Yerden kalktım. O askerler yine orada durmuş sessizce bekliyorlardı. Örtüyü açtım ve içine girdim. Boynuma kadar örtüyü çektim. Benimde o askerler gibi beklemekten başka seçeneğim yok. Gözlerimi kapadım. Kuracak saçma bir hayalimde yok. Belki bir kurtarıcı vardır. Hala ümidimi kaybetmedim. Hayat bana son kozunu oynayacak ama benim kozlarımı da onun görmesi gerek. İnanıyorum bir kurtarıcı var. Ve ben ölmeden önce gelecek ve kurtarıcak bizi. Vücudum gevşemeye başladı. Artık uykuya dalmak bunlardan uzaklaşmak istiyorum. Ama istediğim sonsuz bir uyku. Bunu umut ederek uykuya daldım.
Kolumun dürtüldüğünü hissettim. Adımı seslenen birkaç kadın sesi
"Mary!"
"Mary!"diyorlardı. Gözlerimi açmak istemiyordum. O iğrenç hayatıma dönmek istemiyorun. Eskisi gibi hayal dünyamda yaşasam ne de güzel olurdu. Uykulu gözlerle etrafa bakındım. Karşımda dikilmiş kocaman gülümsemesiyle bir kadın vardı. Noluyor? Bunlarda nereden çıktı? Yatakta doğruldum. Odada da beş tane tanımadığım kadın vardı. Sorulu bakışlarımı gülümseyen kadına yönelttim. Yanıma oturdu ve konuya başladı
"Bak canım biz seni hazırlamak için buradayız. Hani bugün senin için özel birgün ya. Onun karşısına böyle paçavra gibi çıkamazsın. Seni çok güzel yapacağız."dedi. Olamaz. Şimdi de beni değiştirmeye mi çalışacaklar? Sanırım beraber geçireceğim iğrenç gecenin sahibini tanıyor? Soru dolu bakışlarımın yerine öfkeli bakışlarım aldı
"O kim?"dedim. Bana şaşkınlıkla baktı. Ne yani tanımamı filan mı bekliyordu? Heyecanlı şekilde anlatmaya başladı
"Kim mi? Sen yaşadığına emin misin? Dünyada ki en yakışıklı ve seksi erkek diyebilirim. Onun gibisinin üstüne yok. Senin yerinde olmak için nelerimi vermezdim."dedi. Memnuniyetle olmasına izin verirdim. Belki büyü biliyordur. Her şey mümkün olduğu gibi bu da mümkün olabilirdi. Yer değiştirebilirdik. Ona yalvarmaya başladım
"Lüften yer değiştirelim. Sana yalvarıyorum. Ben bunu yapamam. Daha 17 yaşındayım. Lüften buna izin verme."dedim. Daha yeni tanıdığım birinden yardım dilenmek hoş bir şey değildi ama başka çarem yoktu. Bana üzülerek baktı
"Yapabileceğim bir şey yok tatlım. Ama o kadar kötü bir şey değil. Bu sana yalnış gibi gelebilir-"
"Yalnış çünkü. Ben daha sevgilimle bile öpüşmemişken tanımadığım hayatımda hiç görmediğim birisiyle mi yatıcam? Bu haksızlık. Neden tüm bunlar benim başıma geliyor? Buradaki en masum kişi olduğuma inanıyorum ama bütün kötülükler benim başıma geliyor. Neden!"diye bağırdım. Bunu hak etmiyordum. Hiçbir şeyi hak etmiyordum. Ne bir arkadaşı ne de bir güzel hayatı. Ama bunları da hak etmiyordum. İhanete uğramayı, zorla birlikte olmayı da hak etmiyordum. Bunları yapmak için ellerinde bir delil olmadığına eminim. O kadın yataktan kalktı. Diğer kadınlara hitaben konuştu
"Hazır mı kıyaferler. Makyaj çantasını getirdiniz mi?"dedi. Hayır buna izin vermeyeceğim. Kendi rızammış gibi sessizce olanlara katlanamazdım. Buradaki kadınlardan nasıl kurtulacaktım? Yatağın kenarındaki sürahiyi gördüm. Lütfen kırılan camlardan olsun yoksa işim biter. Kadınlar orada kumaşlarla ilgilenirken ben yataktan kalktım ve sessiz adımlarla masanın yanına gittim. Ulaşınca elimi arkaya attım ve sürahiyi aldım. Bir yandan kadınlara bakarak tehdit olup olmadığına bakıyordum. Sürahiyi alıp birkaç adım ilerledim.Ve sürahiyi hızla yere attım. Su çabucak yerde yayılmaya başladı. Sürahi kocaman parçalara ayrıldı. Bu çok daha iyidi. Hemen içlerinden en büyük olanı aldım. Kadınlara baktım. Hepsi şaşkınlıkla beni izliyordu. Cam parçasını boğazıma dayadım. Bağırarak konuştum
"Ben kimseyle yatmayacağım. Beni öldürüyorsanız öldürün ama buna izin vermeyeceğim."dedim. Benimle konuşan kadın elindeki siyah kumaşı yere attı. Sakin ve temkinli bir sesle konuşmaya başladı
"Saçmalama böyle bir şey yapmayacaksın değil mi? Bak seni bekleyenler var. Emir mesela ona ne diyeceksin? Bu yaptığına üzülmez mi?"dedi. Bana küçük adımlarla yaklaşmaya başladı. Elimi hızlıca yukarı kaldırdım
"Sakın yaklaşma. Kendimi öldürürken korkacağımı sanma.Bir arkadaşım nasıl kesileceğini bana öğretti. Ve Emir bence buna çok sevinir. Temiz şekilde ölürüm en azından. Yarın kirli şekilde ve acı çekerek öleceğime birgün erkenden ama temiz şekilde ölmeyi tercih ederim."dedim. Bana yaklaşmayı kesmişti. Cebinden bir şey çıkarmaya yeltendi.Cam parçaşını boğazıma bastırdım. Bunu yapabilir miydim bilmiyorum? Azrailimin dediği gibi küçük bir çizik sadece. Ama o zaman büyü kullanmıştı şuan insandım ve acıyı hissesebilirim. Kadının cebine giden eli bir an duraksadı yine temkinli sesiyle konuştu
"Şşş sakin ol canım. Telefon sadece."dedi. Hayır başkalarını arayıp buraya gelmelerini söyleyecekti. Camı boğazıma daha da bastırdım. Keskin camın derini yırttığının farkına vardım. Çok acımıştı ama sesimi çıkarmamaya çalıştım. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Kan damlaları aşağı doğru kayıyordu. Kadın bunu görünce gözleri irileşti ve hemen elini cebinden çekti. Bu sefer korkarak konuşmaya başladı
"Hayır.Bunu yapma! Bak elimi çektim. Ama benim yardım istemem gerekiyor. Sana yardım etmemiz de gerekiyor. Mikrop kapabilirsin."dedi. Sadece bir çizikti, bununla komalık olacağımı sanmıyorum. Alaycı şekilde güldüm
"Cidden mi? Akan birkaç damla için mi endişeleniyorsun? Ya da ölürsem elinizde ki deneğin yok olacağından mı? Çok zavallısınız."dedim. Şimdi tam zamanıydı. Bu işi burada bitirmeliydim. Gözlerimi sımsıkı kapattım. Birazcık daha bastırmalıyım. Acıyacak ama sonucuna değecek. Bu dünyadan kurtulacağım. Kapı sertçe açıldı. Dikkatim dağıldı kapıya baktım. FBI gibi giyenen adamlar içeri doluştu. Aniden odaya girdikleri için korktum ve elimdeki cam parçasını düşürdüm. Eğilip hemen tekrar yerden aldım. Onlar bana ulaşmadan önce ben kendimi öldürmeliydim. Adamlar etrafımı çevirdi. Birisini bekliyor gibiydiler. Yoksa beni vurmaları gerekirdi. Ve beklenilen sahne. Sadece gözleri açıkta olan ve simsiyah giyinen biri. Bir filmde olmadığım ve filmmiş gibi davranmam istenmiyordu. Peki bunu nasıl açıklayacaklar. O kişi karşıma geçti. Ellerini arkada birleştirdi ve beni boydan boya süzdü. Bakışları boğazımda durdu. Gözlerini rengi Gri'ydi. Bu mümkün mü? Gri bir göz rengi. Hadi ama Mary bu dünya da imkansız diye bir şey yok. Hem öncelikle vampirler var bu adada. Kırmızı gözleri olması gerekmiyor muydu? Bana bakmayarak konuştu
"Hayır filmde değiliz. Şu durumda bile saçma sapan düşünmeyi başarabiliyorsun. Ve kendini öldürmeye çalıştın. Trajedik bir sonun olsun istedin galiba. Hala anlamadın mı? Senin bu hayatta istediğin hiçbir şey olmayacak."dedi. Bunu biliyordum. Ama deniyordum yine de. Onun daha fazla saçmalamasına izin veremezdim. Camı boğazıma götürmeye çalıştım ama vücudum kaskatı kesildi. Hiçbir kasımı oynatamıyordum. Vücudum acısız bir felç geçiriyormuş gibiydi. Yine mi büyüler ya. Güldü
"Eğer istediğin bir şey olacağı zaman da ben buna izin vermem. Şunu aklına sok; sen ancak başkalarının himayesi altında hayatta kalabilirsin."dedi. Anlamıyorum. Yarın öleceğim ve bana hayat dersi mi veriyor. Yine cevap vermedim. Arkada bağladığı ellerini serbest bıraktı. Yüzündeki siyah maskeye uzandı ve çıkardı. Bembeyaz bir ten, biçimli kaşlar, soluk bir dudak, düzgün bir burun. Kusursuz gibi gözüküyordu. Bence bu adanın yakışıklı erkeklerle sorunu var. Arkadaki kadınlar fısıldaşıp gülüşmeye başladılar. Sanırım bahsettikleri adam buydu. Evet muhteşem derece de yakışıklıydı ama onunla asla ve asla yatmam. Bu herhangi biri içinde geçerli. Kainatın en yakışıklı insanı olsa bile kararım aynı olacak. Bana yaklaştı
"Beni tanımıyorsun değil mi? Zaten tanışmak için bu gece bolca vaktimiz olacak."dedi. Kesinlikle oydu. Gözlerim dolmaya başladı. Bekaretimi tanımadığım birine verecektim. Bu çok aşağılayıcı. Etrafındaki askerlere kafasıyla bir işaret yaptı. Askerler hızlıca açık kapıdan çıkmaya başladılar. İğrenç saatler şimdi mi başlayacaktı? Askerler çıktı. Onların ardından kadınlarda gülüşerek ve karşımdaki adını sanını bilmediğim adama kaçamak bakışlar atıp odayı terk ettiler. Kapı kapandı. Hala vücudumu hareket ettiremiyordum. Arkasını döndü. Yatağın kenarındaki masanın yanına gitti. Üstündeki silahları, mermileri çıkartıp masanın üstüne koydu. Siyah eldivenlerini de çıkarttı. Bana döndü. Kısa bir bakış atıp tekrar önüne döndü. Vücudum tekrar hareket etmeye başladı. Elimdeki cam düştü. Bacaklarım uyuşmuştu. Sendeleyerek geri geri gittim. Bunu geciktirmem gerekiyor. O bir asker eğitilmiş biri yani. Ona saldıramam. Dalgın olduğu zaman işini bitirmem gerekiyor. Eğer onun silahına ulaşırsam bu olabilir
"Buradaki silahlar parmak iziyle çalışır. Silahımı kullanamazsın. Ne yapmaya çalışırsan çalış benimle yatacaksın."dedi. O da mı düşünce okuyordu? Plan yapamam ki o zaman. Sus Mary! Yavaş adımlarla ondan uzaklaştım. O şimdiden soyunmaya başlamıştı. Üstündeki kıyafetten hızlıca kurtuldu. Bir şeyler yapmam gerek. Onun zayıf bir noktası olmalı. Kapı tıklatıldı. O hiç bakmadan karizmatik sesiyle konuştu
"Gel!"dedi. Kapı açıldı. Yine aynı tip bir adam elinde bir poşetle içeri girdi. Saygılı bir şekilde konuşmaya başladı
"Efendim istediğiniz yiyeceği getirdim. Nereye koymamı istersiniz?"dedi. Ona baktım. Kemerini çözmeye çalışıyordu. Bana emir dolu şekilde konuştu
"Bir işe yara da al onun elindekileri."dedi. İşe yaramak mı? Çok bilinmeyenli denklem gibi. Hiç anlamıyorum. Sessizce askerin yanına gidip poşeti aldım. Asker dışarı çıkıp kapıyı kapattı. Hemen poşetin içindekine baktım. Sarımsak? Ne alaka? Aynı soruyu ona da sordum
"Sarımsak derken?"dedim. Bana hızlıca baktı. Gözlerinde tiksinti vardı. Üstünde bir şey yoktu. Cevap bekliyordum. Bana tehditkar sesle konuştu
"Sakın o şeyi söyleme."dedi. Bir başka bilinmeyen daha. A hayır bu bilinmeyen değil ki. Onun sarımsağa karşı tik gibi bir şeyi var. Bazı insanların şeftaliyi sevmemesi gibi. O zayıf noktayı buldum yaşasın. Bunu dibine kadar değerlendirmeliyim. Poşetin içinden sarımsağı çıkardım ve onun gözüne sokarcarmışcasına gösterdim ve bağırmaya başladım
"Sarımsak! Sarımsak! Sarımsak! Sarımsak!"diyordum. O ise güçsüzleşiyormuş gibi yatağın üstüne oturdu. Her dediğimde yüzü ekşiyordu. Çok eğlenceliydi. Örtüyü sıktı sanırım sinirleniyordu. Ayağa kalkmaya çalıştı
"Sarımsaaaak!!"diye bağırmamla tekrar oturdu. Dilini dışarı çıkarıp kusacakmış gibi yapıyordu. İntikam gibisi yok sanırım. Onun yanına gittim. Sarımsağı ona daha yakın tuttum. Parçalayıp onun üstüne atmaya başladım. Hemen üstüne düşen sarımsakları silkelemeye çalıştı. Onlar tarafından istilaya uğramış gibi tepkiler veriyordu. Koskoca genç kızların sevgilisi şuan bir deli gibi sarımsaklardan kurtulmaya çalışıyor. Tekrar bağırmaya başladım
"Sarımsak, sarımsak, sarımsak..."dedim. O da bana bağırdı
"Kapa çeneni!"dedi. Sesi çok gür çıkmıştı. Biran ondan korktum ama tekrar bağırmaya başladım. Acımak yok Mary. Sarımsaklardan kurtulunca bana doğru yürümeye başladı. Tekrar bağırmaya başladım. Elimdeki sarımsakları da ona attım. Artık elimde hiç kalmamıştı. Şuan hayatımım son anlarını yaşıyorum sanırım. Hemen yatağın üstüne çıktım ve diğer tarafa atladım. O da aynısını yaptı. Şimdi oda da kovalamaca oynayacaktık sanırım. Ve yakalanacağım kesindi. O bir vampir hızlıda. Hemen koşarak diğer tarafa geçtim. Tam karşımdaydı. Bana ölümcül bakışlar attıyordu. Sanırım yatmak eylemi olmayacak ısırıp öldürmek olacaktı. İkinci fikir bana daha cazip geldi ama yine de korkuyordum. Gözlerinin rengi kırmızıya döndü. Ağzını açtı. Köpek dişleri sivrileşmişti. Elleri yumruk halindeydi. Sen ne yaptın Mary? Geri geri gitmeye başladım. Ama daha bir adım atmışken üstüme atladı. Bu o kadar çabuk olmuştu ki ne ara yere düştüm hatırlamıyorum. Ben yerde sırtüstüydüm o da benim üstümdeydi ve bana hala korkunç bakışlarını atıyordu. Sarımsak diyemiyordum çünkü vücudum korkudan kaskatı kesildi. Hırlama sesleri geliyordu. Galiba kendini zor tuttuğunun belirtisiydi. Gözlerimi kapadım ve acı sonu beklemeye başladım. Nefes alışları yavaşlamaya başladı. Sanki sakinleşiyor gibiydi. Lütfen sakinleşme bunu yap ve bitir. Beni duyduğunu biliyorum lütfen sana yalvarıyorum şu işi bitir. Üstümden kalktı. Lüften yap! Bacağıma ve sırtıma uzanan güçlü kollarını hissettim. Beni yukarı kaldırdı. Beni kucaklamıştı. Bunu istemiyorum. Seni istemiyorum. Ölmeden önce bana en büyük işkenceyi yapma lütfen. Yatağa doğru ilerledik. Beni yatağa yatırdı. Gözlerimi açmak istemiyordum. Hayır açmalıyım ve ona biraz da yalvararak bakmalıyım. Gözlerimi açtım. Bana bakıyordu. Bana acıyor gibiydi. Sanki bunun olmasını o da istemiyordu. Bakışlarını kaçırdı ve pantalonunu çıkarmaya başladı. Hayır yanılmışım. Gözlerimi kapayıp sessizce ağlamaya başladım. Bunların olmasında benim hiçbir suçum yok. Ama her şey benim başıma geldi. Arkadaşım Emir'de nasibini aldı. Abisini kaybetti. Bunların sorumlusu kim? Neden cezasını masum olanlar ödüyor? Yanımdaki yatağın çöktüğünü hissettim, yanıma yatmıştı. Örtüyü açıp üstümü örttü. O da içine girdi ve bana daha da yaklaştı. Alnımda onun tenini hissettim. Sıcak bir teni vardı. Vampirlerin soğuk olması gerekirdi. Kolunu belime doladı ve beni kendine çekti. Şuan kafamı onun göğsüne yaslıyordum o da bana sarılıyordu. Ben daha iğrenç pozisyonlarda olacağımızı sanmıştım. Öylece bekledik. Bir şey yapmadı. Düzenli nefes alışları hariç başka bir ses yoktu. Uyumuş muydu? Sanmam. Peki neden bir şey yapmıyor? Aynı pozisyonda dakikalarca bekledikten sonra elini belimden çekti. Kendini aşağı kaydırdı ve benim boyun girintime kafasını soktu. Noluyor?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLOODY MARY
مصاص دماءHayattan umudunu kesmiş bir genç kız. Kendini olmayacak hayallerle oyalarken annesinin müdahelesiyle kendini olağanüstü canlıların arasında buluyor. Yine korkaklık yapıp saklanacak mı yoksa her şeye inat hayatta kalmayı başarabilecek mi? Henüz hiçbi...