Bulut - Pelin sahnesi isteyenler buyrunuz efendim. İyi okumalar :)
Bulut'u beklerken birçok ihtimal geçmişti aklımdan ama ne doğru ne yanlış gerçekten bilmiyorum artık. Normal bir gün geçirmek hayal gibiydi.
Başımı ellerimin arasına aldığımda bakışlarımı ayakkabılarıma diktim. Bir an olsun bir şey düşünmemeye çalıştım. Hiçbir şey.
Yanımda birinin varlığını hissettiğimde başımı kaldırmadım. Suratımı kapatan saçlarım rüzgarın etkisiyle daha fazla dağıldı.
"Gidiyoruz"
Birkaç saniye istifimi bozmadım. Kafamı hafifçe kaldırdığımda çoktan arabasına doğru yürümeye başlamıştı.
Yavaşça kalkıp uyuşuk adımlarla peşinden gittim. Arabaya bindiğimde tek kelime etmedi. Nereye gittiğimizi söylemek dahil.
Beş dakika sonra yurdun kapısında durduğumuzda amacını anlamak istercesine ona baktım. Yüzünde tek bir kas bile hareket etmiyordu.
"Yanına belki eşya falan alırsın. Gece yurtta kalacağını falan mı sanıyordun?"
Gözlerimi devirerek ona baktım. Tamam birlikte kalmaktan fazlasıyla hoşlanıyordum ama bana fikrimi sorduğu bile yoktu. Her gün onda kalırsam fazla dikkat çekecekti ve yine başım belaya girecekti ama o bunu düşünmüyordu işte. Anı yaşıyor, doğabilecek kötü sonuçlarla sonrasında ilgileniyordu. Herkesin içinde sevgili olduğumuzu ilan etmesi, Audrick'i benzetmesi bunlardan sadece birkaçıydı.
"Neden duruyorsun? Bir sorun mu var?" dediğinde yüzüne bakmadan kapıyı açtım.
"Yok bir şey"
Israr etmedi, beni durdurmaya da çalışmadı. Fakat biliyordum ki akşam yalnız kaldığımızda sormak istediği her şeyi soracaktı. Vazgeçmemişti, sadece ertelemişti. Çünkü benim tanıdığım Bulut Tekin sorduğu soruya cevap almadan rahat durmazdı.
Yurda girdiğimde yüzüme o anki modumdan uzak sahte bir gülümseme yerleştirerek Batuhan'ın annesine selam verdim. Acaba o da öğrenmiş miydi son olanları? Ya da diğer bir deyişle işin hangi boyutunu ne kadar biliyordu? Hakkımda ne düşündüğünü merak ediyordum ister istemez. Sonuçta çoğu insan gibi ortalığı karıştıran biri olduğumu düşünüyorsa selam vermemi de yüzsüzlük olarak algılayabilirdi. Bu en son istediğim şeydi.
Odama giderken Hazal ile Özge'nin odasının kapısını tıklattım ama içeride kimse yoktu. Cebimden telefonumu çıkarıp rehberden Hazal'ı buldum ve ara düğmesine bastım. Bugün antrenmanda olanlar hakkında konuşmak istiyor olabilirdi. Muhtemelen sonrasında Bulut ile aramda ne geçtiğini de merak ediyordu. Gerçi bir şey olmamıştı henüz ama en azından bu akşam yurtta kalmayacağımı söyleme ihtiyacı hissediyordum.
Telefon ısrarla çalarken etkinlik odasına doğru yürüdüm. Yurttaki insanlarla çok anlaşamıyorlardı ama bir ihtimal orada olabilirlerdi.
Telefon kulağımda odanın kapısına geldiğimde adımı duydum ve olduğum yerde durdum. Telefonu yavaşça kapatıp cebime götürürken içerideki kahkahalara ve konuşmaya kulak kesildim.
"Biz ona Bulut'un civcivi diyoruz"
Birkaç kişinin kahkahasından sonra birinin duymasından endişe edermişçesine seslerini alçalttılar. Bulut'un civcivi. Bana buldukları aptal isim zihnimde yankılanırken istemsizce elimi omzuma dökülen saç tutamına götürdüm. Saçlarım çok mu kötü gözüküyordu acaba?
"Başta boya sandım da Almanmış ne alakaysa. Ne olduğu belirsiz kızın biri işte. Bulut ne buluyor cidden anlamıyorum"
Duyduklarım elimle kavradığım saç tutamını sıkmama sebep olmuştu. Beni tanımıyorlardı, daha önce konuşmuşluğumuzun olduğu bile şüpheliydi. Dışarıdan bakıp insanların özel hayatlarını böyle acımasızca eleştirmek ne kadar da kolaydı. 'Ne olduğu belirsiz' cümlesi tüm vücudumda etkisini gösteriyordu özellikle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mum Işığı 1 : İstanbul
Teen FictionPelin İzmir'de yaşayan yarı Alman yarı Türk bir kızdır. Dedesiyle büyümüş, ne intihar eden annesini ne de Alman babasını tanıyabilmiştir. Bir gün başarısının fark edilmesiyle İstanbul'daki saygın liselerden birinden burs kazanır ve hayatı değişir. K...