Yine ve yine Bulut anlatıyor. Biraz kısa oldu ama bir sonraki bölüme bağlamak için kısa tutmam gerekti. Bölüm parçasına bakmayı unutmayın! =)
Uyuması için onu odama gönderdikten sonra üstüme çöken yorgunlukla koltuğa yığıldım. Ne geceydi ama diye düşünürken hafifçe iç geçirip kafamı yastığa gömdüm. Göz kapaklarım yavaşça kapanırken aklımda yine o vardı.
Ne kadar süre uyudum bilmiyorum, ayak seslerini duyduğumda gözlerimi hafifçe araladım. Başımda durmuş bana bakıyordu. Uykulu gözlerimi gözlerine diktiğimde elinde tuttuğu yastığa daha sıkı sarıldı.
“Şey.. ben şurada yatabilir miyim?” dediğinde yanımdaki koltuğu işaret ediyordu. Gerçekten rahat batıyordu bu kıza, başka açıklaması yoktu.
“Neden?” dediğimde sesim fazlasıyla soğuktu.
Birkaç saniye cevap vermedi. Hafifçe yutkunduktan sonra gözlerini yere dikti.
“Yukarısı fazla sessiz de.”
Bir bu eksikti. Aptal olduğu kadar korkaktı da.
“Ne yani korkuyor musun?” dediğimde yüzündeki ifade dudaklarımın hafifçe kıvrılmasına neden oldu. Bu kez gerçekten kendime hakim olamayacaktım, fazlasıyla komik olmaya başlamıştı.
Gülümsememe kızdığı her halinden belliydi. Gözlerini yerden kaldırmadan kendi kendine bir şeyler söyledi.
“Anlamadım?” dediğimde gerçekten gülüyordum.
“Ukalasın diyorum. Başkasının korkularıyla dalga geçmek hoş değil. Eminim sen de küçükken karanlıktan falan korkuyorsundur.”
Bu fazla komikti. Ufak bir kahkaha attıktan sonra tereddüt etmeden kolundan yakaladım ve onu kendime çektim. Ne olduğunu anlamadan koltukta tam yanımda yatıyordu, şaşkınlığından faydalanarak sıkıca sarıldım ve gitmesine izin vermedim.
“Dur, ne yapıyorsun! Bırak beni, gidicem” dediğinde inatla daha sıkı sarıldım.
“Sus da uyu işte. Şimdi korkmazsın heralde.”
Gözlerini irileştirerek bana baktığında şaşkın olduğu kadar kızgındı da. Kollarımda debelenmeye devam ederken gülümsememe engel olamadım.
“Sapıksın sen” dediğinde tek kaşımı kaldırıp yüzüne baktım. İyilikten de anlamıyordu. Ne biçim kızsın sen diye düşünüp derin bir nefes aldım, onun yerinde olmak isteyen kaç kişi vardı kim bilir.
“Daha fazla hareket etme, uykumu kaçırıyorsun” dediğimde hareket etmeyi bıraktı ve gözlerini göğsüme dikti.
“Ne istiyorsun?” dedikten sonra hafifçe iç çekti.
“Susup uyumanı” derken elimi debelenmekten kalçalarına kadar sıyrılmış pijamaya götürdüm. Hafifçe tutup aşağı çekerken parmaklarım tenine değdi.
Kollarımda titrediğini hissettiğimde ben de garip olmuştum. Onu utandırmamak için yüzüne bakmadım ama en azından sustuğu için fazlasıyla mutluydum.
Sarı saçları hafiften burnumu gıdıklarken “iyi uykular” dedi.
Ne cevap bekliyordu bilmiyordum ama “uyu” demekle yetindim.
Kendi kendine bir şeyler söyledikten sonra sustu. Teninin kokusu içime işlerken gözlerimi kapattım. Sıcaklığı bile farklıydı. Kalp atışları düzene girerken kafamda milyonlarca soru vardı.
Acaba o nasıl hissediyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mum Işığı 1 : İstanbul
Teen FictionPelin İzmir'de yaşayan yarı Alman yarı Türk bir kızdır. Dedesiyle büyümüş, ne intihar eden annesini ne de Alman babasını tanıyabilmiştir. Bir gün başarısının fark edilmesiyle İstanbul'daki saygın liselerden birinden burs kazanır ve hayatı değişir. K...