Bu sefer ben ona fazla yaklaşmıştım. Ama sadece yardım amaçlı. Diğer elimle çenesini tutup sabitledim. Kan kurumaya başladığı için bazı yerlere yapışmıştı.
"Mary."dedi Emir. Ona baktım ama o benden bakışlarını kaçırıyordu.
"Efendim."dedim. Kanı sevmezdim ama bu okul bana kandan korkmamam gerektiğini öğretmişti. Yüzünü bir suyla yıkamak gerekiyordu. Kısık bir sesle konuştu
"Bunu bana yapma."dedi. Anlamadım ben ona ne yapıyordum.
"Neyi?"dedim. Eliyle çenesindeki elimi tuttu ve yavaşca aşağı indirdi
"Bana bu kadar yakın olma. Ümit beslemek istemiyorum."dedi. Dokunmak yok ilkesini ben bozmuştum. Elimi yanağından çektim. Ondan uzaklaştım ve elimi onun elinden kurtardım
"Sadece yardım etmek istedim."dedim. Yaslandığı duvardan doğruldu.
"Yardım edeceğin son kişilerden biriyim. Ben bir kurtadamım unutma bu küçük yaralar umrumda değil."dedi. Galiba yine kendini övmüştü. Elini dudağına götürüp bastırarak sildi. Kanının büyük bir bölümü yok oldu. İçeriye yağmurun kokusu dolmaya başladı. Dışarıda yağmur şiddetlenmişti. Damlaların yere düşürken çıkardığı ses binanın içinde yankılanıyordu. Eğer tek başıma olsaydım bu mekanda daha fazla durmazdım. Binada kimse yok gibiydi. Kimse yok gibi gözüküyorsa mutlaka biri vardı. Mesela benim odam gibi, kimse yokmuş gibi gözüküyordu ama birinin varlığını hissediyordum. Şimdi korkmuyordum yanımda Emir vardı. Onun beni koruyacağını düşünüyordum.
"Hadi biraz hasta olalım."dedi Emir ve beni sırtımdan iterek dışarı çıkarttı. Dalıp gitmişken bunu yapması beni korkuttu. Dışarıda yağmur hızlanmıştı. Biz dışarı çıkar çıkmaz sanki yağmur, bütün damlacıklarını bizim üstümüze hücum ettirmişti. Yağmurda ıslanmak güzeldi ama hasta olacak zaman da değildi. Emir'e döndüm
"Manyak mısın? Kış ayındayız hasta olursan zor iyileşirsin."dedim. Yüzünden yağmur damlaları kayıp gidiyordu. Damlalar çenesinin altında toplanıyor sonra birer birer düşüyordu. Güldü
"Artık annem gibi davranma. Hayatın tadını çıkar. Benim hasta olmam zor ama sen hasta olursan ben seni iyileştiririm."dedi. Belki de haklıydı. Fazla otoriter düşünüyordum. Biraz eğlenmeye çalışsam fena olmazdı. Hem hasta olursam ben kendimi iyileştirirdim.
"Tamam ama beş dakika sonra içeri girelim."dedim. İçtenlikle kafasını salladı. Dudağın kenarındaki kuruyan kan ıslandığı için damlacıklar halinde akıyordu.
"Gözlerini kapatacaksın ve yukarıya bakacaksın. Anlaştık mı?"dedi. Bunu hep yapıyordum. Gözlerimi kapattım ve yukarıya baktım. Yağmur damlaları yüzüme çarpıyordu ve o kadar çoktulardı ki sanki duş alıyordum. Yağmurun etrafa saldığı o muhteşem koku beni geçmişe götürüyordu. Türkiye'deydim. Babam işi yüzünden yine yurtdışındaydı. Ben halamlarda kalıyordum. Halamlar annemi pek sevmezler. Annemin çoçuğu olduğum için benden de hoşlanmazlardı. Babamım ısrarı yüzünden bana bakarlardı. Kuzenlerimle bir kızın evine oyun oynamaya gitmiştik. Saat geç olunce geri dönmek zorunda kalmıştık. Kuzenlerimle eve dönüyorduk. Bir teyzenin yoldan geçemediğini görünce ona yardım ettim. Ama kuzenlerim beni beklememişlerdi. Yağmur yağıyordu. Yağmuru severdim bu yüzden tadını çıkararak yürüyordum. Halam kesin bana kızacaktı. Bu yüzden adımlarımı hızlı hızlı attım. Eve geldim. Kapıyı çaldım ama kimse beni duymadı ya da duymamazlıktan geldiler. Sesim yettiği kadar bağırdım ama kimse kapıyı açmadı. Henüz beş yaşındaydım. Duymamışlardır diye düşünüyordum ama büyüyünce bilerek açmadıklarını anladım. Öylece kapının önünde bekledim. Belki annem yaşasaydı bunlar olmazdı. Beni kapının önünde bekletmezdi. Çok sevdiğim o yağmur bana düşman olmuştu. Beni ıslatmak için özel bir çaba harcıyormuş gibiydi. Yaklaşık iki saat yağmurun altında bekledim. Parmaklarım soğuktan artık uyuşmuşlardı, onları hissetmiyordum. Kapının açıldığını duydum. Kapıya baktım. Halam uykulu gözlerle bana bakıyordu. Bana uyuduğunu o yüzden duymadığını söylemişti. Ben de o zaman ki çoçuk aklımla ona inanmıştım. O geceyi çok zor geçirmiştim. Hasta olmuştum ve kimse de yanıma gelip bana yardım etmemişti. Artık o günden bu yana hasta olduğumda kendi kendimi iyileştirirdim. Kimseye ihtiyacım olmadığını sanıyordum. Emir'in elimi hafifçe tutmasıyla gerçek dünyaya döndüm. Eğer bana haddinden fazla yaklaşırsa onu uyarmam gerektiğini söylemişti. Ama onu uyarmadım. Elimi onun elinden çektim ve kolunu tuttum. Bence uyarmaktan daha iyiydi. Gözlerimi açıp ona baktım. O da gözlerini kapamıştı ve kafasını yukarıya çevirmişti. Saçları sırılsıklam olmuştu. Yüzüne çarpan yağmur damlaları yavaşça prüzsüz yüzünden akıyordu. Artık içeri girsek iyi olurdu.
"Emir içeri girelim mi?"dedim. Gözlerini açtı ve bana baktı
"Nasıl istersen."dedi. Hala onun kolunu bırakmamıştım. Bir şey olmazdı da. Bunu yanlış anlayacağını sanmam. Beraber binaya girdik. Ona acaba konuyu açsa mıydı? Birisinin kafasını kopardığı konuyu. Onu katil yerine koyuyormuş gibi mi olurdum? Yüzümü sildim. Derin bir nefes aldım
"Emir sen bir vampirin kafasını kopardın mı?"dedim. Ancak bu kadar kötü konuya giriş yapabilirdim. Direkt sormak saçmaydı alıştıra alıştıra söylemeliydim. Kuru bir sesle cevap verdi
"Evet."dedi. Kısa ve öz. Belki onu öldürürken hakkı vardı ama herkes sonradan değişebilir. Bu konu hassas bir konu da olsa ayrıntıya girmeye kararlıydım
"Peki neden?"dedim. Merdivenlerden çıkıyorduk. Bana baktı. Yüzü ifadesizdi. Ben gülen Emir'i istiyordum. Bu kişi çok soğuktu
"Bir şey bilmiyorsun Mary. O öldürdüğüm vampir lanetli bir vampirdi. Yani onlar lanetlendikten sonra kalıcı olarak hep kötü kalırlar. Amaçları ise diğer vampirleri kurtadamları öldürmek. Bu lanetli vampirler herkese zarar vermek için yaşarlar. Benim öldürdüğüm vapmir ise sınır ihlali yapmıştı. Bütün uyarılara rağmen okula yaklaşmıştı. Lanetli olanlara acımayız. Eğer acırsak biz ölürüz."dedi. Demiştim Emir'in haklı olduğu bir konu vardı. Tekrar merdivenleri çıkmaya başladık. Lanetlenen kişinin suçu yoktu. O istemiyordu böyle olmayı. Onu belki de zorla lanetlemişlerdi ve sonu ölüm olmuştu. Emir'in başka şansı yoktu. Ya öldürecekti ya da ölecekti. Odaya kadar hiç konuşmadık. Odaya gelince onun kolundan çıktım ve anahtarı cebimden çıkarıp kapıyı açtım. Emir artık yanımdan ayrılacaktı. Bana verdiği güven buraya kadardı. Emir'e döndüm
"Akşam yemeğinde görüşürüz."dedim. Tabi o zamana kadar sağ kalırsam.
"Eğer o vampirden korkuyorsan korkma. Okula gelen cadılar önlemleri aldılar. Bu okula girerse bundan haberleri olacak. Ve senden uzak tutacaklar. Sana yaklaşamaz."dedi. İçime bir kova buzlu su dökmüştü. İçimdeki korku sevince dönüştü. Yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu
"Teşekkür ederim."dedim. Anlayışla kafasını salladı. Arkasını dönüp uzaklaştı. Ben de içeriye girdim. Odamda tek başımaydım artık buna emindim. Kapıyı kapattım. Mutfağa geçtim. Sabah bir şey yiyememiştim ve akşam yemeğine kadar da çok vardı. Buzdolabına yöneldim. Gözlerimle yiyecek bir şeyler aradım. Ağzıma kapanan iri bir elle neye uğradığıma şaşırdım. Bu o vampir olmalıydı. Emir bana bir şey olmayacağını söylemişti. Donup kaldım
"Şşş sessiz olmalıyız ."dedi. Evet bu o vampirdi. Nasıl odama girmişti? Hani korunuyordum? Sırrı bildiğimi biliyordu kesin beni öldürecekti. Elleri ağzımın hepsini kaplamıştı. Ve elleri soğuktu.
"Seni bırakacağım ama bağırmayacaksın."dedi. Sanki bağırsam elime ne geçerdi. Birisi bu odaya yardıma gelene kadar o beni öldürürdü. Kafamı hafifçe salladım. Ellerini ağzımdan uzaklaştırdı. İçimi korku kaplamıştı.
"Ne istiyorsun?"dedim sessizce. Kolumdan tutup beni kendine çevirdi. O siyah gözler ve bembeyaz ten, bu özellikler sadece onun olabilirdi. Yine koyu renklere bürünmüştü. Kolumu bıraktı
"Seni."dedi. Sorduğum soru zaten anlamsızdı. Başka neden gelebilirdi ki buraya. Yüzünde hiçbir duygu yoktu. İfadesiz ve ciddiydi
"Artık her şeyi bildiğine göre şu işi halledelim."dedi. Beni öldürmekten bahsediyordu. Ondan uzaklaştım. Tezgaha çarpınca durmak zorunda kaldım
"Ne işi?"dedim. Belki onu oyalabilirdim. Belki Güney odaya girerdi. Bilmiyorum, onu ne kadar oyalarsam kurtulma şansım daha da fazlaymış gibi geliyordu. Bana doğru yaklaştı
"Sana söylemiştim. Sırrı öğrenirsen peşini bırakmayacağım diye. Sen de öğrendiğine göre bu okulda daha fazla kalmanın bir anlamı kalmadı. Sana söz veriyorum acısız bir ölüm olacak."dedi. Yine şu büyülerden filan mı yapacaktı? Sonunda ölmek vardı en fazla ne kadar acısız olabilirdi ki.
"Sen nasıl girdin içeri?"dedim. Bu sorunun cevabını çok merak ediyordum. Bana iyice yaklaştı. Beni tezgahla kendi arasında sıkıştırdı. Kollarının arasına aldı ve ellerini tezgaha dayadı. Tamamen kapana kısılmıştım. Ve çok da yakındı. Rahatsız edecek kadar yakınlığı vardı.
"Herhalde cadıların beni durduracağını filan düşünmedin."dedi. Hayır düşünmüştüm. Ona ürkekçe bakıyordum. Normalde yere bakardım, şuan gözlerinin içine bakıyordum ama korkarak. Bu yine beni savunmasız duruma düşürüyordu. Gözleri donuktu. Siyah gözler hiçbir şeyi anlatmıyordu
"Yoksa düşündün mü? Bak sana bir şey söyleyeyim, her şeyin bir büyüsü vardır. Yaralanmışsındır onu iyileştirmek için büyü yaparsın ama başka biri sana o büyünün etki etmemesi için başka bir büyü yapar. Onlar okula bir duvar çektiler. Benim geçemeyeceğim bir duvar. Ama ben de duvarlardan geçebilecek bir büyü öğrendim ve geçtim. Bu kadar basit."dedi. Bunun olacağını kimse düşünmemiş miydi? Bir büyüyü engelleyen başka bir büyü. Hayatım onlar için o kadar da değerli olmadığı için uğraşmaya gerek duymamışlardır. Kafasını yana eğdi dalga geçer bir sesle konuştu
"Üzüldün mü? Ama sana canını acıtmayacağımı söyledim."dedi. Bana bir deli cesareti gerekiyordu. Ama şimdi onun gelmesini bekleyemezdim. Soğuk bir sesle ona cevap verdim
"Sen savunmasız bir kıza saldıracak kadar küçük durumdasın."dedim. Benden biraz uzaklaştı ama hala onun kolları arasındaydım.
"Ne yapmamı bekliyorsun?"dedi. Bakışlarımı daha da sivrileştirdim. Suratımı ifadesizleştirdim
"Bir kurtun yanında bana saldırmanı."dedim. Şuan bütün ümidimi Emir'e bağlamıştım. Yüzünde çarpık bir gülümseme oluştu
"Emir'e bu kadar güvenmemelisin. Onun yanında saldırırsam o ölür. Ben ondan daha güçlüyüm. Sadece sen ölü sayısını fazlalaştırmış olursun."dedi. Kurtadamlar ve vampirler arasındaki o konu, ben daha güçlüyüm. Kendimden emin bir sesle karşılık verdim
"Emir güçlü. O lanetli vampirin kafasını kopardığı gibi seninde kafanı koparır."dedim. Bunu yapabilir miydi bilmiyorum ama sonuna kadar Emir'i savunmalıydım. Bir iç çekti
"Ben o lanetli vampirler gibi değilim. Onlar hiç eğitim almayan cılız vampirler. Onları öldürmek çocuk oyuncağı. Emir de kendini güçlü sanmak için onu öldürmüş. Benimle kavgaya girişirse o kesin ölecek. Bunun olmasını mı isitiyorsun?"dedi. O lanetli vampirler güçlü mü değil mi bilmiyorum. Belki de bu fikirden vazgeçirmek için bana bunları söylüyordu. Ama yine de Emir'i kendim için riske atamazdım. Bakışlarımı ondan kaçırdım. Ölümümü bu kadar çabuk kabullenemezdim
"Beni öldürecek misin?"dedim. Yine cevabını bildiğim sorular soruyordum. Benden uzaklaştı. Kollarının arasından kurtuldum. Arkasındaki masaya yaslandı. Kollarını göğsünün altında birleştirdi
"Evet ama bu kadar kolay olmasını istemiyorum."dedi. Resmen bir aslanın kuzuyla oyun oynaması gibiydi. Önce eğlenecekti sonra öldürecekti. Titrek bir sesle sordum
"Ne istiyorsun?"dedim. Alaycı bir gülme duydum
"Eğlenmek."dedi. Bunu bende biliyordum. Merak ettiğim bana ne yapacağıydı? Devam etti
"Seni uzun bir süre öldürmeyeceğim ama benim için bir şeyler yapacaksın."dedi. Evet işte merak ettiğim yere geliyorduk onu merakla dinlemeye devam ettim
"Öncelikle beni bugün gördüğünden kimseye söylemeyeceksin, özellikle de Güney'e. Daha sonra senin Emir'e umut vermeni istiyorum. Onun duygularıyla oyna."dedi. Bunu asla yapmazdım. Onun duygularıyla oynayamazdım. En iyi arkadaşımı böyle kaybedemezdim. Gözlerimi irileştirdim
"Bunu yapamam. Benden bunu yapmamı isteme."dedim. Yüzünde alaycı bir gülümseme oluştu
"O zaman benimle yatarsın."dedi. Kulaklarım uğuldadı. Bunu hiç yapmazdım. Gözlerim sanki mümkünmüş gibi daha da açıldı. Kelimeler zar zor toparlayıp konuştum
"Olmaz. Yani başka bir şey iste lütfen ama benden bu kadar zor şeyler isteme."dedim. Ona yalvararak baktım. Bu söylediği şeyleri yapamazdım, ben öyle birisi değildim. Düşünür gibi yaptı ve cevap verdi
"Aklıma başka bir şey gelmiyor. Ya Emir'in duygularıyla oynarsın ya da benimle bir gece geçirirsin."dedi. Başka bir seçenek daha olmalıydı. Yanağımdan aşağı inen bir şey hissettim. Gözyaşım olmalıydı. Gözlerim en azından şimdi bana ihanet etmeselerdi. Onun karşısında daha fazla güçsüz gözükmek istemiyordum. Kafamı önüme eğdim. Ağladımı görmesini kesinlikle istemiyordum. İki seçenek vardı karşımda ve ikisi de birbirinden iğrençti. Ama başka bir seçenek daha vardı. Ona donuk gözlerle baktım. Düz bir sesle konuştum
"Öldür beni!"dedim. O iki şeyi asla yapmazdım. Daha dün ölmeye çalışmıştım. Aradan geçen zamanda fazla bir şey değişmemişti. O şartları yapmak yerine ölmek fikri bana daha cazip geldi. Bunu dememi beklemiyordu,kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı
"Ne!"dedi. Biran önce öldürsün beni. Herkese yaptığım o ağırlığı yok etmek istiyordum. Kimseyi üzmeden bu dünyadan ayrılmak istiyordum. Ciddi bir sesle tekrar ettim
"Öldür beni!"dedim ve bir nefes alarak devam ettim
"Şu işkenceyi erkenden bitir. O dediklerini asla yapmayacağım."dedim. Hala şoktaydı. Kendini toparladı ve bana doğru geldi. Belki Güney'e o kızı ayarlayamadan ölecektim ama onu üzmemiş olacaktım. Artık kimsenin benim için fedakarlıklar yapmasını istemiyordum. Bunu haketmiyordum. Bana iyice yaklaştı.
"Tamam bunu sen istedin."dedi. Elini boynumun bir tarafına geçirdi. Kafasını boynumun boşta kalan tarafına doğru eğdi. Sadece bir ısırık Mary. O uçurumdan atlasaydın daha fazla canın yanardı. Burnu boynuma değdi. Teni soğuktu, ölümün soğukluğu gibi. Dudaklarını boynumda hissettim. Biran önce yapması gerekeni yapsın ve bitirsin şu işkenceyi. Dudaklarını boynuma bastırdı. Emir'in dudakları sıcak ve yumuşaktı ama onun ki soğuktu. Ölümü temsil ediyordu sanki. Boynuma doğru burnundan bir nefes verdi. Bu tam aksine sıcaktı. Nefesi geçtiği yerleri kavuruyordu. Neden hâlâ yapmıyordu?
"Hadi yap şunu."dedim. Her ne kadar cesur bir cümle kursam da sesimdeki titremeyi engelleyememiştim. Boynuma bir öpücük kondurdu ve boynumdan biraz uzaklaştı
"Sen istediğin için yapmıyacağım. Hazırlıksız olduğun tam hayata tutunduğun zaman yapacağım."dedi. Boynumdan uzaklaştı. Karşı karşıyaydık şimdi. Aramızda santimler vardı. Nefesleri şimdi de yüzümü yakıyordu. Benim acı çekerek ölmemi istiyordu. Kurbanının kaderine razı olmasını istemiyordu, ondan kaçmaya çalışmasını sonuna kadar direnmesini istiyordu. O bir insan değildi, o vampirdi. İçindeki avcı duygularını ön plana çıkarmıştı.
"Ben hayata bağlanamam. Beni çok önce hayattan kopardılar."dedim. Gözleri dudaklarıma kilitlendi. Aklından geçen şeyi yapmamalıydı. Bana bakmayarak karşılık verdi
"Birileri seni tekrar hayata bağlayacak o zamana kadar bekleyeceğim."dedi. Batın bana bazı vampirlerin geleceğı görebildiğini söylemişti. Bu vampirde onlardan mıydı? Örtülü anlam kullanarak soru sorabilir ve cevabını öğrenebilirdim
"Beni kimse hayata bağlayamaz. Bu kadar emin nasıl olabiliyorsun?"dedim. Hala dudaklarıma bakıyordu. Çok rahatsız ediciydi. Ağzımdan çıkan cümleleri tekrar düşünmek zorunda kalıyordum.
"Aklından neler geçiyor hepsini biliyorum. Evet geleceği görebiliyorum."dedi. Bir şey düşünmeyi kes Mary! Düşünme! Bu mümkün değildi. Düşünmemem gerekirken bile düşünüyordum. Zihnimi boş tutmaya çalıştım.
"Beni kim hayata bağlayacak?"dedim. Önümde bir fırsat vardı öğrenmeliydim. Eğer normal şartlarda olsaydık soracak çok fazla sorum vardı. Mesela ben kimle evleneceğim, kaç yaşında öleceğim, hangi üniversiteyi kazanacaktım, işim ne olacaktı? Ve bunun gibi birçok soru. Olamaz bu düşündüklerimi de biliyor olmalıydı. Çok utanç verici. Düşünmek yok! Bana daha da yaklaştı. Sadece birkaç santim vardı. Biraz daha gelirse dudaklarımız birleşebilirdi. Hayır ilk öpücüğümü o alamazdı.
"Yaşayıp görmelisin."dedi. Alabileceğim en güzel cevaptı. Ne bekliyordun ki Mary sana hayatını anlatacağını mı? Düşünmek yok! Biraz daha yaklaştı. Kafamı geriye çektim. Bu asla olmayacaktı.
"Bunu yapma."dedim. Sanki böyle deyince yapmayacaktı. Ama umut işte. Durdu ve güldü
"Neyi yapmayayım?"dedi.Cevabı bilinen sorulardan nefret etmeye başladım. Ellerimi onun göğsüne götürdüm ve hafifçe ittim
"Fazla yaklaşma."dedim. Aslında ne demek istediğimi biliyordu bilmiyormuş gibi davranıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLOODY MARY
VampireHayattan umudunu kesmiş bir genç kız. Kendini olmayacak hayallerle oyalarken annesinin müdahelesiyle kendini olağanüstü canlıların arasında buluyor. Yine korkaklık yapıp saklanacak mı yoksa her şeye inat hayatta kalmayı başarabilecek mi? Henüz hiçbi...