiçbir zaman ilk baktığım yerden çıkmazdı kaybolan eşyalarım. Yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu. Cüzdanımı alıp dolabı kapattım. Giderken aynaya bakmayı unutmadım. Saçlarım biraz dağılmıştı. Onları ellerimle düzelttim. Hazır olduğumu anladığımda kapıya döndüm. Çok tuhaf bir şekilde kapının altından beyaz bir duman geliyordu. Yangın mı çıkmıştı? Bu korkuyla hemen kapıya koştum ama kilitliydi ben kilitlememiştim. Yoksa o varlık mı bana bunları yapıyordu? Kapı nasıl kendi kendine kilitlenir? Ve şu beyaz duman da neyin nesiydi? Bu yangın olamazdı dumanın tuhaf bir kokusu vardı. Nane kekik karışımı bir kokuydu. Kokuyu kokladıktan bir süre sonra bende bir halsizlik oluştu. Bu şey uykumu getirmişti. Bacaklarım daha fazla dayanamadı vücudum yere düştü. Gözlerimi kapasam derin bir uykuya dalacak gibiydim. Ama bunu istemiyordum. Kim bana neden bunu yapmak istesin ki? Yukarıdaki tavan görüntüsü kaymaya başladı. Her şey bulanıklaştı. Sanki günlerdir uyumuyormuş gibi üstüme bir yorgunluk çöktü. Daha fazla direnemedim gözlerimi yavaş yavaş kapadım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLOODY MARY
VampiroHayattan umudunu kesmiş bir genç kız. Kendini olmayacak hayallerle oyalarken annesinin müdahelesiyle kendini olağanüstü canlıların arasında buluyor. Yine korkaklık yapıp saklanacak mı yoksa her şeye inat hayatta kalmayı başarabilecek mi? Henüz hiçbi...