Arkadaşlar kusura bakmayın biraz geç geldi bölüm ama son günlerde olan olaylar malum hepimizin morali çok bozuk. Ben şahsen iki gündür haberleri açtıkça ağlıyorum, ölenlerin yakınlarını düşünemiyorum bile. Allah şehitlerimize rahmet eylesin. Umarım bundan böyle önlemler artırılır da tekrar aynı şeyleri yaşamayız.
Önceki bölümlerde soranlar olmuştu Pelin'in annesi neden böyle bir şey yaptı diye. Tekrar açıklayayım da akıllarda soru işareti kalmasın. Pelin'in Bulut için sıradan bir kız olmadığını düşünüyordu insanlar. E bu durumda insanların bu kız kim diye derinlemesine araştırmaya başlaması kaçınılmaz olacaktı. Eğer her zamanki gibi öylesine bir takılma olduğu düşünülürse kimse üstünde durmayacaktı. Pelin'in annesi de aynen böyle düşündü ve kendince önlem almaya çalıştı. Çünkü Bulut'un isteyerek Pelin'den uzaklaşamayacağını biliyordu.
Bölüme geliince, geçiş niteliğinde bir bölümdü. Olayları toplamak için buna ihtiyacım vardı. Tabi yine ufak ipuçları serpiştirdim. Bundan sonraki bölümlerde tekrardan heyecanı yüksek olaylar yaşayacağız.
Çağrı'nın ortaya çıkması hikayedeki dönüm noktalarından biriydi. Diğer bir dönüm noktası da ilerleyen bölümlerde gerçekleşecek.
İyi okumalar.
Hafif bir ıslaklık hissi bedenimi sardığında küçükken düştüğüm gölün kenarındaydım. Etraf zifiri karanlıktı ve tek gördüğüm şey ayın sudaki yansımasıydı. Tedirgin bir şekilde etrafıma baktığımda ılık bir esinti tenimi okşadı.
Birden ay kayboldu ve siyaha dönen göl beni içine aldı.
Nefes nefese gözlerimi açtığımda ilk birkaç saniye gördüğüm şeyin etkisinden çıkamadım. Yavaşça yattığım yerde doğrulmaya çalıştığımda alnımda ve bileklerimde duran ıslak bezleri fark ettim.
Bir müddet öncesini hatırlamaya çalıştım ama nasıl burada uyuduğuma dair en ufak fikrim yoktu. Tek hatırladığım Çağrı bana sarılırken nefessiz kalana kadar ağladığımdı.
Beceriksizce alnımdaki bezi kenara bırakırken onu gördüm. Yattığım koltuğun kenarına başı düşmüş, oturur vaziyette uyuyakalmıştı. Elimi alnıma götürdüm ve eskisi kadar olmasa da hala ateşli olduğumu fark ettim. Acaba kaç saattir benimle uğraşıyordu?
İçimdeki minnet duygusu suçlulukla karışırken onu izledim. Balkondan içeriye süzülen ay ışığı yüzünü aydınlatıyordu.
Gerçekten de anne babası yok muydu? O da benim gibi kimsesiz miydi? Benim de ondan farkım yoktu ama yine de onun için üzülmeden edemiyordum. Böylesine iyi bir insan daha iyi bir hayatı hak ediyordu.
Bir an içimde ufak bir mutluluk duygusu belirir gibi oldu. Gelişigüzel alnına dökülen saçlarına ve uzun kirpiklerine baktığımda gülümsedim. Çok saçmaydı ama varlığı beni mutlu ediyordu. Belki de en çaresiz anımda yanımda olduğu içindi. Bilmiyordum.
Bir süre daha uyandırıp uyandırmamakta kararsız kaldım ama çok düşünmeme gerek kalmadan hafifçe yerinde kıpırdandı ve Almanca bir şeyler mırıldandı. Sanırım o da rüya görüyordu.
"Çağrı"diye mırıldandığımda elimi hafifçe alnına dökülen saçlara götürdüm. Tam dokunduğum an uyandı ve hızlı bir şekilde kolumu yakaladı. Güçlü refleksi beni şaşırtırken hareket etmeden kaldım ve kendisine gelmesini bekledim.
Nefesi düzene girerken bileğimdeki parmaklarını hafifçe gevşetti ve gözlerini gözlerime dikti.
"Özür dilerim" dedim çekinerek. "Uyandırmak istemedim ama böyle de uyumana içim razı olmazdı"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mum Işığı 1 : İstanbul
Teen FictionPelin İzmir'de yaşayan yarı Alman yarı Türk bir kızdır. Dedesiyle büyümüş, ne intihar eden annesini ne de Alman babasını tanıyabilmiştir. Bir gün başarısının fark edilmesiyle İstanbul'daki saygın liselerden birinden burs kazanır ve hayatı değişir. K...