Part 50 - Rakip

76.6K 3K 166
                                    

Merhabalaar! Bölümlerin arasını kısa tuttum bu haftalık. Midtermlerim başlamadan yazabildiğim kadar yazayım istiyorum. Siz nasılsınız? Umarım her şey yolundadır.

Bu arada oylarınız kadar yorumlarınızı da eksik etmeyin lütfen; gelen yorumlar çok hoşuma gidiyor. Belirtmeme gerek yoktur sanırım :D

Multimediaya Çağrı var. 

İyi okumalar :)

Spor salonuna girdiğimde birkaç eksik dışında herkes çoktan gelmişti. Bulut ile Batuhan çoktan ısınmaya başlamışlardı bile.

"Pelin!"

Sesin kaynağını bulmak için çevreme bakınırken gelip saçlarımı dağıttı.

"Hazal ya" diye söylendim saçlarımı düzeltmeye çalışırken. "Senin ne işin var burada?"

"Hiç. İşim yoktu antremanı izlemeye geldim" dedi omuz silkerek. Devam etmesine fırsat vermeden koluna girdim.

"İyi bari, yalnız kalmadım"

"Nasılsın Pelin?"

Aynı dakika içinde ikinci kez adımı duymanın verdiği etkiyle kafamı çevirdim ve Mete'yi gördüm. Sanırım dünden beri büyük bir aşama kaydetmiştik. Cümlesindeki samimiyeti hissedebiliyordum.

"İyiyim sen nasılsın?"

Yüzüme gülümseme yayılırken nedense Hazal'ın gerildiğini hissettim. Kolunu hafifçe çekip saçını düzeltti.

"İyiyim. Kalmana çok sevindim." dedi Mete ve bakışlarını Hazal'a çevirdi.

"Atarlı arkadaşın da burdaymış. Yine birini haşlamaya mı geldin?"

Mete sırıtırken kör bir insan bile Hazal'ın renk değiştirdiğini fark edebilirdi.

"Rahat bırak arkadaşımı" dediğimde hafifçe Mete'nin omzuna vurdum. Allahtan olayın iç yüzünü bildiğimden konuya yabancı kalmamıştım.

Sırıtması hafif bir tebessüme dönerken omuz silkti.

"Hadi hadi hadi hepiniz sıraya!" Beden hocasının sesini duyduğumuzda insanüstü bir hızla sıraya geçmişti herkes.

"Yarım saat içinde başlayacağız ama ufak bir duyurum var. Bazılarınızın lisansını yenilemesi gerekecek. İsimlerini okuduklarım bir süre asil kadroda yer alamayacak."

Ortamda ister istemez bir gerginlik oluşurken salona giren Çağrı'yı fark ettiğim ve deyim yerindeyse donakaldım.

Herkes dikkatini ona verirken hafiften fısıldaşmalar da yükselmişti. Ama o hiçbirine aldırmadan düzenli adımlarla yürüdü ve sıranın öbür ucundaki yerini aldı. Bu kez beni fark etmiş miydi bilmiyordum.

"İsimlerini okuyacağım kişiler lisans sorunu çözülene kadar yarışlara ve maçlara katılamayacaklar." diye devam etti beden hocası ama herkesin dikkatler hala Çağrıdaydı.

"Selim Türker, Aylin Şahen, Naz Gümüş, Mete Soysal"

Son isimle birlikte bakışlar Çağrı'dan dönüp Mete'ye yönelmişti. Ne yani şimdi basket takımının en iyi ikinci ismi lisans problemleri yüzünden maçlara çıkamayacak mıydı? Herkes benim gibi düşünüyordu sanırım. Hazal'a kaçamak bir bakış attığımda şaşkınlıkla bize baktığını gördüm.

Mete de şoka girmiş gibiydi. Diğer ismi okunan sporcuların kısa zamanda yarışları yoktu ama okulun ertelenen - benim yüzümden iptal olan diyeyim daha doğru olur - bir karşılaşması vardı Alman takımla. Mete'nin eksikliği takımın ezilmesine sebep olabilirdi. Huzursuzluk dolu sesler yükselirken Mete ciddi bir şekilde öne çıktı.

Mum Işığı 1 : İstanbulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin