Beni istemiyordu. Ama bugün benim dediklerim olacaktı. Ona daha da yaklaştım. Hatta ona sokuldum. Tabi ki beni aşağılamaya başladı
"Neden şaşırmadım acaba? Senin gibi yüzsüz birinden bu beklenirdi zaten."dedi. Güldüm
"Buna yüzsüzlük denmiyor sadakat deniyor. Neyse seni kırmak istemiyorum. Yüzsüzlük olsun bakalım."dedim. Aslında onun dediklerine kulak asmayınca onunla konuşmak o kadar da kötü değilmiş. Bilerek titredim ve sanki üşümüş gibi davrandım
"İçerisi de soğuk oldu. Malum kış geliyor. Dışarıya baksana kar nasıl lapa lapa yağmış. Bu havada hastalanmaktan daha kötü bir şey yok. Ben de salaklık yapıp örtüye girmemişim."dedim ve örtünün içine girdim. Ha ha istemediğin ot burnunun dibinde bitermiş. İçerisi daha sıcaktı. Ona sokuldum. Kolumu onun üstüne attım ve konuşmaya devam ettim
"Sen neden tişört giydin manyak mısın?"dedim. Bağırdı
"Evet manyağım. Git artık yanımdan!"dedi. Ona daha da yaklaştım. Ve daha da ileri giderek ona sarıldım
"Hayır gidemem uyucaz. Biran önce iyileşmen gerek. Hayal kuralım mı? Mesela sen mimar olmuşsun ben de öğretmen."dedim. Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Eğer hareket etme imkanı olsaydı sanırım beni boğardı. Güldüm
"Senin uyuyacağın yok. En iyisi ben sana masal anlatayım."dedim. Nefretle konuştu
"Senin iğrenç sesini duymak istemiyorum. Seninle aynı havayı solumak dahi istemiyorum. Neden şimdi yanımdasın? Yoksa yavşama sırası bana mı geldi?"dedi. Benim yüzüme ilk defa küfür ediyordu. Bu dediğine kulak asmamak mümkün değildi. Ona vurmak istiyordum. Sarılmak istemiyorum. Yataktan doğruldum ve ben de ona bağırdım
"Ben kimseye yavşamadım. Bunu bana diyemezsin."dedim. Karşımda gülüyordu
"Ne demezsin. Dün gece Markus'la o koridorda ben yakınlaşıyordum zaten."dedi. Markus'un dediği çıkmıştı. Bizi yanlış anlamıştı. Şaşırmış bir sesle cevap verdim
"Bana bir şey söyliyecekti. Bana o kadar yakın olmasının sebebi..."
"Kapa çeneni. O yavşak sevgilinle ne yaptığın umrumda değil."dedi. Tekrar bağırdım
"Umrunda değilse neden bana kızıp ormanda bir mutantla dövüştün? Bu yaraları almayı neden göze aldın? Abinden ders çıkarsana o da ormanda öldü."dedim. Aniden o yaptığım büyü çözüldü. Hareket edebildiğini anlayınca üstüme atladı. Direkt boğazıma parmaklarını geçirdi. Onun elini tutarak kendimi ondan kurtarmaya çalışıyordum. Bu nasıl olmuştu? Böyle olmaması gerekiyordu. Öyle bir baskı uyguluyordu ki kafam yastığın içine gömülmüştü. Bağırarak konuştu
"Abimin adını ağzına alma. Onu sen öldürdün. Onun intikamını alıcam. Şimdi seni de ben öldürücem."dedi. Ona cevap veremedim. İmkanım olsa da yapmazdım. Nefes alamıyordum. Akciğerlerim sabırsızlıkla o elin ordan çekilmesini bekliyordu. Gözlerimi kapadım. Bu Emir olamazdı. Duyduğu yalanlara inanarak sevdiği bir kızı öldürecek kadar nasıl değişebiliyordu? Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Ölmekten korkmuyordum ama bir işe yarayamayıp ölmekten korkuyordum. Ona kendimi anlatmaya çalışmak hataydı. Anlamıyordu, anlamak istemiyordu. El yavaş yavaş ağırlığını kaybettirmeye başladı. Sonunda çekilince ciğerlerime ani hava dolma sebebiyle öksürürük krizine girdim. Beni bırakmasını beklemiyordum. Gözlerimi açtım. Masanın üstünden pamuğu alıyordu. Artık onun yanında durmayıp biran önce Siyona'yı bulmalıydım. Ondan uzaklaştım ve yataktan inmeye kalkıştım. Kolumu tuttu. Çekmeye çalıştım. Bana sinirle baktı
"Rahat dur."dedi. Ne yapıyordu bu? Kolumu bıraktı. Beni kesin öldürecekti. Güney'e seslenmeliydim. Avazım çıktığı kadar bağırdım
"Güneeeeeyyyy!"dedim. Ani bir refleksle ağzımı kapadı. Sessizce konuştu
"Sen ölmeyi bu kadar çok mu istiyosun? Sana rahat dur dedim yoksa kimse seni elimden kurtaramaz."dedi. Diğer elindeki pamuğu da boynuma tuttu. Napıyor anlamadım. Elimle onun boynumdaki elini çekmeye çalıştım. Onu çok fazla sinirlendiriyordum
"Mary direnme bana."dedi. Nasıl direnmem beni öldürecek. Boynuma pamuğu daha da bastırdı
"Eğer rahat durursan Güney'e arkadaş gibi gözükeceğiz."dedi. Güney'in kalbini kırmıştı. Yaptığı şeyi düzeltmesi gerekiyordu. Kafamı salladım. Elimi onun elinden çektim. Ama o elini ağzımdan çekmedi. Bana en azından birazcık güvenseydi. Pamuğu boynumdan çekti. Pamuk kana bulanmıştı. Gözlerim yuvalarından fırladı. Bu kan nasıl hangi ara olmuştu? Ben bunu nasıl fark edememiştim? Pamuğu masaya koydu. Ağzımdaki elini çekti. Sargıyı hazırladı. Bana biraz yaklaştı ve itinayla sargıyı sarmaya başladı
"Bana yaklaş biraz boynunun arka tarafına uzanamıyorum."dedi. Bana yardım ediyordu. Tıpkı eski günlerde ki gibi. Sesimi çıkarmadım ve ona yaklaştım. Bir emir daha verdi
"Topla şu saçlarını."dedi. Buna da şükür. Hemen saçlarımı topladım. Sargıyı boynumun etrafından dolandırmaya başladı. Sanki benle değilde başka biriyle konuşuyormuş gibi devam etti
"Herzaman aynı varlıkta kalacağını sandın. Bana hükmedemezsin. Bunu aklına sok."dedi. Üstüme alınmadım. Benim ona hükmetmek gibi bir amacım yoktu. Sadece onun bedenine birazcık mani olacaktım. Kendimi affettirene kadar kullanmayı düşünüyordum gerçi. Ve ruhsuz sesiyle devam etti
"Ben senin boğazını sıkarken de saçma bir varlığa döndün ve boynundaki hafif bir baskıya bile dayanamaz hale geldin. Bu yüzden biraz kanadı."dedi. Hafif baskı mı?! Sakin ol Mary. Sen karşılık vermeyince Emir daha sakin oluyor. Sargıyı bitirdi. Saçlarımı serbest bıraktım. Hemen yataktan inmeye kalkıştım. Elini karnıma dayadı ve buna mani oldu
"Nereye?"dedi. Onunla göz temasından kaçınarak konuştum
"Seni rahat bırakmamı söyledin."dedim. Hiç samimi olmayan şekilde güldü
"Cidden mi? Ben bunu senden kaç kere istedim ama gitmedin. Öleceğinden korktuğunu söylesene."dedi. Sessizce mırıldandım
"Korkmuyorum."dedim. Onun gözlerine baktım. Emir'den çok korkuyordum. Böyle bir canavar olacağı aklımın ucundan geçmezdi. O bir katildi. O acımasızdı. O gerçek Emir değildi. Bana bağırdı
"Çabuk yat şuraya!"dedi. Ben de emin bir sesle karşılık verdim
"Hayır."dedim. Elini karnımdan çekti ve kolumu kavradı. Ben de ona bağırmaya başladım
"Senin gücün ancak savunmasız olanlara yetiyor. Hadi bitir şu işi. Ama bu sefer yarım bırakma. Yoksa senin yarım bıraktığını başka birisi bitirecek."dedim ve elini kolumdan çekip boğazıma koydum. Ve sıkmasını sağlamak için ben kendi ellerimle baskı uygulamaya çalıştım. Elini çekmeye çalıştı
"Kes şunu!"dedi. Elini bıraktım. Hemen yataktan kalktı. Yatağın diğer tarafına geçti ve yatağın içine girdi. Bana arkasını döndü. Beni gerçekten boğar sanıyordum. Ben de yatağa girdim ve ona dönük şekilde yattım. Bunu uzun zamandır istiyordum. Yanımdaydı. Bir şey söylemeyip yanımda duracaktı sadece. Belki dinlemeyecekti ama onu yanımda hissedecektim. Bende gözlerimi kapadım. Herhangi kötü bir şey olmadan bu mutlu tabloyu kafama kazıyarak uymak ve belki birgün bu olmuştu diye hatırlamak istiyorum. O vardı... aynı havayı soluyorduk... yanımdaydı... sonsuza kadar.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLOODY MARY
VampireHayattan umudunu kesmiş bir genç kız. Kendini olmayacak hayallerle oyalarken annesinin müdahelesiyle kendini olağanüstü canlıların arasında buluyor. Yine korkaklık yapıp saklanacak mı yoksa her şeye inat hayatta kalmayı başarabilecek mi? Henüz hiçbi...