Bölüm 8

8.3K 538 25
                                    

Kafasını karşı tarafa çevirdi.
"Bahane filan değil. Gözlerimin dinlenmeye ihtiyacı vardı."dedi. Bütün gece ne yapmıştı? Sorsa mıydım? Beni ilgilendirmezdi ona karışamazdım. Bir şey demedim karşıya baktım. Yine o kızları gördüm. Bakışları hala bendeydi. Neden diye bağırmak geldi içimden. Bunu öğrenicektim. Benden sonsuza kadar saklayamazlardı. Bakışlarımı çimlere yönelttim. Ellerimle onları koparmaya başladım. Bacağımıda uzatarak kopardığım çimleri bacağıma attım. Kirlenmeyi severdim. Arasıra hala küçük bir çoçukmuş gibi davranırdım. Kimse beni bunun için sorgulamadığı için rahattım.
"Çimler bize lazım yeni kız."dedi bir ses. Tanımıyordum, kafamı sesin geldiği yöne çevirdim. Çocukta tanıdık gelmemişti. Onun uyarısıyla çimleri elimden bıraktım. Emir'in gözleri hala kapalıydı. Galiba uyuyor olmalıydı. Tanımadığım çocuk karşıma oturdu. Dizinin birini çimlere koydu. Diğerine kolunu koydu.
"Adın Mary'ydi değil mi?"dedi. Burdaki herkes adımı biliyor muydu? Hayır Emir bilmiyordu. Çünkü ilk gün adımı sormuştu. Başımı evet anlamında salladım.
"Benim adımı merak etmiyor musun?"dedi. Hayır etmiyordum. Emir benim yerime cevap verdi.
"Hayır merak etmiyor."dedi. Sonunda imdadıma yetişti. Tanımadığım çocuk kafasını Emir'e çevirdi.
"Ben Mary'e sordum."dedi. Emir gözlerini açmadan cevap verdi.
"Ama ben cevapladım bir sorun mu var?"dedi. Ortalık karışacak gibi gözüküyordu. Tanımadığım çocuk alaycı bir bakışla bana döndü.
"Peki Mary'ciğim başka bir zaman seninle yalnız konuşuruz anlaştık mı?"dedi. Emir'e baktım. O da tanımadığım çocuğa kızgın bakışlarını yöneltmişti. Cevap vermedim ona, yine Emir benim yerime cevap verdi.
"Buradan uzaklaşıyor musun yoksa ben mi uzaklaştırıyım?"dedi. Tanımadığım çocuğunda kası vardı. Sanırım onların bu sıcak muhabbetine katılmasam iyi olurdu.
"Tamam ya niye sinirleniyorsun ki şimdi? Hem biz Mary'le anlaştık beraber yalnız bir şekilde konuşacağız değil mi?"dedi. Bana göz kırptı ve devam etti.
"Bugün olur mu mesela saat sekizde burada."dedi. Tabiki onunla buluşmayacaktım.
"O seninle buluşmayacak bunu o aptal kafana soksan iyi olur. İstersen benimle buluş hemde bu konuyu detaylıca konuşmuş oluruz."dedi. Tanımadığım çocuk ona baktı. Emir'in tehditlerinden etkilenmemiş gibiydi.
"Emir bu kız seni neden birden bire ilgilendirmeye başladı ki? Bütün okula yeni gelen kızları sen alacaksın diye bir şey yok. Bu seferki de benim olsun."dedi. Ne! Beni burada bir eşyaymış gibi sahiplenmeleri çok gurur kırıcıydı. Hem Emir bana şimdiye kadar hiçbir kızla bu kadar yakınlaşmadığını söylemişti. Bana yalan mı söylüyordu yoksa? Sinirle Emir'e baktım. Kaşlarını kaldırmış bana bakıyordu.
"Ne yani ona mı inanıyorsun?"dedi. Evet tanımadığım çocukta yalan söylüyor alabilirdi. Bakışlarımı bacaklarıma yönelttim. Bacağımdaki çimlerle ilgilenmeye başladım.
"Sana buradan gitmeni istedim ve sen hala burada duruyorsun. Tamam o zaman ikinci seçeneği uygulayalım."dedi ve ayağa kalktı. O kalkınca tanımadığım çocukta kalktı.
"Tamam ne sinirleniyorsun gidiyorum."dedi ve bizim yanımızdan uzaklaştı. Emir tekrar oturdu. Bana baktığını görebiliyordum ama ona bakmadım. Nedense kırgındım ona. Buna hakkım var mıydı bilmiyorum ama içimden ona kırıldığımı belli etmek istedim. Bacağımdaki çimleri alıp uzun olanları kopardım. Emir konuştu.
"Gerçekten onun dediklerine inandın mı? Peki sen neye inanmak istiyorsan ona inan."dedi. Sinirlenmişti. Yüzünü göremiyordum ama sesi yüksek çıkmıştı. Yine bir şey demedim. Sessiz bir şekilde öylece oturduk. Burada suçlu bendim önüme gelen kişilere inanıyordum. Emir bana değer veriyordu ama ona inanmak yerine bugün ilk defa gördüğüm bir insana inanmayı seçmiştim. Suçlu olan kişinin ben olduğumu anladığımda özür dilemek için ağzımı tam açmışken telefonum çaldı. Beni arayan Bora olmalıydı. Hızla telefonu cebimden çıkardım. Telefonun ekranında yazan Bora ismini görünce kalbim tekledi. Telefonu cevaplayıp kulağıma götürdüm.
"Alo Mary ben Bora. Aramışsın duymadım o ara uyuyordum da."sesi uykuluymuş gibi geldi. Daha yeni kalkmış olmalıydı.
"Tamam sorun değil."dedim.
"Dün seni arayamadım yatakta uyuya kalmışım."
"Önemli değil zaten ben de dün çok yorulmuştum erkenden uyuyakalmışım."
"Tamam canım. Sen nerdesin şuan."
"Okulun arka bahçesinde."
"Kim var yanında?"dedi. Yine tartışmak istemiyordum ama yalan da söylememeliydim.
"Emir var yanımda."dedim. Derin bir iç çekişini duymuştum.
"Orada kızlar yok mu git de onlarla arkadaş olsana."dedi. Yaşadığım şeyler bilmiyordu, bilmemesi gerekiyordu.
"Kızlar tabiki var ama biraz havalılar. Hem sen bilmiyor musun ben kolay kolay arkadaş edinemiyorum."
"Ama edinmişsin. Erkek bir arkadaşın var. Erkeklerle arkadaş olabiliyorsan kızlarla da olabilirsin."
"Bora burada arkadaş bulmak çok zor. Bir tane edinmişim ama sen bunu başka bir yönde algılıyorsun. Son defa söylüyorum biz arkadaşız. Zaten o da bana başka bir gözle bakmıyor."dedim. Bir gülüş sesi geldi.
"Bir erkek durduk yere arkadaş olmaz canım. İlk önce sana yaklaşmaya çalışacak sonra kendine sevgili olarak ayarlamaya çalışacak. Bu işler böyle yürür Mary'ciğim."dedi. Bu işleri nerden biliyim ben, hiç sevgilim olmadı ki.
"Bora şu konuyu kapatsak artık olmaz mı?"dedi.
"Hayır kapatamayız. Benim sevgilimin başka bir erkeğin yanında olması çok ciddi bir konu."dedi. Ne demişti? Sevgilim diyordu. Bunu bana demişti. Kalbim hızla atmaya başladı. Yanaklarımının ısındığını hissediyordum.
"Sevgili mi?"diyebildim.
"Evet benim için öyleyiz."dedi. Bunun olamayacağını biliyordum. Burda lise bitene kadar kalacaktım ve onu hiç göremiyecektim. O beni bekleyemezdi. Beklese bile henüz böyle bir sevgiyi haketmiyordum. Etrafında pervane olan onlarca kız varken 1.5 sene benimle hiç görüşmeden sevgili olamazdı.
"Mary orda mısın?"dedi.
"Evet burdayım."
"Noldu birden sustun."
"Hiiiç."
"Tamam."dedi. Birisinin ona seslendiğini duydum.
"Şimdi kapatmam gerekiyor sonra seni ararım."dedi.
"Tamam."dedim kısık bir sesle.
"Seni seviyorum."dedi.
"Bende"dedim ve telefonu kapattım. Emir'e döndüm. Bana gülerek bakıyordu.
"Noldu?"dedim. Gülümsemesini genişleterek
"Hala mı kıskanıyor?"dedi. Yüzüme mahçup bir gülümseme yerleştirerek
"Evet malesef."dedim. Kısa bir iç çekti
"Alışır."dedi. Evet haklıydı. İnsan annesinin babasının bile yokluğuna alışıyordu buna mı alışamayacaktı? Soğuk bir rüzgar yüzümü yaladı. Kapşonumun fermuarını çekip, kapşonunu başıma geçirdim. Emir burnuyla bir koku almış gibi etrafı kokladı ve telaşla bana dönerek
"Gitmemiz lazım."dedi. Nolmuştu birden bire.
"Neden?"dedim. Bana baygın bir bakış attı. Evet soru sormamam gerekiyordu. Sanırım bu okulda meraktan ölecektim.
"Of Emir of."dedim. Ayağa kalktı.
"Oflamak filan yok. Çabuk gidelim buradan."dedi. Ben de ayağa kalktım. Bileğimden tutup yürütmeye başladı. Yürümüyorduk adete koşuyorduk. Onun adımlarına ayak uyduramadığım için arasıra tökezlesemde çabucak toparlıyordum.
"Emir niye acele ediyoruz ki?"dedim. Bana bakmadan cevap verdi.
"Soru sormadan duramıyor musun?"dedi. Sinirle ona baktım.
"Bu kadar meraka sokan bir arkadaşım olmadığı sürece çok soru soran biridi değilimdir."dedim. Yüzünde alaycı bir gülümseme oluştu.
"Ben mi seni merak ettiriyorum? Hemen de suçunu bana atıyorsun."dedi. Gerçekten de sinirleniyordum. Ona karşılık vermedim.
Sonunda kapıya varmıştık. Bileğimi bıraktı ve kapıyı eliyle itip geçmemi bekledi. Kapıdan içeri geçtim. O da kapıdan geçti. Bana dönüp gülümsedi.
"Şimdi tehlikeden uzağız, yavaşlayabiliriz artık."dedi. Ne tehlikesi? Tamam beni oradan uzaklaştırmıştı ama diğer öğrenciler neden gelmemişti?
"Diğerleri neden gelmedi?"dedim. Of yine soru sormuştum. Güldü ve arkasını dönüp ilerlemeye başladı. Tabi ki cevap vermeyecekti. Binadan içeri girdik. Hala o öndeydi bende takip ediyordum. Etrafı iyice ezberleme çalıştım. Her zaman Emir'e muhtaç olamazdım. Ama yine ezberleyememiştim. Odamın önüne geldik. Cebimden anahtarı çıkardım. Anahtar deliğine sokup kapıyı açtım. Emir içeri girmemi bekliyordu. Ona döndüm.
"Bunun peşini bırakacağımı sanma eninde sonunda benden sakladığın şeyi bulacağım."dedim. Kısa bir kahkaha attı
"Bulamayacağını herkes biliyor. Neyse bir saat sonra öğlen yemeği var. Ben yine senin yemeğini getiririm sen odandan çıkma yeter."dedi. Şimdi de bana sınırlar çizilmişti. Bu sefer neden diye soru sormayacaktım. Aklımdaki binlerce soru, sorulup kurtulmak istiyordu ama onları dinlemedim. Ona sinirli bakışlarımı atıp kapıdan içeri girdim. Kafam ağrımaya başlamıştı tabi ki haklıydı aklımdaki binlerce soru vardı ve cevaplanmıyordu. Gidip yatağıma kendimi attım. Uykum yoktu ama kafamdaki ağrıdan kurtulmam gerekiyordu. Aklıma bavuluma koyduğum ağrı kesici geldi. Yataktan kalkıp dolabımı açtım. Raflardaki bir kutuyu açtım. İçini bir güzel düzenlemiştim. Ama ağrı kesiciyi bulmak için verdiğim çaba onu en baştaki haline döndürmüştü. Sonra düzeltirim diyerek kutudan bir ağrı kesici çıkardım. Kutuyu kapatarak yerine koydum. Dolabı kapatıp mutfağa gittim. Mutfak dolabından bir bardak çıkarıp su doldurdum. Hapı ağzıma attım ve üstünede su içtim. Tezgaha bardağı koyup yatak odasına geçtim. Sesler duyuyordum. Bir kaç gülüşme sesi, birbirlerine bağırmalar... Sanırım artık gelmişlerdi diğer öğrenciler. Anlamıyordum ben tehlikedeyken neden onlar tehlikede olmuyorlardı? Öncelikle neden ben tehlikdeydim? Artık bu soruları sormaktan sıkılmıştım. Ne de olsa cevaplarını bulamıyordum daha fazla düşünerek zaman kaybetmeye gerek yoktu. Pencerenin önüne gittim ve aşağıya öğrencilere baktım. Normaldi. Arkadaş grupları, şakalaşmalar. Ama gözüme biri takıldı. Bu dün bana saldıran çoçuktu. Aslında diğer öğrenciler gibi gülüp etrafındakilerle konuşuyordu. Galiba bu okulda sorun olan bendim. Bana saldıran çoçuk etrafı kokladı ve arkadaşlarına bir şeyler söyledi. Birden benim bulunduğum pencereye baktı. Sadece o değil etrafındakilerde bakışlarını bana çevirmişti. Biraz önce gülüşen insanlar şimdi bana nefret dolu gözlerle bakıyordu. Bakışları o kadar sertti ki hemen pencereden çekildim. Beni nasıl bir bakışta görmüştü? Perdeyi çektim. Beynime hücum eden birsürü soru aklımı işgal ediyordu. Hepsi de "neden"kelimesiyle başlıyordu. Pencereden ayrıldım ve yatağımın üstüne oturdum. En azından eski okulumda beni görmezden geliyorlardı ama burada sanki beni öldürmek için hazırda bekliyorlardı. Eski halimi özleyeceğim aklıma gelmezdi. Tamam burada bir arkadaşım vardı ama hiçbir sorumu cevaplamıyordu. Eski okulumdayken merak edip de sorduğum bir soru yoktu. Hiçbir şey aklıma yatmıyordu. Neden herkes bana soğukken Emir yakındı? Neden benim bu okuldan gitmem isteniyordu? Neden o ormana gidemiyordum? Neden bir koku yüzünden birden bire tehlikede olmuştum? Neden neden neden!! Birisinin bunları bana açıklaması gerekiyordu. Yoksa kendi yöntemlerimle öğrenicektim. Emir'in benim için tehlikeli gördüğü her şeyi aklımın bir köşesindeki yapılacaklar listesine yazacaktım. Listenin en başında ki madde: o ormana gidecektim. Gecenin olmasını beklemeliydim.
Şimdi hayatımın bir parçası olan müzikteydi sıra. Birazcık bu olanları kafamdan atmaya ihtiyacım vardı. Telefonu cebimden çıkarıp yatağa yattım. Yatağın hemen yanında olan masanın üzerinde ki kulaklığa uzanarak aldım. Kulaklığı telefona taktım. Ekran kilidine bastım iki tane mesaj vardı ama reklam amaçlı gönderilmiş mesajlardı. Müzik uygulamasına girip güzel bir müzik açtım. Müziğe göre saçma hayallerimden birisini seçerek düşünmeye başladım.

"Mary,mary!" birisi kolumu dürtüyordu. Uykulu gözlerle o kişiye baktım, Emir'di. Odama nasıl girmişti? Hala devam etmekte olan müziği kapatarak kulaklarımdan kulaklığı çıkardım.
"Noldu?"dedim. O da yatağın kenarına eğilip gözlerini benimkilerle aynı hizaya getirdi.
"Ne olacak sen uyuyakalmışsın."dedi. Uykum yoktu sadece müzik dinlemeyi planlıyordum. Vücudum bana ihanet etmişti.Acaba uzun süredir uyuyor muydum?
"Saat kaç?"dedim. Kolundaki saate baktı
"Akşam yemeğine yaklaşık yarım saat var."dedi. Ben 7 saattir uyuyor muydum yani? Gözlerimi irileştirdim ve kaşlarımı havaya kaldırdım.
"Ben uyuyakalcağımı bilmiyordum. Uykum filan da yoktu nasıl olurda o kadar uyurum."dedim. Elini iki yana açtı
"Orasını bilemem."dedi. Yataktan doğruldum
"Sen nasıl girdin içeri? Yoksa bu da cevaplanmayacak sorulardan mı?"dedim. Biraz düşünür gibi yaptı.
"Sanırım değil. Senin öğle yemeğini getirmiştim. Ne kadar kapıyı çalsam da açmadın. Bir an intihar ettiğini sandım bende temizlikçiden bu odanın yedek anahtarını aldım. Ama meğer sen burada müzik dinliyormuşsun."dedi. Son cümlesini bastırarak söyledi. Gerçekten utandım. Onu endişelendirmiştim. Bir şey demedim.
"Yani bugün bir ders daha aldık değil mi? Neymiş uzun süre müzik dinlemek yokmuş."dedi. Hayır bu asla olmayacaktı. Kendimi sadece müzik dinlerken rahat hissediyordum. Ama şimdi Emir bunu da yasaklamıştı.
"Hayır olmaz."dedim. Anlamamış gözlerle bana baktı. Ben de devam ettim
"Yedek anahtar sende kalsa. Sende rahat bir şekilde içeri girersin. Yoksa ben müzik olmadan yaşayamam. Lütfen bana bunu yasaklama."dedim. Bunlar dememle yüzünde gülümseme oluştu.
"Tamam yedek anahtar ben de kalsın zaten gerektiği zamanlarda kullanırım senin hazırlıklı olduğun zamanlarda yani."dedi. O bunu söylediğinde yedek anahtar onda olduğu zamanlarda oluşacak sorunlar aklıma geldi. Ya ben duşta olduğumda içeri girerse. Ya da yatakta saçma bir pozisyon da uyurken yakalanırsam. Ama o bana hazırlıklı olduğun zamanlarda demişti. Nedense ona güveniyordum. Kafamı tamam anlamında salladım. Emir doğruldu ve konuşmaya devam etti
"Akşam yemeğini burda yeriz artık."dedi. Yatağıma oturarak konuşmaya devam etti
"Senin şu yalnızlar partisinin bir kısmını şu an yapabiliriz."dedi. Gülümsedim. Yıllardır yaptığım partime birisi katılmıştı. Eline telefonumu aldı ve müzik seçmeye başladı. Hiçbirini beğenmedi.
"Sen sürekli yabancı müzik mi dinliyorsun?"dedi. Yatağın üstünde bağdaş kurdum
"Evet."dedim. Elinden telefonu bıraktı o da bana döndü ve bağdaş kurdu
"Acaba ne anladığını sorsam?"dedi. Herhelde yabancı müzik dinleyenlerin cevaplamak zorunda kaldıkları ve yıllar sonra bir gelenek haline gelmiş bir soruydu bu. En azından cevabım hazırdı.
"Şimdiye kadar insanları anladıkta noldu? Hep kendimizi üzdük. Artık ben insanların söyledikleri şeyi anlamak istemediğim için yabancı müzik dinliyorum. Kendimi müziğin ritmik kollarına bırakıyorum ve çok rahatlıyorum."dedim. Gülümsedi
"Artık bu açıklamadan sonra benimde yabancı müzik dinleyesim geldi."dedi. Biraz sesli bir şekilde güldüm. Bakışlarımı önüme çevirdim. Emir derin bir iç çekti
"Biraz kendinden bahsetsene."dedi. Şaşırdım. Kendimi bir oyuncak ayımdan başka kimseye anlatmamıştım. Bakışlarımı tekrar ona çevirdim. Meraklı gözlerle bana bakıyordu.
"Ben Almanya'da doğdum. Annem ve babam Türk'tü. Adımı biraz oradaki kültürden etkilenerek koydular. Ben küçük yaştayken annemi kaybettim. Babamla beraber Türkiye'ye geldik. Babam bana tek başına bakamayacağını anlayarak bir kadınla evlendi. Yaklaşık iki yıl önce de babamı kaybettim."dedim. Ayrıntıya girmemem gerekirdi.
"Peki neden bu okuldasın?"dedi. Ben ayrıntıya girmemeye çalıştıkça o girmek için zorluyordu.
"Annem burada daha iyi bir eğitim olduğunu söyledi. Yani benim geleceğim için."dedim. Anneme ait bu yalanı söylemek istemiyordum ama aklıma ilk gelen şey bu olmuştu. Emir bir kahkaha patlattı
"Senin geleceğin için mi? Annen seni pek sevmiyormuş."dedi. Bu doğruydu ama o nasıl anlamıştı
"Neden?"dedim. Bakışlarını benden kaçırdı galiba yine pot kırmıştı
"Yani buradaki eğitim de aynı bir fark yok devlet okullarından. Hem burası yatılı ya annen senden uzun bir süre kurtulmak istiyormuş gibi geldi bana."dedi. Bunu yalanlamak istiyordum gerçekleri daha fazla kişinin bilmesini istemiyordum. Hayır bu yaptığım çok saçmaydı. Annem benden kurtulmak istiyorken şu an onu savunmak sonradan çok pişman olacağım bir hareketti.
"Aslında haklısın. Annem beni pek sevmez bu okula da o yüzden gönderdi. Ama aklıma yatmayan bir şey var. Annem bu okula gönderirken benden temelli kurtulmayı amaçlıyordu. Bu da şu demek oluyor ki ben bu okulda ölüceğim. Peki bir okul nasıl bir insanı öldürebilir ki? Ne ile zor sınav sorularıyla mı? Disiplin cezalarıyla mı? Bu çok saçma."dedim. Bir an hareketleri değişti. Tedirginleşti.
"Bilmiyorum."dedi. Bunu sesi titreyerek söylemişti.
"Neyse ben gidip akşam yemeğini alsam iyi olucak."dedi. Emir kesinlikle bir şeyler biliyordu. Hızla kapıdan çıktı.

BLOODY MARYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin