Merhabalar, aslında yeni bölüm 4-5 sayfa olacak şekilde pazartesi ya da salı gelecekti ama baktım o kadar da az yazmamışım; bekletmeyeyim dedim. Devamını pazartesi ya da salı paylaşırım :) Bildiğiniz gibi yine bir basket karşılaşması var ve birkaç bölüme de fena atraksiyonlara gireceğim kafamdaki kurguya uygun gidersem. Şimdilik Bulut ile Pelin'in birbirine alışma süreci üzerinde durdum ki sonrasında gelenleri daha iyi hissedebilelim diye.
Malesef link paylaşamıyorum, umarım kısa zamanda engeli kaldırırlar da şarkı falan paylaşırım. Yine de Piano guys - Arwen's Vigil tavsiyemdir, dinleyebilirsiniz. Resime gelince hata vermese güzel bir Çağrı resmi ekleyecektim ama başaramadım :/
Pazartesiden sonra yeni bölüm için çok da bekletmemeye çalışırım. Ders falan vaktim olmasa bile telefondan yazmaya çalışıyorum, eve geldiğimde gözden geçirip paylaşıyorum. Sadece tahmin edeceğiniz gibi birazcık uzun sürebiliyor :D
İyi okumalar o zaman. Kocaman öpücükler :)
Hafif bir titremeyle gözlerimi açtığımda iliklerime kadar huzurluydum. Hafifçe kıpırdanıp gözümü açtım. İstemsizce yorgana daha sıkı sarılırken banyonun kapısı açıldı.
"Hiç uyanmayacaksın sandım"
Duştan yeni çıktığı belliydi. Saçlarındaki nem tişörtünü de yer yer ıslatmıştı.
Basitçe gülümsemekle yetindiğimde banyoya geri girdi. Musluktan akan su sesine dış fırçalama sesi eklendi. Ben de kalkmalıydım. Cidden saat kaçtı?
Uyuşuk bir şekilde yataktan kalktım ve gözlerim telefonumu aradı. Dün yaşadığımız ilginç anlardan dolayı aşağıda kalmıştı. Gömleğim de tabi. Allahtan pantolonum burdaydı.
Dokunuşunu ve arzu dolu bakışlarını hatırladığımda ani bir hararet bastı. Sıcaklık yanaklarıma doğru hücum ederken kendimi utanılacak bir şey olmadığına ikna etmeye çalıştım ama öyle kolay da değildi ki. Açık açık beni istediğini söylemişti.
Düşünceleri aklımdan uzaklaştırmaya çalışırken komodinin üzerinde Bulut'un telefonunu gördüm. Sadece saate bakacaktım.
Telefonun orta tuşuna bastığım an donakaldım. Yeni bir mesaj vardı. Irmak'tan. Ama bundan daha şaşırtıcı olan mesajın içeriğiydi.
"Bir ara seni ziyarete gelsem buzları eritir miyiz?"
Bir insan daha ne kadar yüzsüz olabilirdi ki? Sevgilisi olduğu halde. Genel olarak sakin ve içine kapanık bir insandım ama şu an gidip saçını başını yolma isteği duyuyordum.
Su sesinin kesilmesi ile telefonu yerine bıraktım ve yüzüme bir şey olmamış izlenimi vermeye çalışarak banyoya girdim. Bulut muhtemelen daha mesajı görmemişti zaten. Sevgililerinin telefonlarını karıştıran kıskanç kızlar gibi gözükmek istemiyordum ama işin garibi deli gibi kıskanıyordum.
Havluya ellerini kurularken dikkatli bir şekilde beni izledi. Göz göze gelmemeye çalıştım ve musluğu açıp yüzüme soğuk bir su çarptım. Bir şey olduğunu muhtemelen anlayacaktı ama bunu utangaçlığıma bağlaması işime gelebilirdi. Bulut'un diş fırçasına arkadaşlık eden fırçamı aldım ve her şey yolundaymış taklidi yapmaya devam ettim.
Sıktığım diş macununu üç sefer lavaboya düşürmemi saymazsak her şey yolunda gözüküyordu. Bir şey söylememi beklermiş gibi hala bana bakıyordu. Bir türlü içeri gitmemişti.
Diş fırçamı yıkayıp yerine bıraktığımda gözlerim havlu aradı ama onda olduğunu hatırladım. Bakışlarını bir an olsun üzerimden ayırmazken üstteki dolabı açtım ve temiz havlu almak için uzandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mum Işığı 1 : İstanbul
Teen FictionPelin İzmir'de yaşayan yarı Alman yarı Türk bir kızdır. Dedesiyle büyümüş, ne intihar eden annesini ne de Alman babasını tanıyabilmiştir. Bir gün başarısının fark edilmesiyle İstanbul'daki saygın liselerden birinden burs kazanır ve hayatı değişir. K...