Part 75/2 - Yılbaşı

46K 2.2K 622
                                    

Bölüm parçasını mutlaka okurken dinleyin. Benim kurgu yaparken ve ders çalışırken dinlediğim şey bu. Yağmur eşliğinde piyano. İlerleyen sayfalarda ne kadar isabetli bir seçim olduğunu anlayacaksınız. İyi okumalar!

"Yılbaşına az kaldı" dedi Bulut belime daha sıkı sarılırken. "Yeni yıldan bir dileğin var mı?"

Belli belirsiz gülümsediğimde elim istemsizce çantama gitti. Çağrı ile bir türlü konuşamamıştım. Hem doğum gününü kutlamak hem de hediyesini vermek istiyordum ama bir türlü fırsat bulamamıştım. Tek elimle ensemdeki saçları önüme aldığımda Bulut'a baktım.

"Kafamda bir sürü şey var" dedim. "Hangisini söylesem bilmiyorum"

O da güldü ve bakışlarını önündeki bardağa çevirdi. Ben de fırsattan istifade salona göz gezdirdim. Çağrı görünürlerde yoktu ve yılbaşına yarım saat kadar bir zaman kalmıştı.

"Ben tuvalete gideyim" dedim Bulut'un belimdeki kolundan sıyrılırken. "Bir yere kaybolma"

Hızlı adımlarla locanın merdivenlerinden indiğimde ortamın ne kadar kalabalık olduğunu bir kez daha anladım. Daha locadan bakınca göremediysem tüm bu kargaşanın içinde nasıl bulacaktım Çağrı'yı?

Derin bir nefes alarak kalabalığın arasından ilerlemeye başladım. İnsanlar gülüyor, gecenin tadını çıkarıyorlardı. Zaten buraya gelme amaçları da buydu. Bense saçma bir şekilde salonda dolanıp Çağrı'yı bulabilmeyi umuyordum. Üstelik zaman da aleyhime işliyordu.

Bir an Arda'yı görür gibi olduğumda istemsiz bir şekilde önümde dikilen kızı itmek zorunda kaldım. Arkamdan hakaret sayılabilecek şeyler söylediğini duysam da dönüp bakmaya tenezzül etmedim. Arda'nın yanına ulaştığımdaysa kolundan tutup konuştuğu kızdan uzaklaştırdım.

"Ne yapıyorsun Pelin?" dedi şaşkın bir şekilde. Diğer yandan az önce konuştuğu kıza özür dileyen bir bakış attı. "Bir sorun mu var yoksa?" dediğinde anlamaya çalışır gibi bana baktı.

"Çağrı'yı bulmam lazım" dedim hızlıca. "Nerede olduğunu biliyor musun?"

"Az önce çıktı, yeni yıla burada girmek istemiyormuş. Koşarsan yetişebilirsin" dediğinde meraklı bakışlarla bana baktı. "Ne oldu ki?"

"Yok bir şey" dediğimde çoktan kapıya doğru hareketlenmiştim. Son anda arkamı dönüp duymasını umarak "Teşekkürler" diye bağırdım. Ardından kalabalığı yararak kapıya doğru koştum. Bütün gece yanıma gelip tek kelime konuşmamıştı benimle. Üstüne üstlük ufak bir iyi yıllar dileğini bile esirgemişti. Ben onu bu kadar düşünürken. Elimdeki çantayı kavrayan parmaklarımın daha da gerildiğini hissettim.

Dışarı çıktığımda üstüme çöken soğuk paltomu içeride unuttuğumu hatırlattı bana ama geri dönüp vakit kaybedemezdim. Ayağımdaki topukluları çıkarıp elime aldım ve sahil yoluna doğru koşmaya başladım. Eğer eve gitmek için çıktıysa bu yolu kullanması gerekiyordu.

Sokağın sonundan sola saptığımda yüzüme gelen bir su damlasıyla duraklayıp havaya baktım. Islanmaktan nefret eden bir insan olarak bu halde ve bu şartlarda ıslanmak en son isteyeceğim şeydi gerçekten. Hızlıca çantamdan telefonu çıkarıp saate baktım. Yeni yıla yirmi dakika kalmıştı. Bir an önce Çağrı'yı bulup ona hediyesini verip geri dönmem gerekiyordu, yoksa Bulut ile gerçekten bozuşacaktık.

Hızını artıran yağmura zamanlaması için içten içe söverek koşmaya devam ettiğimde uzaktan onu gördüm. Elleri paltosunun cebinde dalgın dalgın yürüyordu. İçimdeki kıvılcım yangına dönüşürken tüm gücümle koşarak karşıya geçtim. Arabaların korna sesleri caddede yankılanırken kafelerde oturan insanlar ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışırmışçasına bana bakıyordu.

Mum Işığı 1 : İstanbulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin