Part 37

81.1K 3.9K 256
                                    

Batuhan anlatıyor, biz dinliyoruz. 

Multimedia Batuhan. Geciktiğim için özür dilerim. Bölümle ilgili yorumlarınızı bekliyorum her zamanki gibi. İyi okumalar :)

Her zamanki ciddi ifadesini bir saniye olsun bozmadan sabırsız bir şekilde saatine baktı. Sürpriz bir şekilde geldiği yetmezmiş gibi her zamanki davranışlarıyla hepimizi fazlasıyla geriyordu.

Semih Tekin. Yalnızca Türkiye’de değil, dünya çapında da tanınan saygın bir iş adamı. Çok sayıda başarılı projenin sahibi.

Düşünceler aklımdan nehir gibi akıp giderken hafifçe gülümsedim. Bu sıfatların hiçbirinin benim için önemi yoktu. Babamdı sadece. En değerli sıfat buydu gözümde.

Aramızdaki sessizlik uçurum gibi büyürken Bulutla birbirlerine ne kadar benzediklerini hatırladım bir kez daha. Bulut çocukluğunu onunla  birlikte geçirmişti ve onun en karakteristik özelliklerini almıştı. Bilmiyorum kaçıncı kez acaba ben de babamla yaşasaydım böyle ciddi ve soğuk mu olurdum diye düşünmeden edemedim.

Bulut’u bu hale getiren oydu, kendisi de az çok farkındaydı bu durumun. İçten içe ona kızıyordum, tek beklediğimiz şey biraz ilgiydi ama ısrarla onun dışında her şeyi bize vermeye çalışıyordu. Ben bir şekilde annemden ihtiyacım olan ilgiyi görmüştüm ama Bulut öyle değildi işte.

Kızıyordum evet ama ister istemez onu çok seviyordum. Babama olan sevgi bende bir hastalık gibiydi. Karşılığı olmayan, kurtulmam gereken bir histi ama bir türlü ümit etmekten vazgeçemiyordum işte. Bulut her seferinde kesin bir şekilde beklentilerimi bitirmem gerektiğini söylese de söylendiği kadar kolay olmuyordu o iş.

Sessizlik boğazımı yakmaya başlarken daha konuşacak bir konumuz bile olmadığını fark ettim. Yaklaşık on dakikadır sessiz bir şekilde birbirimizin yüzüne dahi bakmadan oturuyorduk. Halbuki geldiğini duyduğumda her zamanki gibi daha farklı hayaller kurmuştum. Aptaldım. Fazla aptal.

Kapının açılma sesini duyduğumda gergin bir şekilde ayağa kalktım. Babamda hiçbir hareket yoktu her zamanki gibi. Bir senedir görmediği oğulları değil de sanki birer yabancıydık.

Bulut babamı aratmayacak derecedeki ciddi ve soğuk ifadesiyle içeri girdiğinde babamızı görmekten mutsuz olduğu her halinden belliydi. Haklıydı da. Birlikte hiç güzel anıları olmamıştı ki.

Semih Tekin isminin Bulut’taki karşılığı çöpe atılmış bir çocukluktu ne de olsa.

Bir türlü bozulmayan o sessizlik giderek daha fazla canımı yakmaya başlarken Bulut salonun kapısında tereddütlü bir şekilde dikiliyordu. Tereddütlü bakışları gözlerimle buluştuğunda ikimizin de aynı şeyi düşündüğünden emindim.

Şu an burada olmamızın bir sebebi vardı.

“Bulut dikilme öyle, geç otur”

Annem elinde çay bardaklarıyla salona girerken mesaj verircesine hafif bir şekilde Bulut’un da koluna dokundu. Saniyeler geçmeden Bulut mesajı aldı ve yavaş adımlarla karşımdaki koltuğa oturdu.

“Hoş geldin”

Öyle zoraki bir şekilde hoş geldin demişti ki babam göz ucuyla Bulut’a ters bir bakış attı. Komikti gerçekten. Nasıl bir karşılama bekliyordu ki acaba?

Beklediği karşılamayı Bulut’tan bulamamış olacak ki cevap vermeye tenezzül etmedi. Bakışlarını önüne eğip tek eliyle gözlüğünü düzeltti. Gergin bir şekilde ikisini izlerken Bulut’un dudağının hafifçe seğirdiğini gördüm. Tahmin ettiğimden kat kat daha gergindi.

Mum Işığı 1 : İstanbulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin