Hava kararmaya yüz tutarken sıkıntılı bir şekilde odamın camını açtım. İçimde o kadar garip bir his vardı ki. Sanki nefes alamıyordum.
"Ağır ol Pelin dondum resmen"
Özge'nin sitemi üzerine camı yarı açılım şeklinde bıraktım ve çalışma masamın koltuğuna oturdum. Bir saate Çağrı beni almaya gelecekti ve henüz hazırlanmaya başlamamıştım bile. Ayrıca Bulut'a söyleyememiştim Çağrı ile bir davete gideceğimi. Belki de ondandı bu huzursuzluğum.
"Elbiseyi denemeyecek misin?"
Hazal'ın sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım ve yatağımın kenarında duran siyah büyük pakete baktım. Elbise işini benim için halledeceğini söylemişti Çağrı ve dediğini de yapmıştı. İster istemez İstanbul'a ilk geldiğim haftayı hatırlamıştım. Bulut'un habersizce gönderdiği elbiseyi. Göndereni Batuhan sanmamı. Her şey zihnimde tekrardan canlanırken anılar sanki gerçeğin birer yansıması değildi de eskiden okuduğum bir kitabın kalbime işlemiş satırlarıydı.
Zaman bu kadar çabuk geçmiş olabilir miydi gerçekten?
Derin bir nefes aldım ve yerde duran paketi yatağın üzerine çıkardım. İçinden ne çıkacağını gerçekten merak ediyordum. Kızlara göz ucuyla baktığımda merak eden tek kişinin ben olmadığını anladım.
İlk gördüğüm kutunun siyahlığına eşlik eden başka bir siyahlık oldu. Beklemeden elbiseyi kutudan çıkardım ve daha net görebilmek için odanın ortasına doğru bir iki adım attım.
"Pelin kızım.. bu mükemmel bir şey"
Hafifçe yutkunarak elbiseyi kendimden uzaklaştırdım. Başta siyah basit bir elbise gibi dursa da dikkatli bakınca o kadar asildi ki. Straplez, uzun balık kesim bir elbiseydi.
"Bence de" diye mırıldadığımda beklemeden elbiseyi denemek için banyoya girdim.
***
Saat 19:42, günlerden 2 Ocak.
Biraz sonra hayatımın geri dönülemeyecek şekilde değişeceğine dair en ufak fikrim yoktu aynaya bakarken. Kızlar saçlarımı topuz yapmışlardı. Vakit kısıtlı olduğundan makyaj ile de fazla uğraşamamıştım.
Gözüm boynumdaki kolye ile küpelerim arasında mekik dokurken tekrardan derin bir nefes aldım. Bulut'un dün gece hediye ettiği ve "hiç çıkarma olur mu?" dediği o kolye.
"İyi şanslar bebeğim" dedi Özge yüzümü avuçlarının içine alarak. "Seni ve atraksiyon dolu hayatını seviyorum"
Yaklaşık beş dakika sonra aşağıya indiğimde günün ilk şokunu yaşamıştım bile. Çağrı benim şıklığımı aratmayacak şekilde giyinmiş, yurdun kapısında beni bekliyordu.
Ama olay bu değildi.
Gözlerimin kocaman olmasına sebep olan şey Çağrı'nın önünde durduğu siyah bir mercedesti. Elsa'nın söylediği kadarıyla Çağrı kazada anne babasını kaybettiği için araba yolculuklarından rahatsız oluyordu. Peki ama neden şimdi?
Kararsız bir şekilde ona baktığımda göz göze geldik. Hafifçe gülümsedi ve kapıyı açtı.
"Yolumuz biraz uzun. O yüzden arabayla gitmemiz gerekiyor"
Uzatmadan deri koltuğa yerleştim ve Çağrı'nın da öbür kapıdan binip yanıma oturmasını izledim. Diğer ilginç bir nokta ise şöforümüzün olmasıydı. Tabi ya. Çağrı'nın arabaya binmesi bile mucizeyken arabayı kullanması saçma olurdu.
"Çok güzel olmuşsun" dediğinde dalgınlığımdan sıyrılıp mahcup mahcup gülümsedim. Sebebini bilmediğim bir şekilde utanmıştım.
"Teşekkür ederim" dedim. "Yani.. elbise için de tabi"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mum Işığı 1 : İstanbul
Teen FictionPelin İzmir'de yaşayan yarı Alman yarı Türk bir kızdır. Dedesiyle büyümüş, ne intihar eden annesini ne de Alman babasını tanıyabilmiştir. Bir gün başarısının fark edilmesiyle İstanbul'daki saygın liselerden birinden burs kazanır ve hayatı değişir. K...