Bölüm 39

5K 366 3
                                    

Hızlıca ona cevap yazdım
"Hayatım senin ellerinde. Soru sorma hakkım da yok. Sen böyle davrandıkça ben nasıl hayata bağlanacağım? Benim bedenimle ilgili kararları da sen veriyorsun. Bu haksızlık"
"Şimdi de bana avukat mı oldun? Benden ne bekliyorsun ki. Seni rahat bırakacağımı mı? Çok yazık. Nasıl bir durumda olduğunu unutuyorsun. Vampirlerle dolu bir okuldasın. Biri kendine hakim olamayıp senin hayatına oracıkta son verebilir. Seni öldüren de küçük çaplı bir ceza alır sonra hiçbir şey olmamış gibi hayat kaldığı yerden devam eder. Senin hayatın kimsenin umrunda değil. Eğer bir vampir sırrı bildiğini bilirse seni yaşatmaz. Ben sana iyi davranıyorum. Senin yaşamana izin veriyorum. Ama sen nankörlük yapıp bana emirler veriyorsun. Şimdi söyle haklı kim burada?"yazdı. Yine kendini haklı çıkarıyordu. Belki de haklıydı. Hayır Mary herkesin yaşamaya hakkı var. Bu hakkı senin elinden alıyor. Ve sende ona haklısın diyorsun. Gerçekten aptalsın. Ama başka seçeneğim yok ki. Bu okuldan kaçmadığım sürece hayatımı başkaları yönetecek. Evet bu iyi bir fikir. Okuldan kaçabilirim. Peki ya Bora? Sürekli beni engelleyen sebepler oluyor. Ona cevap yazdım
"Diğer vampirlere kıyasla sen haklısın ama biz demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Ne olursan ol başkalarının hayatına müdahale edemezsin."yazdım. Resmi bir konuşma yaptım. Kesinlikle ben haklıyım. Kâğıtta yazı belirmeye başladı
"O demokratik ülkede yaşadığını mı sanıyorsun? Bu okula geldiğinde kimliğinde ölü yazar. Sen artık yoksun Mary. Bu okulu kimse bulamaz. Görünmez bir kalkanla çevrili ve harita da böyle bir yer yok. Bir okyanusta yaşıyormuşsun gibi düşün. Burada kimse yok sanılıyor. Ama kimse buralarda vampirlerin, kurtadamların, cadıların, büyücülerin, mutasyona uğrayan diğer insanların yaşadığını bilmiyor. Sen de artık bizdensin. Artık bu dünya da yoksun. Ailen gibi sen de ölüsün."yazdı. Bunlar gerçek miydi? Ben artık ölü müydüm? Artık Türkiye'de değil miydim? Bir okyanusun ortasında görünmeyen bir kıtada mı yaşıyordum? Hayır bana şaka yapıyor. Bu olamaz ki. Ben yaşıyorum. Bu olağanüstü yerde hayatta kalmaya çalışıyorum. Ben nereye düştüm böyle? Çekmeceden küçük çantamı çıkardım. İçinden nüfus cüzdanımı çıkardım. Gerçekten de ölü yazıyordu. Bu nasıl mümkün oluyor? Ben burayı istemiyorum. Eski hayatımı istiyorum. Eski ülkemi istiyorum. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Bu kadarı fazlaydı. İstediğim tek şey mutlu bir hayat. Neden herkes bunu engellemeye çalışıyor? Kağıtta bir yazı daha belirdi
"Bu kadar üzülme. Olması gereken şey çok yakında olacak. Öleceksin. Babanın ve annenin yanına gideceksin. Belki orada mutlu olursun."yazdı. Sinirle kağıtı yırttım. Daha fazla kimseyle konuşmak istemiyorum. Kağıt tekrar birleşmeye başladı. Yeter artık! Bu şeyleri istemiyorum. Büyü istemiyorum. Bir yazı daha belirdi
"Ne o anneni babanı sevmiyor musun? Bak sana iyilik yapıp bu iğrenç dünyadan gitmene yardım ediyorum. Nankör."yazıyordu. Ellerimi yumruk yaptım. Kalemi alıp pencereye fırlattım. Pencere anında küçük küçük parçalara ayrıldı. Kendimi tutamayıp bağırdım
"Sus artık. Kimse bana iyilik yapmasın. Kimseyi istemiyorum hayatımda. Eskisi gibi beni yalnız bırakın. Yeter!!"dedim. Gözlerimden yaşlar boşalıyordu. Kapı tıklatıldı. Ben kimseyi istemedikçe hayat benim inadıma insanları etrafıma topluyor
"Mary iyi misin?"dedi kapının arkasındaki ses. Bu ses Emir'e aitti. Gözlerimi sildim. Hala benimle konuşuyor muydu? Sesimi normal tuttum
"Evet iyiyim."dedim. Kapıyı açsam iyi olurdu. Sandalyeden kalktım. Kapıya yöneldim. Biraz önce Emir bana nasıl olduğumu sormuştu. Bu çok güzeldi. Bana ne yaparsa yapsın hala ona önem veriyorum. Kapıyı açtım. Yere bakıyordu. Bakışlarını bana çevirdi. Yüzü kanlar içinde değildi ama yaralar vardı. Onun bu durumuna üzüldüm. Yine benim yüzümden kavga etti. Yüzü ifadesizdi
"İçeride kim var?"dedi. Hala normal bir şekilde konuşuyorduk. Sevinmeyi sonra bırakmalıyım. İçeride kimse yoktu. Kendi kendime bağıracak kadar da deli değilim. Bakışlarımı yere indirdim. Yalan söylerken ona bakamıyorum
"Annem aradı. Ona bağırdım."dedim.
Tutma ihtimali yüksek bir yalan daha söyledim. Acaba bana ne diyecekti? Yoksa hala beni önemsiyor mu?
"Anladım. Burdan geçerken bağırdığını duydum. O yüzden sordum. Neyse ben gideyim."dedi. Hayır gitmesini istemiyorum. Onu özledim. Eskisi gibi arkadaş olmayı istiyorum. Onu gülüşünü bana sırnaşmasını bile özledim. Mary böyle düşünmemen gerekiyor. Artık bitti. Arkadaş değilsiniz. Hem Bora bunu görürse bir kavga daha olurdu. Kafamı tamam anlamında salladım. O da bana kafasını salladı ve arkasını dönüp gitti. Gidene kadar ona baktım. Böyle davranmam normal miydi? Her karşı cins arkadaşı olan birisi böyle mi davranıyordu? Of daha önce bir arkadaş neden edinmedim ki? En azından bu konularda tecrübeli olurdum. Kapıyı kapattım. Hemen yatağıma geçtim. O vampirle daha fazla konuşmak istemiyorum. Konuştukça daha yeni şeyler öğreniyordum. Ve buradan kaçmam daha da olanaksız oluyordu.Ben hala onun bu dediklerine inanmıyorum. Bir okyanusun ortasında olamayız. Bence deneyip görmeliyim. Okulun etrafındaki kalkan sadece buradaki yaratıklara etkiliydi.Yani ben ormanda istediğim yerlere gidebilirim. Yataktan kalktım. O vampirin dediklerini boşa çıkarma zamanı. Anahtarı alıp dışarı çıktım. Aklımdaki plan ormanda gidebildiğim kadar derinlere gitmek. Bu ormanında bir sonu olmalı değil mi? Koridorda ilerlemeye başladım.Telefonum titreşti. Mesaj olmalı. Telefonuma baktım. Gizli numara
"Aklındaki şeyi yaparsan çok kötü şeyler olacak."yazıyordu. En fazla ne olabilir. Lanetli vampirler beni öldürür. Bence onun açısından kötü şeyler olacak. Sadece o beni öldürebileceğini sanıyor. Bir dakika elimdeki telefonla polisi arayabilirim.Burayı anlatabilirim ve buradan kurtulabilirim. Hemen 155'i tuşladım. Ama aramadı. Telefondaki ses numarayı eksik tuşladınız diyordu. Bütün acil numaraları aradım. Ama hepsi için aynısını diyordu. Aptal olma Mary. Tabi ki aramaz.Bu okul foyasının ortaya çıkmaması için kim bilir ne büyüler yapmıştır telefonuna. Yine tek başımayım.Bu okuldan sadece kendimi kurtulabilirim. Ve bunun için her şeyi yaparım. Merdivenlerden indim. Tanıdık birisiyle karşılaşmamak beni sevindirdi. Hele ki Batın'la. Tekrar koridorda yürümeye başladım. Ama Güney'i gördüm.Hayat kısa süreliğine mutlu olmama bile izin vermiyor. Beni görünce gülümseyerek yanıma geldi.
"Nasılsın?"dedi. Ona anlatmalıyım. Hayır bunu kendim halletmem gerekiyor. Hafifçe gülümsedim
"İyi sen"dedim. Şimdi neden böyle sıradan konuşuyorduk ki? Karşılık verdi
"Sağol ben de iyiyim. Böyle aceleci nereye gidiyorsun?"dedi. Yine sorguya çekildim. Bir yalan daha uydursam iyi olur. Yine gerçekçi bir yalanın daha inandırıcı olacağına karar verdim. Ve söyledim
"Ormana biraz canım sıkıldı da."dedim. Peki neden aceleciydim ki? Yalan konusunda çalışmam gerek. Güney cevabımdan tatmin oldu.
"Tamam bizle takıl o zaman."dedi. Biz dediği çiftlerden bahsediyor. Emir ve Seda da onlarla olacak. Buna katlanamam. Emir tek olsaydı belki ama Seda için uygun bir son buluyorum hala. O kızdan nefret ediyorum. Aklıma yalan olmayan çok iyi bir bahane geldi
"Bora izin vermez. Özellikle erkeklerin bulunduğu ortamlardan kaçınmam gerek."dedim. Gözlerini devirdi
"Klasik sevgili. Neyse sen de kızlarla takılırsın. Senin yalnız kalmana izin vermem."dedi. Beni düşünmesi çok hoştu ama iş üstündeyim. Ve Seda'yla yalnız mı? Resmen bana onu öldürmem için uygun bir ortam hazırlıyordu. Alaycı şekilde güldüm
"Seda ve ben mi yok kalsın."dedim. Çarpık bir şekilde gülümsedi
"Noldu ki?"dedi. Uzun bir hikayeydi. Ama çok iyi bir şekilde kısalttım
"Başıma gelen yüzde doksanını sebebi olan biri. Tam bir yılan."dedim. Güldü
"Ooo kıskançlık kokusu alıyorum."dedi. Baygın bir bakış attım
"O kızın neyini kıskanacağım? Sarışın salak işte."dedim. Tek kaşını kaldırdı
"Orasını bilemem kız baya güzel bence."dedi. Vay canına elime koz geçti. Gözlerimi kıstım
"Bu dediğine Kader nasıl bir tepki verir acaba?"dedim.Yüz ifadesi değişti. Hemen yavru köpek bakışları attı
"Söylemezsin değil mi canım arkadaşım?"dedi. Düşünürmüş gibi yaptım. Dudağımı büzdüm
"Tamam ama Seda konusu kapanacak. Kıskanıyormuşum falan filan gibi saçma sapan konuşmayacaksın."dedim. Tekrar güldü
"Tamam öyle olsun."dedi. Elini saçlarına daldırdı. Bakışlarını benden kaçırdı
"Emir ile hiç olmaz mı? Küçük bir ihtimal bile yok mu?"dedi. Emir o ihtimali bugün kıvılcımlandırmıştı. Benimle normal bir şekilde konuşması büyük bir adımdı. Ama çoğunlukla Emir'i anlamıyorum. Omuz silktim
"Bilmiyorum. Emir'e bağlı. Aslında düşündüm de olmaz. Eğer tekrar eski halimize dönme şansımız olsa bile Bora buna izin vermez. Beni anlıyorsundur. Bora'yı kaybetmek istemiyorum."dedim. Suratı düştü
"Bora'yı seçiyorsun yani."dedi. Ne seçimi? Ben böyle bir şey demedim ki. Ona anlamayarak baktım.
"Birisini seçtiğim yok."dedim. Alaycı şekilde güldü.
"Yapmışsın bile. Emir seninle tekrar eskilere dönmek isterse onu istemediğini söyledin. Bunu senden beklemezdim."dedi. Gözlerimi irileştirdim. Hayır ben Emir'i istiyorum. Ama Bora istemiyor. Emir zaten beni istemiyor. Şimdi neden ben suçlu oldum anlamıyorum. Hemen savunmaya geçtim
"Emir bunu istemeyecek. Bana resmen o... dedi. Beni umursamadığını söyledi. Seda onun için benden daha önemliymiş. Emir bana bunları yapmışken neden ben suçluyum? Ben sadece mutlu olmak istiyorum. Ama mutlu olunca suçlu da oluyorum. Öylece durunca da suçlu oluyorum. Benim suçlu olmak için bir şey yapmama gerek yok. Her türlü suçlu ben çıkıyorum. Söylesene Bora'yı da mı hayatımdan çıkarayım?"dedim. Şaşırdı
"Emir sana bunları mı dedi?"dedi. Emir ona hiçbir şey anlatmamış. Neden anlatasın ki bütün suçu üzerine yıkacağı biri varken her şeyi anlatıp suç üslenmeyi göze alamaz. Bende ki salaklık işte. Tekrar eskisi gibi olabileceğimizi düşündüm. Kafamı salladım. Devam etti
"Ben Emir'le konuşayım. Bunu yapacak birisi değil."dedi. Gözlerimi devirdim
"O Seda için değişti bile."dedim. Bana anlamayarak baktı
"Seda için neden değişsin ki?"dedi. Seviyor işte başka neden değişecek. Derin bir nefes alıp devam ettim
"Sevgilisi olduğunu söyledi."dedim. Gözlerini irileştirdi. Yeşil gözleri kocaman oldu. Gerçekten tatlı bir arkadaşım var. Heyecanla konuştu
"Tamam da onunla ikisi sevgili değil ki. Seda Batın'la sevgili. Emir'in bildiğim kadarıyla sevgilisi yok."dedi. Bu duyduklarım gerçek mi? Seda'yla sevgili değilmiş. O kıza haksızlık yapmışım. Ama olsun kendi gibi birini bulmuş. Batın'a nasıl dayanıyor acaba? Bu aralar Batın'la karşılaşmamamın nedeni herhalde bu. Sevincimi belli etmemeye çalıştım. Biraz kekeleyerek konuştum
"İyi- yi de Emir bana sevgilisinin olduğunu söyledi. Onun etrafında dolaşmayacakmışım sevgilisinin yanlış anlamasını istemiyormuş. Ona benden daha çok değer veriyormuş filan dedi."dedim. Bir iç çekti
"Salak işte. Seni daha fazla üzmek için yalanlar uydurmuş. Onun sevgilisinin olması biraz zor."dedi. Demek sevgilisi yok. Amacı beni üzmek. Bu beni daha da üzdü. Sırf bana işkence etmek için yalanlar söylüyor. Bu Emir olamaz. Güney devam etti
"Sana biraz önce dediklerim için özür dilerim. Bunları bilmiyordum. Şimdi Emir'i sıkı bir sorguya çeksem iyi olur. Mary'ciğime bunları nasıl yapar görür o."dedi. Gülümsedim. Hala beni düşünen biriler var demek.
"Görüşürüz."dedim. Kafasını salladı ve arkasını dönüp gitti. Artık kaldığım yerden devam edebilirim. Merdivenleri inmeye başladım. Kısa süre sonra binanın çıkışına geldim. Bahçede yine öğrenciler vardı. Banklara oturup bir şeyler yiyorlardı. Bazıları sohbet ediyordu. Bana nefretle bakanların sayıları azalmış. Üç dört kişi bana ters ters bakıyordu. Onları umursamamayı başardım. Hızla ortadaki bahçeyi geçtim. Dış kapıya geldim. Kapıyı itip dışarı çıktım. Şimdi ayaklarım acıdan inleyene kadar yürümeye başlayacaktım. Durmadan yürecektim. O vampiri haksız olduğunu kanıtlayana kadar bana yorulma hakkını tanımıyorum. Telefonum titreşti. Baktım. Yine gizli numaraydı
"Bana inat olsun diye yapıyorsun ama sonunda çok büyük zararlar göreceksin."yazıyordu. Bence o görecekti. Gizli numara olmasaydı ona cevap yazardım. Ama bir dakika o benim düşüncelerimi okuyor değil mi? Bu mesajları da o yüzden gönderiyor. Ona hitaben düşünmeye başladım.
'Hadi canım öyle mi? Elindeki ziyafet gidecek diye mi üzülüyorsun yoksa. Sana acıdım.'dedim. Cevap olarak mesaj atmasını bekledim. Attı da
"Sen yoksan Bora var. Biraz seni düşüneyim dedim ama nankör sen bunu da kabul etmedin. Ve şuan seni serbest bırakıyorum. Git o ormana.Lanetli vampirlerin ziyafeti mi olursun. Ya da eğitilmemiş kurtların parçalayacak oyucağı mı olursun bilemem. Belki mutasyona uğrayan insanların sınır ihlalini yaparsın onlarda sana deneyler yapar. Ben de zevkle izlerim."yazıyordu. Açıkçası korktum. Mutasyona uğrayan insanlar da nerden çıktı? Onlar nasıl oluyor? Yine sorular türemeye başladım. Hem Bora da vardı. Onu bırakamazdım. Ama ben keşif için çıkıyorum.Orada durmayacağım ki. Göreceğim şeyi görünce geri dönecektim. Bir mesaj daha geldi
"Tabi dönebilirsen."yazıyordu. Şimdi çok fena hırslandım. Emir bana bu ormandan sağ çıkamayacağımı söylüyordu ama yapmıştım. Sağ çıkmıştım.Onun da gününü göstermek istiyorum. Dümdüz gidersem kaybolmadan geri dönerim. Her şeye rağmen ilermeye başladım. Patikayı aşıp orman varmalıyım. Adımlarımı büyükçe attım. Telefonu sessize aldım. Onun sinir bozucu mesajlarını görmek istemiyorum artık. Telefonu cebime attım. Bu olağan üstü yerde daha ne kadar tuhaf yaratıkla karşılaşacağım. Vampirler, kurtadamlar, cadılar, büyücüler, mutasyona uğrayan insanlar...Anlamadığım o vampir neden büyücü ve cadı diye ayırmıştı? İkisi de aynı şeyi yapmıyor mu? Şu mutasyona uğrayan insanlar acaba X-MEN filmideki insanlar gibiler mi? Tuhaf yetenekleri olan insanlar. Bence havalı bir şey.Onlar nasıldılar ki? Kötüler mi iyiler mi? Diğer merak ettiğim şey ise sınırlar nerden itibaren? Emir sınır ihlali yapan bir vampiri öldürmüştü. Ben de yaparsam mutlaka haberleri olurdu. Ve beni de öldürürlerdi. Hangi akla hizmetse içimden bir ses devam etmemi söylüyordu. O sesi yine dinledim. Şimdiye kadar korktuğum için çoğu şeyi yapmamamıştım. Birisi kızacak korkusu en baştaydı. Bu alışkanlığı bozmamın vaktiydi. Şu sıradan hayatıma biraz renk katmalıyım. Tıpkı filmlerdeki gibi aksiyonlu olmalı. Gerçekten tuhaf biriyim. Sonunda ölüm olan bir şeyi aksiyon olarak nitelendiren bir deliyim. Kimse bunu yapmaz. Yapamaz. Her şeyi engelleyen korku duygusu ön plana çıkar. Öncelikle benim yerimde olan insan ölümden korkar. Ben de bu duygu ara sıra yeşeriyordu. Sanki bu yaşadıklarım bir rüya ve ben buradan eninde sonunda kurtulacakmışım gibi hissediyorum. Bir umut işte. Yoluma devam ettim. Yarım saat içinde ormana geldim. Birkaç öğrenci vardı. Bazıları tanıdıktı. Kurtadamalardandı. En son altta kalanının canı çıksın oynayan komik grup. Onlara gözükmemeye çalışarak ormana girdim. Evet buradan sonrası çok önemli. Kaybolmamam gerekiyor. Yoksa bir ömür boyu bu ormandan çıkamam. Acaba iz mi bıraksam? Bu iyi fikirdi. Yerden bir çubuk aldım. Nemli toprağa baş harfimi çizdim. Belli aralıklarla bunu yaparak ilerledim. Hansel ile Gretel'in ekmek fikrinden çok daha iyi. Zor durumda kalırsam Güney'i arayabilirim. Belki o beni kurtarabilir. Elimde olmadan birine bağlı yaşıyorum. Sürekli birilerinin yardımlarına muhtaçım. Bu utanç verici. Bunu kafamdan atarak ilerlemeye devam ettim. Yaklaşık bir saat sonra yorulmaya başladım. Bu orman sonsuz gibi geliyordu. Sanki gittikçe birileri daha fazla ağaç koyuyordu önüme. Bulunduğum yer hakkımda hiçbir fikrim yok.Zaten her yer birbirine benziyor. Sadece ağaç var. Ne bir canlı ne de bir hayvan. Cılız ağaçlardan başka bir şey yok. Derken bir hareket sesi duydum. Birinin adımını.Ürpertici bir şey. Aferin Mary. Bu dikbaşlılığın yüzünden öleceksin. İlerdeki ağaçlardan bir ok önümden fırlayarak ayaklarımın dibine saplandı. Yukarıdan gelmişti. Ağaçların yukarıdaki dallarına baktım. Siper almış bir kız vardı. Sanırım mutasyona uğrayan insanların sınırlarına geldim. Geri geri gittim. Bir ok yanımdan vınlayarak geçti. Çok yakındı. Bu başka bir yerden gelmişti. Kafamı o tarafa çevirdim. Orada ise bir erkek siperdeydi. Ellerimi yukarı kaldırıp teslim oluyormuş gibi görünüm verdim. Aslında teslim oldum. Bir açıklama yapmak zorundaydım. Yere bakarak konuştum
"Ben zararsızım. İnsanım. Sadece buraya keşif için geldim. Başka bir amacım yoktu."dedim. Verecekleri tepkiyi merak ediyordum. Biri yere atladı. Kafamı kaldırdım erkek olan bana doğru geliyordu. Bir ninja gibi giyinmişti.

BLOODY MARYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin