Yurt dünden sessizdi ve saat daha beşti. Yatağıma uzanmış tavanı izlerken günün geri kalanını nasıl geçirsem diye düşündüm. Özge ve Hazal daha gelmemişlerdi. Yolları da bilmiyordum, tek başıma olmazdı. Kaybolmak planlarımda yoktu. Bir an Limon'a mı gitsem diye geçirdim aklımdan. Her ne kadar kötü anılarım olsa da başka seçeneğim yoktu, sıkıntıdan ölmek istemiyordum. Hem Batuhan'ı da görmüş olurum diyerek ikna ettim kendimi ve kalkıp aynada kendime bir çekidüzen verdim.
***
Limon'a geldiğimde bir önceki günü hafızamdan silmeye çalışarak içeri girdim. Kapalı bölüm her zamanki gibi boştu. Birkaç adım sonra kasanın yanında Batuhan'ı gördüm. Yanında da sürpriz bir şekilde Bay buz kütlesi vardı. Batuhan bir şeyler anlatıyordu sakince. Bugün her şey beni şaşırtmaya programlanmıştı sanki.
Saniyeler sonra geldiğimi fark ederek ikisi de bana döndü. Birkaç adım daha atıp iyice yaklaştım yanlarına. Batuhan'a bakarak "Ben geldim" dedim. Her ne kadar Bulut'u görmezden gelmeye çalışmış olsam da bakışlarını hissetmek zor değildi. Ne kadar garip bir çocuktu. Gerçekten anlam veremiyordum. Bir insan için ya iyi dersiniz ya kötü. Bulut için nedense yorum yapamıyordum.
"Hoşgeldin" dedi Batuhan kafamdaki düşünceleri dağıtarak. "Bulut ile tanış" diye ekledi hemen.
Evet, gerçekten çok güzeldi. Tam zamanıydı zaten. İçimden söylene söylene yüzüne baktım. İfadesi hala aynıydı.
"Pelin" dedim. "Memnun oldum."
Sadece kafasını salladı. Henüz sesini duyamamıştım. Dilsiz miydi neydi bu çocuk.
Batuhan "Ben kilerden soda almaya gidiyorum. Bekleyin beni." dediğinde kafamın içinde davullar çalmaya başladı. Kalmıştık ikimiz. Ne konuşacaktık ki sanki?
"Bugün için.." diye söze başladı Bulut beni şaşırtarak. "Arda adına özür dilerim."
Bir an gözlerim irileşti. Benden özür mü dilemişti? Şaka yapıyor galiba diye düşünerek gözlerimi gözlerine diktim. Hayır, ciddiydi gerçekten.
"Başka bir konu olsa önemsemezdim ama aile konuları biraz hassastır. Kusura bakma tekrardan."
O konuşurken şaşkınlıkla bakıyordum sadece. Açık kumral saçları dalgalıydı. Beyaz teni gözlerini daha bir öne çıkarıyordu. Bilmiyorum kaçıncı kez sordum kendime bu çocukta ne vardı da insanı bu kadar etkiliyordu.
"Önemi yok" dedim kısıkça. "Onu ciddiye almıyorum."
Belli belirsiz gülümsedi sadece. İkimizin de söyleyecek bir şeyi kalmamıştı. Sessizliği Batuhan bozdu.
"Bulut, abi şuna bir el atar mısın?" Kafamı çevirdiğimde üstteki kasa düşmek üzereydi. Bulut hızlıca kasayı alıp yere bıraktı. Batuhan da diğerlerini tezgaha bırakırken "siz geçip oturabilirsiniz." dedi. Tereddütle baktım Bulut'a. Tek kelime etmeden köşedeki masaya doğru yürümeye başladı. Gidip gitmemekte kararsızdım. Ne konuşabilirdim ki onunla?
Derin bir nefes alıp arkasından gittim ve karşısında oturdum. Bir süre boş boş baktık birbirimize. Normalde muhabbetim iyiydi ama bu çocuk bakışlarıyla susturuyordu insanı.
"İstersen kalkabilirsin." dedi umursamaz bir tavırla. Cidden dengesizdi. Sessiz sessiz oturuyordum işte. 'Kalk, git' demek istermiş gibi tekrardan baktı. Yüzümden düşündüklerimi anlamış olacak ki masaya biraz daha yaklaştı ve bana doğru eğildi.
"Fazla mı safsın yoksa fazla mı akıllı, çözemedim."
Cümlesini bitirdikten sonra bakışlarını yüzümde gezdirdi.
"Ne demeye çalışıyorsun?" dedim kendimi toplayıp.
"Cidden anlamadın mı?" dediğinde ifadesi daha sertti. Cevabı bakışlarımdan anlamıştı. Biraz daha eğildi. Parfümünün kokusunu alabiliyordum.
"Bak.." dedi. "Yanımda olman seni dedikodu malzemesi yapar."
Söylediklerini idrak etmem birkaç saniye sürdü. Kafamı çevirdiğimde bir sürü meraklı bakışın üzerimizde olduğunu fark ettim. Haklıydı, bu insanlar konuşacak bir şeyler arıyorlardı.
"Ama.." dedim kısık bir sesle. "Batuhan dedi ki.."
Bana alaycı gözlerle baktı. "Geçin, otururun dedi; birlikte oturun demedi."
Gerçekten rezil olmuştum. Salak gibi hissettim kendimi. Niye oturmuştum ki karşısına? Birinin adımı söylediğini duyduğumda kafamı çevirdim. Batuhan endişeli gözlerle bana bakıyordu. Hızlıca kalktım yerimden ve kapıya doğru yürüdüm. Tam çıkmadan durdurdu beni Batuhan.
"Biraz konuşalım lütfen. Bu okulda okuyacaksan bilmen gereken birkaç şey var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mum Işığı 1 : İstanbul
Teen FictionPelin İzmir'de yaşayan yarı Alman yarı Türk bir kızdır. Dedesiyle büyümüş, ne intihar eden annesini ne de Alman babasını tanıyabilmiştir. Bir gün başarısının fark edilmesiyle İstanbul'daki saygın liselerden birinden burs kazanır ve hayatı değişir. K...