Bölüm 16

6.4K 447 14
                                        

Yine beni gülme tuttu. Ama kendimi tuttum. Kendimi toparlayıp karşılık verdim.
"Beraber arayalım istersen."dedim. Umursamaz bir tavırla
"Boşver arayan soran da yok zaten. Gerek yok."dedi. Sanırım ailesiyle ilgili bir problemi vardı. Ayrıntıya girmemek ikimiz içinde en iyisi olurdu. Kafamı tamam anlamında salladım. Emir kapıyı açtı ve dışarı çıktı. Ben de hemen arkasından çıktım. Beraber koridorda yürümeye başladık. Etrafta öğrenciler vardı. Normalde onlardan korkardım ama bugün sıcak kanlıydılar. Galiba artık beni umursamamaya karar verdiler.
"Çok tuhaf. Öğrenciler bana yine o garip davranışlarını sergilemiyorlar."demiştim. Hemen ardından anladım ki dışımdan düşünmüştüm. Emir'i bu tür konularda sıkıştırmamaya söz vermiştim ama odadan çıkar çıkmaz söylediğim cümle beni utandırdı. Alt dudağımı ısırdım.
"Pardon ağzımdan kaçtı."dedim. Zaten onunda benim bu söylediğimle ilgilendiği filan yoktu. Yaklaşık on dakika sonra ortadaki bahçeye çıkmıştık. Öğrenciler burada da boy gösteriyordu. Onları böyle mutlu görmek beni de mutlu etmişti. Ta ki bankta arkadaşlarıyla konuşan Batın'ı görene kadar. Onu hiç görmemiş gibi önüme bakarak yürümeye devam ettim. Ama onun bakışlarını üzerimde hissediyordum. Emir'le konuşup Batın'ın varlığını unutmak istiyordum. Emir'e dönerek.
"Piknikte ne yaptınız?"dedim. Karşı tarafa bakarak cevap verdi.
"Yapılması gerekeni."dedi. Bu cevap asla bana yetmezdi.
"Bu kadar mı? Bana bir hafta boyunca ne yaptıklarınızı anlat. Mesela nasıl bir yerdi oradan başlayabilirsin."dedim. İç çekti.
"Yine sorular yine sorular."dedi. Yuh ama bu basit bir piknikti. Okulun sırrıyla ne alakası vardı?
"Yine mi okulun şu gizemli sırrıyla ilgili? Bu bir piknik Emir. Okulda bile değildiniz ki."dedim. Dış kapıya gelmiştik. Kapıyı itip geçmemi bekledi. Dışarı çıktım ve cevap bekleyen gözlerle onu izledim. O da dışarı çıktı. Benim bu halimi görünce bir of çekti.
"Evet bunu da söyleyemem. Sen bana söz vermiştin unutma."dedi. Kendime beddualar etmeye başladım.
"Of Emir of."dedim ve önden yürümeye başladım. Bana yetişmemesi için adımları büyük ve hızlı atıyordum.
"Of Mary of."dedi beni taklit ederek. Burada kesinlikle ben haklıydım. Cevaplanmayan sorular beynimi işgal ediyordu. En yakın arkadaşımın bana hiç bir şey söylememesi de beni sinirlendiriyordu. Patikadan hızlıca ilerlemeye devam ediyorduk. Daha doğrusu ediyordum. Ama ayak seslerinden anladığım kadarıyla birkaç adım uzağımdaydı. Bir süre sonra ormana gelmiştik. Hızla etrafta bos bir ağaç var mı diye çevreyi gözlerimle taradım. Bir tane bulunca Emir'i beklemeyerek o ağaca gittim. Etraf gülüşen şakalaşan öğrencilerin sesiyle doluydu. Geceleyin burası lanetli bir orman gibi gözükürken şimdi cıvıl cıvıl olmuştu. Ağaca varmıştım. Hemen altına oturdum. Bakışlarımı direkt yere indirdim. Sinirle yerdeki çimleri sökmeye başladım. Eğer sinirliysem bunu çevreme belli etmek zorundaydım. Emir gelip yanıma oturdu. Bana temas edince kenara kaydım. Ben kenara kayınca o bana daha da yaklaştı. Yine film sahnelerine dönmüştük. Ama bunu daha fazla devam ettirmedik.Tekrar çim sökmete devam ettim.
"Mary."dedi Emir. Ona cevap vermedim ve bakışlarımı da yerden kaldırmadım.
"Küstün mü?"dedi.Sanki belli olmuyordu. Yine onu duymamıs gibi pozisyonumu hiç bozmadım.
"Sen bilirsin."dedi. Aslında kafamda başka şeyler tasarlamıştım. Belki özür diler sanıyordum. Ama onun dediği şey ise umursamazlığının kanıtıydı. Kafamı ona zıt olan tarafa çevirdim. Bacaklarımı karnıma doğru katladım ve kollarımı dizlerime koydum. Diğer öğrencileri izlemeye başladım.
"Piknikte olanları öğrenince eline ne geçicek?"dedi. Ona sinirliydim. Ona bakmadan cevap verdim
"Sadece merak ettim."dedim. Ne yaptığını göremiyordum. Eğer ona bakarsam ben yenilmis gibi hissediyordum. Tavrımı ortaya koymalıydım
"Bu merakın yüzünden başına bir şeyler gelecek."dedi. Gelmişti zaten geleceği kadar. Ama bu durumda kim olursa olsun aynı tepkiyi verirdi. Dayanamayarak kafamı ona çevirdim
"Senin piknikte ne yaptığını merak ettim tamam mı? Burada bir hafta yapayalnızdım. Sen benim en iyi arkadaşımsın hatta abimsin sana değer veriyorum. Yakında sana nasıl olduğunu bile sormam suç olacak." Sesimi biraz yükselterek devam ettim
"Bu okulun sırrını filan umrumda değil. Benim umrumda olan sensin. Seni uğurlamak için yanına geliyorum diyosun ki niye dışarı çıktın Mary diye beni azarlıyorsun. Bugün sana piknikte neler yaptığını soruyorum. Bana soru sorma diyosun. Ben sana değer veriyorum ama sen bana değer veriyor musun Emir?"dedi. Son cümleyi söylerken sesim titremişti. Ona bir daha böyle şeyler söylemeyeceğime kendi kendime söz vermiştim ve yine sözümü tutamadım. Sanırım böyle şeyler diyeceğimi beklemiyordu. Cevap vermek için düşündü ama cevap vermedi. Gözlerim dolmaya başlamıştı. Onun görmemesi için başımı başka yöne çevirdim. Ağlayamazdım. Ben bu kadar güçsüz bir kız değildim. Bir insanın parçalanmasına şahit olmuştum. O insan gibi gözüken ama olmayan şeyle konuşmuştum,ona yakınlaşmıştım, onu hissetmiştim. Şimdi saçma bir konu yüzünden ağlayamazdım. İlerden Emir'in arkadaşının geldiğini gördüm. Göz göze gelince gülümsedi ben de ona karşılık verdim. Yanımıza geldi ve başımızda bekledi. Ben Emir'den uzaklaşarak ona aramıza oturmasını işaret ettim.
"Otursana."dedim. Memnuniyetle gülümseyip oturdu. Aramızda o olduğu için Emir'in yüzünü göremiyordum.Bu benim için daha iyiydi. Şimdi aklıma geldi arkadaşının adı neydi? Sürekli ona Emir'in yeşil gözlü arkadaşı diye yaptığım sıfat tamlamasından bıkmıştım ona bakmadan sordum.
"Senin adın ne?"dedim. Güldü. Hep en başta yapılacak şeyleri sonda yapıyordum gülmekte halklıydı ama o da bana söyleseydi ismini. Düşündüm de ne dersem diyeyim suç bendeydi.
"Güney."dedi. İsmi güzeldi. Yön ismiydi ama bir erkeğe çok yakışan nadir isimlerden biridiydi. Bu sefer ben de ismimi söylemek istedim. Her ne kadar bütün okul tuhaf bir şekilde adımı bilse de.
"Benim ki de Mary."dedim. Kafasını bana çevirdi.
"Sen Türk'sün değil mi?"dedi. Çoğu kişi adımı duyunca bu tepkiyi veriyordu gülümsedim.
"Tabi ki. Ben Almanya'da doğdum o yüzden ismimi Mary koydular."dedim. Ne kadar az ayrıntı o kadar iyiydi. Tekrar kafasını karşı tarafa çevirdi. Ben de çevirerek öğrenciler izlemeye başladım. Burayı ilk gördüğümde kurduğum sonbahar hayallerini kurmaya başladım. Tam hayallerime başlamışken Güney yarıda kesti
"Of şu kıza bak."dedi. Onu bu kadar etkileyen kızı merak ediyordum. Gözlerimle etrafı taradım. Ama etrafta bir sürü kız vardı.
"Hangi kız?"dedim. Biraz düşündü ve kızı anlatmaya başladı.
"Üstünde koyu yeşil bir kazak var altında da siyah pantalon. Karşımızdaki ağaç varya onun çaprazına bak. Erkeklerin oturduğu bir gurup var hemen solda."dedi. Tariflerine uyarak kızı aradım ve buldum. Kız çok güzeldi. Kızıl saçlıydı. Beyaz tenliydi. Minyon tipli tatlı bir kızdı. Güney devam etti.
"Bu okula yeni gelmiş. Yoksa onu burada daha önce hiç görmedim."dedi. Ben de bu okulda yeni olduğum için kimin gelip kimin gittiğini bilmiyordum. Gülerek
"Güzel kızmış."dedim. Ve ona teselli veren bir sesle
"Dua ette cool erkeklerden hoşlanan kızlardan olmasın."dedim. Bana baktı ve güldü.
"Hayır değil."dedi. Bu kadar emin nasıl olabiliyordu? Bugün ilk defa görmüştü onu. Ona anlamayan gözlerle baktım o da devam etti.
"Yani öyle gözüküyor."dedi. Bu cevapla tatmin olmamıştım. Ama daha fazla üstünde durmadım. Tekrar karşı tarafa baktı iyice kızı incelemeye başladı. Bana bakmadan konustu
"Onu bana ayarlayabilir misin?"dedi. Sok olmuştum. Doğru düzgün arkadaş bile edinemezken bir kıza Güney'e ayarlamak mı? Çöpçatanlık ile alakam yoktu.
"Saçmalama hiç beceremem."dedim. Bana yalvaran gözlerle baktı
"Lütfen ya. Onunla arkadaş olucaksın sonra sevgilisi olup olmadığını öğreneceksin eğer yoksa benimle ilgili konuşacaksın onunla. Olumlu şeyler söyleyeceksin. Bu kadar basit sonrasını ben hallederim."dedi. Bütün seneryoyu iki dakika da kafasında kurmuş bile. Tek kaşımı kaldırdım
"Ya sevgilisi varsa."dedim. Yüzüne birden hüzün çöktü
"Şansıma küsücem artık."dedi. Tekrar yavru köpek bakışlarına döndü. Onu kırmak istemiyordum. İçimden hiç gelmeyerek kafamı tamam anlamında salladım. Çok mutlu oldu hemen bana sıkıca sarıldı. Dokunmak yok ilkesini hatırlayarak ona beni bırakması için öksürdüm. Anladı ve kollarını benden ayırdı.
"Pardon çok sevindim de o yüzden oldu."dedi. Ben de anlayışla kafamı salladım. Şu ana kadar Emir hiç konuşmamıştı. Kendimi suçlu hissetmeye başladım. Ama konusmayacaktım. Ona deyim yerindeyse küsmüştüm. Güney zaten hemen onunla konuştu
"Görünüşe bakılırsa tek kalacaksın. Ben Mary'e güveniyorum o kızı bana ayarlayacak. Bu üç kişiden tek senin sevgilin olmayacak. Sana acıdım."dedi. Kızın sevgilisi varsa hayalleri suya düşecekti. Böyle çok emin konuşmaması gerekiyordu.
"Ben de okul bittikten sonra bir kız bulurum."dedi Emir. Kesin bulacaktı onu biliyordum. O mavi gözlere hiçbir kız hayır diyemezdi.
"İnşallah kardeşim."dedi Güney. Onları gülerek dinliyordum. Sevgili konusuna bu kadar kafayı takmamaları lazımdı. Çoğu sevgililer eninde sonunda ayrılıyorlardı. Kimse birbirlerine evlenilecek adam ya da evlenilecek kadın diye bakmıyordu. Simdi ki sevgililerin sevgileri bana bu yüzden hiç de samimi gelmiyordu. Peki Bora? O bana nasıl bir gözle bakıyordu? Daha doğrusu artık Bora başkasına bakıyordur o ayrı bir konu. Artık beni terkettiğinden emin olmaya basladım. Eğer telefonu kaybolduğu ihtimalini göz önünde bulundurursak beni aramak için kendi telefonuna ihtiyacı yoktu ki. Arkadaşından ya da annesinden filan da arayabilirdi. Bunun böyle olacağını biliyordum ama bu kadar çabuk olmasını beklemiyordum. Emir ayağa kalktı. Güney'e bakarak konuştu
"Ben odama gidiyorum. Mary'i odasına sen bırakırsın."dedi. Güney şaşırdı. Aramızda bir tartışma olduğunu anladı.
"Noldu kavga mı ettiniz?"dedi. Ben bu sefer hiç karışmadım onlara. Bakışlarım yerde ellerim çimlerde onları dinledim
"Kavga filan etmedik. Ben yorgunum gidip biraz yatıcam."dedi. Bu okulda yalan söyleyen tek ben değilmişim.
"Ne kadar yorgun olsan da kızı burada bırakıp gitmezsin sen."dedi Güney. Haklı mıydı bilmiyorum ama söylediği şey hoşuma gitti.
"Sen varsın Güney."dedi Emir. Yine benim için tartışılıyordu değer veriliyordum. Emir'in bana değer vermediğini düşünüyordum. Of yine kafam karıştı.
"Emir bunu senle konuşcaz."dedi Güney. Sohbetlerine katılıp katılmama konusunda kararsız kaldım.
"Bir şey konuşmucaz. Her şey açık ve net. Eğer benim arkadaşlığımdan şüphe eden biri varsa ben onun için bitmişimdir."dedi. Bu çok ağırdı. Onun benim için bittiği filan yoktu. Haklıyken haksız durumuna düştüm. Sorduğum basit soruları bile cevaplamıyordu. Onun için bir şey yaptığımda azarlanıyordum ama yine ben suçlu olmuştum. Sinirle Emir'e baktım.
"Emir ben senin için bir şeyler yapıyorum ama yine ben suçlu oluyorum. Eğer sen hala bana bu lafları söylüyorsan asıl ben senin için bitmişim. Çok tuhaf bir okuldayım, herkes bana nefret edercesine bakıyor, odamdan çıkamıyorum, yanına gelemiyorum, neler yaptığını bile sorma hakkım yok. Sana bu şeyler yüzünden tavır yaptığım için ben mi suçlu oldum? Okulun sakladığı o sır yüzünden insan muamelesi görmüyorum burada Emir. Ama herkes kolayına kaçıp beni suçluyorlar. İlk önce herkes kendi hatalarına baksın."dedim ve ayağa kalktım. Hızla onların yanından ayrıldım. Ağır konuşmuştum galiba. Ama olsun içimde duracağına dışıma vursaydım daha iyiydi. Yine gözlerim dolmaya başladı. Neden hep bana karşıydı gözlerim? Ben ağlamak istemedikçe onlar yaşları boşaltmak istiyordu. Hızlı hızlı yürüyüp odama ulaşmak ve doyasıya ağlamak istiyordum. Birden kolumu biri çekti. Dönüp baktım,Emir'di.
"Bana böyle bağırıp sonra da çekip gidemezsin."dedi. Bu kadarı da fazlaydı sürekli yargılanıyordum.
"Neden bu da mı yasak? Dur tahmin ediyim okulun şu sacma sırrının bir parçası değil mi?"dedim. Yüzü gerilmişti, sinirliydi
"Sus artık Mary. Bu okulun sırrını öğrenirsen başına neler geleceğinden haberin bile yok. Ben seni korumaya çalışıyorum. Ama senin yaptığın şeye yüzsüzlük denir."dedi. Kolumu hızla çektim.
"Yüzsüzlük mü? Burada normal birisi böyle sabırlı davranamaz. Ama benimde sabrım taştı. Sürekli yargılanmaktan bıktım. Artık başıma ne gelirse de gelsin umrumda değil. Senin bu saçma okulunu ve sırrını hiçbir şeyini istemiyorum. Beni korumak zorunda filan da değilsin."dedim. Tekrar kolumu tutup beni zorla yürütmeye başladı. Çok sinirlenmişti kolumu sıkıca tutuyordu. Sonrasında kesin parmak izleri kalacaktı kollarım da.
"Nereye götürüyorsun?"dedim. Çenesi kasılmıştı. Korkmaya başlamıştım. Bana ne yapacaktı? Cevap vermedi. Hızına yetişemiyordum bu yüzden ara sıra tökezliyordum. Ama bu onun umrunda değildi. Ormandan çıkardı. Düzlükte ilerlemeye başladık. Kolum acıdan kıvranıyordu.
"Kolumu bırak, acıtıyorsun."dedim. Kolumu bıraktı ama bu sefer bileğimden tuttu. Yine aynı sertlikteydi. Bugün normal bir gün olur sanıyordum. Emir'le ormana gelir eğleniriz diye düşünüyordum ama bugün kü olanlar bu hayallerimle uzaktan yakından alakası yoktu. Yaşlar tekrar gözlerime hücum etti. Emir'in böyle davranması beni üzüyordu. Beni umursamaması çok acı vericiydi. Tekrar eski halime dönmüştüm yine değer verilmiyordum. Emir başkadır sanıyordum ama yanılmışım. Gittiğimiz yerler hiç tanıdık değildi. Birkaç dakika sonra bir uçurumun kenarına geldik. Burası çok yüksekti. Kalbim hızla atmaya başladı. Burayı görünce rengim uçtu. Neden uçurum kenarına gelmiştik? Emir bana bir şey mi yapacaktı? Sadece bir tartışmaydı aklımdan geçen şeyi bana yapamazdı, yapmamalıydı. Korkuyla Emir'e baktım. Yüzü beton kadar ifadesizdi. Bileğimi bıraktı. Uçuruma doğru ilerledi. O uçurumun kenarına ne kadar yaklaşıyorsa kalbim sanki mümkünmüş gibi daha hızlı atıyordu. En kenara gelince durdu ve konuşmaya başladı
"Şimdi diyosundur bu manyak niye beni buraya getirdi?"dedi. Ona anlamayarak baktım tuhaf bir şekilde gülerek devam etti
"Burası okulun sırrının çözüldüğü yer. Hani senin şu çok merak ettiğin ama bir türlü ne olduğunu bulamadığın sır."dedi. Geriye doğru bir adım attı. Adımı attığı an yüreğim ağzıma geldi
"Emir yapma."dedim. Bana anlamayan gözlerle baktı. Bunu bana işkence olsun diye yapıyordu biliyordum
"Neyi yapmayım?"dedi. Titreyen bir sesle karşılık verdim
"Geri geri gitme düşeceksin."dedim. Bir adım daha attı. Vücudum buz kesildi çok kenardaydı bir adım daha atsaydı düşecekti. Sinirle bağırdım
"Yapma diyorum."dedim. Güldü
"Beni istemediğini söyledin niye şimdi bu kadar umursuyorsun? Hem hayatından gereksiz birinden kurtulmuş olursun."dedi. Evet dediğim gibi bana işkence yapıyordu. Ona doğru ilerledim. Bu sefer gözlerinden gelen yaşlara mani olamadım. Karşısın geldim ve konuşmaya başladım
"Bana bunu yaparak zevk mi alıyorsun? Sen hayatımda gördüğüm en iğrenç adamsın. Bana değer veriyormuş gibi davrandın beni koruyormuş gibi gösterdin ve bende salaklık yapıp sana inandım. Sana sadece bağırdım diye gerçek yüzünü gösterdin. Sen ilk önce bana iyi davrandın şimdi de işkence ediyorsun. Buradan kendini atınca ben nolacağım peki. Sevgilim sandığım insan aramalarıma cevap vermiyor beni terketti çünkü. Üvey annem benden kurtulmak için bu okula gönderdi. Bu hayatta kimse bana sahip çıkmadı kimse senin gibi davranmadı ama sen..."dedim gerisini getiremiyordum kelimeler boğazımda düğümlendi. Zar zor da olsa söylemeye çalıştım
"Sen herkesden daha çok zarar veriyorsun bana."dedim. Yaşlar gözlerimden boşalıyordu. Onları ne kadar silsem de kendilerinin yerine yenisi geliyordu. Mavi gözleri dikkatle beni inceliyordu. Sonunda konuştu
"Ben sana ne kadar zarar veriyorsam sen de bana o kadar zarar veriyorsun. Ben seni seviyorum Mary. Neden hala anlamıyorsun?"dedi. Bunu sezmiştim ama ondan duyunca şok olmuştum. Ondan uzaklaştım. Bakışlarımı yere yönelttim.
"İşte hep benden böyle uzak durdun. Sana yaklaştıkça sevgilini öne sürdün sürekli. Bana hep arkadaş gözüyle baktın. Ben de en azından senin abin rolünü üsteleneyim dedim. Ama bu o kadar acıtıyordu ki kalbimi. Bu durumda hala kendini haklı buluyor musun?"dedi. Nasıl bir tepki vereceğimi bilmiyordum? Sessiz kalmayı tercih ettim.
"Ama merak etme aramıza mesafeyi koyucam senin hep istediğin gibi. Güney sana yardım eder. Artık arkadaş da değiliz şüphe etmene de gerek kalmadı."dedi. Ben asla böyle bir şey istemiyordum. Onunla arkadaş olmayı istiyordum.
"Okulun sırrına gelince Çarşamba günü akşamı buraya gel o zaman öğrenirsin."dedi ve bana doğru geldi. Önüme geçti ve bekledi. Konuşmasını bekledim. Eliyle çenemi yerden kaldırdı ve yüzüne baktırdı.

BLOODY MARYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin