Bölüm 34

4.8K 381 36
                                        

Uzun koridorlar, merdivenler...Ve sonunda odama geldim. Anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. İçeri girip kapıyı kapattım. Spor ayakkabılarımı çıkarttım ve mutfağa geçtim. Uzun bir aradan sonra yemekhaneye gidip kendi yemeğimi almış ve tek başıma yiyordum. Hayır onları düşünmemeliydim. Emir orada Seda'yla gülüşürken sen onun aklına bile gelmedin. Eğer o seni düşünmüyorsa sen de onu düşünme. Kıssasa kıssas. Eski dönemlerde yaşayanlar bile çok mantıklı davranıyorlarmış. O sana ne yapıyorsa sen de ona aynısını yap kuralı vardı. Ben de artık bu kuralı benimsesem iyi olurdu. En azından neler hissettiğimi o da anlardı. Kahvaltı tabağını masaya koydum ve iştahla yemeye başladım. Ama boğaz ağrım buna engel oldu. Lokmalar boğazımdan geçerken dayanılmaz bir acı veriyordu. Sanki yemek borum küçücüktü ve yediğim lokma ise kocamandı da bağazımdan geçerken yemek borumu yırtıyormuş gibi acı veriyordu. Çok acıkmama rağmen yine yemek yiyemiyordum. Yemeği masada bıraktım ve masadan kalktım. Bir bardak aldım ve suyu doldurdum. Su ise bir asitmiş gibi geçtiği yerleri yakıyordu. Bardaktaki suyu bile bitiremedim. Suyu döküp bardağı yerine koydum. Bir şey yiyemeyeceğimi anlayınca umutsuzca mutfaktan çıktım. Yatak odasına geçtim. Okuduğum kitabı alıp yatağıma oturdum. Kaldığım yeri ararken kapı tıklatıldı. O kişi belki kimse olmadığını sanar ve geri gider diye bekledim. Ama kapının arkasındaki kişinin Güney olduğunu öğrenince bütün umudum suya düştü
"Mary aç kapıyı."dedi Güney. Hiç istemeye istemeye kapıya gittim. Kapıyı açtım. Güney sinirle bekliyordu. Ona noldu bakışları attım. Beni baştan aşağı süzdü
"Hazırsın zaten hadi gidiyoruz."dedi. Nereye gidiyorduk? Ben gitmek istemiyorum çok hastayım. Evet bunu bahane olarak öne sürebilirim. Ama daha önce nereye gideceğimizi sordum
"Nereye?"dedim. Sabırsıza davrandı
"Herhangi bir yere. Hadi çabuk şu küslüğü ortadan kaldıracağız."dedi. Yine bu konu. Güney'in uğraştığı kadar Emir ya da ben uğraşsaydım kesin barışırdık. Hemen yumuşama Mary daha yeni gördüklerini hatırla. Ciddi bir tavır takındım
"Neden ki? Emir halinden memnun gözüküyor."dedim. Böyle konuşarak onu daha çok kızdırdığımın farkındaydım. Derin bir iç çekti
"Mary bak bu şeylerden sıkıldım. Çocuk gibi davranıyorsunuz. Her ikinizde yanlış anladığınız şeyleri doğru kabul ediyorsunuz. Ama birbirinizi dinleme fırsatı bile tanımıyorsunuz."dedi. Ben mi yanlış anladım? Bunda yanlış anlaşılacak ne vardı. Emir benden sıkıldı, benden uzaklaşmak için bir fırsat kolladı ve bu fırsatı dün ben yarattım. Ve başka bir kızla şuan. Bence her şey açık ve net. Ciddiyetimi sürdürdüm
"Güney daha fazla uğraşma. Git sen Kader'le zaman geçir. Ben halimden memnunum. Emir de halinden memnun ve mutlu son. Yapacak bir şey yok."dedim. Sesini yükseltti
"Ama ben memnun değilim."dedi. Onu böyle hiç görmemiştim. Birkaç kez sinirli haline rastlamıştım ama bu daha başka bir şeydi. Sesimi aynı düzeyde tuttum
"Güney bir yere gelemem, çok hastayım."dedim. Biran öfkesi geçer gibi oldu. Ama yine sinirliydi
"En fazla yarım saat sürer bir şey olmaz. Seni bekliyorum, hadi çabuk ol."dedi. Ondan kurtuluş yoktu. Suratımı astım. İçeri gidip telefonumu ve anahtarımı aldım. Spor ayakkabılarımı giyip dışarı çıktım. Güney sertçe kapıyı kapattı. Geliyordum işte daha neye kızıyordu? Hiç konuşmadan koridorda ilerledik. Merdivenleri inip tekrar koridora çıktık. Çok şaşırdığım bir manzarayla karşılaştım. Emir arkasını dönüktü. Onu saçlarından ve bugün giydiği bordo kapşonlu hırkasından tanıdım. Ve Seda'ya sarılıyordu. Cadı kız ona sıkıca yapışmıştı ve gözlerini kapamıştı. Güney ağzından bir küfür kaçırdı. Bunu da yanlış anlayacak halim yoktu herhalde. Emir memnundu işte daha fazla uğraşmaya gerek yok. Güney'e dönüp gülümsedim. O da şoktaydı. Bana baktı. Yumuşak bir sesle konuştum
"Mutlu son."dedim. Tekrar Emirlere döndüm. Kız gözlerini açtı ve bizi gördü. Yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu, tabi bana çok itici geldi. Emir'den ayrıldı. Emir'e bizi göstererek bir şeyler söyledi. Emir de bize döndü. Ben bakışlarımı yere indirdim. Onun o ezici bakışlarına maruz kalmamak istiyordum. Bize doğru geldiler. Kafamı tekrar kaldırma kararı aldım. Bora bunu söylemişti, kafamı yere indirirsem güçsüz duruma düşerdim. Kafamı kaldırdım. Güney ile benim karşıma geçtiler. Benim önümde Seda vardı. Her ne kadar bana gülümsese de ona soğuk bakışlar attım. Benden ona gülümsememi beklemezdi herhalde. Güney konuştu
"Mary'i getirdim. Biraz zorluk çıkardı ama başardım."dedi. Kız hemen söze atladı, bana hitaben konuştu
"Biz tanışmadık ben Seda."dedi ve elini uzattı. Onu elini havada bıraktım. Bu yaptıklarım hiçbir şeydi. Testere filmini boşa izlemedim. O filmden yararlanarak ona acı bir ölüm tasarlamaya başladım. Güney tekrar konuştu
"Seni biliyor zaten. Adını filan söyledim. Neyse şu konuyu bir an önce çözelim."dedi. Kızın kafasına bir başlık takacaktım. Zaman ayarlı olacak. Kurtulması için ona seçenek filan da sunmayacağım. Kesin ölüm yani. Neyse zaman geçtikçe bu kızın saçları kopacak. Her yerinden kanlar fışkıracak. Mary dur artık! Sen bu değilsin. Kendine gel. Söze ben atladım
"Çözecek bir şey olduğunu sanmıyorum"dedim. Kıza attığım ölümcül bakışlarımı kesip Emir'e yönelttim. Göz göze geldik bana soğuk bakışlar atıyordu. Güney sitemli bir sesle konuştu
"Hayır var. Şu küslüğü bitirin artık."dedi. Seda neşeli bir şekilde söze atladı
"Evet ya bitirin. Bak sizi böyle gördükçe ben üzülüyorum."dedi. Alaycı bir şekilde güldüm
"Sen olmasaydın zaten şu an küs filan olmayacaktık."dedim. Bana anlamayarak baktı. Saçlarının sarı olmasının anlamamasına etkisi olduğunu düşünüyorum. Emir düz bir sesle bana karşılık verdi
"Onunla bir alakası yok."dedi. Gerçekten mi? Hala o cadıyı mı savunuyordu? İnanamıyorum. Bal gibi de Seda suçlu. O kız onun yanına oturmasaydı hala eski günlerimizdeki gibi olacaktık. Ellerimi yumruk yaptım. Daha iki gündür tanıdığı kızı bana savunuyordu. Emir'e öfkeyle baktım
"Yine benim yüzümden mi? O kız yanına oturmasaydı ben senin yanına oturacaktım. Ve bu kavgaların hiçbiri olmayacaktı. Boşverin ya ben kime anlatıyorum ki. Anlamak istediğini anlayan biri var karşımda. Daha dün tanıdığın kızı bana savunuyorsun. Ben senin samimiyetine güvenmiştim. İşte salak olduğum için hep o yüzden kaybediyorum. Senin de dediğin gibi artık arkadaş bile olamayız."dedim ve Güney'e döndüm
"Sen de daha fazla uğraşma. Emir çok mutlu ona rahatsızlık vermek istemem."dedim. Arkamı dönüp hızlı adımlarla onlardan uzaklaştım. Gözlerimden yaşlar hücum etmeye başlamıştı. Artık yürümeyi bırakıp koşmaya başladım. Merdivenleri hızla indim. Etraftakiler bana tuhaf tuhaf bakıyordu. Odama gitmeyecektim. O uçuruma gidip uzun süre orada kalmayı planladım. Hasta olabilirdim ama herkesden uzak olma isteği hastalığımın önüme geçti. Birkaç dakika sonra okulun çıkışına vardım. Etrafta kimse yoktu. Dış kapıya yöneldim. Hava soğuktu. Bu gece işkence gibi geçecekti. Bu yaptıklarımın cezasını çekecektim. Soğuk bir rüzgâr saçlarımı savurdu. Adımlarımı daha büyük attım ve dış kapıya geldim. Dışarda bir araba vardı. Siyah bir otomobil. Camları siyahtı o yüzden kim olduğunu göremedim. Ama kısa süre sonra arka tarafın kapısı açıldı. İçinden Bora çıktı. Siyah kot bir pantalon, beyaz bir tişört ve siyah ceketi vardı. Herzaman ki gibi dağınık saçları. Gözlerim şaşkınlıkla irileşti. Donakaldım. Ne tepki vereceğimi dahi bilmiyordum. Dış kapıya yaslanıp kaldım. Bu gördüğüm gerçek miydi? Beni terk ettiğini düşündüğüm insan şimdi karşımda mıydı? Bora koşarak bana doğru geldi. Kocaman bir gülümsemeyle karşıma dikildi
"Sarılmak yok mu?"dedi. Yüzümdeki ifadeyi değiştiremiyordum. Yaslandığım duvardan doğruldum. Hemen beni kollarının arasına aldı. Sıkıca sarıldı. Kafasını saçlarıma gizledi. Kollarım havadaydı. Şoktan çıktım ve yavaş yavaş kollarımı ona sardım. Kafamı boyun girintisine soktum. Sıcaktı. Bu havaya inatla sıcaktı. Sıcağa ihtiyacım vardı bu yüzden daha fazla ona sokuldum. Sonunda kendime gelince ona sordum
"Neden geldin?"dedim. Sanki onu istemiyormuş gibi bir soruydu ama onun öyle anlamadığına eminim. Beni daha da sıktı
"Seni çok özledim."dedi. Şuan bir rüyadaydım. Bora yanımdaydı. Daha yeni üzüntüden akan gözyaşlarımın yerini mutluluk gözyaşları aldı. Bir kadın sesi duydum. "Oğlum sonra sarılırsınız gel de şu bavulları al."dedi. Sarılmayı bıraktık. Bora önümden çekildi. Orta yaşlı bir kadındı, annesi olmalıydı. Yoksa onun annesi de bir vampir miydi? Bora bu okulun sırrını biliyor muydu? Bilmiyorsa öğrenmesini engellemem gerekiyor, tıpkı Emir gibi. Bora bu okula geldiği için çok mutluydum ama tehlikedeydi. Hayatı tehlikedeydi. Annesi bu kadar vicdansız biri miydi? Öz anne evladına bunu nasıl yapar? Annesine kin gütmeyi sona bıraktım ve Bora'ya yardıma gittim. İki tane bavulu vardı. Taşımama izin vermedi. Annesi bagajı kapattı ve bize gülümsedi. Bora'ya döndü
"Zaten burada bir arkadaşın varmış. Onunla beraber zaman geçirirsin. Ben seni ziyarete de gelirim. Aklın bizde kalmasın."dedi. Bunları nasıl söylüyordu? Senin oğlun burada ölecek, sen hala iyi anne numaraları yapmaya çalışıyorsun. En azından benim ki üveydi ama Bora'nın ki öz. Daha da canını acıtacak. Annesi Bora'ya sarıldı. Sonra gelip bana da sarıldı. İçimden ona hiç sarılmak gelmese de Bora'ya ayıp olmasın diye sarıdım. Veda fastı bitince annesi arabaya atladı. Bize el salladı. İkimizde ona el salladık sonra annesi arabayı çalıştırdı ve gitti. Bora bana gülerek döndü
"Şimdi bana cevap ver. Bu hasta halinle nereye gidiyordun?"dedi. İlk günden sorguya çekmeye başladı. Beni gören herkese bir soru sorma isteği geliyordu. Çalış yalan makinem çalış. Ona anlamayarak baktım
"Halimde ne varmış?"dedim. Yüzümü ellerini arasına aldı. Sevecen bir sesle konuştu
"Ateşin var, gözlerin kızarmış. Burnundan bahsetmek bile istemiyorum, suratın kireç gibi. Sen hastalanmışsın canım. Ve bunu sen de biliyorsun. Böyle sinirli sinirli nereye gidiyordun sen?"dedi. Emir'den bahsetsem kavga çıkardı. Beni sinirlendirecek bir şey bulmalıydım. Ve ampul yandı!
"Bir kızla tartıştım, arkadaşım da onu savununca sinirlendim."dedim. Aslında doğruydu sadece isim vermemiştim. Baş parmağıyla yanağımı okşadı
"Peki nereye gidiyordun? Bana okuldan kaçıyormuşsun gibi geldi."dedi. Tabi ki Bora ormanı bilmiyordu. Büyük bir zevkle anlatmaya başladım
"Okulun arka tarafında çok güzel bir orman var. Daha nerede bittiğini bulamadım. Zaten birçok öğrenci şimdi oradadır. Çok güzel bir orman. Bir sürü ağaçlar var. Ha bir de uçurum var. Orası ormanın başka bir bölgesinde. Ama uçurumun mazarası muhteşem. Tam filmlerdeki gibi. Günbatımı filan çok güzel oluyor orada."dedim. Beni gülerek dinliyordu. Ellerini yüzümden indirdi. Önce omuzlarıma koydu sonra kollarıma doğru ilerledi. En son ellerimde son buldu. Ellerime ulaşınca parmaklarımızı kilitledi. Ve tatlı bir sesle konuştu
"Sen bu kadar beğendiysen mutlaka güzeldir. Birgün oraya beraber gideriz ama bugün asla olmaz. Çok fena hasta olmuşsun. Seni iyileştirmemiz gerekecek."dedi. Beni iyileştireceğini Emir söylemişti. Aynı teklifi Bora'da sunuyordu. Bu olanlardan sonra mutlaka Bora'yı seçerdim. Gülümseyerek kafamı salladım. Bana doğru yaklaştı ve yanağıma küçük bir öpücük kondurdu. Çok kısa sürmüştü. Dudaklarını bir saniyeliğine yanağında hissettim. Ellerimi bıraktı ve bavullarına doğru yürüdü.
"Şu yerleşme işlemlerini bir halledelim de gün boyunca zaman geçiririz."dedi. Diplerde olan moralim ancak bu kadar iyi olabilirdi. O vampir bugün bana bir süpriz yapılacağını söylemişti ve olmuştu da. Peki iki seçenek arasında kalmak derken? İkinci seçenek kim oluyordu? Bence bugünün tadını çıkarayım sonra bu konuyu detaylıca düşünürüm. Bora'nın yanına gittim. İki bavulu da alıp sürükleyerek ilerledi. Yanında böyle boş gezmek istemiyordum. Dış kapıyı ben ittim ve onun geçmesini bekledim. Bir yardımım dokundu en azından. Orta bahçede yürümeye başladık. Bora hemen konuşmaya başladı
"Seni uzun zamandır arayamadım. Telefonum çalındı ben de senin numarayı ezbere bilmiyordum. Yani yanlış anladıysan o yanlış fikri kafandan at diye söyledim."dedi. Tabi ki yanlış anladım. Emir'in dediği olmuştu. Numarayı bilmiyordur demişti ve haklıydı. Artık haklı çıkmasından nefret ediyorum. Bu konu hakkında doğruyu söylesem iyi olurdu
"Yanlış anladım. Yani iki haftaya yakındır seni kaç defa aradım ama birine bile cevap vermeyince beni terk ettiğini sandım."dedim. Güldü
"Umarım bu fikri kafandan atmışsındır atmadıysan gerçekleri kanıtlamak için çok iyi yöntemlerim var."dedi. Fikri atmıştım ama yöntemlerini merak ediyordum
"Ne gibi yöntemler?"dedim. Binadan içeri girdik. Sorumu cevapladı
"Bende saklı kalsın. Gerektiği zamanlarda kullanacağım."dedi. Daha fazla sıkıştırmaya gerek duymadım. Merdivenleri çıktık. Tekrar konuşmaya başladı
"Senin şu yardımsever arkadaşını çok merak ediyorum. Beni onunla tanıştıracak mısın?"dedi. Tanıştırmamalıydım. Hem artık Emir'le konuşmuyordum. Biraz buruk bir sesle cevap verdim
"Artık arkadaş değiliz. Sen mesafe koy demiştin ben de mesafeyi koydum. Zaten sevgilisi de var artık onun için yüzüme bile bakmıyor."dedim. Keyiflendi
"İşte benim kızım. Boşver onu ben varım artık. Lise bitene kadar benden kurtulamayacaksın."dedi. Tabi lise bitene kadar burada sağ kalırsan. Daha nasıl bir okula düştüğünü bilmiyor. Beraber müdürün odasına gittik. Bora kapıyı tıklattı. İçeriden 'gel' sesini duyunca kapıyı açtı ve içeri girdi. Ben dışarıda beklemeyi tercih ettim. Yaklaşık on dakika onu dışarıda bekledim. Kapı açıldı. Bora'nın elinde kağıtlar vardı. Kapıyı kapatıp benimle konuştu
"Okulda ilgili bir tanıtım kağıdı verdiler. Burada yemek bedavaymış süper değil mi?"dedi. Onu sözünü yarıda keserek okulu tanıtmaya başladım.
"Evet yemekler bedava ama sadece ana öğünler. Ara öğünler parayla. Kendine ait bir odan olacak. Genelde iki kişi kalınır ama müdür sana ne dedi bilmiyorum? Benim de iki kişi kalmam gerekiyordu ama sadece bir tane boş oda ve fazla bir öğrenci olduğu için tek kalıyorum. Sen Nerede kalacaksın? Aynı oda da kalacak değiliz herhalde."dedim. Yüzünde sinsi bir gülümseme oluştu
"Bence çok güzel olur. Beraber uyumalar filan."dedi ama sonra üzülerek devam etti
"Malesef olmayacak. Boş bir tane daha oda varmış. Bende tek başıma orada kalacağım."dedi. Ben sadece bir tane boş oda olduğunu sanıyordum. Ardından üç tane de cadı gelmişti. Peki onlar nerede kalıyordu? Müdür bana yalan söylemiş. Kurtadamlarla ya da vampirlerle aynı oda da kalırsak sırrı öğrenme ihtimalimizin daha yüksek olduğunu sanıp bizi tek başımıza bir odaya koyuyor galiba. Bu fikir bana mantıklı geldi. Şimdi sıradaki soru Bora'nın odası nerde? Ona soru dolu bakışlarımı fırlattım ve konuştum
"Senin odan nerede biliyor musun?"dedim. Beraber koridorda ilerlermeye başladık.
"Evet biliyorum."dedi. En azından bütün okulu gezmek zorunda kalmayacaktık. Bora'yı takip ettim. Merdivenlerden çıkarken Emir'le karşılaştık. Yanında yine Seda vardı. Emir bakışlarını Bora'ya kaydırdı. Ona nefretle bakıyordu. Bora'nın bunu farketmemesi için yalvardım. Seda bana gülerek bakıyordu. Karşıma geçti ve konuştu
"Biraz önceki şeyler için özür diliyorum."dedi. Sesi tatlı çıkmıştı ama bana hala sinir bozucu geliyordu. Bora anlamayarak bana baktı
"Tartıştığın kız bu mu?"dedi. Yalanımın ortaya çıkmaması için dua ettim. Yüzümde hafif bir gülümsemeye yer verdim
"Evet."dedim. Seda söze atladı
"Tartışma demeyelim. Kısa bir söz atışmasıydı. Ben pek bir şey yapmadım ama sanırım Mary yanlış anladı."dedi. O konuyu açmamalıydı. Hemen konuyu kapatmaya çalıştım
"Boşver başka zaman konuşuruz. Bizim bir işimiz var."dedim. Seda Bora'ya sevecen bir şekilde baktı
"Sen de galiba Mary'nin sevgilisisin. Çok yakışıyorsunuz."dedi. Bora elimi tuttu ve gururlanarak konuştu
"Evet sevgiliyiz. Çok şanslıyım."dedi. İster istemez Emir'e baktım. O Seda'nın arkasındaydı ama yine de gözüküyordu. Bu tarafla ilgilenmemeye çalışıyordu. Ona böyle bir şey yaşatmayı istemezdim. Hadi ama Mary hala acıyor musun? Sana ne yaptıklarını hatırla. Öylece seni yalnız bıraktı. Seda'ya döndüm, gülümsedim
"Bence ben daha çok şanslıyım. Bora bizim okulun en yakışıklısıydı ve benimle sevgili. Bu durumda ben daha şanslıyım."dedim. Seda da güldü. Mary bu kadar da acımasız olma. Emir seni seviyor böyle davranarak onun kalbini kırma. Hayır Mary zaten onun sevgilisi var. Senin bu davranışlarını umursayacağını sanmam.

BLOODY MARYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin