Batuhan
Karşı takıma ortamı yatıştırmak için birkaç şey söyledikten sonra soyunma odasına koşmaya başladım. Olanların gerçekliğine inanmakta zorlanıyordum. Bulut, umursamazlığından taviz vermeyen kardeşim, dostluk maçında çocuğun tekini benzetmişti. Pelin sanıldığından daha farklı bir yere sahipti demek ki onun için. Tamam, Alman çocuğun yaptığı beni de sinirlendirmişti ama yine de temkinli yanım durdurmuştu beni.
Soyunma odasının koridoruna girdiğimde adımlarımı daha da hızlandırdım. İçerideki atmosferi kafamda canlandırmaya çalışırken bir yandan da bundan sonra ne olacağını düşünüyordum. Ortada Pelin ile alakalı bilmediğimiz, kulağa tekin gelmeyen çok şey vardı. Babamın bildiği şeyler. Bu da durumu daha önemli bir hale getiriyordu. Semih Tekin basit şeylerle ilgilenmezdi çünkü. Pelin'i hastalık derecesinde önemseyen Bulut onu daha kimseyle paylaşamazken, Pelin'in burdan gitme ihtimali ya da ona bir şey olma ihtimali Bulut'u ne hale getirirdi düşünmek istemiyordum. Kardeşimi düşünmeyi bir kenara bırakırsam ben kendim nasıl hisseteceğimi hayal dahi edemiyordum.
Benim yaptığım buydu. Kendimden önce başkalarını düşünmek. Sevdiğim insanları düşünmek. Bir bakıma sahip olamadığım şeylerin yerini dolduruyordu bu. İçimdeki öfke gülümseme şeklinde dudaklarıma yayıldığında soyunma odasına gelmiştim. Derin bir nefes aldım ve ciddileşerek içeri daldım.
Belli ki biri duş almıştı, içerisi hafif buharlıydı. Dolapların olduğu kısma ilerlediğimde sesler yükselmişti.
"Abi sakin ol diyorum, tamam fena benzettin işte daha ne istiyorsun anlamıyorum ki"
Mete iki elini Bulut'un omzuna koymuş onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Bulut anlamadığım bir şeyler söylerken Arda geldiğimi fark etti ve yanıma geldi.
"Batu bu Bulut'un hali ne, bir el at da sakinleşsin"
Gergin bir şekilde iç çektikten sonra "Ben yokken bir şey oldu mu?" dedim.
"Yok engel olduk ama elinden gelse çıkıp kavga etmeye devam edecek" dedi ve sonra tereddütle tek kaşını kaldırıp Bulut'a baktı.
"Hayır yani Pelin ilk geldiğinde ona yaptıklarımı hatırlayıp bana dalacak diye korkuyorum, düşün artık ne kadar sinirli olduğunu" derken sesindeki 'vay halimize' tonunu sezmekte zorlanmamıştım. Bulut'un bu derece sahiplenen halini daha önce kimse görmemişti, o yüzden insanlar inanmakta güçlük çekiyordu.
Mete hala Bulut'u sakinleştirmeye çalışıyordu ama izlediğim kadarıyla pek başarılı olduğu söylenemezdi.
Tek elini saçlarına daldırdıktan sonra dolaplardan birini yumrukladı. Metalin titreşimi soyunma odasını kaplarken bir yumruk daha geldi.
"Abi sen de hiçbir şey yapmadın sanki" dedi Atakan saçlarını kurularken ama anında pişman oldu ağzından çıkanlara. Bulut tam hareketlenecekti ki artık müdahale etmeye karar verdim.
"Bulut!"
Bir an kendimden çıkan sese şaşırsam da hemen toparlandım. Tüm oda sessizliğe gömülmüştü. Bulut'un öfkeden laciverte çalan gözleri bana kilitlendi.
"Oğlum gerizekalı mısın sen?" dediğimde hızla yaklaşıp ittim. Benden bu tepkiyi kimse beklemiyordu ama ortada kimsenin görmediği önemli şeyler vardı.
"Babam ne dedi? Kızın başını belaya sokmayın demedi mi?" dediğimde yaşadığı tereddütü görebiliyordum.
"Hiç mi düşünmüyorsun, kızın bursunu elinden alırlarsa ne olacak? Hadi tamam sen yine burada kalırsın ama o giderse her şey daha mı güzel olacak sanki? Duygularını bir kenara bırak artık ve mantıklı ol."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mum Işığı 1 : İstanbul
Teen FictionPelin İzmir'de yaşayan yarı Alman yarı Türk bir kızdır. Dedesiyle büyümüş, ne intihar eden annesini ne de Alman babasını tanıyabilmiştir. Bir gün başarısının fark edilmesiyle İstanbul'daki saygın liselerden birinden burs kazanır ve hayatı değişir. K...