Bölüm 36

4.7K 377 9
                                        

Ona bir mesaj atmaya karar verdim
"Ben uçurumdayım sen nerdesin?"yazdım ve gönderdim. Emir arkasını döndü ve beni gördü. Tekrar odama gitmek istedim ama bir adım atmaya dahi mecalim yoktu. Telefonum titreşti.Mesaja baktım
"Odamdayım."yazıyordu. Demek bana oyun oynamıştı. Emir'e de mi aynısını yapmıştı?
"Neden burdasın?"dedi Emir. Hala bana kızgındı. İkimizin de suçu vardı. Ama onunki kat ve kat daha çoktu. Ama kendisini suçsuz gibi göstermesi beni sinir ediyordu. Yüzümü ifadesiz tuttum. O vampirden öğrendiğim kadarıyla da sesimi soğuklaştırdım
"Güney çağırdı."dedim. Kısa bir küfür etti. Ona da aynısını yapmış demek ki. Sinirlenip bana doğru geldi. Ben ne yapmıştım? Gelip karşımda durdu. Mavi gözlerinde nefret vardı. Bu nefreti gerçekten bana mı duyuyordu? Sitemli bir sesle konuştu
"Bir daha seni görmek istemiyorum. Etrafımda dolaşma. Benim bir sevgilim var. Tıpkı senin ki gibi. Onun bizi yanlış anlamasını istemiyorum. Çünkü ona senden daha çok değer veriyorum."dedi. Son cümlesi kalbime kocaman bir kaya gibi oturdu. Biz ne ara bu hale gelmiştik. Bir replik çalarak ona karşılık verdim
"Nasıl istersen."dedim. Omzuna çarparak uçuruma doğru ilerledim. Sadece yalnız kalmak istiyordum. Hiçkimse yanımda olmasın. İki hafta öncesi ki gibi olsun kimse olmasın. Uçurumun uç tarafına doğru ilerledim. Aşağısını görebiliyordum. Korkunç derecede yüksekti. Yere oturdum. Emir gitmiş miydi bilmiyorum. Onun hakkında bir şey bilmek istemiyorum.Gözlerimden yaşlar hücum etmeye başladı. Onlara engel olmadım. Bu sefer onlarda haklıydılar. O istemişti. Eğer bana haddinden fazla yaklaşırsa onu uyarmam gerektiğini söylemişti. Ben yapmam gerekeni yapmıştım.Ama neden bütün suçlar benim üstüme yıkılıyordu. Belki Bora geldiği için böyle davranıyordu. Ama hayır o gelmeden önce de bana sabahki tavırlarına şahit olmuştum. Daha dün tanıdığı kızı bana savunuyordu.Neymiş onun suçu yokmuş. Hayır bal gibi de onun suçuydu. Bütün suç o kızındı. Sen niye gidip onu yanına oturuyorsun ki.Bütün okul benim en yakın arkadaşımın Emir olduğunu biliyor. Bunu o da bildiği halde böyle bir şeye girişmişti. Bir de bana masum kız tavırları yapıyordu. Ve ben de az kalsın o cadıya inanıyordum.Cadılık en çok o kıza yakışırdı galiba. Vücudum ateş basmaya başladı. Bu kadar çok koşmanın cezasını çekmeye başlıyordum. Bir de o kadar koşmama değseydi. Sonucunda ne elde ettim. Beni üzmek için bekleyen bir Emir. Güney'le bir daha konuşmayacağım. Ben ona karışma dedikçe o hala burnunu sokuyordu. Emir bile istemiyorken çabasının boşa olduğunu anlamıyor muydu? Zaten Emir'in ona gerekli cezayı vereceğini düşünüyorum. İkisi de artık umrumda değil. Soğuk bir rüzgar esti. Terlerin olduğu bölgeler sanki buz tuttu. Her şeye rağmen burada duracaktım. Yataklara düşmeyi planlıyorum. Ne kadar az Emir'i görürsem o kadar iyi. Artık arkadaş olmayacağımızı kendisi de söyledi. Telefonum titreşti,yine Güney'di. Mesaja baktım
"Özür dilerim böyle olacağını bilmiyordum."dedi. Küçük bir çocuğa bile sorsan böyle olacağını bilirdi. Ne bekliyordu birbirimize sarılıp barışmamızı mı? Hayal kurduğunun farkında değil. Emir ona olanları anlatmış olmalı. Güney'e bir şey yapmasaydı keşke. Sinirlenince çok korkunç oluyor. Güney'e cevap yazmadım. Yaklaşık bir saat burada oturdum. Kesin hasta olacaktım. Omzumda bir el hissettim. Ya Bora ya da Emir'di. Her ikisini de istemiyordum
"Dokunma!"diye bağırdım. Böyle bir tepki vermeyi ben de beklemiyordum ama kendime engel olmadım. Arkamdaki kişi yanıma geldi ve oturdu. Ona baktım, vampirdi.Bu daha da kötüydü. Yine bana gelecekle ilgili kötü şeyler söyleyecek moralimi daha da bozacaktı. Karşıya bakıyordu. Dudağında küçük bir gülümseme vardı. Bunu normal karşılıyordum. Çünkü şuan ben acı çekiyordum o ise bundan zevk alıyordu.Bu kadar kötü kalpli olmak zorunda mıydı? Tamam vampirdi ama hepsi kötü değildi. Ama o kötü olmayı seçti. Yine soğuk sesimi kullandım
"Şimdi neden geldin?"dedim. Dudağındaki gülümseme daha büyüdü. Bana bakmayarak cevap verdi
"Beni sorgulama hakkın var mıydı senin?"dedi. Yine ego. Benden üstün olabilirdi. O da bu avantajı karşısındakini ezerek iyice kullanıyordu. Gözlerimi devirdim. Onunla uğraşacak havam da değildim. Gerçi onunla uğraşacak hiç bir zaman havam olmuyordu. Bana baktı. Eğleniyordu.
"Bugün çok güzel değil mi? Hele şu son bir saattir."dedi. Evet şimdi bana deli cesareti yine geldi. Sinirlice ona baktım.
"Senin benden başka işin yok mu? Sürekli beni izliyorsun beni takip ediyorsun. Senin ciddi psikolojik sorunların var. Vampirim diye geçiniyorsun ama beni korkutmak için cadılardan öğrendiğin büyüleri kullanıyorsun. Ve şunu söyleyim bu seni çok daha ezik kılıyor. Ve herkesden korkuyorsun. Güneşten bile korkan aciz varlıklarsınız siz. Neymiş Emir'i öldürebilecek kadar güçlüymüşsün. Anca boş laf. Boşuna da ümitlenme hayata filan bağlanmayacağım."dedim. Sinirliydim bu kadar çok konuşmam normaldi. Beni dinlerken daha çok eğleniyordu. Dişlerimi birbirine bastırdım. Onunla kesinlikle baş edemezdim. Ayağa kalkıp hızlı adımlarla buradan uzaklaştım. Birden karşıma çıktı. Hızlı olma gücünü kullanıyordu. Bana küçümseyici bir bakış attı.
"Bana bu kadar lafı söyleyip bir de çekip gideceğini mi sandın?"dedi. Evet öyle sanmıştım. Derin bir nefes aldım. Şimdi tekrar kendini övmeye başlayacaktı. Devam etti
"Ailen sana hiç görgü kurallarını öğretmedi mi? Karşındakini dinlemen gerekiyor."dedi. Aileme laf söyleyemezdi, söyletmem. Kaşlarımı çattım
"Eğer insansa dinlerim."dedim. Tek kaşını kaldırdı. Bana doğru eğildi ve fısıltılı bir şekilde konuştu
"Kimseye söyleme ama önceden ben de bir insandım. Güçsüz cılız bir varlık. Açıkçası insan olup dinleneceğime vampir olup insanları öldürürüm daha iyi."dedi. O gerçekten önceden bir insan mıydı? Herhalde benimle dalga geçiyordu. Baygın bir bakış attım
"Sen busun işte. Katilsin. Ben de bir vampir olacağıma insan kalmayı tercih ederim. En azından insanlar kendinden zayıf yaratıklara saldırmıyorlar. Vampilerden daha onurluyuz."dedim. Şimdi insanlar ve vampirleri mi karşılaştıracaktık? Bu konuda yenileceğimi biliyordum. Onlar her konuda daha güçlüydü. Hem insanların bazıları hayvanlara zarar veriyordu. Bizden de böyle insanlar vardı. Yine dalga geçer bir sesle devam etti
"Onurlu mu? Bana pek öyle gelmedi. Mesela seni ele alalım. Akrabaların seni hiç sevmemesine rağmen yüzsüzlük yapıp onların yanında kaldın. Seni hep kovmaya çalıştılar ama sen buna aldırmadın. Dışardıda kalacağına onursuz olmayı tercih ettin. Çevrendekiler seni sürekli ezdiler. Onlara bir sesini bile çıkarmadın. Ve hep susmayı seçtin. Seni ne kadar aşağılasalar da yere bakıp sustun. Yani onurdan bahsedecek son kişisin."dedi. Bana gerçekleri söylememeli. Yaşım daha küçüktü dışarıda nasıl kalacaktım? Böyle konuşmak kolaydı. Ama benim yerimde olsaydı bunları söyleyemezdi. Benim kadar acı çekmiş miydi? Bir annenin yokluğunu hissetmiş miydi? Ya da eve gelirken çikolata getirmesi gereken bir babayı özlemiş miydi? Hayatta yalnız kalınca tutunacak bir dal aramış mıydı? Peki bulunca o daldan ayrılmamak için yüzsüzlük ya da onun deyimiyle onursuzluk yapma ihtiyacı duymuş muydu? Hiçbir şey dışardan gözüktüğü gibi olmuyordu. Onun bu dediklerine aldırmamaya çalıştım. Tekrar emin bir sesle konuştum
"Ona onursuzluk değil sadakat denir. Senin bunu anlayacak kapasiten olduğunu sanmıyorum. Hızlıyım, geleceği görüyorum diye kendini dünyanın hükümdarı sanıyorsun ama kimsenin sizin varlığınızdan haberi bile yok. Siz yoksunuz. Aslında bir efsaneden ibaretsiniz. Siz bu kadarsınız işte."dedim. Tekrar taaruza geçmiştim. Ateşe karşılık ateş. Bir iç çekti
"Daha fazla konuşursan sana burada hiç istemediğin şeyler yaşatırım. Kimsecikler yokken."dedi. Şuan yenilgiyi kabullendi. Beni korkutarak susturmaya çalışıyor. Onu halt etmek güzel bir duygu. Gözlerimi devirdim. Bana bir şey yapamazdı. Yani yapmamalıydı bir anlaşma yapmıştık. Tekrar konuştu
"Bu gece uyuyamacağını biliyorsun değil mi? Burada hasta hasta oturdun. Geceleyin bunun cezasını çekeceksin."dedi. Gözlerimi kıstım
"Sen ne zamandan beri beni düşünmeye başladın?"dedi. Güldü
"Avımın sağlıklı olmasını istiyorum. Afiyetle yemek yemek benim de hakkım."dedi. Hakmış? Öncelikle benim yaşama hakkım ihlal ediliyorken onun yemek yeme hakkı mı? Bu dünya gerçekten adaletsiz. Onun etrafından dolanarak gitmeye çalıştım ama yine önüme geçti. Sesimi yükselttim
"Ne var! Gidiyorum işte."dedim. Kolumdan tuttu
"Hayır bir yere gidemezsin."dedi. Yine ne saçmalıyordu? Biraz önce gitmemi söylemişti. Şimdi gitmeme engel oluyordu. Kolumdan çekiştirerek tekrar uçuruma doğru götürdü. Kolumu çekmeye çalıştım.
"Bıraksana manyak."diye bağırdım. Beni dinlemedi. Uçurumun en kenarına getirdi. Çok yüksekti. Bir adım atsam aşağı düşerdim. Bana döndü. Gülüyordu. Çok tuhaf biri. Daha birkaç saat önce yüzü bir karışken şimdi çoçuk gibi eğleniyordu. Çarpık bir şekilde güldü
"Biraz uçmaya ne dersin?"dedi. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Uçmak mı? Fena halde yükseklik korkum vardı. Ben uçamazdım. O büyü biliyordu ama ben bir şey bilmiyordum. Ama o hiçbir şey dinlemeden aklına koyduğunu yapardı. Hemen yumuşadım. Yumuşamak zorundaydım. Kibar bir sesle konuştum
"Benim yükseklik korkum var. Lüften yapma. Böyle bir şey yaparsan ölürüm."dedim. Diğer kolumdan da tutarak beni kendine çevirdi. Gülerek cevap verdi
"Yine ben kârlıyım. Ve korkularını aşman gerekiyor."dedi. Aşmak istemiyordum. Kan korkum geçmişti bu bana yeterdi. Ama yükseklik korkumu böyle geçiremezdi. Daha da kötü olurdu. Ona yalvararak baktım. Son çare yalvarmaktı
"Lütfen yapma. Yalvarıyorum lütfen."dedim. O daha da çok gülmeye başladı. Korkularımı filan aşmamı istemiyordu benim acı çekmemi istiyordu. Bana yaklaştı
"Bir öpücük karşılığında vazgeçerim."dedi. Batın'a benziyordu. Bu okulda karşılıksız iyilik yapılmıyor muydu? Sanırım onun dudağından öpmemi istiyordu. Ya korkudan ölecektim ya da onu öptükten sonra utançtan ölecektim. Cevabını bilsem de soruyu sordum
"Dudağından mı?"dedim. Yukarıya baktı. Tek gözünü kısıp düşünürmüş gibi yaptı sonra tekrar bana döndü
"Sana ilk öpücüğünü ben almayacağımı söylemiştim. Bu yüzden yanaktan bir öpücükle kurtulacaksın."dedi. Resmen bana hayatımı geri vermişti. Derin bir nefes aldım. Bana doğru yaklaştı ve yanağını uzattı. Gözlerimi devirdim. Fırsatçı pislik. Biz onunla bir anlaşma yapmıştık. O ise beni sıkıştırıp yeni bir şeyler istiyordu. Anlaşmamıza ihanet ediyordu. Çaresizce onu yanağına uzanıp kısa ve küçük bir öpücük kondurdum. Çok hızlı olmasına dikkat ettim. Homurdandı
"Buna öpücük mü diyorsun? Lüften biraz daha uzun olsun."dedi. Hemen karşı çıktım
"Bir öpücük demiştin. Öptüm ve bitti."dedim. Kollarımı sıkıca tutup uçuruma doğru biraz itti. Vücudum kaskatı kesildi. Çok yüksek! Bana baktı. Yine eğleniyordu. Eğer eşit sartlarda olsaydık onunla kavga ederdim. Ona bir yumruk atmayı o kadar çok istiyorum ki.
"Eğer bir daha itiraz edersen kendini aşağıda bulursun."dedi. Kendi anlaşmasını kendi bozuyor yeni kurallar koyuyordu. Bu çok sinir bozucu. Tekrar yanağını uzattı. Hemen dudağımı sertçe yanağına yapıştırdım ve üç saniye bekledim. Hayatımın en uzun üç saniyesiydi. Süre dolunca onun soğuk teninden dudaklarımı ayırdım. Bu sefer tatmin olmuştu.
"Bunu sevdim o yüzden burayı da öpeceksin."dedi ve işaret parmağıyla daha yeni öptüğümün daha aşağını gösterdi. Bu işkence bitmeyecekti. Onu tekrar öptüm. Ondan ayrılınca parmağını daha da aşağıda bir yeri gösterdi. Ona nefretle baktım. Sadece bir öpücük demişti! Ofladım ve öptüm. Tekrar ayrılınca baska bir yeri daha gösterdi. Dudağının çok yakınındaydı. Bu sefer dikkatlice dudağımı yerleştirdim. Zaten onu bu soğuk yanağını öpmek yeterince iğrençti dudağı asla kaldıramazdım. Ondan tekrar ayrıldım. Bana döndü. Kocaman bir gülümseme vardı
"Aferin yola gelmeye başladın."dedi. Bir de beni eğitiyor muydu? Burada eğitilmesi gereken yaratık oydu. Dişlerimi birbirine bastırdım. Hiçbir şey demeden ona nefretle baktım. Gülerek devam etti
"Kızdığında daha çekici oluyorsun. Bana daha fazla sinirlenme. Senin açından hiç iyi şeyler olmaz."dedi. Sapık pislik. Aklı hep oralarda. Kolumu bıraktı. Sinirle onun yanından ayrıldım. Ona daha fazla dayanamam. Bu sefer önüne filan çıkmadı. Bunu fırsat bilip adımlarımı sıklaştırdım. Güney'in mesajına hiç kulak asmamalıydım. Hep onun yüzünden başıma gelmeyen kalmamıştı. Emir'den azar işittim. O vampir beni aşağıladı. Ve onu öpmek zorunda kaldım. Bunu hatırlamak bile istemiyorum. Direkt odama gidip hiçbir şey olmamış gibi davranmalıydım. Bora uyanmış mıdır? Notumu okumuştur o zaman. Odasına mı gitmişti yoksa beni mi bekliyordu? Bunların cevabını öğrenmek istiyorsam adımlarımı hızlandırsam iyi olurdu. Bir saat sonra okula geldim. Artık etraf iyice kararmıştı. Telefonumu çıkarıp saate baktım. Saat 19:52'di. Saat sekiz olmuş yani akşam yemeğini kaçırdım. Dış kapıdan içeri girdim. Bahçede kimsecikler yoktu. Hemen bahçeyi de geçip binaya girdim. Öğrenciler aşağıdan gelmeye başlamışlardı. Yemeklerini bitirmiş olmalılar. Aç olmadığım için odama çıkmaya başladım. Merdiveni çıkarken Emir'le karşılaştım. Daha doğrusu o arkasını dönüktü ben onun arkasındaydım. Yanında yine sarışın cadı vardı. Yani Emir'in sevgilisi. Emir sevgilisinin kim olduğunu söylememişti ama sadece bu cadıyla takılıyordu. Seda arkasını döndü. Ve beni gördü. Keşke hiç görmeden mutlu mesut odama gitseydim. Bana gülerek baktı. Artık gülmekten soğudum. Bu kızın yaptığı her şeyden soğudum.
"Aa Mary burda mıydın?"dedi. Burada olmayı hiç istemiyordum ama odama gitmek zorundaydım. Emir de arkasını döndü. Ben hiç cevap vermeden merdivenleri çıkmaya devam ettim. Seda'nın yanından geçerken kolumu tuttu. Şansım olsa şu kolumdan ameliyatla kurtulurdum. Ve bütün her şey ortadan kalkardı. Ona donuk bir ifadeyle baktım. Soğuk sesimi kullandım
"Odama gideceğim bırak kolumu."dedim. Sesimi ne kadar soğuk kullansam da kızın neşesinden bir şey eksilmiyordu. Çok değişik bir kız. Kolumu bıraktı ve konuşmaya devam etti
"Lüften biraz konuşalım. Bazı yanlış anlaşılmaları düzeltmek istiyorum."dedi. Emir bana buz gibi bakışlarını atıyordu. Sesimi aynı düzeyde tutup karşılık verdim
"Düzeltecek bir şey yok. Bozulan bozulmuş zaten."dedim. Emir'in çenesi kasıldı,sinirlendi. Umrumda değil. Onların yanından hızla ayrıldım. Biri kolumdan sertçe çekti. Refleks olarak arkamı döndüm, Emir'di. Gözlerinden ateş püskürüyordu. Kolumu iyice sıktı.
"Sen bana bozuldun mu diyorsun?"dedi. Evet öyle demiştim. Kolum acıdan kıvranmaya başladı. Sesimi yükselttim
"Gayet açık değil mi? Bir kız buldun diye bana söylemediğin kalmadı."dedim. Beni yukarı çıkarmaya başladı. Bir koridora getirdi. Kimsenin olmadığı bir koridor. Beni sertçe duvara yasladı. O da bana sesini yükseltti
"Hak ettin çünkü."dedi. Nasıl ya? Bunları kesinlikle hak etmemiştim. Ona bağırdım
"Ben bir şey hak etmedim. Sen bana demiştin uyar diye.Ben de seni uyardım. Peki sonuç ne? Ben suçluyum.Hayır bütün suç senin Emir.Durduk yere bana hak etmediğim muameleler yapıyorsun.İki günde değiştin Emir. Söyle bana ne değişti. Ben sana nasıl bir suç işledim. Batın'la oturdum diye mi? Sen de Seda'yla oturdun. Zaten sen bana karışamazsın benim bir sevgilim var. Anla şunu. Bana karışabilecek tek insan o."diye bağırdım. Kırıcı olmak istemiyordum onlar zorladılar. Kolumu daha da sıktı. Ağzımdan bir inilti çıktı. Canımın acımadığını mı düşünüyordu? Karşısında savunmasız bir kız olduğunu unuttu galiba. Diğer elini yumruk yaptı. Ondan korkmaya başladım. Konuşmaya başladı
"Senden bihaber olan sevgilini mi koruyorsun? Daha önce de söylediğim gibi umrumda değilsin. Seni o vampirlerden de korumayacağım. Bora korur artık seni. Pardon Batın korur. Nasıl olsa işi pişirdiniz."dedi. Yüzüne sert bir tokat attım. Tokatın sesi koridorda yankılandı. Gözlerimden yaşlar geldi. Bana bunu nasıl diyordu. Ağzıma bile alamadığım o lafı bana yakıştırmıştı. Ben o... filan değilim. Fısıltıyla karşılık verdim
"Artık senden nefret ediyorum."dedim. Kolumu bıraktı. Gözyaşların boğularak koridorda koşmaya başladım. Odama gidip doyasıya ağlamak istiyordum. Ben Emir'e güvenmiştim. Onu samimi bulmuştum. Bana ilk günden yardım etmişti. Çok iyi arkadaştık. Ama sebebini bilmediğim bir şey yüzünden ayrıldık. İyi ki de olmuş. Onun gerçek yüzünü görmüş oldum. Edindiğim ilk arkadaşım bile sahteymiş. Onun sevgisine karşılık veremeyince seni terk edebiliyormuş. Odama geldim. Anahtarı çıkardım ve kapıyı açtım. Bora'nın oda da olmaması için dua ettim. Ve yoktu. Hemen spor ayakkabılarımı çıkardım ve kendimi yatağa attım. Yüzüstü yatıp ağlamaya başladım. Yatak düzenliydi. Bora gitmeden önce düzeltmiş olmalı. Bora'yı seviyorum diye gördüğüm muamele haksızlıktı. Sessizce ağlamaya devam ettim. Uyku kapımı çaldı. Ona itiraz etmedim ve onu içeriye davet ettim. Yavaş yavaş uykuya daldım.

BLOODY MARYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin