Bölüm 21

6.2K 442 51
                                        

Yine aynısı yapmak istedim. Elimi kaldırıp işaret parmağımı uzattım. Tam bir şey yazacağım sırada cama başka biri bir şeyler yazmaya başladı. Korkup hemen pencereden çekildim. Bu nasıl mümkün olabiliyordu. Oda da kimse yoktu. Güney'in yanına yaklaştım. Yoktu değil mi? Cama kim yazmıştı onu? Sanırım oda da yalnız değildim. O şey burada mıydı yoksa? Burada olmasını istemiyordum. Etrafta kan donduran bir sessizlik vardı. Bu odadaydı onu hissediyordum. Bir ses duydum
"Cama yazdığımı oku."dedi. Bu ses onundu. Güney'in yattığı yatağa oturdum. O şey sadece hızlı değildi. Görünmezdi de. Nefes alışlarım hızlandı. Görünmeyen şeylerden hep korkmuşumdur. Güney'e çağırsa mıydım? O görünmüyordu Güney ne yapabilirdi ki ona. Derin bir nefes aldım ve ayağa kalktım. Bu hayatta artık cesur olmalıydım. Korkularımla yüzleşmeliydim. Pencereye yöneldim. Buğulu cam da birkaç anlamsız kelime vardı. Bir kaç cümle Türkçe'ydi
"Yanağına dokun ve şunları söyle' Gasi vami lakamayti' Uyut onu!" yazıyordu. Güney'i tabi ki şimdi uyutmayacaktım. Eğer uyutursam tamamen savunmasız duruma düşerdim. Anlamsız olan o üç kelimeyi iyice ezberledim. Akşama kadar bekleyip sonra uyutma kararı aldım. Tekrar Güney'in olduğu yatağa oturdum. Oda da görünmeyen birisi var ve seni sürekli izliyor. Bu gerçekten çok kötü bir duyguydu. Boğuk bir ses duydum
"Korktun mu?"dedi. Bu ses Güney'indi. Güney uyanık olduğu için belki o şey buradan giderdi. Güney'e baktım. Hala yüzüstüydü. Bana bakmadan söylemişti. Onunla konuşup uyutmamayı düşündüm
"Nereden çıkardın?"dedim. Yatakta yana döndü ve doğruldu. Saçları karışmış ve gözlerinin önüne düşmüştü
"Tam dibimde oturuyorsun. Kendi yatağında neden oturmuyorsun?"dedi. Ona korktuğumu söylesem belki uyumazdı. Zaten korkmuştum da.
"Evet korktum."dedim. Yüzünde sevecen bir gülümseme oluştu. Bana yaklaştı. Yüzümü ellerinin arasına aldı
"Ne zaman yardım istersen koşulsuz sana yardım ederim. İstersen sen uyu ben nöbet tutayım."dedi. Eğer uyursam o kış uykumdan uyanamazdım.
"Yok uyumayacağım."dedim. Ellerini çekti. Yataktan kalktı.
"Sen bilirsin. Ben acıktım. Mutfaktan bir şeyler atıştıracağım sen de bir şey ister misin?"dedi. Aç değildim. Günlerdir bir şey yemiyordum ama yine aç değildim. Kafamı hayır anlamında salladım. Mutfağa yöneldi. Acaba o şey hala odam da mıydı? Etrafı iyice inceledim. Belki bir şey kendi kendine hareket eder diye bekledim. Bu durumu iki hafta önce yaşasaydım herhalde tımarhane de olurdum. Artık anormal şeyleri normal karşılamaya başladım. Normal karşılamak zorunda kalıyordum. Yoksa dediğim gibi deli kitabı yazmak gibi sonuçlar doğurabilirlerdi. Güney mutfakta bir şeyler hazırlıyordu. Zaman geçirmek için yarım kalan kitabımı okuyabilirdim. Yataktan kalktım. Kitaplığa yöneldim. Cehennem kitabını aldım. Tekrar yatağa oturdum. Kaldığım yeri açtım. İçinde bir not vardı. Beyaz kağıda kırmızı bir kalemle yazılmıştı
"Güzel seçim. Dünyada ki cehennemi tadacaksın."yazıyordu. Tabi ki o şey yazmıştı. Hangi ara, ne zaman? Bu kitabı okuduğumu da mı biliyordu? Artık sinir bozucu olmaya başlamıştı. Yaptığı bu şeyler hiç mantıklı değildi. Bugün o ne yaparsa yapsın o uçuruma gidecektim. Hayatım cehennemken öğrendiğim şeyler sadece ateşi olabilirdi. Kitabı okumaya başladım. Aradan yarım saat geçtikten sonra Güney geldi. Elimdeki kitaba bir göz attı
"Cehennem mi? Senin için ne kadar karanlık. Okuyacak başka kitap bulamadın mı?"dedi. Gülerek kafamı hayır anlamında iki yana salladım. Bana umutsuz vakaymışım gibi baktı. Gözlerini devirdi. Karşımdaki yatağa oturdu ve telefonla ilgilenmeye başladı. Ben de kitabı okumaya devam ettim.
Gözlerim ağrımaya başlamıştı. Birkaç saattir kitap okuyordum. Karşıdaki yatağa baktım. Güney çoktan uyumuştu. Emir bu zamana kadar ne yapmıştı? Ona bir şey olmamıştır değil mi? Artık hiçbir şeyden emim değildim. Telefonu elime aldım. Saat altı buçuk olmuştu. Nerdeydi bu? Bu kadar uzun sürecek ne yapmıştı. Güney hiç telaşlanmıyordu. O Emir'in ne yapacağını kesin biliyordur o yüzden böyle rahattı. Ona öfke dolu bakışlarımı yönelttim. Ben arkadaşı için diken üstündeyken o mışıl mışıl uyuyordu. Telefon sesi duydum. Güney'in telefonuydu. Telefon sesiyle Güney komik bir şekilde uyandı. Kabus dolu bir rüyadan uyanmış gibi tepki verdi. Uykulu gözlerle yatağın üstünde telefonunu aradı. Buldu. Cevaplayıp kulağına götürdü
"Efendim. Evet yanımda."dedi ve bana baktı. "Kitap okuyor."dedi. Kafasını diğer tarafa çevirdi. Elini dağınık saçlarına daldırdı.
"Herkes gelmek zorunda mı?... Çok yorgunum. Zaten Mary tek başına kalamaz."dedi. Açıkçası kırılmıştım. Tek başıma kalabilirdim. Bir insanın parçalanışına şahit olmuştum. Artık her şeyi kaldırabilirdim. Güney devam etti
"Ben bu hocanın..."dedi ve bana baktı. Mahçup bir ifadeyle gülümsedi. Ona karşılık verdim. Ben Bora'dan çok değişik küfürler öğrenmiştim. Söyleyeceği her neyse bana o kadar etki etmezdi. Güney elini saçından çekti. Kolu yorgun bir şekilde yatağa düştü
"Tamam geliyorum."dedi. Bir süre karşı tarafı dinledi ve telefonu kapattı. Boş gözlerle kapıya baktı
"Bu okuldan nefret ediyorum."dedi. Yalnız değildi. Bu okula karşı aynı duyguları besliyorduk. Bana üzgün bir ifadeyle baktı
"Daha bir buçuk yıl var. İşkence bitmiyor."dedi. Güldüm
"Bitecek. Biraz uzun olacak ama bitecek."dedim. Kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı
"Hiç sanmıyorum. Tatilde bize bu işkenceleri yapıyorlar okul başlayınca daha da katlanılmaz oluyorlar."dedi. Sonunda ciddi bir konu konuşmaya başladık. Güney genelde işi şakasına vururdu. Elimdeki kitabı yatağa koydum
"Tatil de size ne yapıyorlar? Ben henüz bir işkence görmedim."dedim. Yine şu sır ile ilgili olduğunu biliyordum ama bir umut işte belki bir şey söyler. Yorgun bir gülümseme belirdi
"Çok şanslısın."dedi. Ona anlamayarak baktım. Yatakta doğruldu. Yataktan kalktı. Telefonuna uzanıp cebine attı ve kapıya doğru yavaşça yürüdü
"Odadan çıkmasan iyi olur. Bir şey olursa bizi arayabilirsin numaralar sende kayıtlı, Emir'le benim ki. Sen baygınken kaydetmiştik. Ben odama gidiyorum."dedi. Odasına gitmeyecekti. Telefonda bir yere gideceğinden söz etmişti. Kapıya gelince durdu ve bana dönmeden konuştu
"Bir hata yapma ve hayatın tadını çıkar."dedi ve kapıyı açıp odadan çıktı. Uçuruma gidiceğimi biliyordu. Belki de gitmemeliydim. Bütün herkes bu sırrı öğrenmemem gerektiğini söylüyordu. Öğrenmezsem bir şey kaybetmezdim. Hayır çabucak bu düşünceyi kafamdan atmalıydım. Elime çok iyi bir fırsat geçmişti kesinlikle değerlendirmeliydim. Güney'i de uyutmak zorunda kalmamıştım. Akşam olmuştu. Artık gitme zamanı gelmişti. Yataktan kalktım. Aynanın karşısına geçtim. Bozuk at kuyruğumu bozup yeniden yaptım. Dolabı açtım. Yine koyu kıyafetler giymeyi düşünüyordum. Üstümdeki kazağı çıkardım. İçinden siyah bir tişört ve bordo hırkamı çıkarıp giydim. Altıma da siyah kotumu giydim. Dolabı kapattım ve siyah spor ayakkabılarımı giydim. Bu sefer hiç pencereden filan atlamayacaktım. Normal insanlar gibi kapıdan çıktım. Koridorda öğrenciler yoktu. Bu işimi daha da kolaylaştırırdı. Hemen koridordan geçtim. Merdivenlerden hızlıca indim. Binanın çıkışına vardım sonunda. Etrafta yine çok az öğrenci vardı. Bunu sorgulayamazdım şimdi. Orta bahçeden hızlıca geçmeye başladım. Bir ses duydum, biri benim adımı sesleniyordu
"Mary!"dedi arkamdaki ses. Bu ses Batın'a aitti. En azından şimdi rahat bıraksaydı beni. Ona döndüm. Bana yaklaştı.
"Biraz konuşabilir miyiz?"dedi. Konuşacak vaktim yoktu. Onun yüzünden büyük bir olayı kaçırabilirdim kafamı hayır anlamında iki yana salladım. Ofladı
"Hala mı kızgınsın bana? Özür diledim ya senden."dedi.  Gözlerimi devirdim
"Özür dilemek yetmiyor bazen."dedim. Dudağının kenarını ısırıp biraz düşündü
"Sana çıkma teklifi etsem. Bak sana büyük bir fırsat tanıyorum. Benimle çıkma şansını elde ettin. Açıkçası çok şanslı birisisin."dedi. Bu kadar kendini beğenmiş birisi olamazdı. Ona öfkeyle baktım ve arkamı dönüp yürümeye devam ettim. Bu kadar yüzsüz ve kendini beğenmiş birisi çok sinir bozucuydu. Sevgilisi varken başkasına çıkma teklifi ediyordu. Pislik şey. Tekrar adımı seslendi. Onun sesine bile daha fazla tahammülüm yoktu. Birden önüme geçti
"Yine mi kızdın? Ama ne yapsan yaranamıyorum. Sana hayatının teklifini yaptım daha ne istiyorsun? Düşünsene benimle çıkıyorsun. Hayallerin gerçekleşiyor."dedi. Ama sinirim tavan yapmaya başlamıştı. Ona bağırmak istedim. Ben ondan nefret ediyordum ama hala o tersini sanıp ona göre yorumluyordu. Kaşlarımı çattım
"Senden nefret ediyorum anla şunu. Sürekli kendine göre saçma sapan yorumlar yapma. Hem bir sevgilim var benim şunu kafana sok artık. Gerçi soksan ne çare beyin olmadıktan sonra hiçbir şeye yaramaz."dedim. Tek kaşını kaldırdı
"Aslında yaptığın hakareti üstüme alınmadım. Bir beynim var..."dedi. Sözünü yarıda kesip
"Beyin hayvanda da var. Kullanana insan deniyor zaten. Sen bu tanıma uymuyorsun malesef."dedim. Güldü. Onu bozduğum ortadaydı ama çaktırmamaya çalışıyordu
"Tamam bu kadar yeter nereye gidiyorsun bu saatte?"dedi. Bir de utanmadan bana hesap soruyordu. Yüzüme alaycı bir gülümseme yerleştirdim
"Arkadaşlarla alışverişe çıkıyoruz. Oradan belki sinemaya gideriz. Yani eve geç gelirim babacığım."dedim. Baba kelimesini söylerken içim burkuldu. Uzun süredir bu kelimeyi kullanmıyordum. Hemen kendimi topladım. Ciddi tavrımı takınarak devam ettim
"Seni ilgilendirmez. Artık beni tanımıyormuş gibi davransan olmaz mı? Sana hiç binanın çıkışını sormamış olsam. Bütün bunlar hiç yaşanmamış olsa. Beni çok mutlu edersin."dedim. Çarpık bir gülümseme oluştu
"Belki olabilirsin ama daha da mutlu olabilirsin. Benimle çıkarak mesela. Düşünsene gün batımının karşısına oturmuşuz, öpüşüyoruz. Hayali bile güzelmiş."dedi. Hayır hayali mide bulandırıcıydı. Onun bu sözlerinden bıkmıştım artık. Ona ne desem fayda etmiyordu. Sesimi yükselttim
"Hayallerini kendine sakla. Ve dediğin gibi sadece hayal asla gerçek olmayacak."dedim. Onun omzuna sertçe çarparak yoluma devam ettim. Yine arkadam saçma sapan şeyler söylemeye başlamıştı
"Never say never!"dedi. Ondan yardım istediğim ilk güne lanet okumaya başladım. Keşke okulda kaybolsaydım da ondan yardım istemeseydim. Dış kapıdan çıktım ve yandaki patikadan yürümeye başladım. Batın'ı unutup dikkatimi bu akşama vermeliydim. Adımlarımı hızlandırdım. Uçuruma erken gidip bütün olanları baştan sona izlemek istiyordum. Hava daha da soğumaya başlamıştı. Giydiğim hırka beni çok fazla koruyamayacak gibi gözüküyordu. En azından bir kaç saat dayanabilirdim. Uçuruma gelmem bir saatimi almıştı. Yolları karıştırmıştım sağa döneceğim yerde sola dönmüştüm. Yollar bana tanıdık gelmeyince geldiğim yerden geri dönmek zorunda kalmıştım. Sağa dönüp tekrar oradan devam ettim. Uçurumda kimse yoktu. Burada onları bekleyemezdim. Bir ağaca tırmanmak iyi fikirdi. Yaprağı bol olan bir ağaç seçmeye çalıştım. Kış aylarında olduğumuz için bu pek mümkün olmuyordu. Uçurumun biraz gerisinde bir çam ağacı gördüm. Bu benim işime yarardı. Hemen yanına koştum. Ağacın uzun bir vücudu vardı. Tırmanmak zor olacaktı. Ama tek şansım bu ağaçtı. Gövdesinde ki girintili çıkıntılı yerlere basarak çıkmaya çalıştım. Bir dala ulaşınca artık güvende olduğumu anladım. O dala çıktım. Kimsenin beni görmemesi gerekiyordu. Bu yüzden bir kaç dal daha yukarı çıktım. Yükseklik korkum daha fazla çıkmama izin vermedi. Ben de bulunduğum kalın dala oturup beklemeye başladım. Sabaha kadar burada oturabilirdim. Eğer sonunda okulun sırrını öğreneceksem her şeye değerdi. Saat yedi buçuk olmuştur bile. Yani birazdan gelebilirlerdi. Acaba sır ne olabilirdi? Aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Olan olayları göz önünde bulundurursak da ortaya bir şey çıkmıyordu. Birinin ayak sesini duydum. Hareket etmeyi kestim. Eğilip bakmayı düşünmedim. Nasıl olsa uçuruma gelecekti. Bu ağaçtan uçurum çok rahat gözüküyordu. Ağacın altından biri geçti. Arkası gözüküyordu. Yapılı bir vücudu vardı. Üstünde siyah çapraz atlet vardı. Ben burada soğuktan donuyorken o nasıl oluyorda burada atletle geziyordu? Bunu şimdi sorgulayamazdım. Gözlerimle onu iyice izledim. Uçurumda ne yapacaktı? Uçuruma doğru ilerledi. Uçuruma gelince orada durdu ve bekledi. Sanırım manzarayı izliyordu. Birkaç gülüşme sesi duydum. Bu sefer bir grup uçuruma doğru geliyordu.
"Onları nasıl da hakladık ama."
"Aynen bir de hızlıyız diye geçiniyorlar."
"Siz olayı duydunuz mu?"
"Neyi duyduk mu?"
"Soğuklardan biri okula yeni gelen kız var ya Mary onu sıkıştırmış. Kız da Emir'e söylemiş. Müdür onu bulursa fena yapacak."dedi aralarından birisi. Bu olayı onlar nereden biliyordu? Soğuklar dedeğikleri cool erkekler miydi acaba? Ama o anlamda konuşmuyorlardı ki
"Kim olduğunu bulamamışlar mı?"
"Yok şu birkaç numarayla kendini saklıyormuş. Salak sanki bulunmayacak."
"Hangi cesaretle yapmış bunu? Okuldan atılacağını bilmiyor mu? Bu soğuklar salak diye boşuna söylemiyoruz işte. O kıza bir şey olursa biz suçlu olmayacağız onlardan bilecekler. Rahatım yani."
"Aynen. O kıza ancak onlar zarar verir. Ama kıza acıyorum. Ona çok kötü davranıyorlar. Hem de şu tip tip bakışları yok mu? Kız ne yapacağını şaşırıyor."
"Kız güzelmiş burada heba olacak yazık ona."
"Emir korumaya çalışıyor, galiba ona abayı yaktı."
"Evet belli oluyor."dedi birisi. Kim hangi cümleyi diyor anlamıyordum. Beş kişi vardı. Sürekli birileri konuşuyordu. Uzaklaşmaya başladılar artık seslerini duymamaya başladım. Uçuruma gelince tek başına olan çoçukla şakalaşmaya başladılar. Gülüş sesleri geliyordu ama ne dediklerini duyamıyordum. Bütün okul benim acınacak halde olduğumu mu düşünüyordu? Aslında haklıydılar. Onlar öyle bakınca elim ayağım birbirine karışıyordu. Gerçekleri başkasından duymak acı vericiydi. Bir kaç grup daha geliyordu. Bol bol gülüşme sesleri geliyordu. Bu seferki grup kalabalıktı. Sanırım yirmi kişi vardı. Ağacın altından geçtiler. Hiç yukarı bakmayı düşünmüyorlardı. Eğer bakarlarsa çok rahat beni görürlerdi. Onlar ağacın altından geçerken adeta bir heykel gibi davranıyor hiç hareket etmiyordum. Onların arkasından başka kalabalık bir grup daha ağacın altından geçti. Sonra da bir kaç kişi tek başına geçti. Uçurum da yaklaşık elli öğrenci var gibi gözüküyordu. Peki uçurumun kenarında ne yapacaklardı? Akşam akşam burada ne işleri vardı? Bir şeyler konuşuyorlardı ama hiçbir şey duymuyordum. Bir öğrenci daha ağacın altından koşarak geçti. Uçuruma gelip bağırarak bir şey söyledi. Bağırdığı için sesini net bir şekilde duydum
"Bugün hoca gelemeyecekmiş. Antremanları biz kendimiz yapacakmışız. Her Çarşamba ne yapıyorsak onu yapacakmışız."dedi. Herkesden bir oflama sesi geldi. Arasından biri bağırarak konuştu
"O zaman bir saat geç yapalım şu antremanı olmaz mı? Kimse hocaya bir şey söylemezse sorun çıkmaz. Zaten yıllardır aynı şeyi yapıyoruz birgün daha azını yapsak bir şey kaybetmeyiz."dedi. Herkes ona hak verdi. Sonra ordaki gruptan biri yine bağırdı
"Tamam o zaman. Bir saat sonra burada toplanıyoruz. Geç kalmayın."dedi. Herkes onu onayladı ve yavaş yavaş dağılmaya başladılar. Kalabalık olan grup bu tarafa doğru yaklaştı. Benim bulunduğum ağaca doğru geldiler ve yere oturdular. Neden gelmiştiler buraya? Onlar yüzünden bir saat heykel taklidi yapmak zorunda kalacağım. Konuşmaya başladılar
"Okula yeni gelen üç kız var ya. Onlar soğuklara bakmayan tiplerdenmiş."
"Zaten bütün kızları kaptılar. Onlarda bizim olsun bir zahmet"
"Sorun soğuk kızlar da. Bizleri gururuna yediremiyorlar. Bir de bizlerle mi çıkacaklar."dedi birisi. Kendilerini başka bir türmüş gibi neden ayırıyorlardı ki? Aralarından biri karşılık verdi
"Mary bakıyor ama."dedi. Adım geçince pür dikkat kesildim. Bu okulda herkes beni tanıyordu. İyi bir şey mi kötü bir şey mi henüz karar veremedim.
"O soğuklardan mı salak. Hem baktığı filan yok. Kız bu okuldakilerden korkuyor lan."
"Ah evet doğru. Biz bir şey yapmadığımız halde bizden de korkacak."
"Her iddasına girerim kız eninde sonunda soğuklardan olacak. Bir salak dayanamayıp kıza zarar verecek."
"O kız niye bu okulda ki?"
"Annesi göndermiş. Onun annesi de soğukmuş. Kızı sevmiyormuş o yüzden."dedi. Özel hayatımı da nereden biliyorlardı? Emir'e bile bunları anlatmıyordum. Birkaç şeyden bahsetmiştim Emir'e yoksa gelip bunlara mı söylemişti duyduklarını? O böyle bir şey yapmazdı. Artık onun hakkında şüpheci olmamalıyım
"Vay be anneye bak sen. Vicdansız kadın."
"Üvey annesiymiş zaten."
"Belli oluyor."
"Soğuklardan biri zarar vermeye çalışmış kıza zaten."dedi daha önce hiç konuşmayan biri
"Hadi lan. Napmış?"
"Emir, Güney ve Mary işte bu uçurumdaymış. Emir ve Güney uyumuş. O sırada gelmiş. Kızı korkutmuş."
"Eee ne demiş kıza?
"Senin vücudundan kanlar fışkırırken kimse sana yardım etmeyecek filan demiş. Kızda basmış çığlığı hemen ortadan kaybolmuş."
"Kıza yazık lan. Burada psikolojisi bozulacak."
"Emir'e demişki kız, ben bağırınca ortadan kayboldu çok hızlıydı."
"Soğuk değil mi işte. Hızlı olmaktan başka yetenekleri yok onların."
"Biz de hızlıyız. Onlardan daha iriyiz. Bugün naptığımızı hatırla. Onları hemen yere serdik."
"Haklısın kardeşim."
"Bu arada Emir nerede? Güney de yok ortada."
"Mary'e bu yapanı bulmaya çalışıyorlar. Emir ormanda onu arıyordu."
"Yalnız Emir onu bulursa kesin öldürecek. Çok çabuk sinirleniyor zaten bir de söz konusu Mary olunca o soğuğun işi bitti."
"Evet en hızlımız o. Bir de öfkeli olduğu zamanı hatırlayın. Lanetli soğuklardan biri buna bir laf söylemişti de kimse onu durduramamıştı. O soğuğun nasıl kafasını koparmıştı."dedi. Ne!!! Kafa koparmak mı? Emir birisinin kafasını mı koparmıştı? Emir bir katil miydi? Nolur bunu mecazi anlamda söylemiş olsunlar nolur.
"Duygularıyla hereket ediyor."
"Evet bu ona pahalıya patlayabilir."
"Mary onu sevmiyor benim bildiğim."
"Evet arkadaş gözüyle bakıyor. Çünkü bir sevgilisi varmış."
"Of en kötüsü de o arkadaş gözüyle bakılması."
"Sevgili mi"dedi yine hiç konuşmayanlardan biri
"Aslında sevgilisi vardı. Bu okuldan kız bir soğuk olarak ayrılacağına göre normal bir sevgilisi asla olmayacak."
"Nereden biliyorsun soğuk olacağını?"
"Sence bir buçuk yıl hiçbir soğuk kıza zarar vermeyecek mi? Kız geleli bir hafta oldu hemen başına üşüştüler. Biri dayanamayacak buna eminim."
"Acaba nasıl dayanıyorlar? İğrenç değil mi lan kana susamak. Valla soğuk olmadığım için çok şanslıyım."
"Aynen yedi yirmi dört güneşin keyfini sür."
"Yazık onlar güneşe de çıkamıyorlar değil mi? Şu an gözümde düştüler."
"Ezikler ya."
"Neyse hadi ben sıkıldım. Bir yarış yapalım mı?"
"Bana uyar."
"Bana da uyar."
"Bana da uyar."...bütün herkes onayladı. Birisi tekrar konuştu
"Bir dakika üstümdeki tişörtü çıkarıyım. Giyecek tişötüm kalmadı lan. Hepsi parçalanadı."
"O değilde pantalonlar da gidiyor. Filmlerde o kadar kurtadamlara dönüşüyorlar da pantalon sağlam kalıyor ya o sahne çok saçma. Gerçekte öyle olsa ne güzle olur. Giyecek pantalonum yok."
"Acaba pantalonaları çıkarsak mı?"
"Ben çıkarıcam. Başka kalmadı ki."
Ne pantalonlarını mı çıkarıyorlardı? Gözlerimi sımsıkı kapattım. Birkaç fermuar sesi duydum. Gerçekten çıkarıyorlardı. Kendimi sapıkmış gibi hissettim. Ama onların suçuydu neden bu ağaca gelmiştilerdi sanki. Başka ağaç mı yoktu. Hem çıplak nasıl yarışacaklardı anlamıyordum. Kim yarışmadan önce soyunurdu ki.
"Hadi dönüşelim artık."dedi sesi gür olan biri. Dönüşmek mi? Bu da ne demek oluyordu. Gözlerimi açsa mıydım. Ya iğrenç bir sahneyle karşılaşsaydım. Ben buraya sırrı öğrenmeye gelmiştim. Açmak zorundaydım. İstemeye istemeye açtım gözlerimi. En azından iç çamaşırları vardı. Pek iyi bir teselli olmasa da bununla yetinmek zorundaydım. Ama dikkatimi o muhteşem kasları çekti. Hepsinde çok güzel kaslar vardı. Bu okul muydu gerçekten? Hepsinin kaslı olması tesadüf olamayacak kadar gerçekti. Bir kaç kişi yere eğildiler. Ardından diğerleri de eğildi. Tuhaf sesler çıkarmaya başladılar. Sonra derilerinden uzun tüyler çıkmaya başladı. Kısa sürede kıl yumağına döndüler. Kafaları değişmişti. Bir kurt kafasına dönüştü. Kocaman sivri dişleri oldu. Bu ormanda gördüğüm kocaman hayvana çok benziyordu. Eğildikleri yerden doğruldular. Ama bir insan olarak değil bir hayvan olarak doğruldular. Bunlar gerçek miydi? Bir kurtadam. Bu sadece bir efsaneydi. Asla mümkün olamazdı. Hayvanlar sıraya dizildiler. Birisi homurdandı ve koşmaya başladılar. Sır bu muydu? Kurtadam. Hayır olamazdı ki. Ben şu an bir kabustaydım. Bir kapı tıklatılmasına ihtiyacım vardı. Beni uyandıracak bir şeye ihtiyacım vardı. Kurtadam diye bir şey yoktu, imkansızdı. Öylece uçuruma bakıyordum. Ben nereye düşmüştüm böyle. Bir kurtadam varsa vampir de var mıydı acaba? Soğuk, kan, kırmızı, güneş bunlara sahip olan öğrencilerden bahsediyorlardı. Yani vampirler...

BLOODY MARYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin