Bölüm 18

6K 440 25
                                        

Birilerin bana seslendiğini duyuyordum. Bu seslerden birisi Emir'indi. Gözlerimi zorlukla açtım. Odamdaydım. Yatağımın içinde yatıyordum. Emir bana endişeli gözlerle bakıyordu. Üstümde hala yorgunluk vardı. Yatakta doğruldum.
"Emir bana noldu?"dedim. Emir yatağımın kenarına oturdu tekrar yatmam için omuzlarımdan hafifçe itti
"Bayılmışsın."dedi. Tekrar yatakta uzandım. Emir eliyle alnımı yokladı. Hasta mıyım diye kontrol ediyordu
"Kapının altından bir duman geliyordu. Tuhaf bir kokusu vardı. O kokuyu kokladıktan bir süre sonra bayıldım."dedim. Emir elini alnımdan çekti. Bakışlarını benden kaçırdı.
"Halisünasyon görmüşsün."dedi. Hayır bu çok gerçekti. Durduk yere bayılacak halim yoktu. O koku beni bayıltmıştı. Emir devam etti
"İki gündür baygınsın."dedi. Gözlerimi irileştirdim. İki gün mü? Bu nasıl olurdu? Emir merakımı anladı ve devam etti
"Neden bayıldığını bilmiyoruz. Biz kantinde seni bekliyorduk. Uzun zaman boyunca gelmeyince Güney'le sana bakmaya geldik. Ben de ki anahtarı kullandım. Seni yerde yatarken görünce hemen hemşireyi çağırdık. Yatağa yatırdık. İki gündür uyanmıyordun."dedi. Söylediklerini dikkatle dinledim. Bunlar olmuş muydu gerçekten?Güney geldi Emir'in yanına. Her zaman ki gibi neşeliydi.
"Sonunda uyandın. Bir an uyuyan güzel masalına mı döndük diye düşündüm. Ben de seni öperek uyandıracak kişilerin listesini çıkarmakla meşguldüm."dedi. Yine güldürmüştü. Emir onun koluna vurdu. Oda da Batın'ı gördüm. Karşımdaki yatakta oturuyordu. Emir ve ikisi kavga etmeden aynı oda da bulunuyordu. Çok ilginç. Batın'da beni görünce yataktan kalkıp bize doğru yaklaştı.
"Günaydın."dedi. Sonra Emir'e dönüp "Benim buradaki işim bittiğine göre gidiyim artık."dedi ve sessizce odadan çıktı. Buradaki iş derken? Soru dolu gözlerimi Emir'e yönelttim. Yataktan kalktı baygın bakışlarla cevap verdi
"Soru sormak yok."dedi. Yine mi? İşkence yapmak da üstüne yoktu. Ne söylesem de onun bana bir şey söylemeyeceğini bildiğim için hemen pes ettim. Yataktan doğruldum. Her yerim tutulmuş gibiydi. Emir işaret parmağını tehdit edercesine iki yana salladı
"Kalkmak yok uyuyacaksın."dedi. İki günümü yatakta geçirmiştim zaten daha ne uyuması
"İki gündür uyuyorum zaten."dedim. Bana yaklaştı. Omuzlarımı yatağa bastırarak kalkmamı önledi
"O zaman sen baygındın. Gerçek bir uyku uyumanı istiyorum. Saat gecenin ikisi kalkıpta ne yapacaksın?"dedi. Bu saate kadar yanımda mı beklemişlerdi? Hayır sonra duygulanmalıydım şimdi sırası değil. Emir bir yandan da haklıydı. Hala kendimi yorgun hissediyordum. Kafamı tamam anlamında salladım. Bana güven verici bir gülümseme attı. Bana doğru iyice eğildi ve yanağıma bir öpücük kondurdu. Bu göz açıp kapayıncaya kadar oldu. Ona itiraz etme fırsatı bulamadım. Yanaklarım ısınmıştı. Doğruldu. Karşımdaki yatağa gitti ve üstünden hırkasını aldı. Güney ise telefonuyla ilgileniyordu. Emir ona seslendi ve ikisi beraber odanın çıkışına yöneldiler. Odadan çıkmadan önce Güney bana döndü ve el salladı. Ben de ona el salladım. Odadan çıktılar. Yatakta doğruldum. Altımdaki eşofman dikkatimi çekti. Birisi üstümü değiştirmişti. Üstümde de beyaz örgü kazak yoktu. Üstümü değiştirenlerin Emirlerin olmaması için dua ettim. Böyle bir utancın altından kalkamazdım. İki gündür duş almadığım için duşa girmeyi düşündüm. Ama saçlarımda şampuan kokuyordu. Birisi üstümü değiştirmekle kalmamış bir de duş aldırtmıştı. Böyle bir şeyi Emir asla yapmazdı, yapamazdı. Tekrar yatağa yattım. Bu düşünceyi kafamdan attım. Üstüme örtüyü çektim. Kendimi hiç açta hissetmiyordum. Birisin bana baygınken yemek yedirme şansı yoktu. Ama kendimi tok hissediyordum. Yine tuhaf bir şeyler oluyordu. Sorguladıkça daha da çıkmaza girdiğimin farkındaydım. Bu yüzden gözlerimi kapayıp hayaller kurmaya başladım. Birkaç dakika sonra odanın içinden bir ses geldi. Bir kıyafet yere düşmüştü. Etrafta bir kıyafet olmadığına emindim. Ama bunu umursamadım. Ta ki bir ayak sesi duyana kadar. Bu oda da biri dolaşıyordu. Gözlerimi açmaya korkuyordum. Titremeye başladım. Bu oda da benden başka kimse yoktu. Ayak sesleri bana doğru yaklaştı. Vücudum terlemeye başlamıştı. Ellerim titriyordu. Çok korkuyordum. Onun yanımda olduğunu hissediyordum. Duyduğum kumaş seslerinden yatağımın kenarına eğildiğini anladım. Yüzüm ona dönüktü. Bana baktığını biliyordum. Bu şeyin insan olmadığını biliyordum. Yüzümde nefesini hissettim. Soğuk ve içi ürpertici pir nefesti bu. Dişlerimi birbirine bastırdım. Kalkıp çığlık atmak istiyordum ama tam dibimde olması özgüvenimi kırıyordu. Boynumda bir el hissedince irkildim. Yatakta doğruldum ve hızla geri geri gittim. Sırtım duvara temas edince çaresiz durmak zorunda kaldım. Gördüğüm şey bir insan suretiydi. Siyahlara bürünmüş biriydi. Ayağa kalktı ve yatağıma oturdu. Ben de kendimi ite ite yatağın en ucuna geldim. Kafasında bir kapşon vardı. Yüzü etraf karanlık olduğu için görülmüyordu. Nöbet tutarken gördüğüm şeydi. Bana döndü. Yaptığı her hareket beni korkutuyordu. Nefes alışlarım hızlanmıştı
"Neden bu kadar korkuyorsun?"dedi o şey. Belli olmuyor muydu? Tabi ki cevap vermedim,veremedim. Pencereye döndü
"Uzun zamandır görüşemedik. Özledim seni."dedi. Söylediği şeyler basit cümleler olsa da o şeyin ağzından çıkınca çok korkutucu oluyordu. Onu iyice inceledim. Dış görünüşü tamamen bir insana benziyordu. Ama benim odama böyle giremezdi. Günlerdir burada bekleme şansı da yoktu. Saklansa bile Emir kesinlikle farkederdi. Bir insan değildi o.
"Odama nasıl girdin?"dedim. Dudaklarım kafamın daha fazla karışmaması için soruyu hemen soruvermişti. O şey ayağa kalktı. Oda da dolaştı
"Hiç konuşmayacaksın sandım."dedi. Benim dolabıma yöneldi içini açtı ve güldü
"Sence günlerdir bu dolapta saklanma şansım var mı?"dedi. Bunun cevabını kendisi de biliyordu. Tabi ki yoktu. İçinden bir kıyafetimi çıkardı. Siyah hırkam olmalıydı. Etraf karanlık olduğu için emin değildim. Dolabı kapattı ve devam etti
"Ben cevap vereyim. Hayır. Peki nasıl girdim?"dedi. Bu soruyu ben de kendime soruyordum. Kıyafetimi yatağımın üstüne fırlattı
"Bu hırkayı en son ne zaman giydin?"dedi. Biliyordu. Benim ormana gittiğimi biliyordu. Bu hırkayı sadece orada giymiştim. Beni takip mi etmişti? Ona cevap vermeme kararı aldım.
"Tamam bunu da ben cevaplayım. Bir gece ormana giderken giydin değil mi? Seni kimsenin görmediğini mi sanıyorsun. Ben her zaman seni takip ettim Mary. Seni uyurken bile izledim. Senin hakkında her şeyi biliyorum. Mesela üvey annen eve geç geldin diye seni bir ay boyunca odandan çıkarmadığını biliyorum."dedi. Bu nasıl biliyordu? Bunu benden başka kimse bilmiyordu. Bana doğru yaklaştı. Tam karşıma yatağın üstüne oturdu. Ondan uzaklaşacak yerim yoktu. Vücudum kaskatı kesidi. Beynim durmuş gibiydi vücudumu hareket ettiremiyordum
"O geceyi unuttun mu? Bir kurt ve bir insan. İnsanın nasıl parçalandığını o kopan kafayı unuttun mu?"dedi.Hayır unutmamıştım. İlk günkü kadar net ve tazeydi gördüğüm şeyler. Kafamı hayır anlamında iki yana salladım. Bana daha da yaklaştı. Sanki daha da fazla geri gidebiliyormuş gibi sırtımı duvara ittim. Kolumu tuttu. Çok güçlüydü kolumu ondan kurtaramıyordum.
"Şşş canını acıtmayacağım."dedi. Gözlerimden yaşlar boşaldı. Bu şeyler neden benim başıma geliyordu? Okulda iki yüz tane öğrenci vardı, neden ben? Cebinden bir şey çıkardı. Bir düğmeye basınca hızla bir şey çıktı. Etrafta demir şey parladı. Bıçaktı. Bıçağı görünce nefesim kesildi. Beni öldürmesine izin vermeyecektim. Sesimin çıktığı kadar bağırdım. Kolumu tutan eli hemen kolumu bırakıp ağzımı tuttu. Boşta kalan kollarımla onun elini tuttum. Ağzımdan çekmeye çalıştım. Ama o kadar sert ve güçlüydükiler yaptığım hiçbir şeyden etkilenmedi. Elindeki bıçağı gösterdi
"Sana bir şey yapmam için beni zorlama. Bunu sana saplamayacağım. Sen de rahat dur. Şimdi ellerimi açıyorum eğer bağırırsan seni bıçaklamaktan çekinmem."dedi. Kalbimin atışlarını duyuyordum. Vücudum şoka girmişti.Titriyordu. Gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum.Çaresizce kafamı tamam anlamında salladım. Ellerini yavaş yavaş çekti. Gözlerimi bıçaktan ayırmıyordum. Tekrar konuşmaya başladı
"İşte böyle."dedi. Sol kolumu tuttu ve ters çevirdi. Bileğime baktı. Elindeki bıçağı bileğimin üstünde gezdirdi. Bana bir şey yapmayacağını söylemişti. Soğuk sivri şey gezindiği yerleri kanatıyor gibi geliyordu. O şeye yalvararak baktım
"Lütfen yapma."dedim.Güldü. Bıçağı daha da üst taraflarda gezindirdi
"Söz veriyorum acımayacak."dedi. Tabi ki acıyacaktı. Dirseğimin biraz alt kısmında durdu. Elindeki bıçağı yatağa koydu. Beni kesmekten vaz mı geçmişti? Cebinden bir şey daha çıkardı. Kolumu bıraktı. Küçük bir poşet vardı. Poşeti açtı. Eline poşetin içindeki şeyi döktü. Toz gibi bir şeydi.
"Kolunu uzat."dedi. Şu an beni tutmuyordu. Elleri de doluydu. Aklıma kaçma planları geldi. Hızlıca ondan kaçma yolları düşündüm. Yataktan diğer tarafa atlayabilirdim. Ondan hızlı bir şekilde kapıya ulaşıp kurtulabilirdim bu piskopattan. Eğer koridorda bağırsam mutlaka birileri bana yardım ederdi.
"Aklından geçenleri yapacak mısın gerçekten?"dedi. Kanım dondu. Düşüncelerimi mi okuyordu yoksa? Ona anlamayan gözlerle baktım, devam etti
"Benden kurtulma şansın yok. İster Einstein ol istediğin hesaplamaları yap ama benden kurtuluş yok. Hadi uzat şu kolunu."dedi. Kesinlikle aklımı okuyordu. Daha fazla düşünmemeye başladım. Yavaşça kolumu ona uzattım. Elimi yumruk yaptım. Herhangi bir şeye karşı yine de savaşacaktım. Elindeki tozu kolumda belirlediği yere sürdü bir yandan da bir şeyler söyledi
"Sio diyana kojemeana siradga."dedi. Dediğinden tek kelime anlamadım. Artık ne yapacağını merak ederek ona baktım. Elindeki poşeti yatağın üstüne koydu. Bir eliyle kolumu tuttu bir eliyle de tozu iyice yaydı. Bir süre sonra tozu hissetmemeye başladım. Tekrar yatağın üstündeki bıçağı alınca boğazıma bir yumru oturdu. Artık bir şey merak etmiyordum, buradan kurtulmak istiyordum. Korkuyla ona baktım, her ne kadar yüzünü göremesem de.
"Korkma hiçbir şey hissetmeyeceksin."dedi. Ara sıra bana uğrayan deli cesareti yine geldi
"Sen manyak mısın? Ne acımaması beni kesiyorsun!"dedim. Kolumu ondan çekmeye çalıştım. Bir milim bile oynatamıyordum. Elindeki bıçağı kapattı ve cebine attı.
"Ben de bu kadar kolay mı olacak diyordum. Sana acımayacak diyorum yoksa bana inanmıyor musun?"dedi. Gerçekten ruh hastası biriydi. Kendimi tutamazdım artık. Zaman konuşma zamanıydı
"Yok bir de inansaydım. İn misin cin misin belli değil burada beni kesmeye çalışıyorsun bir de sana inanmamı bekliyorsun."dedim. Kolumu bıraktı. Güldü
"Ben ne inim ne de cinim. Sana bilmecem de dediğim gibi en vahşi hayvandan bile daha tehlikeliyim."dedi. Beni kesmeyi unutmuştu galiba onunla konuşarak oyalayabilirdim
"Kendini bir hayvanla neden karşılaştırıyorsun? Tamam bir insan olmadığını anladım ama bir hayvan olmadığını da biliyorum. Nesin sen?"dedim. Bana daha da yaklaştı. Artık nefes alışlarını duyabiliyordum
"Kimseye söylemek yok ama."dedi gülerek. Benimle dalga geçiyordu. Ona sinirlenerek baktım. Devam etti
"Yarın akşam o uçuruma gidecek misin?"dedi. Uçurum? Ben onu unutmuştum. Yarın Çarşamba'ydı ve Emir eğer yarın oraya gelirsem okulun sırrını öğrenebileceğimi söylemişti. Tabi ki gidecektim
"Evet okulun sırrını öğreneceğim."dedim. Bir gülme sesi daha geldi. Yüzünde nasıl bir ifade var bilmiyordum. Yüzünü çok merak ediyordum.
"Öğrendikten sonra hayatını mahvedeceksin. Artık eski bir Mary olmayacak. Geçmişini unutacaksın. İnsanlar senin düşmanın olacak. Sürekli kırmızıyı isteyeceksin. Soğuk olacaksın. Güneş sana artık bakmayacak. Normal birisiyle mutlu bir yuvan olmayacak. Bunların olmasını mı istiyorsun?"dedi. Okulun sırrı bu kadar büyük bir şey miydi? Sanki eski hayatım güzel miydi? Kimsem yoktu. Sevilmiyordum. Onun kötülediği bu hayat belki benim için bir umut kaynağıdır. Ona cevap verdim
"Öğreneceğim ne olursa olsun. Kaybedecek bir şeyim yok."dedim. Yüzüme doğru nefes alıp veriyordu. Nefesleri soğuktu. Oda sıcaktı. Siyah kapşonlu bir şey giymişti üşüme şansı yoktu. Nasıl soğuk nefesler veriyordu? Soğuk havalarda da nefes biyolojik olarak sıcak çıkardı zaten.
"Peki Bora?"dedi. Haklıydı hayatımda biri vardı. O beni terk etmemiş miydi? Hayır telefonunu kaybetme şansı vardı.Numaramı da belki ezbere bilmiyordur. Ama sırf bir iki ihtimal yüzünden okulun sırrını öğrenme fırsatı geri tepemezdim
"Okulun sırrını öğrenmezsem burada deliririm."dedim. Benden birazcık uzaklaştı karşılık verdi
"Öğrendikten sonra durumun daha da kötü olacak."dedi.Ben onun umrunda mıydım? Merakla sordum
"Neden beni önemsiyorsun? Az önce beni kesiyordun."dedim. Bir gülme sesi daha duydum.
"Evet kesiyordum. Hatırlattığın için sağol."dedi ve cebinden bıçağı çıkarttı. Düğmeye bastı bıçak açılıverdi. Demir, keskin olan taraf yine parladı. Rengim attı. Kendime bildiğim bütün küfürleri saydırdım. Hep şu susmaz çenem yüzümden liğme liğme doğranacaktım. Ona sorular sorup tekrar unutturmayı düşündüm
"Sen bana bir bilmece sormuştun. Hala bulamadım cevabı ne?"dedim. Aklıma ancak bu gelmişti. Kolumu tekrar tuttu. Bıçağın sivri yerini belirlediği yere dayadı ve bana cevap verdi
"Bu bir bilmece senin bulman lazım."dedi. Hemen başka bir soru türetmeye başladım
"Kırmızıyı sevmek derken neyden bahsettin?"dedim. Bir iç çekti
"Bunu geciktiremeyeceksin. Kanı sevmediğini biliyorum kafanı diğer tarafa çevirsen iyi olur."dedi. Onu durdurmak için başka bir çözüm aradım ama aklıma bir şey gelmedi. Söylediği gibi kanı sevmiyordum, tiksiniyordum. Gözlerimden tekrar yaşlar boşalmak için direndi. Hayır buna dayanmalıydım. O şeyi inadına ağlamayacaktım. Kafamı diğer tarafa çevirdim. Gözlerimi sımsıkı kapattım. Dişlerimi birbirine bastırdım.
"Kendini bu kadar kasma sadece küçük bir çizik tamam mı?"dedi. Uyuşturmadan kolumu kesiyordu, bir de kendini kasma diyordu
"Kapa çeneni artık."dedim. Taşmıştım, bu şeyler normal değildi. Birisi gizlice odama geliyor,beni rehin alıyor sonra da kesmeye çalışıyor. Bir okulda nasıl bunlar yaşanabiliyordu? Güldü. Beni daha da sinirlendirdi. Ama o sivri şeyi derime bastırdığını hissedince her şey yok oldu. Şimdi sadece korkuyu hissediyordum. Bıçağın içeri girdiğini hissettim ama hiç acımıyordu. Bıçak aşağı doğru hareket etti. Derimin yarıldığını kanın yarılan yerden bağımsızlıklarını ilan ettiklerini hissediyordum. Ama hiç acı yoktu. Sadece hissediyordum. Bıçağı kaldırdı. Merak edip kafamı o taraf çevirdim. Koluma baktım. Kolumda ince bir çizgi vardı ve kan da kolumdan süzülüyordu. Birkaç damla yatağa damladı. Bunu bana neden yapıyordu?
"Neden yaptın bunu?"dedim. Bıçağı kapayıp cebine attı
"Daha fazla dayanamadım."dedi. Neydi bu sadist filan mı? Bakışlarımı ona yönelttim
"Neye dayanamadın?"dedim. Bir gülme sesi daha duydum
"Birazdan öğreneceksin."dedi. Dediği şeylerden hiçbir şey anlamıyordum. Bana daha da yaklaştı. Parmaklarıyla kestiği yere dokundu. Parmakları kana bulanmıştı. Midem bulanmaya başlamıştı. Ama onun yaptığı hareket yüzünden az daha kusacaktım. Kana bulanan parmaklarını ağzı sandığım yere götürdü. Artık sadist olduğuna emindim. Ama sadistler kan içiyor muydu? Bundan pek emin değildim. Parmaklarını emdi. İğrenç.
"Çok güzel bir tadın var."dedi. Kafam dönmeye başladı. Bu olanları vücudum kaldırmıyordu. Kafasını koluma eğdi. Dudaklarını kesik olan yerde hissettim. Her yer bir dönme dolap gibi dönmeye başladı. Onun ne yaptığı umrumda değildi artık. Kesik olan yerden çıkan kanlarımı diliyle yaladı. Kusmama ramak kalmıştı. Kendimi çok zor tutuyordum.Dilini kolumda gezdirdi.Çok hızlı nefes almaya başlamıştı.Bir insan diğer insanın kanından nasıl hoşlanırdı? Vampir filan mıydı? Bu sadece filmlerde olurdu. Daha fazla düşünecek halim yoktu. Kafasını kolumdan kaldırdı. Bu işkence bittiği için mutlu bile olamıyordum. Ona döndüm
"İğrençsin."diyebildim sadece. Kolumu bıraktı. Bana baktı. Bakıyordu galiba bana dönüktü çünkü. Eli kafasındaki kapşona gitti. Yoksa kapşonu çıkaracak mıydı? Tahminim doğruydu. Elleriyle kafasındaki kapşonu arkaya itti. Etraf karanlık olduğu için net değildi. Ama bembeyaz bir teni vardı. Gözleri karanlıktan dolayı siyah gözüküyordu. Evet malesef bu da çok yakışıklıydı. Her genç kızın rüyasını yaşıyordum. Biçimli kaşları vardı. Kemikli bir yüz ve kusursuz yaratılmış bir dudak. Dudağında benim kanım olunca bütün güzelliği çöpe gitti
"Ben iğrenç değilim. Doğam bu. Benim gibilerden yüzlerce var."dedi. Kolumu kendime çektim. Onun dokunmasına tahammülüm yoktu. Bana iyice yaklaştı, nefesini yüzümde hissettim
"Bununla kalacağımı sanma. Vücudundaki bütün kan benim olacak."dedi.Gözlerinin içine bakarak soru sordum
"Neden kan içiyorsun? Neden benimkini içiyorsun? Ben sana ne yaptım?"dedim. Bana daha da yaklaştı.Burunlarımız birbirine temas etti
"Hem çok güzelsin hem de çok saf."

BLOODY MARYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin